SON DAKİKA

BM daimi üye sayısı 7'ye mi çıkacak?

Biden, BM Genel Kurulunda yaptığı konuşmada Birleşmiş Milletlerin reforma ihtiyacı olduğunu, BM Güvenlik Konseyinin daimi üye sayısının arttırılabileceğini ifade etti.

Daimi üyelerin veto yetkisinin kaldırılması ya da daimi üyelik statüsünün iptal edilmesi gerçekten reform olur. BM, kuruluşunda hedeflenen niteliğe kavuşur. Daimi üye sayısının arttırılması bu çapta bir reform olmasa da yeni daimi üyelerin hangi ülkeler olacağına bağlı olarak, teşkilatın kapsayıcılığını arttıracağından faydalıdır.  

ABD’nin BM üyelerine gönderdiği reform planında, daimi üye sayısı beşten yediye çıkarılıyor. Veto hakkı tanınmayan yeni üyelerin Afrikalı olması öneriliyor. Veto hakkı olmayan daimi üyelikle normal üyelik arasında statü dışında hiçbir fark yok. Yani ABD reform olmayan bir reform yapmanın peşinde. ABD’nin teklifi gerçekleşirse sadece zevahir kurtarılarak reform talepleri ve baskıları sonlandırılacak. 

Bir süre tahdidi yapmış olsalar, mesela “İlk on yıl ya da ilk yirmi yıl veto hakkı olmayacak” deseydiler teklif cazip olurdu. Teklifin ilginç yönü, iki koltuğunda Afrika’ya tahsis edilmesi. “Afrika’nın halen daimi üyesi yok” denilebilir. Latin Amerika’nın ve Okyanusya’nın da yok. Kaldı ki 285 milyonluk nüfusuyla en kalabalık dördüncü ülke olan Endonezya, Okyanusya’da ve en kalabalık yedinci ülke olan Brezilya, Güney Amerika’da. Bölgesel denge düşünülüyorsa üye sayısı sekize çıkarılarak, temsilcisi olmayan üç bölgeye birer koltuk tahsis edilmesi daha doğru olmaz mıydı? 

ABD iki üyeliği de Afrika’ya tahsis etmek istiyor zira Afrika’yla ilgili hesapları var. Beyaz Saray her zamanki gibi tek taşla çok kuş vurmanın peşinde. Afrika’da güçlenen ülkeler sırasıyla Çin, Türkiye ve Rusya. ABD, Fransa ve İngiltere hızla zayıflıyor. Beyaz Saray Afrika’da bugüne kadar Türkiye’yi destekledi. Bunun en önemli nedenleri hasım olarak tanımladığı Çin ve Rusya’ya göre Türkiye’yi ehven görmesi ve Libya ve Somali gibi ülkelerde iki devletin menfaatlerinin ortak olmasıydı.    

“Çin güçleniyor” dediğimizde süreci doğru tanımlamıyoruz. Çin basbayağı Afrika’yı ele geçiriyor. Türkiye’nin sürekli güçlenmesi ve güçlendikçe dış politikasını bağımsızlaştırması ABD’yi rahatsız ediyor. Beyaz Saray; ABD ve müttefikleri Afrika’da yıpranmış olduğundan, seçeceği, destekleyeceği ve vitrine koyacağı iki Afrika ülkesi vasıtasıyla, başta Çin olmak üzere Rusya ve Türkiye’yi yavaşlatmayı ve yeniden   güçlenmeyi planlıyor. Amerikalı karar vericilerde, “Afrikalılar sömürgeci batı ülkelerine direnir ama kendilerinden olanlara direnmez” görüşü hakim. 

Amerika’nın adayları Mısır ve Güney Afrika cumhuriyeti. Mevcut daimi üyelerden bu adaylara muhalefet gelmeyeceği düşünülüyor. Zira her iki ülke de BRİCS üyesi ve iki ülkenin de İngiltere ve Fransa’yla iyi ilişkileri var. Bu ülkelere muhalefet olursa Afrika’nın iki en kalabalık ülkesi olan Nijerya ve Etiyopya diğer adaylar. 

Beyaz Saray Mısır’la Müslüman ülkeleri ve Kuzey Afrika’yı, Güney Afrika’yla Hıristiyan ülkeleri ve Güney Afrika’yı kontrolü altına alacak. Mandela’nın imajını kullanacak. Mısır’ı güçlendirerek giderek daha bağımsız dış politika takip eden Türkiye’yi dengeleyecek. ABD’nin planının en zayıf yönü, adayların Çin ve Türkiye gibi dinamik olmamaları. Müteşebbis sınıflarının zayıf olması. Mısır’ın komşularıyla yaşadığı ciddi sorunlar. 

Veto hakkı olmayan daimi üyelik, aday ülkelere cazip gelmedi. Bu pozisyonu hak ettiğini düşünen Hindistan, Almanya, Japonya, Türkiye, Brezilya ve Endonezya düşünülmedikleri için rahatsız oldular. Genel Kurula hitap eden Biden dışındaki liderlerin hiçbiri reform planından bahsetmedi. Eleştirmediler bile. Bazı liderler sanki ABD’nin reform planı yokmuş gibi “BM’nin reforma ihtiyacı var” dediler.

ABD ne yaparsa yapsın Afrika’daki süreci kıramaz. Eylül başında Pekin’de yapılan Çin-Afrika zirvesine 54 Afrika ülkesinin 53’ü katıldı. Afrikalılar sömürgeci batılılardan ne kadar rahatsızsalar Çin’in geliştirdiği modelden o kadar memnunlar. Çin’in modelinin de adil olduğu söylenemez ama Batı siyah kıtayı iliğine kadar sömürüyordu. Çin daha paylaşımcı olduğundan, muhataplarının içişlerine karışmadığından, demokrasi ve insan hakları şampiyonluğu yapmadığından Afrika’da kısa sürede çok yol kat etti. 

Türkiye, Afrika’ya en çok uçuş yapılan, Afrika’da en çok elçiliği olan ve her yıl yüz bin civarında Afrikalı gencin eğitim amacıyla geldiği ülke. 2000 yılında 4 milyar doların altında olan Türkiye-Afrika ticaret hacmi 2022 yılında 40 milyar doları aştı. ABD reform olmayan reformlarla vakit ve prestij kaybetmek yerine Türkiye ile ilişkilerini tamir etmeye yönelebilse kendi adına daha doğru bir strateji belirlemiş olur