SEKTÖREL GELİR GİDER DENGESİNE DİKKAT!
Ekonomide omurganın dış ticaret üzerine kurgulanmasına karşılık küresel ve bölgesel riskler kaynaklı artan maliyetler sebebiyle ithalat ve ihracat dengesi ithalat lehine genişliyor. Üretim – tüketim arasında yaşanan yapısal sorunlar ve tedarik sıkıntıları enflasyonları tahmin dışı noktalara taşıyor.

Sedat YILMAZ
ABD eski başkanı Barack Obama döneminde kendini hissettiren, Donald Trump ve ardından son başkan Joe Biden ile ivme yakalayan ABD – Çin arasındaki ticarette korumacılık savaşı, yaklaşık 2 yıl boyunca pandeminin üretimi düşürüp talepleri patlatması ve tedarik zincirini bozmasıyla devam eden küresel ekonomideki kaotik durum Rusya – Ukrayna savaşıyla zirveye ulaştı. Dünyayı saran enflasyon ve hemen akabinde geleceği belirtilen resesyon dalgası ülke ekonomilerini olumsuz yönde etkiliyor.
Söz konusu dönemde enerji ve tedarik kriziyle birlikte artan fiyatlar üretimde girdi maliyetlerini, tüketimde ise ürün fiyatlarını artırdı ve devletler nerede biteceği bilinmeyen bir enflasyon sarmalının içine girdi. Ukrayna’da savaşın uzamasıyla genişleyen ve bölgeye yayılma istidadı gösteren kaotik süreç özellikle ithalatı yüksek ülkeleri ciddi seviyede menfi etkiliyor.
Türkiye’de ekonomide omurganın dış ticaret üzerine kurgulanmasına karşılık küresel ve bölgesel riskler kaynaklı artan maliyetler sebebiyle ithalat ve ihracat dengesi ithalat lehine genişliyor. Üretim – tüketim arasında yaşanan yapısal sorunlar ve tedarik sıkıntıları enflasyonları tahmin dışı noktalara taşıyor. Soruna kısa vadede çözüm bulmak zorlaşırken orta ve uzun vadede yapılacak işlevin dış ticarette, cari açıkta, üretim ve tüketici tarafında gelir – gider dengesini verimli bir şekilde oluşturmaktan geçtiği gözleniyor.
Açıklar minimize edilmeli
İhracata ve üretime dayalı reel büyüme için portföy yatırımlarını azaltıp ihracata odaklanan Türkiye’de, ekonomik, siyasi konjonktürel dış ve iç risklerin arttığı ortamda dış ticaret ve cari dengede giderek genişleyen açık, üretim sektöründe kârlılıkları düşürürken tüketici fiyatlarını beklentilerin üzerinde yükseltiyor.
Mart ayında arındırılmamış rakamlar üzerinden; ihracat yıllık bazda yüzde 19,8 yükselişle 22,7 milyar dolar, ithalat yıllık bazda yüzde 30,7 yükselişle 30,9 milyar dolar olarak gerçekleşti. Böylelikle, dış ticaret açığı Mart'ta yıllık bazda yüzde 75,1 artışla 8,2 milyar dolar oldu.
Diğer yandan Türkiye’nin geçen yılki 225 milyar dolarlık ihracat gelirinin ancak 140 milyar doları Türkiye’ye geldi. Cari açık ise Şubat ayında yıllık 21,8 milyar dolara çıktı. Mart ayında beklenen açık ise 24 milyar dolar. Cari denge aylık bazda Şubat’ta 5,15 milyar dolar cari açık verdi. Cari açık Ocak ayında 7,11 milyar dolar olmuştu.
Şubat ayında dış ticaret açığı bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 135,5 artarak 3 milyar 347 milyon dolardan, 7 milyar 881 milyon dolara yükselmişti. Şubat ayında cari açık üzerinde ödemeler dengesi tanımlı dış ticaret açığının 3,9 milyar dolar artarak 6 milyar dolara yükselmesi etkili oldu.
