Dolar $
32.19
%-0.26 -0.08
Euro €
34.99
%-0.42 -0.14
Sterlin £
41.18
%-0.05 -0.02
Çeyrek Altın
4094.65
%1.76 69.77
SON DAKİKA
EKONOMİ Çarşamba 06 Temmuz 2022 02:46

FAİZLERİ YÜKSELTMEYİN PETROLÜ FAZLA ÜRETİN!

Küresel merkez bankaları resesyonu en fazla körükleyen sıkılaşma politikalarında hız kesmezken ekonomistler, enflasyonu yükselten gerçek faktörün enerji olduğunu, petrol üretiminde yüksek artışlar yapılırsa enerji fiyatlarında gerilemelerle birlikte enflasyonların inişe geçeceğini bildiriyor.

Faizleri yükseltmeyin petrolü fazla üretin!

Sedat YILMAZ

Pandemiyle artan yüksek talebi karşılayamayan dünya, bir de enerji ve gıda deposu iki ülke Rusya ile Ukrayna’nın savaşması petrol, doğalgaz ve diğer enerji kaynaklarıyla ilgili fiyatları agresif yükseltirken birçok ülkede enflasyonlar tarihi seviyeleri görüyor.

Söz konusu ülkeler ise artan enflasyonlara karşı mücadelede ilk hamleyi faiz artırmakla yapıyor. Rusya ve Çin gibi ülkeler hariç dünyaya yayılma eğilimi gösteren merkez bankalarının faiz artırımları ekonomileri resesyona sürüklüyor.

Küresel ekonomide yükselen enflasyonları tetikleyen başat aktörün enerji olduğu tamamen ortaya çıkmasıyla faiz artışlarının da gelişmeye çare olmadığı görülüyor. Diğer merkez bankaları gibi TCMB de Haziran’da yüzde 78,62’ye yükselen 24 yılın en yüksek enflasyonunu değerlendirirken bu duruma en belirgin katkının enerji grubu olduğunu bildiriyor.

Enflasyon ve resesyon tehlikesi karşısında politika üretmede zorlanan ekonomi yönetimlerine ekonomistlerden ilgi çeken çözüm önerileri de geliyor. Küresel merkez bankaları resesyonu en fazla körükleyen sıkılaşma politikalarında hız kesmezken ekonomistler, enflasyonu yükselten gerçek faktörün enerji olduğunu, petrol üretiminde yüksek artışlar yapılırsa enerji fiyatlarında gerilemelerle birlikte enflasyonların inişe geçeceğini bildiriyor.

Üretim ve tüketim dengeli olmalı

Birçok yatırım ekonomist ve analisti faiz artırmanın belli ortamlarda gerekebileceği ancak şu anda faiz artışının enflasyonla mücadele etkisinin gözlenmediğini belirtiyor. Özellikle dünyada petrol rezervi, üretimi ve kazançlarını ortaya koyan ekonomistler, üretim ve tüketim arasında dengenin sağlıklı kurulması durumunda enerji fiyatlarının normalleşebileceğini belirtiyor.

Ekonomistler, petrol rezervlerinin her geçen gün daha da önem kazandığını, dünyada son 10 - 15 içinde artan enerji ihtiyacının çevresel kaygılar, alternatif enerji üretim kaynaklarındaki yatırım ve tasarım  maliyeti gibi konuları öne çıkarsa da petrol ile ilgili gündemi daima dinamik tuttuğunu söylüyor.

Talep artıkça, fiyatlardaki dengesizlikler ve ülke politikalarının fosil yakıtlara olan merakı da artırdığını vurgulayan ekonomistler, dünya üzerinde rüzgar, güneş ve toprak enerjilerine olan eğilim artsa da hâlâ en büyük enerji kaynağı fosil yakıtlar olan petrol türevlerinin kullanıldığını kaydediyor.

Dünyada petrol rezervleri açısından en zengin ülkenin Venezuela olduğunu, ancak bu ülkenin yüksek yeraltı zenginliklerine rağmen gelişmiş ülkeler tarafından fakirlik ve istikrarsızlık içinde yaşamaya mahkum edildiğinin altını çizen ekonomistler, dünyadaki tüketim çılgınlığının birçok ülkeyi açlığa, yoksulluğa ittiğini bunun en iyi örneğinin 303 milyar varil ile dünyanın en yüksek petrol rezervine sahip olan Venezuela olduğunu dile getiriyor.

Rezerv açısından Venezuela’yı 297 milyar varil ile Suudi Arabistan, 169 milyar varil ile Kanada, 155 milyar varil ile İran ve 145 milyar varil ile Irak’ın izlediğini hatırlatan ekonomistler, “Küresel bazda en fazla petrol tüketen ülkeler, günlük 21 milyon varil ile ABD, 15 milyon varil ile Çin, 5,2 milyon varil ile Hindistan, 4 milyon varil ile Japonya ve Suudi Arabistan sıralanıyor” bilgisini veriyor.

