Dolar $
32.21
%0.15 0.05
Euro €
35.12
%0.29 0.1
Sterlin £
40.81
%-0.16 -0.06
Çeyrek Altın
4038.24
%-0.1 -3.89
SON DAKİKA
Turizm Pazar 20 Ağustos 2023 02:23

POSEİDON'UN KOLLARINDA ATTİKA...

Yapmış olduğumuz seyahatlerde genelde bir yandan doğa, bir yandan da tarihi eserler veya tarihi mekanlar bizi çok etkiler. Ama, bazen öyle destinasyonlara denk gelirsiniz ki, doğa ve tarih inanılmaz güzel bir şekilde iç içe geçmiştir ve birbirinin güzelliğini tamamlar.

Poseidon'un kollarında Attika...

Yazın bu sıcak günlerinde sizi bu konuda bizi etkileyen bir coğrafyaya götürmek isterim. Sounion Burnu’na ve oradan Yunan adalarının serin sularına.

Seneler içinde çok kez Yunanistan’a gittik ve her zaman ülkenin farklı köşelerini keşfetmeye çalıştık. Bu seyahatimizde yolumuz başkent Atina ‘dan başlıyor. Atina’dan feribotla adalara geçeceğiz ancak bir gün öncesinde çok namını duyduğumuz, ama bugüne kadar gitmediğimiz Sounion Burnu’na gidiyoruz. Burası Atina’nın yaklaşık 70 km güneydoğusunda, üç tarafı Ege Denizi ile çevrilmiş Attika Yarımadası’nın tam ucunda bulunuyor.

Atina’dan yola çıkarak biz de sahil yolu boyunca güneydoğuya ilerleyerek bu antik yapıyı görmeye gidiyoruz. Atinalıların yazlık evlerinin olduğu bölgelerinden geçtikten sonra yaklaşık bir saatlik bir yolculuktan sonra daha tenha olan Sounion’ a varıyoruz. 

poseidon-3

Sounion Burnu milattan önce 440 yıllarına ait olan Poseidon Tapınağı ve Athena Tapınağı ile çok meşhur. Tarihçilere göre bu yapı Atina’nın eski dönemlerinde altın çağında daha çok elit ve aristokrat kesimler tarafından ziyaret ediliyordu. Bu mekanda bir takım kutsal ayinler de yapılıyordu.

Poseidon Tapınağı tum haşmetiyle ve güzelliği ile karşımızda duruyor. Bildiğiniz üzere Poseidon figürü Yunan Mitolojisinde çok önemlidir. Zira ana tanrı Zeus ve ana tanrıça Rhea’nın üç oğlundan biridir ve denizin, nehirin, rüzgarın, fırtınaların, sellerin ve depremlerin tanrısıdır. Aynı zamanda mitolojide  denizcilerin koruyucusu olarak geçer. Poseidon tanrısını sembolleri ise at, balık, boğa, yunus balığı ve üç dişli yabadır.

Poseidon Tapınağın bulunduğu antik alana girdiğimizde ve tapınağı yakından izlemek istediğimizde inanılmaz bir rüzgar ile karşı karsıya kalıyoruz. Uçuyoruz adeta. 

Tapınağın kendisi dikdörtgen bir yapı ve orijinal halinde bulunan 34 sütundan günümüze sadece 15 tanesi ayakta kalabilmiş. Tapınağın giriş kısmında ise, zamanında yaklaşık 6 metre boyunda dev bronz bir Poseidon heykelin bulunduğu tahmin ediliyor.

poseidon-2

Tapınağın bulunduğu yaklaşık 60 metre yükseklikteki rüzgarlı tepeden koyu lacivert rengindeki uçsuz bucaksız Ege Denizi’ni ve üstündeki bembeyaz ‘ koyuncuklar !’ı görüyoruz. Deniz çok hareketli inanılmaz bir dalga var. Tepeden bu olağanüstü doğayı ve doğa hareketini izlemek o kadar keyifli ki anlatamam. Rüzgar kırbaç gibi yüzümüze vursa da ciğerlerimiz bu mis gibi havayı içine çekebilmekten bayram ediyor. Uzun bir süre bu tepe oturuyoruz, güneş de bir yandan yüzümüzü yalıyor.

Literatürde bu tapınak ilk defa Homer’in İlyada'sında yer alıyor ve Truva Savaşı’ndan geri dönen denizcilerin bu burunu dönerken hayatlarını kaybettiklerinden söz ediliyor.

Oturduğum yerden antik dönemi ve Truva’dan dönen gemileri ve denizcileri hayal ediyorum. Burası o kadar etkileyici bir yer ki... Kendimi adeta Poseidon tanrısının diyarına, evine gelmiş gibi hissediyorum. Tapınağı ne kadar anlamlı bir yerde konumlandırmışlar, inanılmaz. Günbatımı da bu lokasyonda muhteşem olsa gerek.

poseidon-5

Öğleden sonra ise Atina’ ya geri dönüyoruz çünkü ertesi gün yolculuk var. Ertesi sabah aracımızla Atina ( Piraeus ) Limanı’na geliyoruz. Bir dünya kadar feribot yazın her gün buradan adalara hareket ediyor. İster yaya olarak binin ister aracınızla binin bu limandan çok fazla güzel yere gitme imkanınız var.