Oransal turizm gideri gelirden yüksek
Cari dengede umut ışığı olan turizm gelirleri ilk çeyrekte yüzde 122,5 artışa rağmen giderler yüzde 181,5 yükseliş kaydetti.
TÜİK verilerine göre, turizm geliri Ocak, Şubat ve Mart aylarından oluşan I. çeyrekte bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 122,4 artarak 5 milyar 454 milyon 488 bin dolar oldu. Turizm gelirinin yüzde 76,5'i yabancı ziyaretçilerden, yüzde 23,5'i ise yurt dışında ikamet eden vatandaş ziyaretçilerden elde edildi.
Yurt içinde ikamet edip başka ülkeleri ziyaret eden vatandaşlarımızın harcamalarından oluşan turizm gideri, geçen yılın aynı çeyreğine göre yüzde 181,3 artarak 665 milyon dolar oldu. Bunun 623 milyon dolarını kişisel, 42 milyon dolarını ise paket tur harcamaları oluşturdu.
Bu çeyrekte yurt dışını ziyaret eden vatandaş sayısı bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 269,6 artarak 1 milyon kişi oldu. Bunların kişi başı ortalama harcaması 640 dolar olarak gerçekleşti. Bu çeyrekte geceleme yapan yabancıların ortalama gecelik harcaması 75 dolar, yurt dışında ikamet eden vatandaşların ortalama gecelik harcaması ise 51 dolar oldu. Türkiye’nin ortalama kişi başı turizm geliri ise 68 dolar olarak gerçekleşti.
Hizmet enflasyonu yükselişte
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) raporuna göre, ithalat yıllık yüzde 4,50 arttı. En fazla ithalat yüzde 37,51 payla Rusya’dan yapıldı. Rusya'yı yüzde 23,62 payla ABD, yüzde 11,92 payla Azerbaycan, yüzde 10,50 payla Cezayir izledi.
Hizmet Üretici enflasyonu Mart’ta yıllık yüzde 80,62, aylık yüzde 5,44 oldu. Ulaştırma ve depolama hizmetleri yıllık yüzde 107 artarken, gayrimenkul hizmetlerindeki artış yüzde 154’ü aştı.
Bir önceki yılın aynı ayına göre, ulaştırma ve depolama hizmetlerinde yüzde 107,57, konaklama ve yiyecek hizmetlerinde yüzde 64,03, bilgi ve iletişim hizmetlerinde yüzde 39,26, gayrimenkul hizmetlerinde yüzde 154,95, mesleki, bilimsel ve teknik hizmetlerde yüzde 38,06, idari ve destek hizmetlerde yüzde 59,13 artış kaydetti.
Diğer yandan bir önceki aya göre, ulaştırma ve depolama hizmetlerinde yüzde 8,26, konaklama ve yiyecek hizmetlerinde yüzde 5,67, bilgi ve iletişim hizmetlerinde yüzde1,28, gayrimenkul hizmetlerinde yüzde 5,80, mesleki, bilimsel ve teknik hizmetlerde yüzde 2,29, idari ve destek hizmetlerde yüzde 2,43 artış gerçekleşti.
Büyüme politikası enflasyon getiriyor
Merkez Bankası (TCMB) Türkiye’nin cari hesabındaki sürdürülebilir dengenin, fiyat istikrarı hedeflerine ulaşmada anahtar rolü üstlendiğini belirtti. Türkiye OECD Daimi Temsilcisi Büyükelçi Prof. Dr. Kerem Alkin, ekonomide Rusya – Ukrayna savaşının ‘siyah kuğu’ olarak nitelendirildiğini ve bugün artık ‘arz güvenliği’ konusunun ön plana çıktığını söyledi. İMSAD’ın Mart – Nisan sektörel raporunda ise yüksek enflasyonun iç ve dış pazarı olumsuz etkilediği vurgulandı.
