ZEYTİNAĞACININ GÖLGESİNDE MOLİVOS
Son senelerde sanırım hepimizin ciddi bir huzur arayışı var. Pandemiler, değişen konjünktür, savaşlar, dünya çapındaki ekonomik sıkıntılar herkesi çok üzdü ve üzmeye de devam ediyor. Bu nedenle herkesin bir nefeslenmeye ve huzur bulabildiği bir ortama çok ihtiyacı var
Deniz DİKMEN
Gelin bu hafta sizinle Ege’nin güzel ve huzur dolu bir köşesi olan Midilli Adası’ndaki MOLİVOS köyüne gidelim.
Uzun zamandır bazı dostlarımızla birlikte bir yaz dönemi Midilli Adası’na geçmeyi planlıyorduk. Aylardan Temmuz ve hava otuz derecenin üstünde. İklim o kadar sıcak ve nemli ki, insan sadece buz gibi bir denize girmeyi düşleyebiliyor insan. Ben de Ayvalık’tan Midilli’ye geçen feribota bindiğimde sadece Ege’nin o serin sularında yüzmeyi düşünebiliyorum.
Ayvalık’tan sabahın erken saatlerinde Midilli Adası’na geçen feribota biniyoruz. Midilli veya diğer adı ile Lesvos Adası Kuzey Ege Denizi’nde Türk kıyılarına çok yakın. 8 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Yunanistan’ın Girit ve Eğriboz Adası’ndan sonra üçüncü büyük adası.
Ada Yera (Geras) ve Kalonya (Kallonis) körfezleri, sayısız denize uzanan burunları, dağlık bölgeleri ve uçsuz bucaksız zeytinlikleri ile meşhur. Milyonlarca zeytin ağacı adayı süslüyor ve bereketini beraberinde getiriyor. Zeytin ağaçların yanı sıra her yerde nar, incir, limon, çam, çınar, kestane ve kayın ağaçlarına da rastlamak mümkün.
Feribotumuza bindikten bir saat sonra Midilli Adası’nın başkenti Mytilene’ye varıyoruz. Mytilene sokaklarında siyah giyimli yaşlı bir Rum hanım bana ve arkadaşlarıma “Hoş geldiniz” diyerek selam veriyor ve nereden geldiğimizi soruyor. Yunanistan’da eski geleneklere bağlı olan kadınlar eşlerini, bir kardeşini veya çocuğunu kaybettiklerinde genelde ömür boyu siyah giyinmeye başlarlar. Bu adalı hanımın sıcak ve samimi karşılaması bizi çok mutlu ediyor. Çok uzun senelerdir Yunanistan’ın bir çok yerine gitmişimdir. İki halk arasında bugüne kadar daima büyük bir sevgi, komşuluk ve kardeşlik gördüm. İnsanlar bize karşı her zaman çok samimi, yardımsever, mütevazı ve cana yakın oldu.
İnsanlar o kadar doğal ve naif ki…
Mytilene’den otobüse biniyoruz ve 62 kilometre Mytilene’nin batısında bulunan Molivos veya diğer adı ile Mithymna köyü için yolumuza koyuluyoruz. Otobüste yanıma Nikos adında orta yaşlı bir beyefendi oturuyor. Zeytincilikle uğraşıyormuş ve adanın dağ köylerin birinde yaşıyormuş. Yaşlı annesini Mytilene’den Petra’ya götürüyor. Nazikçe sohbet ediyor ve Molivos’ta kaldığımız müddetçe her zaman bize yardımcı olabileceğini söylüyor. İnsanlar o kadar doğal ve naif ki. Büyükşehirlerde bu doğallığı, naifliği ve yardımseverliği çoktan unutmuşuz.
Molivos Doğu Akdeniz bölgesinin en iyi korunmuş Ortaçağ köylerinden bir tanesi ve ismini Yunan Mitoloji’sinde Kral Makaras’ın kızı Mithymna’dan aldığı rivayet ediliyor. Köy Bizans döneminden bu yana Molivos adını taşıyor ve günümüzde yaklaşık 2500 nüfusu bulunuyor.
Dağ köylerin arasından seyahat ederek bir saatlik otobüs yolculuğumuzun ardından Molivos’a altı kilometre mesafede bulunan Petra kasabasına varıyoruz. Sahil otelimize hemen yerleşiyor ve kendimizi buz gibi denizin dalgalarına atıyoruz. Bölgedeki denizin tabanı kum fakat kıyıda irili ufaklı çakıl taşları bulunuyor. Mis gibi bir rüzgar esiyor. Ciğerlerimiz resmen bayram ediyor.
