SON DAKİKA
GÜNDEM Pazar 10 Nisan 2022 02:26

DÜNYADA KAOTİK SÜREÇ YAYILMA EĞİLİMİNDE

Yeni bir hakimiyet düzeni için soğuk veya sıcak bir savaşı yaygınlaştırmaya çalışan aktör devletler, dünyayı sonu belirsiz bir ortama sürüklüyor. Borçluluktan bunalan ve liberal yönetimi korumaya çalışan Batı'ya karşı, Doğu ülkelerinin jeopolitik, siyasi ve ekonomik mücadelesi her alanda yayılıyor.

Dünyada kaotik süreç yayılma eğiliminde

Sedat YILMAZ

İki kutuplu dünyada ticari ve jeopolitik savaşlarla hızlanan rekabet pandemiyle birlikte yerini sıcak çatışmalara bırakıyor. Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle bölgesel alandan, küresel alana taşınan Batı ve Doğu ülkelerinin karşılıklı hamleleri yakın gelecekte yeni bir dünya düzeninin haberini veriyor.

ABD - Avrupa Birliği – İngiltere eksenli Batı ile Çin – Rusya merkezli Doğu blokunun kovid salgını öncesinde başlayıp salgında hızlanan ve jeopolitik sıcak çatışmalara kadar varan hamleleri henüz kesmiş değil. Ekonomi ile birlikte askeri müdahalelere kadar varan çatışmalar yeni dünya düzeninin şifrelerini de ortaya koyuyor.

Yeni bir hakimiyet düzeni için soğuk veya sıcak bir savaşı yaygınlaştırmaya çalışan aktör devletler, dünyayı sonu belirsiz bir ortama sürüklüyor. Borçluluktan bunalan ve liberal yönetimi korumaya çalışan Batı’ya karşı, Doğu ülkelerinin jeopolitik, siyasi ve ekonomik mücadelesi her alanda yayılıyor.

Gerginlikler ayrıştırıyor

Küresel gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYH) yüzde 70’ini elinde bulunduran Batı, borçluluk üzerine kurduğu ekonomik ve siyasi düzenini kaybetmek istemezken, Doğu’nun kaynaklarını ele geçirme adına her fırsatı kullanmaya çalışıyor. Çin ve Rusya liderliğindeki Doğu ülkeleri ise dünya nüfusunun sadece yüzde 35’inin yaşadığı Batı’nın baskın hakimiyetinden kurtulmak için yeni politikalar geliştiriyor.

İki yıldır dünyayı tehdit eden salgın ve pandemiyle başlayan tedarik zincirinin kırılması,  enflasyonların yükselmesi ile bölgesel çatışmaların içinde olduğu savaşta, Batı’ya karşı Rusya’nın Ukrayna’yı, Çin’in Tayvan ve bölge ülkelerini korumak için devam ettirdiği hamleleri dikkat çekiyor.

“Küresel daralma büyük bir savaşla sonlanabilir” yorumunu yapan ekonomist Doruk Acar, küresel ekonominin içinde bulunduğu konjonktürde giderek daraldığını ve daralmanın nereye varacağının henüz kestirilemediğini belirterek, “Bu tip küresel daralmaların savaşlarla sonlandığı dünyada görüldü. Modern dünyada umalım, beklenen daralma ekonomik rasyonelleşme ve sosyal kapitalizm ile aşılabilsin. Şurası kesin ki küreselleşmenin tanımının değişmekte olduğunu ve yeni bir tanım oluşacağını düşünüyorum” diyor.

FED ve ECB şahinleşiyor

Konjonktürün sıkıntılı olduğu dönemde ABD Merkez Bankası (FED) ile Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) sıkılaştırmaya yönelik şahinleşen politikaları gelişen ülkeleri bunaltıyor. Küresel GSYH’nin yüzde 70’ini elinde bulunduran Batı’nın bu sıkılaştırmaları Doğu bloku ülkelerine de olumsuz yansıyor.

Mart toplantısında 25 baz puan faiz artıran daha sonra sıkılaştırma programını açıklayan FED'in bilanço küçültme takvimi de tutanaklar sonrası bir miktar netlik kazandı. Buna göre ilk etapta bilanço küçültme tavanı aylık 95 milyar dolar olarak belirlendi. Bu hızın korunması halinde 2020 yaz ayındaki bilançoya inilmesi yaklaşık 18 ay sürecek. Pandemiden önceki büyüklüğe dönülmesi ise 4 yıllık bir süreç istiyor.

