Dolar $
32.28
%0 0
Euro €
34.67
%-0.14 -0.05
Sterlin £
40.31
%-0.24 -0.1
Çeyrek Altın
3921.04
%-0.14 -5.29
SON DAKİKA
GÜNDEM Pazar 21 Şubat 2021 02:51

FAİZ GİDERLERİ BÜTÇE AÇIĞINI KÖRÜKLÜYOR

Yüksek kamu harcamaları ve artan faiz ödemeleriyle Ocak'ta bir önceki yıla göre 24,2 milyar lira açık veren bütçede faiz etkisi sürüyor. 2020 yılında 2019'a göre yüzde 18,4 artan faiz giderleri, 2021 Ocak ayında yıllık yüzde 72,2 artarak 21,9 milyar liraya, iç borç faiz ödemesi de 19,7 milyar liraya ulaştı.

Faiz giderleri bütçe  açığını körüklüyor

Sedat YILMAZ

Merkezi hükümet bütçesinde faiz giderlerinin aylık ve yıllıkta giderek arttığı gözleniyor. Bütçede söz konusu faiz kalemi, yüzde 72,2 artarak yıllık bazda 21,9 milyar dolara yükseldi. Böylece 2020 Ocak ayında faiz giderlerine 9,2 milyar lira daha eklendi. Bu dönemde sâdece iç borç faiz ödemeleri iki katına çıkarak 19,7 milyar liraya çıktı.

Bütçede vergi gelirleri; gelirden, servetten, mallardan, hizmetlerden ve dış ticaretten sağlanıyor. Bütçede giderler ise cari, yatırım ve transferler olmak üzere üç ana gruptan meydana geliyor. Personel ve elektrik – su gibi kamu kurumu harcamaları “cari giderler”, devletin iç ve dış faiz ödemeleri, sübvansiyonlar ve KİT’lere yapılan ödemeler “transferler”, genel ve katma bütçeli idarelerin harcamaları ise “yatırım giderleri” olarak kayıtlara geçiyor.

Devletin gider ve gelirlerini gösteren bütçede en dikkat fazla edilmesi gereken husus “açık” konusu. Bütçe gelirleri, bütçe giderlerinden az olduğu taktirde bütçe açığı oluşuyor. Mali disiplin ve bütçe denkliğinin sağlanabilmesi için bütçe açığı verilmemesi gerekiyor.

İstikrarın tesisi bütçeden geçiyor

Bütçe açığı, enflasyon ile yakından ilişkili. Türkiye gibi ülkelerde döviz kuru ve diğer makroekonomik gelişmeler bütçe açığını yakından etkiliyor. Fiyat ve finansal istikrarın tesisi ve sürdürülmesi açısından bütçe açığının dengede tutulması ehemmiyet taşıyor.

Bütçe dengesiyle yakından ilgili olan fiyat ve finansal istikrarın sağlanması enflasyon, döviz kuru, faiz oranları ve ilgili diğer makroekonomik gelişmeler bütçe dengesinde etkin rol oynuyor.

Bütçe açığı yapısal sorunlardan kaynaklandığı gibi bugün yaşanan koronavirüs salgınına yönelik tedbirlerin yoğunluk kazandığı dönemlerde de ortaya çıkabiliyor. Konjonktürel diye de bilinen “dönemsel bütçe açığı” ekonomik dalgalanmaların en belirgin sonuçları şeklinde gelişiyor.

Ekonomilerin jeopolitik riskler, salgın, savaş, terör gibi depresyon ve daralma dönemlerinde genellikle gelirlerin düşmesi ve giderlerin artmasıyla bütçe açığı yükseliyor, tam tersi durumda ise bütçe denkleşiyor veya fazla veriyor.

bütçe12

Yapısal sorunlar çözülmeli

Milli gelirdeki değişimden kaynaklanan dönemsel olarak bilinen konjonktürel bütçe açığı, genişleme döneminde küçülürken, daralma dönemlerinde ise büyüyor. Ancak ülkelerde bütçe açığının genellikle yapısal sebeplere dayandığı, Hazine yardımları ile devlet katkısının düşürüldüğü genel ve katma bütçelerin birleştirilmesiyle elde edilen konsolide bütçe açığının bazı dönemlerde yapısal açık ağırlıklı olduğu gözlenebiliyor. Yapısal açıdan güçlü devletler bu durumları daha rahat atlatabiliyor.

Hükümetler bütçenin sağlıklı olması için genellikle denk bütçe esasıyla hareket eder. Bu yöntemle hükümetler gelirden fazla harcama yoluna gitmezler. Şayet bütçe açığının finansmanı iç veya dış borçlanma ile karşılanırsa bu defa borç ve faiz giderleri yükseliyor. Müteakiben devlet yeni vergiler koymak zorunda kalıyor. Bu da makroekonomik olarak yeni sorunları beraberinde getiriyor.

Para basılarak bütçe açığının finansmanı veya karşılanması ise enflasyonu daha da artırıyor. Bu durum yükselen enflasyonu durdurmak için faizlerin yükseltilmesini ya da üretimin artırılmasını gerektiriyor. Yüksek faiz ortamı da yatırım ve istihdamı olumsuz engelliyor, üretimi ve büyümeleri düşürüyor. Söz konusu ekonomik ortam, üretimi artırmaya müsaade etmiyor, ekonomi yönetimlerine faizleri yükseltmekten başka çare bırakmıyor.

Düşük kur her zaman iyi olmaz

Faizlerin yükselmesiyle ülkeye yabancı portföy yatırımları akın ediyor. Bu defa da döviz kurları düşüyor, yerel para değerleniyor. Bütçede faiz giderleri yükseliyor. Üretim düşerken bu defa da ithalat patlıyor. Devlet cari açık ve bütçe açığının finansmanı için sıcak para buluyor, ancak sıcak paranın çıkış dönemine hazırlıksız yakalanırsa ve tedbirler almazsa devalüasyona engel olamıyor ve yeniden ivmelenen enflasyonla birlikte ekonomik istikrarsızlığa doğru yelken açılıyor.