Akşamüstü ise, taksiye binip akşam yemeğimizi Molivos’ta yemek için bu harikulade güzellikteki köye gidiyoruz. Köyün girişinde Cenevizlilerden kalma Molivos Kalesi yamacın en tepesinden bize bakıyor ve tüm heybeti ile dimdik ayakta duruyor. Kale Türk topraklarında bulunan Assos- Behramkale ve Babakale’nin tam karşı yakasında ve Çanakkale Boğazı’nın güneyinde konumlanıyor. Belli ki kale hep önemli bir stratejik konuma sahip olmuş.
Kalenin en tepesinden Molivos koyunu ve burnunu tam olarak gözlemleyebiliyorsunuz. Manzara olağanüstü. Aşağıda uçsuz bucaksız Petra’ya kadar uzanan doğal sahil ve küçük Molivos Limanı görünüyor ve çevrede bu doğal dokuyu bozacak hiç bir şey yok. Dik yokuşlu köy ortaçağdan kalma çok bakımlı taş evlerden ve konaklardan oluşuyor. Evlerin kapıları ve renkli ahşap pencereleri çok tatlı. Yollar ağaçlar ve çiçeklerle süslü. Birçok daracık sokağın üstü de ağaçların dalları veya asmalarla kaplı ve sokaklara harika bir ambiyans ve güzel bir gölge veriyor.
Molivos’un Arnavutkaldırımı sokakları
Aracımızdan inip Molivos’un bu arnavutkaldırımı sokaklarını gezmeye başlıyoruz zira günümüzde bu şirin sokaklardaki taş evleri pansiyonlara, küçük butiklere, sanat galerilerine veya restoran ve barlara çevirmişler. İşin güzel tarafı her sokaktan, her evden ve restorandan muhteşem bir deniz manzaranız var ve sürekli tatlı bir meltem esiyor. Gün batımını izlemek için bu muhteşem barlardan birinin terasında yerimizi alıyor ve soğuk kahvelerimizi ısmarlıyoruz.
Molivos ‘un bizim için bu seyahatte ayrı bir önemi daha var. Çünkü, birlikte geldiğimiz dostlarımdan bir tanesinin büyük anneannesi bir zamanlar bu köyde yaşıyormuş. Aklım büyük anneannenin bu köyde yaşadığı dönemlere gidiyor. Köy bugün ne kadar güzelse eminim o dönemde de muazzam ambiyansı ile gene bir o kadar güzeldi. Her yer bakımlı ve çok estetik. Köy bulunduğu deniz kıyısı, kayalık yamaçları ve doğal bitki örtüsü ile o kadar harika bir şekilde bütünleşmiş ki. Kim bilir büyük anneanne bu köy evlerinin hangisinde yaşıyordu, hangi evin penceresinden bu güzide manzarayı izliyordu, hangi sokak başında veya ağacın altında komşuları ile sohbet ediyordu. Kim bilir bu köyde düğünleri, gelenekleri ve insanları ile ne güzel bir yaşam vardı.
Ada tarih boyunca Antik Yunan, Pers, Roma, Bizans, Ceneviz, Osmanlı ve Yunan egemenliği ile yönetilmiş ve her dönem köye kendi kültürel izlerini bırakmış.
1462 yılından 1912 yılına kadar Molivos Adası Osmanlı Devleti’nin egemenliğinde olup 1912 yılında Yunanistan topraklarına geçmiş. Osmanlı döneminde Anadolu’dan getirilip Midilli Adası’na Müslüman nüfus yerleştirilmiş. Adanın büyük yerleşimlerin yanı sıra Sigri, Baltsika, Thermi, Filye, Skalahori, Petra, Madamados, Plomari, İskimye gibi küçük yerleşim merkezlerine de Anadolu’dan gelen insanlar yerleşmiş ve bu sayede adanın nüfusunun o dönem yarısına yakını Müslümanlardan oluşmaya başlamış.
