Dolar $
32.55
%0 0
Euro €
34.83
%-0.02 -0
Sterlin £
40.5
%-0.16 -0.06
Çeyrek Altın
3961.02
%-0.33 -12.98
SON DAKİKA
Turizm Pazartesi 05 Temmuz 2021 02:04

EGE'NİN GÜZELİ RODOS

Türkiye kıyılarına sadece on yedi kilometre uzaklıkta olan Rodos adasını anımsayınca içimde sımsıcak hatıralar ve duygular canlanır. Benim için unutamayacağım o kadar özel anları vardır ki Rodos'un, hadi bugün dilerseniz birazcık o adanın güzelliklerine anlatalım.

Ege'nin güzeli Rodos

Rodos Adası, Yunan mitolojisine göre Baş Tanrı Zeus‘un Güneş Tanrısı Helios’ a hediye ettiği bir adadır. Hikayeye göre Helios adada “Rhode” adındaki bir su perisine aşık olup evlenir.

Ada, Rodos ismini ise bu su perisinin isminden alır.

Rodos Adası’na ilk gidişimiz yaklaşık otuz sene öncesine denk geliyor. Marmaris’ten Rodos’a giden feribotta o günlerde bizden başka Türk turist yoktu. Karşıya geçenler Türkiye’ye tatile gelmiş olan yabancı turistlerdi. İlk sürpriz bizi Rodos gümrüğünde bekliyordu. Ada’nın gümrük memuru tüm yabancı turistleri sorgusuz sualsiz gümrükten geçirdikten sonra bizi geçirmeyip beklememiz için işaret etmişti. Acaba bir sorun mu var diye düşünürken, memur herkesin gittiğinden emin olduktan sonra, yanımıza gelip heyecanla kulağımıza eğilip, “Acaba Türk gazetesi veya mecmuası yanımızda var mı” ve kendisine verebilir miyiz diye sormuştu. O dönemki dünya bugünkü internet dünyasından elbette çok farklıydı.

rodos-3

Adanın sembolü geyikler

Gümrükten ayrıldıktan sonra limanda bizi eski yel değirmenleri ve geyikler karşıladı. Eski yedi dünya harikasından biri sayılan otuz iki metre yükseklikteki ve milattan önce ikinci yüzyıla ait dev tunç yapımı Güneş Tanrısı Helios’un yerinde adanın sembolü olan geyik heykelleri vardı limanın girişinde.

Sadece heykeller değil, limanın giriş bölümünde canlı geyikler de karşılama törenin bir parçasıydı ve bu zarif hayvanları görünce, çok masalsı bir adaya gelmiş olduğumuzu hissetmiştik.

Bir haftalık ada tatilimiz için yerel bir motosiklet kiraladık çünkü adada herkes her yere motosikletle gidiyordu. Benzinimizi çok ikonik bin dokuz yüz ellilerden altmışlardan kalma minik benzin istasyonlarından yapıyorduk.

Rodos Adası’nın o dönemini anlatırken bir hayali anlatıyormuşum gibi geliyor ama gerçekten öyleydi. Bir hafta boyunca motosikletimizle sırtımızda çantalarımız o eylül güneşin altında o dönemde nispeten sessiz olan bütün adayı turlayıp her köşesini keşfetmeye başlamıştık. Motorsikletin üstünde adanın tüm çiçek ve ot kokuları, denizin meltem kokusuyla karışıp burnumuza çalıyordu.

Eski şehir Rodos’tan tutun, sahil boyunca tüm koyları karış karış gezip daha sonra adanın iç kesimlerindeki antik kentleri, serin vadileri ve köyleri geziyorduk.

rodos-2

Antik yerler

Antik Kallitheas Hamamı, Kaplıcaları ve koyu, Anthony Quinn koyu, Tsambika koyu, Faliraki plajı, Traganou, adanın en güzel yerleşimi Lindos köyü, Monolithos Kalesi, Rodos Akropolü, adadaki eski manastırlar, kiliseler ve sinagoglar gündüzleri keşfediliyordu. Her yerde bakir ve doğal plajlar vardı ve yapılaşma diye birşey yoktu. Adanın her yerinden pırıl pırıl bir denize girebiliyordunuz. Motosikletinizi kilitlemenize bile ihtiyaç yoktu, ada o kadar güvenli bir yerdi.

