Enerjide gerçekten iddialı mıyız?
Gazetemizin yazarlarından Alparslan Türkoğlu'nun geçen salı yayınlanan https://www.habererk.com/kose-yazilari/savunma-sanayi-fuarinin-degerlendirilmesi-283183h makalesinde savunma sanayinde ve enerji de iddialı hamleler yapıldığı ifade edilmişti. İfadenin savunma sanayi kısmına hiç itiraz eden olmazken enerji kısmına çok fazla tepki geldi.
Bu normal. Zira enerji de yapılanların anlatılması da anlaşılması da çok daha zor. Vatandaşımız ‘’yerli enerji kullanımı arttıkça doğalgaz ve elektrik fiyatlarının düşmesi’’ gerektiğini düşünüyor. Bu olmayınca enerji de ilerleme olmadığını düşünüyor. Oysa enerji fiyatlarının düşmesi olası değil. Zira fiyatlar diğer enerji ithalatçısı devletlerle mukayese edildiğinde zaten düşük.
Ülkemizin ekonomik sorunlarının temelinde ithalatın ihracattan fazla olması, daha doğru ifadeyle cari açık sorunu var. Bu tablo değişmeden alınacak tedbirlerle ekonomik durum iyileştirilebilir. İşsizlik azaltılabilir. Kalkınma hızı yükseltilebilir. Fakat bunların hiçbiri uzun süre devam etmez. Ekonomimiz kırılgan olmaya devam eder. Ekonomimizin sağlam ve güçlü olması cari açığı kapatmamıza ve cari fazla vermemize bağlı. İhracatımızın ve net turizm gelirlerimizin toplamı ithalatımızdan fazla olmalı.
Tabloya detaylı baktığımızda cari açığın enerji ve maden ithalatından kaynaklandığını görürüz. Bahse konu iki sektörde ithalatı azalttığımızda ekonomimiz kendiliğinden düzelecek. 2022 yılında 73 milyar dolar olan enerji ithalatımız 2023’te 69 milyara, 2024 yılında 65 milyara düşmüş. Bu düşme her sene enerji tüketimimiz %5-6 civarında artmasına rağmen sağlanmış. Yani artan tüketimimizin tamamını yerel kaynaklardan karşıladığımız gibi ithalatımızı da 2022’ye göre 2023’te 4, 2024’te 8 milyar dolar azaltarak yerli enerji kullanmışız.
Fakat bu tutarlar ekonomimize tam manasıyla yansımadı. Zira dünyanın dördüncü büyük enerji filosunu kurduk ve filomuzu daha da büyütüyoruz. Gemilerin en hızlı üretileni dört yılda teslim edilebiliyor. Yani enerji ithalatından tasarruf edilen tutar yatırıma gidiyor. Şu anda birbirinden bağımsız çok sayıda proje eş zamanlı olarak yürütülüyor. Bu projeler hayata geçtikçe tablo iyileşecek. Güzel bir hayal gibi gözüken ‘’Enerjide tam bağımsız Türkiye’’ idealinin gerçekleştiğini görmemiz uzak ihtimal değil.
Halen gemilerimiz Karadeniz’de, Libya’nın, Pakistan’ın ve Somali’nin karasularında faaliyet gösteriyor. Mesela Karadeniz’de sürekli yeni rezervler bulunuyor ama keşif edilen hacimler yeni nakil hatları yapmayı gerektirecek kadar büyük olmadığından yani mevcut nakil hattından taşınacağından ve bu hat zaten tam kapasiteyle çalıştığından ekonomimize yansıması zaman alacak.
Somali’de sismik gemimiz üç sahada petrol buldu. Fakat sondaj gemisi gönderemediğimizden bulunan petrolün kalitesi, hacmi, ne kadar derinde olduğu tespit edilemiyor. Karadeniz’deki sondaj gemilerimizi göndermek makul değil. Dolayısıyla sene sonu teslim alacağımız sondaj gemisi direk Somali’ye gidecek. Libya’da da İsrail ve Mısır’daki sahaların devamı niteliğinde, zengin gaz yatakları olduğu tahmin ediliyor.
Petrol de asıl önemli keşifler güneydoğuda yapıldı. Türkiye uzun zamandır günde ortalama yüz bin varil petrol üretirdi. Gabar’da yapılan keşiflerle bu rakam yüz yetmiş bin varile çıktı. Geçen hafta yapılan açıklamaya göre Diyarbakır’da Gabar’dan daha zengin petrol yatakları bulundu. Yani petrol üretimimiz seneye günlük üç yüz bir varile çıkacak. Dolayısıyla ithalatımız yılda 4-5 milyar dolar daha düşecek. Zira karada bulunan petrol denizde bulunan petrolden ve doğalgazdan avantajlı. Hemen çıkarılıp nakledilebilir. Irak ve Suriye’nin kuzeyindeki petrol rezervleri de dikkate alınarak, Şırnak-Diyarbakır civarına rafineri yatırımı yapılmalı. Böylece hem nakliye maliyetleri azalır hem de petrol katma değer eklenerek, üç kat yüksek fiyatla satılır.
İthalatımızı azaltacak bir başka gelişme de Akkuyu Nükleer Santralinin devreye alınması olacak. Santral şu an sembolik üretim yapıyor. Eylül sonunda ilk ünite üretime başlayacak. Santral, dört ünitesi de devreye alındığında elektrik tüketimimizin %10’unu tek başına karşılayacak. Yani doğalgaz alımımız yıllık bazda 4 milyar dolar daha düşecek. Akkuyu önce bize sonra Rusya’ya uygulanan ambargo nedeniyle çok gecikti. Türkiye daha fazla zaman kaybetmeden Sinop ve Trakya santrallerinin ihalesini de yapmalı.
Türkiye’nin atılım yaptığı alanlardan biri de güneş ve rüzgar enerjisi. 25 yıl önce elektrik üretimimizin %1’inden azını karşılayan bu iki kaynak 2024 yılında %30 oranını yakaladı. İlaveten elli binden fazla istihdam yaratan ve ihracat rakamı sürekli artan rüzgar ve güneş panelleri sektöründe belli başlı üreticilerden biri olduk.
Enerji de en başarılı olduğumuz alan ise nakil hatları. Bakü-Ceyhan’ı, Şahdeniz, TAP, TANAP, İran doğalgaz nakil hattı, Mavi Akım ve Türk Akımı izledi. Türkiye enerji üssü olma yolunda ilerliyor. Bu makale biraz icraatın içinden tadında oldu. Niyetim bu değildi. Haftaya bardağın boş tarafını, eksikleri, yanlışları ve fırsatları ele alacağım. Böylece fotoğraf netleşecek.