Dolar $
32.54
%0.08 0.02
Euro €
34.92
%-0.16 -0.05
Sterlin £
40.84
%-0.11 -0.04
Çeyrek Altın
3992.22
%0 0
SON DAKİKA
DÜNYA Salı 04 Haziran 2019 11:08

HALKIN DEVRİMİYDİ

Siyasetin nasıl kirli ve gerçekten ne kadar kötü olduğunu biliyorum. Libya'da yüksek pozisyonlarda olmayla ilgili miyim, gerçekten bilmiyorum. Kaddafi rejiminin popülist söylem ve baskıcı otoriterliğinden hoşlanmadıkları için üç yakın arkadaşım gözlerimin önünde asıldılar.

Halkın devrimiydi
Siyasetin nasıl kirli ve gerçekten ne kadar kötü olduğunu biliyorum. Libya'da yüksek pozisyonla

Röportaj: Merve Seren

Çeviri: Hatice Elif Yüksel

Osama Kubbar, henüz üniversite öğrencisiyken üç yakın arkadaşının sırf Kaddafi rejiminin popülist söylem ile baskıcı otoriterliğinden hoşlanmadıkları için gözünün önünde asıldıklarına şahit oldu. Böylece Kubbar’ın dargın bir şekilde terk ettiği Libya’dan Kanada’daki Müslüman Kardeşler’in başına geçmesine, isminin “yasaklılar” listesine alınmasından kendisine kucak açan Katar’a uzanan acı ve sabırla dolu sürgün serüveni başlamış oldu. 

Muammer Kaddafi’nin devrilmesinde başrol oynayan isimlerden birisi olan Kubbar, uzun yıllar sonra ilk defa döndüğü vatan topraklarında ise Kaddafi karşısında ön cephede yanında savaşırken şehit düşen ağabeyini toprağa vermek zorunda kaldı. Kaddafi sonrasında “Libya’nın yeni lideri” olarak adı geçen Kubbar, ne var ki bu sefer de kaçırıldı ve ölümle yeniden burun buruna geldiği bir alıkonulma süreci yaşadı.

Asya’nın en prestijli savunma zirvesi olarak nitelenen IISS Shangri-La Dialogue’da bir araya gelme fırsatı yakaladığım Kubbar’a hem kendi hikayesini sordum; hem de Kaddafi Libya’sını, çatışma sürecini ve mevcut durumu bizlere anlatmasını istedim.

Bize Libya’dan ayrılma hikâyenizi anlatabilir misiniz? Kaddafi rejiminden hoşnut olmayan ve eleştiren üniversite gençliği döneminde yaşadığınız tecrübeler sizi nasıl bir hikâyenin içerisine sürükledi?

Libya’dan normal koşullarda, Kanada’da yüksek lisansımı ve doktoramı yapmak istediğim için 1991 yılında ayrıldım. Ancak bu kararımın arkasında yaşadığım sıkıntılar hayatımı değiştirdi. Libya’da üniversite zamanlarım boyunca rejim çok acımasızdı. Üniversitelerdeki öğrencileri, benim ve tüm öğrencilerin gözleri önünde astılar, öldürdüler. Bizi zorladılar. Ben, bizzat üç öğrenci arkadaşımın asılmasına tanık oldum. Zaten bizi orada durmaya ve izlemeye özellikle zorluyorlardı. 

Müslüman Kardeşler’e neden ve nasıl katıldınız?

