Deniz DİKMEN

Mevsimlerden sonbahar, hava 22 derece civarında. Tatlı bir Ekim gününü yaşıyoruz. Ağaçların yaprakları yavaş yavaş sararmaya başlamış. Kent kalabalık. Turistler dünyanın her köşesinden Barselona’yı merak edip her daim bu güzel kenti keşfetmeye geliyorlar.

Barselona, Kuzey Ispanya’da Katalonya Bölgesinde İspanya’nın Madrid’ den sonra en büyük ikinci şehiri.

Tarihcesi ...

Bu güzel sonbahar gününde kenti biz de gezmeye başlıyoruz. Barselona’da her zaman yeni keşfedebileceğiniz köşeler, mekanlar, lezzetler bulabilirsiniz. Biz de kendimizi yeni sürprizler için hazırlıyoruz.

Barselona kuşkusuz Avrupa’nın önemli kreatif merkezlerinden bir tanesidir ve özellikle Katalan mimar ve İspanya’da Art Noveau Mimarisi’nin önderi olan Antoni Gaudi ile özdeşleşmiştir.

Gaudi 1852 yılında Katalonya’da doğmuş ve büyümüş bir mimardır. Fransız mimar Violet le Duc’den çok etkilenmiştir. Geliştirdiği mimari tarz dünya çapında çok özgün çizgilere sahiptir. Doğal ögelerden esinlenmiştir ve eserleri Barselona kentinin yüzü haline gelmiştir.

Tasarladığı bazı binaların dış yüzeyleri sürüngen derisine benzetilir, bazı binaların balkonları da kemiklere ve maskelere benzetilir. Kullandığı sütün yapılarında veya süslemelerde çiçek ve ağaç detayları dikkatinizi çekecektir. 

Her yapısında inanılmaz bir hayal gücü, renklendirmeler ve doğa kaynaklı deataylar karşınıza çıkacaktır.

Örneğin Gaudi’nin meşhur bir eseri olan Casa Battlo’nun dış yüzeyine doğal mercan renkleri olduğunu göreceksiniz. Bu şekilde inşa ettiği binalar sanki canlı birer yapıya kavuşmuştur çünkü hepsinin biçimi, malzemesi ve renkleri bize doğayı çağrıştırır.

Mimari eserlerinde genelde çok renkli ve parlak mozaik taşlar kullanması ise, eserlerini daha da ihtişamlı ve ışıltılı hale getirmektedir.

Bir rivayete göre Gaudi renk körüdür ve bu nedenle eserlerinin yapımında yardımcısı olan Joseph Maria Jujol’ün de çok büyük emeğinin geçtiği bildirilir.

Gaudi’nin ilk yaptığı eser Casa Vicens’dir. Daha sonra ise, Antoni Gaudi sanayici olan Güell ailesi ile tanışır ve bu aile için Güell Pavilyonu, Güell Sarayı, Güell Mahzeni, Güell Türbesi ve çok meşhur rengarenk Güell Park gibi eserlerini tasarlar ve inşaa eder.

Casa Celvet,Casa Battlo ,Casa Mila ve Bellesgurad Villası mimara dünya çapında ün kazandıran mimari eserleri olmuştur. Binaların hem iç hem dış masalsı yapısı bize Gaudi’nin inanılmaz düş dünyasını ve cesaretini anlatır.

La Sagrada Familia Kilisesi veya namı diğer ‘Bitmeyen Kilise’ ise bütün ömrünü adadığı ve en önemli eseridir. Ancak, kendisi eserini tamamlayamadan vefat etmiştir.

1882 de yapımı başlayan bu kilise ile 1926 senesinde ölümüne kadar şahsen özel olarak ilgilenmiştir.

La Sagrada Familia Kilisesi ‘ Kutsal Aile’ ye yani Hazreti İsa ve Ailesi’ne adanmış bir bazilikadır. Ancak, kiliseye girdiğinizde kilisenin içinde çok farklı bir yapıya girmiş gibi olursunuz. Burası katolik bir kilise olmasına karşın özellikle iç dizaynı ile klasik katolik kiliselere hiç benzemez ve çok özgün bir yapıya sahiptir.

Kilisenin içindeki sütunlar size ağaçlar ve dalları gibi gelir. Süslemeler size doğadaki çiçekleri hatırlatır. Pencerelerden süzülen ışıklar size güneşin doğuşunu ve bir ormanın içinde güneş ışınlarının ışık hüzmesini anımsatır. Işığın renkleri muhteşemdir.

Kilisenin iç kısmında pek dini ögelere denk gelmezsiniz. Burası size tamamen doğayı anlatır. Kilisenin dış yüzeyinde ise Katolik inancına göre Hazreti İsa’nın hayatının sahneleri yer almaktadır.

