Deniz DİKMEN

Avustralya muhakkak ki bir gezgin için en çekici kıtalardan birisidir. Belki yolu çok uzun değil mi diye düşüneceksiniz ama benim gibi gezmeyi ve yolculuk yapmayı çok seviyorsanız hiç de uzun değil. Hatta iyi bir havayolu şirketi ile uçuyorsanız, yolun uzunluğunu hissettirmemek için uçuş ekibi size yol boyu çok iyi bakar. Böylece ekip keyifli anlar yaşatır ve sizi gideceğiniz ülkedeki seyahate hazırlar.

Avustralya’da ise Sydney çok merak edilen ve hip bir destinasyon olarak kabul edilir.

Ocak ayında Sydney’e girdiğimizde şansımıza büyük bir havai fişek gösterisi ile karşılaştık. Çünkü günlerden yirmi altı Ocaktı. Yani, “Australia Day” diye kutlanan ve İngilizlerin bin yedi yüz seksensekiz yılında Avustralya’ya ilk ayak bastıkları ve burayı egemen kıldıkları güne denk gelmiştik.

Keyifli bir liman kenti

Sydney kendi şahsına münhasır ve yaklaşık beş milyon nüfusu olan, keyifli bir liman kenti.

İlk işimiz tabii ki, şenliği seyretmek için  Sydney limanına inmek olmuştu. “The Rocks” dedikleri ve İngilizlerin bahsettiğim tarihte ilk ayak bastıkları kara parçası bu liman . Yani Avustralya için her şeyin başladığı yer.

Limanın ucundan bakınca Sydney’in en eski, tarihi binalarını görebilirsiniz. Sydney Townhall, Queen Victoria Building, Susannah Place, Cadman’s Cottage, Customs House, Government House, The Mint, Hyde Park Barracks, St Mary’s Cathedral gibi binalar kentin on dokuzuncu yüzyıldan kalma en eski binaları olarak dimdik ayakta duruyor. 

Şehrin ilk dönemlerinde yani on sekizinci yüzyılda buralar çok fakir bölgelermiş. Kentte o dönem çok salgınlar ve felaketler yaşanmış. Zaman içinde kent ve toplum kendini toparlamış, modernleşmiş ve bu bölge Sydney'in en gözde merkezlerden biri haline gelmiş.

Buradan, yani the “Rocks”dan , limandaki tekneleri ve gemi trafiğini, efsanevi Sydney köprüsünü ve meşhur Opera binasını rahatlıkla görebiliyorsunuz. Manzaranın güzelliğine doyum olmuyor tabii.

En çok fotoğraf çekilen yer

Dünyanın en çok fotoğrafı çekilen manzarası burasıymış biliyor muydunuz?

Limanı gezmek çok güzel. Harika restoranlar bu mekanda limanın kenarında masalarını açmış ve özel olarak hazırlanan deniz ürünleri tabakları ve yanında şampanyalar servis ediyor. Bu manzaraya karşın böyle bir servis muhteşem elbet. Bir yandan püfür püfür deniz havası esiyor, gökyüzü lacivert renginde ve arkada harika müzikler çalıyor.

Arzu edenler için burada çok özel art galerileri ve dükkanlar da var.

Dükkanlarda ve sanat galerilerinde kaybolabilirsiniz. 

Avustralya’ya has markaları da bulabilirsiniz.

İsteyenler bu muhteşem Sydney köprünün basamaklardan köprüsünün üstüne çıkıp bir uçtan diğer uca yürüyüp limanı yukarıdan izleyebilirsiniz.

Sydney köprüsü bin dokuz yüz otuz iki senesinde açılmış ve bin yüz kırk dokuz metre uzunluğu ile hala dünyanın en uzun çelik köprüsü unvanını taşıyor.

Buralara kadar gelmişken kanımca Sydney Opera binasını da ziyaret etmek ve bu mimari harikanın tarihçesini ve yapımında yaşanan olayları dinlemek gerekiyor. Ve hatta akşam bir gösteriye denk geliyorsanız bu özel lokasyondaki mutlaka bir müzik şölenine de katılmak lazım.

Tekne turları var

Diğer yandan Sydney limanından sürekli çevredeki diğer koyları gezmek için tekne turları bulunuyor. Mutlaka teknelerden birine binip tekne yolculuğu da yapmak lazım.

Eğer biraz heyecan ve adrenalini seviyorsanız yaklaşık üç yüz metre yükseklikteki Sydney Skytour’a da çıkıp orda kulenin dışında nefes kesici bir “skywalk” yapıp şehri bir de açık havadan ve çok yükseklerden de görebilirsiniz.

Bir kaç gün Sydney ‘de kalıyorsanız mutlaka oradaki büyük “Sea Life Sydney Aquarium” adındaki akvaryuma, Darling Harbour’a, “Blue Mountains” dedikleri sıradağlara ve çevredeki dünyaca meşhur muhteşem Bondi Beach’e gitmenizi tavsiye edebilirim. Bondi Beach özellikle surf yapanlar için çok ideal bir koy. Her yerde çok keyifli mekanlara denk gelip bu hip! şehrin tadını çıkarabilirsiniz.

Sydney’in en güzel yanlarından biri de başka değişik lokasyonlara seyahat edebilmek için bir çok imkanın olması. İster buradan Avustralya kıtasının Melbourne, Cairns, Perth vs gibi diğer şehirlerine devam edebilir ve Avustralya kıtasının o uçsuz bucaksız güzelliklerine yolculuk yapabilirsiniz. Ya da buradan Tasmanya’ya devam edebilirsiniz ki Tasmanya Adası apayrı doğal bir yapıya sahip çok ta bilinmeyen harika bir lokasyon. 

Yeni Zelanda’ya geçebilirsiniz

Bir diğer seçenek ise buradan elbette çok heyecan verici Yeni Zelanda’ya geçebilirsiniz. Orası da dünyanın en özel köşelerinden biri olup bir gezginin keşfetmeyi çok seveceği bir coğrafya.

Benim için eve dönerken, Sydney şehrin tadı damağımda kalmıştı. Çünkü istediğim kadar çok uzun kalamamıştık.

Hayallerimden birisi tekrar Sydney’e gidip oradan Tasmanya ve Yeni Zelanda ayağını yapmak var. Hatta bu sefer uzun bir süre ayırıp her yeri doya doya gezmek ve içime nüfuz etmek isterim. 

İnsan o güzelliklere gerçekten doyamıyor.