kubbar-3Libya’dan ayrıldığımda, rejimin niçin bu şekilde davrandığını ve neden Müslüman Kardeşler’in peşinde olduğunu öğrenmek için gerçekten çok istekli ve kararlıydım. Öncelikle Müslüman Kardeşler hakkında kitaplar okumaya, müteakiben onlardan bazılarıyla görüşmeye, etkileşim içinde olmaya başladım. Aktif bir kişi olarak, üniversitelerde Müslüman Birliklerine katıldım. Kanada’da Queens Üniversitesi’ndeydim. Orada iki dönem boyunca bir Müslüman Birliği’ndeydim. Nitekim bu süreç içerisinde, Libya rejimini acımasızlığından dolayı yüksek sesle eleştirmeye başladım. Zaten 1996’da Müslüman Kardeşler’e katıldım. Bu nedenle ismim Libya’da “kara liste”ye alındı. Libya’da özellikle Müslüman örgütlerine bağlı olanlarla mücadele eden bir güvenlik sistemi ve dairesi var. İsmim orada listedeydi. Bu gerçekten bağlı olduğunuz en kötü güvenlik dairesidir. Libya’ya girişim yasaklandı ve Tunus, Cezayir, Fas gibi Batı Arap ülkelerine de girişim yasaklandı. Çünkü bu ülkeler arasında aranan insanların paylaşıldığı bir güvenlik ağı var. 2011’de sınırdan Libya’ya girmek amacıyla Tunus’a gittiğimde havaalanında durduruldum ve gözaltına alındım. Çünkü ismim onların bilgisayarlarındaki “arananlar listesi”nde çıktı. Her ne kadar Kanada vatandaşlığım bulunsa ve bir Kanadalı olarak Tunus’a giriş yapsam da, bunun bana pek faydası olmadı. İlginçtir ki, Tunus da o zamanlarda bir devrim arifesindeydi. Dolayısıyla güvenlik hizmetleri ne yapacakları konusunda şaşkındılar. Ben 5-6 saat boyunca gözaltındayken, bazı iç baskılar gerçekleşti ve bu sayede serbest bırakıldım ama Tunus’a girişim yasaklandı. Ben de Libya’ya geçtim.

Peki, devrim sürecine hangi aşamada ve nasıl dâhil oldunuz? Bu bağlamda devlet veya devlet-dışı aktörlerden destek aldınız mı? 


Genel anlamda Arap Baharı, halkın devrimiydi. Belirli bir grup tarafından manipüle edilen bir devrim değildi. Tunus’ta, Libya’da, Suriye’de, Yemen’de 30-40-50 yıllık bir zulümden dolayı gerçekleşen bir kitle hareketiydi. Tüm bunlar askeri yönetime sahiplerdi ve bu askeri yönetimler çok acımasız ve gaddarlardı. Doğal olarak, bu zorba rejimlere karşı kitleler hareketlenmeye ve mobilize olmaya başladılar. 

Diğer taraftan insanlar Libya diktatör rejimine karşılardı ve dışarıda sürgünde yaşıyorlardı. Tunus’ta devrim olduğunda ben Katar’da çalışıyordum. Orada çalışan ve rejime karşı olan birkaç Libyalıydık. Şubat’ın başlarında kafelerde ve evlerde görüşmeler yapıyorduk. Eğer aynı şey Libya’da olursa, bunu nasıl destekleyeceğimizi, ne yapacağız diyorduk ve Katar’ın bununla bir ilgisi yoktu. 17 Şubat’ta Libya’da devrim başladığında Al Jazeera ile iletişime geçtik ve yorumcular olarak katkı sunup hizmet ettik. Birkaç kez Libya devrimi hakkında konuşmak için Al Jazeera’ya çıktık.

Sesinizi duyurabildiniz mi? Katar’ın size karşı tutumu nasıldı?


Evet, o zamanlarda Birleşmiş Milletler, Birleşik Krallık, Fransa, Amerika, Almanya, Katar gibi Libya’nın dostu olan ülkelerin listesi ya da ekibi oluşturana kadar Katar hükümetinden bir yardım ya da destek yoktu. Bununla birlikte bu tür bir ilişkiden yola çıkarak çalışmaya başladık. Bu, Libya’ya ve NATO’ya yardım ediyordu. Bölgenin kültürünü bilen bir Arap ülke olan Katar, ortak şeylere, ortak din, ortak dil, ortak kültüre sahip olduğundan BM’nin ve NATO’nun Libya dosyasına öncülük etmesi için güvendiği bir ülkeydi. NATO’ya ve BM’ye bu açıdan çok fazla olanak sağlayabilirdi. Yani, Katar’ın rolü büyüdü. Bu aslında Katar’ın kendi gündeminde olan bir şey değildi. Katar uluslararası koalisyonla ve uluslararası gündem yoluyla dâhil oldu. Ta ki, devrim Libya’da başarılı olana ve Kaddafi öldürülene kadar. 