Merkez Bankası’nın 2022 ikinci enflasyon raporunda; Rusya'nın Ukrayna'yı işgali, rekor düzeyde enerji fiyatlarıyla ve dış ticarette daha büyük bir açıkla sonuçlandı. Banka raporunda, Türkiye’nin cari hesabındaki sürdürülebilir denge, fiyat istikrarı hedeflerine ulaşmanın anahtarı olarak ifade edildi.
Raporda yılsonu enflasyonunun yüzde 49 olacağı, ithalatın sadece lira bazında yükselen maliyeti bu yılki enflasyon tahminine 5,5 puan, gıda enflasyonu ise 2,8 puan katkıda bulunacağı, petrol fiyatının 80,4 dolardan 102,2 dolara revize edildiği gözlendi.
Tera Yatırım Başekonomisti Enver Erkan söz konusu durumu, “Genel perspektif, TCMB’nin haftalık borçlanmasına göre daha uzun vadeli ve daha ucuz fon kaynağı ile kredi büyümesini destekliyor. Büyüme odaklı kredi desteği stratejisinin para politikası ve enflasyon açısından destekleyici olmayacağını, enflasyonun düşük faiz ortamında daha da artacağını değerlendiriyoruz” ifadeleriyle değerlendirdi.
Siyah kuğunun gölgesi mi düştü
Türkiye OECD Daimi Temsilcisi Büyükelçi Prof. Dr. Kerem Alkin, Covid-19 pandemisi ve Rusya-Ukrayna savaşının “siyah kuğu” olarak nitelendirildiğini söyledi. Prof. Dr. Kerem Alkin, “yeşil enerji dönüşümü” ve “sıfır-karbon hedefi” küresel enerji gündeminin en öncelikli gündem maddeleri iken bugün “arz güvenliği” konusunun en üst sıraya çıktığını belirtti.
Prof. Dr. Kerem Alkin, pandemi ve Rusya-Ukrayna savaşının sonuçları dikkate alındığında Türkiye’nin risklere karşı elindeki tüm imkanları koruyup geliştirerek bu riskleri kendisi için fırsata dönüştürme şansına sahip ender ülkelerden biri olduğunu belirtti.
21. yüzyılı şekillendiren mega trendleri; Sürdürülebilirlik, Hiperdijitalleşme, Mobilite, İklim ve dekarbonizasyon olarak sıralayan Prof. Dr. Kerem Alkin, “2020-2030 yılları arasında dört temel dönüşüm öncelik arz edecek. Ülkelerin dayanıklı ekonomiye sahip olmak, şoklara karşı güçlü olmak için dört ödevi var; dijital dönüşüm, enerji dönüşümü, yeşil dönüşüm ve bilgi dönüşümünü gerçekleştirmek” ifadesini kullandı.
Lübnan asıllı ABD'li dünyaca ünlü Ekonomist ve Yazar Nassim Nicholas Taleb tarafından ortaya atılan ‘Siyah Kuğu Teorisi’ olması ihtimal dışı görülen ancak ortaya çıktığında etkisi çok büyük olan beklenmedik olaylar olarak açıklanıyor. Siyah Kuğu olayının; öngörülümez olması, ciddi ve yaygın sonuçlara yol açması ve Siyah Kuğu olayının meydana gelmesinden sonra, insanların sonradan olayın aslında öngörülebilir olduğuna dair durumu rasyonalize etmeleri şeklinde niteliği bulunuyor.
Siyah Kuğu, günümüzde finansal piyasalarda tahmin edilemeyen ve rasyonel analizlerle açıklanamayan sürpriz olayları tanımlamak için kullanılıyor. Siyah Kuğu'nun geçtiğimiz yıla kadar en bilinen örneği, 2008 krizi idi. 2008'de beklenmedik bir şekilde ABD konut piyasası çökerken krizin etkisi tüm dünyaya yayıldı. Hiç kimse, bu kadar geniş etkilere sahip bir konut krizi öngörememişti.