1923 yılında Yunanistan ile yapılan mübadele anlaşmaları gereği ise, bu insanlar Midilli Adası’ndan tekrar Türk topraklarına geri gönderilmişler ve çoğunlukla Ayvalık ve Edremit bölgesine yerleştirilmişler. Mübadele döneminde bizim dostumuzun büyük anneannesi de ailesi ile birlikte Molivos köyünden ayrılıp Türkiye’ye Edremit’ e yerleştirilmiş. Diğer yandan Ayvalık’ta yaşayan binlerce Rum ailesi ise Midilli Adası’na göç etmiş.
Şirin mi şirin Molivos Limanı
Oturduğumuz barın terasından Ege Denizi’ni seyrederken bu tarihi olaylar aklımdan geçiyor ve insanların yaşadığı acıları, zorlukları, hüzünleri ve duydukları hasreti düşünüyorum. Bu hüznü bazen insanların yüzünde, bazen anlatımlarında, bazen de sanki çaldıkları müziklerde duyuyorsunuz. Bize limanda “Hoşgeldiniz” diyen yaşlı hanımın sesinde bile bir parça hüzün ve özlem vardı sanki.
Karşımızda muhteşem bir gün batımı izliyoruz. Gökyüzü kırmızı, turuncu ve sarı renklerde parlıyor ve güneş Ege Denizi’nin üstünde çok güzel bir şekilde batıyor. Bir yandan arkadaşımdan büyük anneannesinin Molivos anılarını ve hikayesini dinliyoruz. Biraz hüzünlenmiş olarak köyün tepesindeki barımızdan aşağıdaki tarihi, şirin mi şirin Molivos Limanı’na iniyoruz. Küçük balıkçı tekneleri limanda rüzgarın hafif esintisi ile bir sağa bir sola kaykılıyor. Kalamarlar iplere asılmış ve akşam yemeği için hazırlanıyor. Limanın tarihi meydanında yerel restoranların önünde masalar kurulmuş, kırmızı beyaz veya mavi beyaz ekose masa örtüleri serilmiş. Şahane menüler hazırlanmış bizi bekliyor. Fonda hafif bir Yunan müziği çalıyor.
Izgara Kalamar, peynirli Karides Saganaki, Grek Salata, Balık, Yoğurtlu Sarma, Patlıcan kızartma, ballı susamlı ve ıspanaklı börekler menüyü süslüyor. Lezzetler çok güzel, ortam çok keyifli. Tatlılardan ise kadayıf tatlısı ve baklava var.
Büyük anneannenin burada bizimle oturup Molivos köyünde ve mübadele döneminde yaşadıklarını bize anlatması için neler vermezdim ki. Hepsi geçmişlerde kaldı ve gidenlerle çoğu sır oldu.
Midilli Adası’nı gezerseniz burda bir çok yerde Osmanlı eserleri göreceksiniz. Örneğin Molivos’ta ve diğer çevredeki köylerde sanki birer hatıra gibi tarihi Osmanlı çeşmelerine ve kitabelere denk geleceksiniz.
Siz de bir gün Midilli Adası’na gelirseniz mutlaka büyük anneannenin bu çok güzel ve pitoresk Molivos köyünü ziyaret etmenizi, Petra, Anaxos ve Eftalou plajlarından denize girmenizi ve çevredeki dağ köylerini gezmenizi isterim.
Muazzam doğanın güzellikleri
Bu muazzam doğanın güzelliklerini ve zeytin diyarlarını görmenizi, hafif meltemli akşamlarda dalgaların sesini dinlemenizi ve bu tarihi kalenin altındaki liman restoranlarında yerel tınıları dinleyerek yerel lezzetleri tatmanızı öneririm. Yerel zeytinleri, peynirleri, deniz ürünlerini, balları, ev yapımı tatlıları ve içecekleri denemenizi tavsiye ederim.
Bunları yaparken de bir zamanlar Anadolu topraklarından buralara göç etmiş ve asırlarca bu köylerde yaşamış ve yerel hayatın bir parçası olmuş ve daha sonra bu topraklardan tekrar koparılıp Ege kıyılarına yerleştirilmiş güzel insanlarımızı ve büyük anneanneyi hatırlamanızı rica ederim.
Ayrıca seyahatimiz boyunca güler yüzlülüğü ve konukseverliği ile içtenlikle bizimle ilgilenen yerel Molivos halkına ve bu gezide 40 yıllık dostluğumuzu pekiştirdiğimiz Müjgan ve Yasemin’e teşekkürlerimi sunmak isterim.