Ekonomistler, yıllık kazanç bazında Suudi Arabistan şirketi Saudi Aramco’nun 414,6 milyar dolar, İngiltere – Hollanda ortaklı Royal Dutch Shell’in 396,5 milyar dolar, Çin Ulusal Petrol Şirketi’nin 392,9 milyar dolar ve ABD’li Exxon Mobile’ın 290,2 milyar dolar gelir elde ettiğini hatırlatıyor.

Enflasyona karşı ilk çareler

Bu arada ABD’de enflasyonun hızlanmasına çare arayan ABD Başkanı Jeo Biden’ın 300 milyar dolarlık Çin ürünlerine uygulanan tarifeleri gözden geçirdiği ve fiyatları düşürmek için bu hafta tarifeleri indirebileceği bildiriliyor. Biden geçen hafta Çin Devlet Başkanı Şi Jinping ile yakında görüşeceğini ve tarifeleri kaldırma konusunda karar verme sürecinde olduğunu söylemişti. Çin Ticaret Bakanlığı da tarifelerin ve yaptırımların kaldırılmasının Çin için önemine vurgu yaptı.

Dünyada en fazla petrol tüketen ABD ile Çin’in küresel enflasyonda önemli roller üstlenebileceğini belirten ekonomistler, her iki ülke petrol rezervlerini açarak dünyaya örnek olabileceğini ve diğer ülkelerin de devreye girmesiyle ekonomilerin önemli bir petrol rezervine kavuşabileceğini söylüyorlar. Söz konusu girişimlerin ancak iki ülkenin ticari korumacılığı bırakması ve karşılıklı siyasetin ılımanlaşmasıyla gerçekleşebileceğini anlatan ekonomistler, diğer taraftan her ülkenin dünyaya örnek olabilecek tüketim çılgınlığını dizginlemesi gerektiği hususuna değiniyor.

Çin Dünya Ticaret Örgütü Araştırma Derneği İcra Kurulu üyesi He Weiwen, Çin’in bu tür el sıkışmalara her zaman hazır olduğunu belirterek, “Çin için petrol rezervlerini açmak, sembolik bir cevap olmalı. Bununla birlikte, dünya petrol fiyatlarını dengelemeye ve küresel ekonomiyi istikrara kavuşturmaya yardım edebileceğinden bunu yapmanın kötü bir tarafı yok” diyor. Çin Enerji Ekonomisi Araştırmaları Merkezi Direktörü Lin Boqiang ise Çin’in stratejik petrol rezervlerini açmasında kendi çıkarlarını da düşünmesi gerektiğini söylüyor.

Çinli uzman, farklı ülkeler petrol fiyatlarının geleceğini farklı gördüklerinden, küresel koordinasyonla stratejik petrol rezervlerini açma olasılığının düşük olduğuna dikkat çeken ekonomist, OPEC’in petrol üretimi üzerindeki kısıtlamalarının kademeli olarak kaldırılmasıyla birlikte gelecekte petrol fiyatlarının kademeli olarak 80 doların altına gerileyebileceğini ifade ediyor.

Çözüm sadece faiz artışı değil

Küresel merkez bankaları, enflasyon endişeleri nedeniyle 2021 yılında başladıkları faiz artırımlarını 2022 yılının ilk yarısında sürdürüyor. Merkez bankaları ilk 6 ayda 200’e yakın faiz artırım kararı aldı. Son olarak İsrail ve Avustralya merkez bankaları tarihlerinde olmayan agresif faiz artışı yaptılar. Avustralya Merkez Bankası (RBA) politika faizini 50 baz puan yükseltti. Banka böylece tarihinde ilk kez aralıksız iki toplantıda 50 baz puan faiz artırmış oldu. İsrail Merkez Bankası da politika faizini 50 baz puan artırdı. Bu, Stanley Fischer’ın Merkez Bankası Başkanı olarak görev yaptığı 2011’den beri en büyük faiz artışı olarak kayda geçti. Banka böylece Nisan'dan beri üçüncü faiz artışını gerçekleştirdi.  

Diğer taraftan Avrupa Merkez Bankası (ECB) da tahvil alımlarını durdurduktan sonra faiz artırımı için ortamın olgunlaşmasını bekliyor. 11 yıldır faiz artırmayan ECB, mevduat faizini 2014'ten beri ekside tutuyor.