O zamanlar savaşçıların ihtiyacı olan o tüm silahları nasıl transfer ediyordunuz? Kimden destek aldınız? Yine Katar mı? Eğer Katar bu kadar destek verdiyse, Katar’ın hala Libya politikasında aktif olduğunu düşünüyor musunuz? Ya da Kaddafi’den sonra ortaya çıkan bir güç var mı?


kubbar-1Devrim Bingazi’de patladığında -Bingazi Libya’nın doğu tarafındaki ana şehir- Kaddafi Libya’nın batı tarafında yer alan Trablus’ta yaşıyordu. Bingazi ve Trablus arasındaki uzaklık 1000 km civarındaydı. Devrimin ilk haftasından Libya’nın doğu tarafı ayrıldı, tamamen özgürleştirildi. Bingazi’den 130 kilometreye kadar, İcdabiye’den Mısır sınırına kadar tüm bu alan Kaddafi güçlerinden kurtarıldı. Kaddafi’nin dikkati Libya’nın batısındaydı. Libya’nın doğu tarafından askeri destek almak kolaydı. Söylediğim gibi. Katar BM ve NATO tarafından onların, Libya ve Libya savaşçılarının arasında müdahale etmek için görevlendirilmiş merkez noktasıydı. NATO silahları Katar’a, Katar Libya’nın doğusuna havalimanına yönlendiriyordu. Silahları böyle alıyorduk. Orada özgürlük savaşçıları vardı. Bu açıdan her şey iyiydi. Problem hala Kaddafi’nin kontrolünde olan batı tarafındaydı. Oraya resmi yollarla silah göndermenin imkanı yoktu. Bu yüzden, tek yol silahları gizlice sokmaktı. Bu şekilde operasyonlardan birini yönettim. NATO’dan koordinasyonlarla takip ettiler. Bu operasyonla bir gemi silahı Zawiya eteğine, Libya’nın batısına taşıyabildim. Özgürlük savaşçıları orada savaşmaya devam etti. Tunus, NATO desteği altında, silahların Batı’dan getirmek için Libya’nın dağlık tarafına geçişine izin vererek ve sınırlarını açarak yardım etti. Dağlık taraflar da Kaddafi’nin kontrolü altında değildi. Yaklaşık olarak, Libya’nın kıyı kesimi Kaddafi’nin kontrolündeydi. Dağlık alan zor bir alandı ve buradan silahlar sokulabilirdi. Özgürlük savaşçıları Kaddafi’nin güçlerinin bulunduğu bazı küçük askeri kampları ele geçirdiler.

Onların silahlarını da ele geçirdiniz.


Evet, silahlarını da ele geçirdik. Bu şekilde silahları ve kontrolü ele aldık.

Peki şu an Libya’daki aktörler, devletler ve devlet dışı silahlanmış gruplar kimler, söyleyebilir misiniz?


Size isimleri veremem ama…

kubbar-2Amerika Birleşik Devletleri’nin hala Libya politikasına dahil olduğunu düşünüyor musunuz? Ya da Fransa’nın?


Dış aktörleri kastediyorsunuz.

Evet. Şu anda hangi devletler Libya’da aktif ve politikada söz sahibi? Diğer yandan, Libya içerisinde politikada hangi gruplar baskın?


Bunlar gerçekler: Teorik olarak, güvenlik konseyi. Libya dosyası Birleşik Krallık’a teslim edildi. Yani dosyanın merkez noktası Birleşik Krallık.

Neden? Neden Libya?


Tarihi ilgi yüzünden. Libya Fransa, İngiltere ve İtalya tarafından vaat edilmiş toprak.

Ama Fransa’ya vermediler…


Güvenlik konseyinin içerisindeki dinamiği bilmiyorum. Gerçek şu ki, güvenlik konseyi açısından Birleşik Krallık odak noktası. Gerçi Birleşik Krallık kendi iç problemleriyle çok meşgul. Bu yüzden, Libya’da en aktif aktör Fransa. Fransa, Trablus’a saldırırken güvenlik konseyinin harekete geçmesini engelledi. Fransa ve Rusya güvenlik konseyinin herhangi bir çözüm yayınlamasını engellediler.

Neden?


Çünkü Fransa, onlara ve Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan gibi bölgesel kuklalarına itaatkâr olabilecek güçlü bir adam istedi. Bu üç ülke Libya’da ciddi ölçüde etkin. Fransa onlara uluslararası düzeyde politik kılıflar sağlıyor. Libya dosyasında çalışan uluslararası organizasyonların suçlamalarından onları koruyor. Örneğin 2011’de Birleşmiş Milletler’in Libya’ya silah gönderilmesini yasaklayan bir yasa vardı. Ama 2013’ten beri, BAE, Mısır, Suudi Arabistan açıkça Haftar’ı destekliyor ve Haftar’a silah gönderiyorlar. Yine de güvenlik konseyi ve BM bilmiyormuş gibi davranıyorlar.


ABONE OL