SON DAKİKA
EKONOMİ Çarşamba 08 Ocak 2025 14:25

"TÜRKİYE'NİN ARKASINDAN ESME İHTİMALİ OLAN RÜZGARLAR VAR"

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, "Jeopolitik gelişmeler hepimizin radarında ve yakından takip ettiğimiz bir husus. Şunun altını çizmek istiyorum; jeopolitik gelişmeler, Türkiye'nin artan jeopolitik önemini ortaya koyacak, 2025'te bu daha net bir şekilde ortaya çıkmış olacak." dedi.

"Türkiye'nin arkasından esme ihtimali olan rüzgarlar var"

Şimşek, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneğinin (MÜSİAD) "2024 Yılı Değerlendirmesi 2025 Yılı Beklentileri" programındaki konuşmasında, Türkiye ve dünya ekonomisine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Kısa vadede dünya ekonomisinde Türkiye ekonomisi açısından önemi olan ve ülkeyi etkileyen konulara değinen Şimşek, 2025'te Avrupa Birliği ve Türkiye'nin yakın coğrafyasında büyümenin hızlanmasının beklendiğini anımsattı.

Şimşek, bunun gerçekleşmesi durumunda dış talep, ihracat açısından bunun olumlu bir trend olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"Bu durum, Türkiye'nin programını, büyümesini, ihracatını destekleyici bir trend. Avrupa ve ABD'nin ekonomi politikalarında belirsizliklerde bir artış var, önemli ölçüde siyasi dinamiklerden kaynaklanıyor, küresel enflasyondaki düşüş ise bizim için destekleyici. Daha uygun kısa vadeli finansal koşullar, OVP'yi de ekonomik aktiviteyi de destekleyici nitelikte. Bizi en yakından ilgilendiren petrol, doğal gaz gibi emtia fiyatlarında bugün itibarıyla reel artış öngörülmüyor.

Jeopolitik gelişmeler hepimizin radarında ve yakından takip ettiğimiz bir husus. Şunun altını çizmek istiyorum; jeopolitik gelişmeler, Türkiye'nin artan jeopolitik önemini ortaya koyacak, 2025'te bu daha net bir şekilde ortaya çıkmış olacak. Bölgemizdeki gibi birçok sorunun çözümünde Türkiye lider rolünü oynamaya devam edecek ve bu dünyada daha çok takdir edilecek, bu anlamda Türkiye'nin stratejik önemi artmış olacak. Dolayısıyla kısa vadede baktığımız zaman aslında görünüm programı (OVP), reel ekonomiyi, ihracatı destekleyici nitelikte."

Türkiye'nin ihracatının yaklaşık yüzde 76'sının Avrupa, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'ya, yani yakın coğrafyaya gittiğine işaret eden Şimşek, buralarda 2025'te öngörülen büyümenin 2024 ve 2023'e göre çok daha olumlu olduğunu söyledi.

- "2023, 2024'e göre 2025'te dünyada enflasyon düşmeye devam edecek"

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, dünyada enflasyonda düşüşün devam ettiğini belirterek,"2023, 2024'e göre 2025'te dünyada enflasyon düşmeye devam edecek, öngörülen rakam ortalama yüzde 4,3. Gelişmiş, ABD gibi Avrupa Birliği gibi bölgelerde yüzde 2 civarına inmesi bekleniyor. Bu gerçekleşirse hem Avrupa Merkez Bankası hem Amerika Merkez Bankasının kısa vadeli faiz oranlarının düşük seyretmesi, daha da düşmesi beklenir." değerlendirmesinde bulundu.

Uzun vadeli borçlanma faizlerinin ise şu anda yukarı yönlü olduğunu dile getiren Şimşek, bunun belirsizliği yansıttığına dikkati çekti.

Şimşek, "20 Ocak'tan sonra ABD'de bu belirsizlik azalacak gibi, o zaman esas uzun vadeli faizlere ilişkin bir değerlendirme yapmak daha kolay olacak." dedi.

Emtia fiyatlarında 2025'te önemli bir değişiklik öngörülmediğini aktaran Şimşek, jeopolitik gerginliklerde hızlı bir artış olduğunu, finans piyasalarının, sermaye piyasalarının bunu pek dikkate almadığını, etkilerinin sınırlı olacağını düşündüğünü belirtti.