ECB tarafında da son toplantı tutanakları üyelerin çoğunluğunun yüksek enflasyondan rahatsız olduğuna işaret ediyor. Buna karşın Avrupa tarafında bölgesel risklerin daha belirgin olması para politikası üzerindeki belirsizliğin devam etmesine sebep oluyor. Cari görünüm dolar endeksini desteklemeye devam ederken Euro ve Yen tarafındaki zayıf seyir devam ediyor.

Avrasya merkezli yeni düzen

Dünyayı hızla ayrıştırmaya doğru götüren mevcut konjoktürü yeni bir dünyanın kuruluşu olarak niteleyen uzmanlardan stratejist Abdullah Çiftçi, dünya GSYH ve nüfusuna dikkat çekiyor. Dünya nüfusunun yüzde 36’sının Batı ülkelerinde yaşadığını, ancak büyük çoğunluğun Doğu bloku ve bağlantısızlarda bulunduğuna dikkat çeken Çiftçi, dünya GSYH’sinin yüzde 70’inin Batı’nın elinde olduğunu, borçlanma üzerine oluşturulan ekonomik sistemi adil bulmayan Çin ve Rusya liderliğindeki Doğu blokunun yeni bir dünya düzeni için harekete geçtiğini haber veriyor.

Stratejist Abdullah Çiftçi, “Yeni bir dünya kuruluyor. Rusya ve Çin merkezli… Avrasya merkezli. Batı ise Rusya’sız bir Avrasya istiyor. Ağır milliyetçiliğe karşı çıkıyorlar. Bunun için Rusya’yı önce ekonomik olarak çökertmek ve temerrüde düşürmek için uğraşıyor. Ukrayna bağlantılı olarak ABD, Vladimir Putin’i savaş suçlusu olarak yargılatmak niyetinde ki kurulmaya çalışılan sistem çöksün” yorumunu yapıyor.

Enerji açısından Rusya’ya bağımlı Avrupa’nın Ukrayna çatışmasında ne kadar korumasız olduğunun ortaya çıktığının altını çizen Abdullah Çiftçi, ABD ile İngiltere’nin Almanya’yı bu konuda kıskaca almaya çalıştığını söylüyor.

Çin’in dijital dünya düzeni

Rusya ile birlikte Çin’in teknolojide önemli bir yer kat ettiğini ve özellikle dijital bir dünya düzeni için önemli mesafeler aldığına dikkat çeken Abdullah Çiftçi, “Çin’in kurmak istediği düzen dijital ve herkesi gözetleme üzerine. Çin'in kurmak istediği düzen, teknoloji açısından çok iyi yere geldi. Batı da bundan rahatsız. Çünkü bugün çip ve pil ekonomiler çok önemli bir hal aldı. O da Çin’in elinde” diyor.

Şu anda dünyada konjonktürel olarak ciddi bir telaş olduğunu, şayet tedbir alınmadığı takdirde birçok ülkenin Lübnan’a dönebileceğine işaret eden Abdullah Çiftçi, “Pandemiyle başlayan kaotik süreç çatışmalar ve enflasyonla sürüyor. Dünya Batı-Doğu çatışmasıyla değişim sürecini hızlandırdı. Enerji ve gıda fiyatlarının yükseltilmesi bir kurgu olabilir” değerlendirmesini yapıyor.

Söz konusu ortamda bakıldığında Türkiye’nin jeopolitik olarak güçlendiğini, hatta ABD’nin bu avantajı görüp Türkiye’ye yeniden F16 satmasını istediğine işaret eden Abdullah Çiftçi, buna karşılık Çin ve Rusya’nın da Türkiye’yi kesinlikle bırakmak istemediğini, bu iki devletin Türkiye’yi bir yatırım üssü olarak gördüğünü değerlendiriyor.

Olumsuzluk yabancıya yarar

Türkiye’nin jeopolitik avantajlarını koruyup gücünü gösterdiğinde önemli bir konuma geleceğini vurgulayan Abdullah Çiftçi, ülkeyi yönetenlerin bu durumu iyi anlamasını Pakistan, Macaristan ve Sırbistan gibi Batı’nın mevzi kazanma çalışmalarında Türkiye’nin yerini çok iyi belirlemesi gerektiğini kaydediyor. Özellikle böyle ortamlarda hayat pahalılığı ve enflasyonun siyasi malzeme yapılmaması gereğinin altını çizen Abdullah Çiftçi, bu durumun daha çok Türkiye üzerinde emelleri olan ülkelere yaradığını ifade ediyor.

Batı’nın uyguladığı sistemle parayı tanrılaştırdığını, bugün bu sistem içinde yaşayan devlet ve insanların borç batağında olduğunu belirten Abdullah Çiftçi, pandemi, yüksek enflasyonlar ve çatışmaların sosyo psikolojik yapıyı bozduğuna dikkat çekiyor.