Resesyon beklentilerine karşılık merkez bankalarının faiz artışları ekonomistler tarafından normal bir politika olarak algılanmıyor. Ekonomistler, derin bir durgunluğa yol açma ihtimali olan faiz artışından önce dünyanın yükselen enflasyona karşı yapabileceği birçok hamle olduğunu, tahvil alımlarını kademeli sonlandırmanın yanında para politikalarında farklı piyasa uygulamalarına gidilebileceğini belirtiyor. Ekonomistler, “Yapılacak iş petrol üretimini artırıp enerji fiyatlarını aşağı çekmek. Bu hamle faizden daha etkili olacak” değerlendirmesini yapıyor.

Yükselen küresel enflasyonu önlemek için ülkelerin kısa vadede stratejik petrol rezervlerini açmaları ve mevcut petrol üretimlerinin arttırılması gereği üzerinde duran analistler, pandemi sonra oluşan yüksek talepte hızın uzun süre kesilmeyeceğini, faiz artışlarının talebi ve ekonomilerin ısınmasını önleyemeyeceğini dile getiriyor. Ekonomistler artan faizlerle resesyon sürecinin hızlı işlediğini, enflasyona karşı OPEC’in üretim artışını denemesi gerektiğini belirtiyor.

Ekonomistlere İngiltere’den destek

Ekonomistlerin “Faizleri artırmayın, petrolde daha fazla üretim” çağrısına ABD Başkanı Joe Biden’dan sonra İngiltere Başbakanı Boris Johnson destek verdi. Johnson, geçen haftaki Başkan Joe Biden'in seslenişine paralel olarak rekor yakıt fiyatlarını dengelemek isteyen Suudi Arabistan’ı petrol üretimini artırmaya çağırdı.

Petrol üreticilerinin daha fazla üretim yapmasını isteyen Johnson petrol üreticilerine çağrıda bulunarak, “Ne kadar petrol pompalayabileceği konusunda bazı sorunlar olsa da Suudilerin daha fazla petrol üretmeleri gerekiyor. Diğer petrol üreticileri de bu çağrıya kulak vermeli” dedi.

ABD Başkanı Joe Biden’ın bu ay Suudi Arabistan ve İsrail'i ziyaret edeceği, özellikle Suudi Arabistan ziyaretinde ülke yöneticilerinden petrol üretimini artırmalarını isteyeceği bildiriliyor.  

Diğer taraftan Almanya, enerji konusunda kışa hazırlıklarını yaz aylarında tamamlamayı hedefliyor. Alman hükümetinin gündeminde gaz ithalatçılarını destekleme yasası bulunuyor. Hükümet ithal gazın yükselen maliyeti nedeniyle sıkıntıda olan şirketlerden hisse almasına izin veren bir yasa taslağı hazırladı. Taslağın yasalaşması durumunda Almanya’ya Rus gazının en büyük ithalatçısı Uniper'i kurtarmasının yolu açılacak. Hükümet yetkilileri, gazın artık ülkede çok az bulunur hale geldiğini, enerji tedarikinde birçok seçeneğin masaya geldiğini dile getiriyor.

Petrol 70 doların altına düşer mi?

Merkez bankalarının faiz artırmasıyla resesyon endişeleri giderek yayılırken enflasyonu tetikleyen petrol fiyatlarının nereye gideceği konusu da en çok tartışılan gelişmeler arasında. Haftanın son günü yüzde 1,5’luk değer kaybına rağmen henüz 111 dolar seviyesinde olan brent petrolde fiyatlar talep yüksekliği sebebiyle dalgalanmayı sürdürüyor. Birçok analist petrolde tahminlerin pozitif tarafa yönelemediğini, sıkışan fiyatların aşağı ve yukarı gitmesi yönünde bir belirsizlik olduğunu, Ağustos vadeli WTI petrolünün 110 dolar, brent petrolün Eylül vadelisinin 113 dolardan satıldığını söylüyor.

Analistlerin kararsızlıklarına karşı banka ekonomistleri biraz daha resesyon tarafında yer alıyor. Küresel ekonomideki durgunluk sebebiyle petrol varil fiyatının 65 dolara kadar düşebileceği öngörüsünü paylaşan CitiGroup analistleri, OPEC müdahale etmese de resesyon sebebiyle petroldeki varil fiyatın 2022 içinde bugünkü fiyatların yarısına inebileceğini ve 2023 yılında 45 doları görebileceğini öngörüyor.

Goldman Sachs ekonomistleri ise özellikle ABD’de teknik bir resesyonun olabileceğini, diğer şekilde geniş bir durgunluğun söz konusu olmayacağını raporluyor. Ekonomistler faiz artışları ve beraberinde gelecek ekonomideki soğumanın istihdam piyasasını etkileyeceğini, ancak pandemi sonrası hâlâ yüksek olan talebi kesmenin faiz artışları da olsa kesmenin mümkün olmadığını dile getiriyor.

ABONE OL

EN ÇOK OKUNANLAR