- "Küresel imalat sanayi üretiminin üssü kaydı"

Şimşek, "Özetle kısa vadede nispeten Türkiye'nin arkasından esme ihtimali olan rüzgarlar söz konusu. Kısa vadede Türkiye ekonomisi ve OVP'yi destekleyici bir ortam var." ifadelerini kullandı.

Uzun vadede dünyanın önemli sorunlarla karşı karşıya olduğunu ifade eden Şimşek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Dünyada ticarette bir parçalanma, korumacılık söz konusu. Dünyada küresel borç milli gelire göre oldukça yüksek seviyede. Uzun vadeli faizlerin yüksek olduğu bir ortamda bu bir sorun kaynağı. Dünya nüfusu yaşlanıyor. Dünya bir taraftan dönüştürücü, yani verimliliği arttıracak bir taraftan da yıkıcı teknolojik konularla karşı karşıya, yapay zekadan bahsediyorum. İklim değişikliği diğer önemli bir konu. 2. Dünya Savaşı sonrası dünya ticaretinde kural bazlı, çok taraflı mekanizmalar oluştu fakat bugün gelinen noktada bu kural bazlı, serbest ticaretten uzaklaşma söz konusu."

ABD ve Çin arasında yaşanan jeostratejik rekabet nedeniyle küresel ticarette parçalanmanın yeni normal olduğuna dikkati çeken Şimşek, ticaretteki sınırlamaların Çin-ABD merkezli olarak ciddi boyutlara ulaştığını dile getirdi.

Şimşek, son 2 yılda çok sayıda sınırlama söz konusu olduğunu belirterek, "Küresel imalat sanayi üretiminin üssü kaydı. Çin'in küresel imalat sanayindeki payı yüzde 8,6'dan yüzde 30'un üzerine çıktı. Aynı dönemde Avrupa Birliği, ABD, Japonya gibi birçok ülke, gelişmiş bölge, gelişmiş ülke, küresel imalat sanayi katma değerindeki paylarında ciddi düşüş yaşadı." diye konuştu.

Buradaki kaymanın yeni trendler oluşturacağına işaret eden Şimşek, dost ülkelerden tedarikin şu anda çok önemli bir trend oluşturmaya başladığını vurguladı.

Şimşek, "Dost ülkelerden tedarik, önemli bir trend olmaya devam edecek. Küresel ticaret politikaları belirsizlik endeksi, ciddi boyutlara ulaşmış durumda, yakın tarihin en yüksek düzeyinde. 20 Ocak sonrası ne tür adımlar atılacak, gümrük tarifelerinde ne tür değişiklik olacak burada belirsizlik var. ABD'nin ticaret politikası belirsizliklerinden bazı ülkeler çok, bazı ülkeler az etkilenecek, bizim nispeten az etkilenmemiz beklenir çünkü ABD'ye karşı ticaret fazlamız yok, ayrıca yüksek gümrük tarifeleriyle zaten şu an da karşı karşıyayız. Çin ihracatının rota değiştirmesi nedeniyle bu alanda ise ABD'nin yeni ticaret politikalarının bize etkisi büyük olabilir. Eğer yeni ABD yönetimi seçim öncesi söyledikleri ile amel ederse bu bizi dolaylı olarak ciddi şekilde etkileyebilir." değerlendirmesini yaptı.

ABD-Çin ekseninde yaşananlar ve yaşanacaklarla ticaret savaşlarının hız kazanabileceğini dile getiren Şimşek, doların küresel bir para birimi olması dolayısıyla, doların değerinin de tüm dünyayı etkilediğini hatırlattı.

Şimşek, "Mesela paritedeki dalgalanma bizi etkiliyor çünkü ham maddeyi dolarla ithal ediyoruz ama ihracatı avro ile yapıyoruz, paritedeki değişiklik bizim rekabet gücümüzü etkiliyor." ifadesini kullandı.

Türkiye'nin ihracatının yüzde 62'sinin ağırlıklı olarak AB olmak üzere serbest ticaret anlaşmalarının bulunduğu 54 ülkeye gittiğini dile getiren Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu 54 ülke ihracatımızın yüzde 62'sine tekabül ediyor. Bir de yakın coğrafyamız var. Serbest ticaret anlaşmamızın olmadığı ama avantajlı olduğumuz tarihi, kültürel ve ticari bağlantılarımızın güçlü olduğu yakın coğrafyaya, Balkanlar'dan, Orta Doğu'dan, Kuzey Afrika'dan bahsediyorum. Dolayısıyla aslında bizim ihracatımızın dörtte üçü nispeten bu trendlere karşı bir miktar daha dayanıklı."