Türkiye’nin de bugün enflasyon gibi önemli bir sorununun olduğunu, üretici – tüketici arasındaki fiyat farkının mutlaka azaltılması gerektiğini, halkın hoşnut edilemediği taktirde asayiş sıkıntıları oluşabileceğini, karaborsacılığın artacağını, serbest piyasa kurallarına müdahale anlamında yapılması gerekenlerin olabileceğini söylüyor.

Abdullah Çiftçi, Türkiye’nin enflasyonla oluşan bu zor zamanı rahat atlatabileceğini, çünkü bu konuda halkın yapısının müsait olduğunu, ancak yapılacak en önemli şeyin alt gelir grubuyla orta kesim gelir grubunun korunması gereğine işaret ediyor.

Pekin 2025 planını istemiyor

Şangay Üniversitesi’nden akademisyen Dr. Nurettin Akçay’da yorumunda, “Her ne kadar ABD ve Çin arasındaki ticaret açığı mevcut ticaret savaşlarının görünürdeki sebebi olarak gösterilse de didişmenin asıl nedenini ABD Ticaret Bakanı Wilbur Ross şu sözlerle açıklıyordu: ‘Çin ile uzlaşının zor olduğunu düşünüyorum. Fakat asıl mesele iki ülke arasındaki ticaret açığı değil. Sadece o olsaydı sorun çözülürdü. Asıl mesele fikri mülkiyet hakları, zorla teknoloji transferi ve casusluk.’ Çin’in bu planla amacı ülkeyi; robotik, ileri bilgi teknolojisi, havacılık, tarım teknolojisi, sentetik malzemeler, biyo-tıp, yapay zeka ve yeni enerji araçları gibi gelişmiş endüstrilere hükmeden yüksek teknolojik bir güce dönüştürmek” ifadelerini kullanıyor.

Dr. Nurettin Akçay, ABD’nin ise Çin’in ileri teknolojide baskın bir oyuncu olma girişimlerini yakından takip ettiğini ve Pekin’in 2025 Planı’nı kendi ulusal güvenliği için tehdit olarak gördüğünü belirtiyor. Akçay, “Sonuç olarak, Çin ve ABD arasında yaşanan rekabetin en önemli sebeplerinden birini Çin’in son yıllarda yüksek teknolojiye yönelik gerçekleştirdiği yatırımlar oluşturuyor. ABD’nin engelleme çabalarını, Çin’i küresel liderliğe bir adım daha yaklaştıracak teknoloji devriminin önüne geçmek şeklinde okumak gerekiyor” diyor.

Serbest piyasa kurallarına sıkı denetimler gelebilir

Enflasyon dünyayı olduğu gibi Türkiye’yi ciddi şekilde olumsuz etkiliyor. Yurt içinde bu hafta enflasyon verisi ön plana çıktı. Gelecek hafta da Merkez Bankası’nın (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında faiz kararı konuşulacak. Tüketici fiyat endeksi Mart ayında aylık yüzde 5,46, yıllık enflasyon yüzde 61,14 seviyesine üretici fiyatları (ÜFE) da yüzde 114.97 seviyesine yükselmişti.

Goldman Sachs ve JP Morgan gibi finans kuruluşlarının Türkiye’nin yılsonu enflasyon tahminini yüzde 70’lere yaklaştırması fiyat artışları haberlerinde önemli yer tuttu. Özellikle enflasyon konusunda serbest piyasa kurallarına yönelik yeni düzenlemelerin gündeme gelebileceği gözleniyor.

Bakıldığında ÜFE tarafında artış ivmesinin kırılmamış olması TÜFE üzerinde yakın dönem yukarı yönlü geçişkenliğin devam edeceğine işaret ediyor. TCMB piyasa katılımcıları anketinde yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 46.44 seviyesinde, 2022 yıl sonu için cari denge beklentisi de 27.5 milyar dolar açık yönünde oluştu.

Haftaya Şubat ayı için açıklanacak cari denge verisi yıllık 34 – 38 milyar dolar cari açık tahminlerini ortaya koyuyor. Ayrıca diğer beklenti dış ticaret açığı... Yılın kalan çeyreklerinde 55 - 60 milyar dolar dış ticaret açığı oluşması mümkün.

Bu hafta Ukrayna kaynaklı ABD ve Avrupa’nın artan yaptırımları, ABD’nin Türkiye’ye F16 uçağı satacağına dair haberler ile Mart ayı enflasyon verisiyle birlikte İstanbul’da toplu taşıma ve suya gelen zamlar öne çıktı.  