Gaudi kilisenin önünde geçirdiği talihsiz bir tramvay kazasında 07 Hairan 1926 yılında 73 yaşında hayata veda eder ve başlamış olduğu La Sagrada Familia Kilisesinin yapımı yarım kalır.

Ben ilk Barselona’ya geldiğimde kilisenin etrafı vinçlerle sarılıydı. O gündür bugündür hala yapımı devam ediyor. Gaudi’nin ölümünden sonra kilisenin inşaatı için mimarlar heyeti görevlendirilmiştir. Heyet hem Gaudi’nin ruhuna uygun olarak yapının devamını sağlamaya çalışır, hem de finansal zorlukları aşmaya gayret eder. Bu nedenle inşaat günümüze kadar sürmüştür ve hala bitirilememiştir.

La Sagra Familia Bazilikası bulunduğu bölgede silüet bozulmasın diye semtin diğer binaları belli bir yükseklikte tutulmuştur. La Sagrada Familia Kilisesi aralarından bir yıldız gibi yükselmektedir. Bu da esere hem dini açıdan hemde mimari eser açısından güzel bir önem ve değer yüklemektedir.

Antoni Gaudi’nin mezarı ise La Sagra Familia Kilisesi’nde bulunmaktadır. Gaudi kuşkusuz çok inançlı bir Katolikti ancak kilisenin ve tüm mimari eserlerin süslemesinde doğayı çok ön planda tutması muhakkak ki doğaya olan hayranlığını ve doğanın güzelliğine ve önemine dikkat çekmek içindi. 

Günümüzde Barselona kenti Gaudi’nin eserleri ile özdeşleşmiş durumda ve eserlerinin sekiz tanesi UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alıyor.

2013 yılından bu yana ise, Gaudi’nin öldüğü gün 10 Haziran onun anısına Dünya Art Nouveau Günü olarak kutlanıyor.

Barselona’ya geldiğinizde mutlaka Gaudi’nin dünyaca meşhur tüm bu eserlerini görmenizi tavsiye ederim ve Gaudi’nin nasıl bir deha olduğuna tanık olmanızı isterim.

Eserlerdeki bazı ifadeleri çok daha iyi anlayabilmek için ilgili destinasyonlardaki açıklamaları takip edebilirsiniz. Barselona’da Gaudi‘nin yanı sıra Miro Sanat Müzesi’ni de gezmenizi tavsiye ederim. Ben kenti gezerken Gaudi’nin eserlerine uğramadan edemiyorum. La Sagrada Familia’nın inşaatı devam ediyor ve şu an 2028 yılında bitmesi planlanıyor.

La Casa Mila ve Casa Battlo hala çok etkileyici. Bu eserlerin içini de gezmenizi tavsiye ederim. Park Güell tepeden ışıl ışıl parlıyor ve hala bir masal park gibi rengarenk.

La Ramblas dükkanları, pasajları ve harika ağaçları ile güzelliğini koruyan bir yürüyüş ve alış veriş caddesi olarak yeni kış sezonuna başlamış dükkan vitrinlerini görebilirsiniz.

Bu bölgede harika yerel restoranları var harika İspanyol tapaslarından mutlaka tatmalısınız.

Hafif sarmısaklı kızarmış ekmeğin üstüne zeyinyağ ve tuz ekerek üstüne kıpkırmızı lezziz domates küpleri yerleştirip yemeyi İspanyollar çok severler.

Spor ve özellikle futbolu seviyorsanız FC Barcelona’ya ait futbol stadını da gezebilirsiniz. Barselona’nın tam göbeğinde eskiden boğa güreşlerinin yapıldığı bir arenaya denk gelmeniz de mümkün.

Bildiğim kadarıyla artık boğa güreşleri dünya çapında hayvanseverlerin tepkileri nedeniyle eskisi gibi desteklenmiyor. Fakat ne hikmetse İspanyolların bu boğa güreşlerine olan ateşli tutkusu hiç bitmiyor.

Barselona kent ve bölge olarak muhakkak her alanda kreatif bir merkez olarak büyümeye ve gözde olmaya devam edecektir.

Umarım Gaudi gibi burada kültür, sanat ve mimarlık dallarında eserler tasarlayacak yeni dehalar yetişir ve dünyaya armağan edilir.

Ben ise Barselona keşiflerime keyifle devam ediyorum. Havada ılık bir sonbahar rüzgarı, buradaki müzeleri gezmek çok güzel. Bir gün yolunuz Barselon’ya düşerse siz de benim gibi Gaudi’nin eserlerine hayran kalarak gezeceksiniz.