Şimşek, bu gelişmelerin bölgesel entegrasyonu hızlandıracağını ve herkesin yakın coğrafyasına odaklanacağını kaydederek, şu ifadeleri kullandı:

"Biz o açıdan yine avantajlıyız. Çünkü bölgemizde önemli bir sanayi, hizmet üssüyüz. Yakın coğrafyamızla dostuz ve kural bazlı ticaret yapısına sahibiz. Ayrıca lojistik anlamında da Türkiye çok önemli bir üs. Yani dolayısıyla tekrar söyleyeyim küresel ticaretle parçalanma var. Ciddi belirsizlikler var ama Türkiye'nin mevcut yapısı dayanıklılık içeriyor. Dolayısıyla kötümser olmanız için bir sebep yok. Ama bu trendleri iyi okuyup zamanında bizlerle birlikte, biz de size yardımcı olalım, tedbir alınması gerektiği çok net. Zaten sürekli bir şekilde biz de yakından takip edip belli alanlarda tedbirler alıyoruz."

- "Türkiye, toplam borcun milli gelire oranında daha avantajlı"

Bakan Şimşek, borçlulukla ilgili göstergelere de değinerek, "Küresel borcun milli gelire oranı yüzde 326. Gelişmiş ülkelerde bu oran yüzde 400'e yakın. Gelişmekte olan ülkelerde yüzde 245. Türkiye'nin hane halkının, şirketlerinin, finans sektörünün ve devletin toplam borcunun milli gelire oranı yüzde 95. Bize benzer ülkelerde bu oran yüzde 245, dünya ortalaması yüzde 326. Bu şu demek; Türkiye o anlamda da avantajlı, yani borç kaynaklı finansal piyasalarda stres riski daha düşük." diye konuştu.

Dünya nüfusunun hızla yaşlanmasından bahseden Şimşek, Türkiye'de bu hızın son yıllarda arttığını, bundan sonraki dönemde de artışın devam edeceğini söyledi.

Şimşek, Türkiye'deki doğurganlık oranının hızlı düşmesine işaret ederek, "O nedenle bizim önemli yapısal dönüşüm alanlarımızdan bir tanesi, önümüzdeki dönem için konuşuyorum, bu doğurganlık hızındaki yavaşlamayı tersine çevirecek birtakım politika, uygulama ve tedbirler üzerinde olacak. Zaten yakın dönemde buna ilişkin birtakım adımlar attığımızı göreceksiniz." ifadelerini kullandı.

- "Türkiye yapay zekada kendisine benzer ülkelere kıyasla oldukça iyi"

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, şu anda dördüncü sanayi devriminin ortasında olduklarını belirterek, yapay zekanın eski sanayi devrimlerine hiç benzemediğini, yapay zekanın ve robotların üretimi ve rekabeti nasıl etkileyeceğinin düşünülmesi gerektiğini söyledi.

Yapay zekanın insan zekasını bu yıl ya da gelecek sene yakalayacağını dile getiren Şimşek, "Yapay süper zekanın, yani insan zekasının aşılması muhtemelen 2030'da yakalanmış olacak. Ama birçok alanda zaten yapay zeka insan zekasını geçmiş durumda." şeklinde konuştu.

Şimşek, üretken yapay zekanın istihdam ve üretime etkilerinden bahsederek, Türkiye'nin yapay zekaya hazırlıkta kendisine benzer ülkelere kıyasla oldukça iyi olduğunu ancak gelişmiş ülkelerin gerisinde bulunduğunu, gelişmiş ülkelere benzer düzeye çıkmayı amaçladıklarını vurguladı.

Yapay zekada beşeri sermayelerinin güçlü olduğunu anlatan Şimşek, Türkiye'nin üst ve orta gelirli ülkeler grubunda en yenilikçi inovasyon ekosistemine sahip üçüncü ülke olduğunu bildirdi.