Biz de gideceğimiz adanın biletlerini önceden almıştık. Ne de olsa yaz aylarında hem yabancı hem yerel turist çok fazla ve adalara trafik çok yoğun. Siz de bu tip seyahatlarinizde İnternet satışlarını kullanıp kuyrukta beklemekten kurtulabilirsiniz. 

poseidon-6

Limandaki kocaman feribotların arasındaki dev lacivert beyaz feribotumuzu buluyoruz ve aracımızla biniyoruz. İnsanlar çok dikkatimi çekiyor. Ellerinde bavulları, çantaları, deniz aksesuarları olan bir çok çoluk çocuk, aile, genç feribota biniyor. Herkes çok neşeli, ortam çok renkli. Hava müthiş, ne de olsa aylardan Ağustos ve tam sıcacık bir yaz  günü.

Bizde neşe ile 6 katlı feribotumuza yerleşiyoruz. Kiklad Adaları’na gidiyoruz. Dostlarımız bizi orda bekliyor ve bir Yunan düğününe davetliyiz. Bu nedenle bizim de keyfimiz çok yerinde. İnsanlar bu feribot ile Paros, Antiparos, Naxos ve ardından Santorini ve Mykonos 'a gidiyor. İlk ada Atina’nın yaklaşık 150 km güneydoğusunda kalıyor ve yaklaşık 3 saatlik bir yolumuz var.

Biz deniz yolculuğunu aile olarak çok seviyoruz. Bulunduğumuz bu feribot bana bir şekilde eski zamanlarda İstanbul’ daki yazın o çok dolu ama çok neşeli ve renkli ada vapurların ambiyansını hatırlatıyor.

poseidon-4

Gemi’nin büfesinden kahvelerimizi ve keklerimizi aldıktan sonra yola çıkıyoruz. Deniz inanılmaz dalgalı. Lacivert denizin dev dalgaları adeta oturduğumuz 6.kata kadar vuruyor ama feribot Allah’tan pek sarsılmıyor. Motorlar çok güçlü ve kaptan yola hakim bir şekilde hızla ilerlemeye devam ediyor. Bir önceki Sounion Burnu’ndaki dalgalı denizi hatırlıyorum. Evet bu aynı fırtına gibi esen rüzgar ve aynı deniz.

Belli ki Poseidon bize selam söylüyor.

Bu tapınağı buraya yapan insanların doğaya, denize ve rüzgara saygı duymamaları mümkün değil. Bir kez daha çok etkileniyorum. Akdeniz’in ne de olsa iç kesimi sayılan bu bölgede bu kadar fırtına ve dalga hiç beklemezdim, özellikle de yazın ortasında.

3 saat sonra tüm dalga ve rüzgara karşın hiç bir sorun olmadan güzeller güzeli Paros Adası’na varıyoruz. Limandaki değirmen ve denizciler lokali bizi karşılıyor.

Hava mis gibi. Otelimize yerleşiyoruz ve bir hafta kadar harikulade plajlarda denize girip, leziz Yunan yemeklerimizi, ahtapotlarımızı, salatalarımızı ve mezelerimizi her gün büyük bir keyif ile tadıyoruz. Adanın tüm plajlarını ve coğrafyasını keşfediyoruz. Naoussa’da geceleri güzel müzikler eşliğinde daracık ama çok sempatik, çiçeklerle bezenmiş sokaklarında yürüyüşler yapıp, dükkanları gezip, akşam yemeklerimizi alıyoruz.

Diğer yandan ise Ampelas sahilinde muhteşem bir düğüne misafir oluyoruz. Gece boyunca Yunan müzikleri, halaylar ve beyaz peçeteler havada uçuşuyor. Bize kültür olarak ne kadar çok benziyorlar ve bizi ne kadar özel birer misafir olarak ağırlıyorlar anlatması zor. Gece bir kaç tane de Türkçe şarkı çalıp bizi onurlandırıyorlar. İnsanların barış ve mutluluk içinde yaşaması ne güzel bir şey.

Gece yıldızların altında deniz kenarında adadaki şezlonguma yattığımda ise, eski dönem insanlarını ve doğaya duydukları saygıyı ve bağlılığı düşünüyorum. Doğa ve barış insanlık için olmazsa olmaz.

poseidon-1

Doğaya sahip çıktığımız kadar, koruduğumuz ve doğadan uzaklaşmadığımız kadar ancak mutlu ve sağlıklı olabiliriz.

Sizi bu güzel adadan selamlıyorum ve dilerim bir gün siz de Poseidon’un diyarına gelip onun o deniz ve rüzgar gücüne tanık olur, doğanın ne kadar güzel olduğunu görürsünüz.


ABONE OL