Değişen ticaret dengelerini görebilmeliyiz
Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu da, pandeminin etkileri sürerken beklenmedik şekilde başlayan Rusya-Ukrayna savaşı ile ekonomi dengelerindeki öngörülemeyen değişimin, enerji konusunu dünyanın, bölgemizin ve ülkemizin en önemli gündem maddelerinden bir yaptığına işaret etti.
Sektörün gelişimi ve gelecek planları açısından enerji konusunu dikkatle takip ettiklerini, bugün büyük bölümü ithal edilen enerji, yüksek maliyeti nedeniyle sektörleri zorladığını belirten Tayfun Küçükoğlu, “Önümüzde enerjinin maliyeti, sürdürülebilirliği, rekabete etkileri, arz güvenliği ve dönüşümün nasıl gerçekleşeceğine dair öngöremediğimiz pek çok konu var. Orta ve uzun vadeli planlarımızı yapmak için geleceği daha net görmeye ihtiyacımız var” dedi.
Dünyada değişen ticaret dengelerini görmek gerektiğini belirten Küçükoğlu, “Oyunun kuralları değişirken, yeni kuralları keşfedebilmemiz lazım. AB Yeşil Mutabakatı çerçevesinde ülkemizi ve sanayimizi doğrudan etkileyecek düzenlemelerin, son durumdan nasıl etkileneceğini bilmek de gelecek planlarımız açısından önem arz ediyor” diye konuştu.
Türkiye İMSAD Başkan Vekili Ferdi Erdoğan ise “Konjonktürün zor olduğu bir dönemde enerji de zor bir konu. Yapılan planların bir türlü tutmadığı bir dönemi yaşıyoruz. Dünyada ve ülkemizde pandemi başladıktan sonra, eski normal, yeni normal derken anormal bir konjonktürün içine düştük. Ne yeni normal oldu, ne eski normal oldu” tanımlamasını yaptı.
Enflasyon tasarrufları eritir
Ekonomist Enver Erkan enflasyonist ortamların gelir sürekliliği anlamında önem arzettiğini söyledi. Erkan, “Gördüğümüz üzere, reel ücretlerin düzeyi elbette reel harcamaları da etkiliyor ve bu noktada tüketiciler eğer ki gelirlerini enflasyon kadar artıramıyorlarsa davranışlarını yeni fiyatlara adapte olma yönünde gösterecekler” ifadesini kullandı.
Reel ücret artışının eksi olduğu, enflasyonu yakalayamadığı durumlarda tüketicilerin ya birim tüketimini azaltıp aynı harcamayı yapacaklar, ya da tasarrufları devreye alacağını belirten Erkan, “Birincisi, reel tüketimi aslında azalttığı için ekonomiyi talep olgusu üzerinden yavaşlatır. Nominal olarak harcama aynı, ancak para daha değersiz ve azalan alım gücü birim bazında aslında daha az tüketime yönlendiriyor. Elinizdeki parayla daha az mal ve hizmet talep edebiliyorsunuz. Otonom tüketimi azaltıcı etkisi açısından hanehalkının ekonomiyi katkısı azalır ve yavaşlama etkisi yapar. İkincisi de reel harcamaları tasarrufları devreye sokarak devam ettirirsiniz, tasarrufları eritirsiniz. Ancak buradaki kaynak sınırlıdır” açıklamasını yaptı.
Söz konusu durumun yükselen enflasyon ortamında artış gösteremeyen ücretlerin hane halklarını zor bir seçime yönlendireceğinin altını çizen Erkan, “1. ihtimal yaşam kalitesinden ödün verip bütçesine uygun davranış sergileyecek. 2. ihtimal ise tasarruflarında azalmaya gidecek ve almış olduğu hizmet ve ürünleri daha pahalıya almayı kabul edecek. Fakat 2. ihtimal çok sürdürülebilir bir durum olmadığını belirtmek isteriz” diye konuştu.