Gittiğimiz her yerde öğle vakti mutlaka bir köy balıkçısının lokantasına denk gelirdik. Yakaladığı günlük balıkları harika asma ağaçların altında nefis mezeleri, ahtapot ve Grek salatası ile mavi ve beyaz renkteki o tipik ahşap sandalye ve masalarda servis ediyorlardı. Bu balıkçı restoranların birinde bize servis yapan garson bir delikanlıya çok sevdiği ve adada ulaşamadığı bir Sezen Aksu kaseti hediye etmiştik.

rodos-1

Ada halkı güler yüzlü

Ada halkının güler yüzlülüğü, samimiyeti, naifliği ve bize gösterdikleri yakınlık ve içtenlik adalılarla aramıza bambaşka bir sıcaklık katıyordu.

Lindos köyü ise apayrı bir güzellikteydi. Lindosun girişinde motosikletinizi park ediyordunuz ve o köyün o dapdaracık bembeyaz, pırıl pırıl sokaklarını yürüyerek keşfedersiniz. Yollarda ve evlerin önünde akide şekeri gibi özenle dizilmiş çakıl taşları köye ayrı bir hava katardı .

Minik dükkanlar, süngerciler, balıkçılar, küçük restoran ve kafeler çok şirindi. Sırtında renkli semeri olan eşeklerde Lindos’ta pek fazlaydı ve dileyen eşeğin sırtındada çevreyi gezebiliyordu. Lindosun köy merdivenlerini hafifçe tırmanıp lacivert renkteki Lindos koyunun manzarasını yukarıdan da izleyebiliyordunuz. Köyün sokakları dışarıya göre biraz daha serin oluyordu. Gerçekten yeryüzündeki bir cennet bahçesiydi burası.

rodos-4

Osmanlı eserleri

Akşam üstleri ise Rodos antik kente inip Rodos Aziz John Şövalyelerin Kalesini ve Sarayını, ortaçağdan kalma kentin eski sokaklarını, meydanlarını ve dükkanlarını ve Mandraki limanını keşfediyorduk.

Elbette Rodos’un on beşinci yüzyıldan itibaren Osmanlı döneminde inşa edilmiş örneğin Süleymaniye Camii, Murat Reis Camii, Mehmet Ağa Camii, Kavaklı Mescidi, Demirli Camii, AbdulCelil Camii, Dolaplı Mescidi, Osmanlı Hamamları, ahşap balkonlarıyla eski Osmanlı Evleri, Osmanlı Kütüphanesi gibi tarihi binalarda inanılmaz muhteşemdi ve adaya ve kente apayrı bir renk ve karakter sağlıyordu.

Yüzyıllarca burada biriken tüm bu zengin kültür varlıkları sayesinde bin dokuz yüz seksen sekiz yılında ise Rodos antik kenti UNESCO Dünya Mirası Listesine alındı.

O günden bu yana, her fırsatta defalarca adaya gittim. Gün geldi günübirlik bile kaçamaklar yaptım. Merkezden artık bir otobüse binip saydığım tüm bu lokasyonlara rahatlıkla gidebiliyorsunuz. Bu adada benim klasiklerim var örneğin, Kalitheas’a gidip eski hamamı ve akide taşlı arka bahçesini gezmek ve koyda soğuk bir Grek kahvesi içmek gibi, Lindosun dar sokaklarında kaybolmak gibi veya Rodos Antik kentin sokaklarında şövalyeler meydanında kalenin surlarını ve antik sokakları hayranlıkla izlerken köşedeki dondurmacıdan mutlaka dondurma almak gibi. Limandaki yel değirmenleri ve geyik heykeller yerinde duruyor ama canlı geyikler artık yok. Ada artık o kadar sessiz ve bakir de değil. Özellikle gece hayatı adayı bir hayli hareketlendirdi. Teknelerle ve gemilerle Türkiye’den de çok fazla ziyaretçi buralara geliyor ve buraların tadını çıkarıyor artık.

Mutlaka görmelisiniz

Gitmediyseniz Türkiye’ye bu kadar yakın olan ve hayli güzelliklere sahip olan bu adayı mutlaka görmenizi ve keşfetmenizi tavsiye edebilirim. Buradan ayrıca hızlı feribotlarla çevredeki Simi, Kos ve Tilos Adalarına da gitmek mümkün.

Ben ise, bir sonraki Rodos seyahatimi iple çekiyorum çünkü yapacağım seyahat beni belki diğer turistlerden farklı olarak hala taşıdığı izleriyle ve belki de gizli saklı kaldığı bazı köşeleriyle beni zaman yolculuğuna çıkarıp otuz sene evvel yaşadığım, motosikletle gezdiğimiz o olağanüstü mekanlara ve zamana götürecek. 

rodos-5

ABONE OL

EN ÇOK OKUNANLAR