Türkiye'nin dijital altyapıda epey mesafe katettiğini dile getiren Şimşek, 5G ihalesinin yapılması ve fiber optik anlamında ağ uzunluğunun genişletilmesi gibi birçok konuda yatırımları sürdüreceklerini kaydetti.

Bakan Şimşek ayrıca küresel ısınmanın üretime ve ihracatçıların pazarlarına etkisinden bahsederek, bu alanlarda hep birlikte çalışıp, tedbirlerin etkisini minimize edecek çalışmaların içerisinde olacaklarını vurguladı.

- "Türkiye ekonomisinde kırılganlıkları azalttık"

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, Türkiye'de uyguladıkları dezenflasyon programının sürdürülebilir yüksek büyüme ve gelirin daha adil dağılımını amaçladığının altını çizerek, bu süreçte fiyat istikrarının, mali disiplinin, sürdürülebilir cari açığın, kurun istikrarlı olmasının, yapısal dönüşümün öneminden bahsetti.

Programı 1,5 yıldır uyguladıklarını dile getiren Şimşek, "Biz şuna inanıyoruz, Türkiye ekonomisinde kırılganlıkları azalttık, makro finansal istikrarı sağladık. Başladığımız noktaya göre Türkiye ekonomisi daha az kırılgan, makro finansal istikrar daha güçlü. Bütçe disiplinini deprem yaralarını sardığımız bir dönemde tesis ediyoruz. Dezenflasyon başladı, reel ekonomi etkilendi ama şu ana kadar dayanıklı. İstihdam artışı var." diye konuştu.

Şimşek, 2025'te yapısal dönüşümü ve dezenflasyonu hızlandıracaklarını söyledi. Cari açıktaki düşüşe işaret eden Şimşek, bunun daha az borç alınacağı anlamına geldiğini, 2025'te cari açıktaki düşüşün devam edeceğini, Türkiye'nin brüt dış finansman ihtiyacının azaldığını, net rezervlerin 100 milyar dolardan fazla arttığını, Türkiye'nin rezerv yeterliliğini sağladığını anlattı.

Şimşek, "Türkiye'nin dış finansmana erişim sorunu kalmadı. Yani özel sektör olarak, bankacılık sektörü olarak 100 dolar borç ödediğinizde istiyorsanız daha fazlasını bulma noktasında sorununuz kalmadı. Daha önce vardı, şimdi kalmadı. Hatta bunun maliyeti düştü. Türkiye'nin kredi risk primi düştü. CDS'lerdeki düşüş sayesinde önümüzdeki 5 yıllık dönem için her sene 7 milyar dolar dış borç maliyetlerinde tasarruf sağladık. CDS'leri 200'ün altına çektiğimizde tasarruf daha da artacak. Programın çıktıları teorik değil, gerçekten sonuç alıyoruz ve bu yansıyor." ifadelerini kullandı.

- "TL'ye güven kazandırmadan bu program zaten başarılı olamazdı"

Bakan Şimşek, KKM'de geçen yıl ağustostaki zirvesine göre 110 milyar doları aşkın düşüş olduğunu, bir belirsizlik kaynağı olan KKM'den çıkarak geleceğe ilişkin riskleri daha yönetilebilir noktaya çektiklerini söyledi.

TL'ye güvenin arttığını dile getiren Şimşek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"TL'ye güven kazandırmadan bu program zaten başarılı olamazdı. Bakın Türk lirasının toplam mevduattaki payı yüzde 30 civarından neredeyse yüzde 60 civarına çıktı. Bu önemli, çünkü kur riski bütün ülke, reel sektör ve kamu için önemli. Bunun yönetilmesi lazım. Bu programın bir karşılığı olmasaydı, uygulamada karşılığı olmasaydı neden bize benzer ülkelere göre risk primimiz 10-15 kat daha fazla düşsün ki? Dolayısıyla gerçekten bu programa sizin de güvenmenizi ve inanmanızı istiyoruz."

Şimşek, programın kısa vadeli etkileri olsa da peyderpey yönetmeleri gereken bir sorun setinin bulunduğunu, burada bir önceliklendirmeye gittiklerini, belirli alandaki kazanımların diğer alanlarda da başarı getireceğini vurgulayarak, kredi notu 2024'te üç ayrı derecelendirme kuruluşu tarafından iki kademe artırılan tek ülkenin Türkiye olduğunun altını çizdi.

ABONE OL