11- 15 Nisan haftasında Türkiye’de cari denge, işsizlik, sanayi üretimi, bütçe dengesi ve TCMB’nin faiz kararı toplantısı takip edilecek. Yurtdışında ABD’de enflasyon, hazine bütçe dengesi, Michigan Tüketici Güven Endeksi, sanayi üretimi, Euro Bölgesi’nde Avrupa Merkez Bankası (ECB) faiz kararı ve Çin’de enflasyon, dış ticaret dengesi gündem içinde olacak.

FED ve ECB’nin şahinleşen politika duruşu varlık fiyatlarını etkileyen ana unsur olmayı sürdürüyor. ECB’nin politika faizini değiştirmesi beklenmese de karar metninde ve ECB Başkanı Christine Lagarde’ın konuşması bölge genelinde oldukça artan enflasyon baskısının ardından gelecek dönem para politikasına ilişkin ipuçları verebilir.

Yaşadığımız hafta içinde Borsa İstanbul’da işlem gören hisse senetleri haftalık bazda ortalama yüzde 6,29, altının gram satış fiyatı yüzde 1,43, dolar/TL yüzde 0,46 değer kazandı, euro/TL yüzde 0,96 değer kaybetti. 1000 TL’lik bir yatırım borsada 1062,9 lira, altında 1014,3 lira, dolarda 1004,6 lira, euroda 990,4 lira oldu.

Yatırım araçlarının gelişmeler ve beklentiler doğrultusunda performansı şöyle oluştu.

BIST 100… Borsa İstanbul’da BIST 100 endeksi haftayı yüzde 6,29 kazançla 2.393,39 puandan tamamladı. Endeks, hafta içinde en düşük 2.264,47 puanı, en yüksek 2.395,07 puanı gördü. Böylece endeks Cuma günkü kapanışta hem günlük hem de haftalık kapanış rekorunu kırdı. Analistler, teknik açıdan BIST 100 endeksinde 2.400 seviyesinin direnç olarak öne çıktığını ifade ederek, olası düşüşlerde 2.320 puanın destek konumuna gelebileceğini söylediler.

DOLAR/TL… Dövizde stabil harekete rağmen dolarda küçük artışlar dikkat çekiyor. Bu hafta ABD doları yüzde 0,46 değer kazanarak 14,7600 liraya yükseldi. Kurda 14,85 direnç, 14,50 destek konumunda.

EURO/TL… ABD’ye göre daha çekingen davranan Avrupa, parası euroyu da koruyamıyor. Euro, TL karşısında yüzde 0,96 azalışla 16,0520 liraya geriledi. Kurda direnç 16,30, destek 15,90’larda.

ALTIN… Uluslararası piyasalarda biraz değer kaybetse de ons altın 1950 dolar seviyelerini koruyor. Kapalıçarşı’da ise işlem gören 24 ayar külçe altının gram satış fiyatı bu hafta yüzde 1,43 kazançla 923,00 liraya, Cumhuriyet altınının satış fiyatı da yüzde 1,38 artışla 6.184,00 liraya yükseldi. Geçen hafta sonu 1.492,00 lira olan çeyrek altının satış fiyatı da 1.514,00 liraya çıktı. Altında dolar ve ABD tahvil faizleri kaynaklı dalgalanmalar olabilir.

PETROL… Rusya – Ukrayna arasındaki gerilimden etkilenmeye devam ederken fiyatlardaki yükseliş hız kesti. Petrol fiyatlarında stratejik rezervlerin serbest bırakılacağı haberleri ile gerileme yaşanırken Çin’de salgının hız kesmeden devam etmesi petrole satış getirdi. Brentte 102 doları gören petrol, WTI da 98 dolarlara kadar indi. Petrolde fiyatları muhtemel yeni yaptırımlar ve oluşacak talep belirleyecek.

KRİPTO PARA… Kripto paralarda son haftalarda gündeme gelen vurgunculuk ve dolandırıcılık haberleri öne çıkarken ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu (SEC) Başkanı Gary Gensler’dan gelen kripto paraların çoğunun denetlenmesi gereken varlıklar olduğunu dile getirmesi dikkat çekti. Bu gelişmelerle Bitcoin haftalık yüzde 9,14 değer kaybederek 42,400 dolar, Ethereum yüzde 8,1 değer yitirerek 3,200 dolar değerine geriledi. Piyasada en fazla değer kaybeden para yüzde 21 ile Solana ve yüzde 17,7 değer kaybıyla Avalanche oldu.

ABONE OL