Para politikasındaki direnç, ithal edilen malların arz ve talep durumu, rekabet ortamı, kur hareketlerinin istikrarı, dış ticarete yönelik tarife dışı engeller bütçeyi yakından alakalandıran ve takip edilmesi gereken gelişmeler. Döviz kurundaki veya faiz oranlarındaki volatilite devleti yüksek enflasyona sürüklüyorsa birinci derecede yapılması gerekenler icra safhasında hazır tutulmalı.

Enflasyon ile bütçe açığı arasında doğrusal bir ilişki olduğu artık ilmen de sabit. Çünkü Türkiye gibi yapısal sorunları bulunan bir ülkede enflasyonla birlikte vergi gelirlerinin reel değeri düşüyor ve bütçe açığını körüklüyor. Bu durum ise ülkede daha fazla vergilendirmeyi veya vergi oranlarını artırmayı gerektiriyor.

Aralık – Ocak ayı kıyaslaması

Türkiye’de 2020 Aralık ve 2021 Ocak aylarına ait bütçe gerçekleşmelerine bakıldığında Kasım ayından bu yana uygulanan “piyasa dostu” da denilen “yüksek faiz, düşük kur” politikasının bütçedeki etkisi rahatlıkla görülebiliyor.

Hazine ve Maliye Bakanlığı verilerine göre 2020 Aralık’ta 40,7 milyar lira açık, geçen yılın Ocak ayında 21,5 milyar lira fazla veren bütçe dengesi 2021 Ocak’ında 24,2 milyar lira açık verdi.

2020 yılında merkezi yönetim bütçe giderleri için öngörülen 1,95 trilyon lira ödenekten aylık bazda Aralık’ta 138,2 milyar lira gider oluştu ve faiz harcamaları 4,9 milyar lira gerçekleşti.  

Geçen yılın aynı ayında bütçe giderleri pandeminin de etkisiyle 104,6 milyar lira olmuş 2019 yılı Aralık ayına göre bütçe giderleri yüzde 32,2 oranında yükselmişti. Giderlerin bütçe ödeneklerine göre gerçekleşme oranı 2019 yılında yüzde 10,9 iken 2020 yılında yüzde 12,6’ya çıkmıştı.  

Geçen yıla göre enflasyonla birlikte vergi gelirleri artmayı sürdürüyor. Bununla beraber faiz giderleri de bütçe harcamaları üzerindeki baskısını ağırlaştırıyor.

bütçe9

Vergi gelirini tüketim dengeledi

Hazine ve Maliye Bakanlığı verilerine göre, geçen yılın Ocak’ında Merkez Bankası (TCMB) faaliyet gelirinin bütçeye aktırılmasıyla artan bütçe gelirleri bu yıl geçen yıla göre yüzde 27 azaldı. Söz konusu azalışı, pandemide vatandaşın artan tüketim harcamalarının etkisiyle vergi gelirleri yıllık bazda yüzde 17,5 arttı.

Diğer taraftan dahilde ve ithalde alınan katma değer vergisi (KDV) ve özel tüketim vergisi (ÖTV) gelirleri güçlü seyrini devam ettirdi ve dahilde alınan KDV’de yüzde 38 ve ithalde alınan KDV’de de yüzde 43’lük artışlar vergi gelirlerinin artışına ciddi destek verdi.

Ekonomideki canlı seyir nedeniyle ithalde alınan KDV’nin vergi gelirlerindeki oranı yüzde 19’a kadar çıkardı. Bu oran 2020 Aralık’ta yüzde 18 civarındaydı. Söz konusu gelişmeyle dahilde alınan KDV’nin vergi gelirleri içindeki payı yüzde 15 olarak gerçekleşti.

Aynı dönemde vergi gelirlerinin yüzde 20’sini meydana getiren ÖTV gelirleri de yüzde 25 arttı. Artışta hem yurt içi otomobil satışlarının canlı olması hem de Eylül ayından itibaren uygulamaya alınan yeni ÖTV oranları önemli rol oynadı. Otomobil satışlarının canlı olmasında pandemi sebebiyle insanların özel araç kullanma isteği etkili oldu. Diğer taraftan dayanıklı tüketim ve diğer mallardan alınan ÖTV’de yüzde 76,5 oranındaki artış da bütçeyi ayakta tutan gerçekleşmeler olarak göze çarptı.

Bütçe açığında TCMB etkisi

Merkez Bankası (TCMB) faaliyet gelirlerinin bütçeye henüz aktarılmaması kaynaklı Kamu İktisadi Teşekküller (KİT) ve kamu bankaları gelirlerinde 40 milyar liralık bir azalma gözlendi. Dolayısıyla teşebbüs ve mülkiyet gelirleri böylelikle yüzde 96 azaldı.

2021 yılı Ocak ayındaki bütçe giderlerine bakıldığında 2020 Ocak dönemine göre bütçe giderleri yüzde 13 artarak 113,8 milyar liraya çıktı. Cari transferler yüzde 21, personel giderleri ve sermaye giderleri yüzde 12 artarak bütçe üzerinde yüksek bir baskı oluşturdu.

Cari transferler aracılığıyla 7,9 milyar lira, personel giderleri aracılığıyla 3,6 lira ek harcama yapıldı. Cari transferler altındaki en önemli harcama kalemi olan sağlık, emeklilik ve sosyal yardım giderleri 4 milyar lira arttı.

Bu dönemde sermaye giderlerindeki yıllık yüzde 72,5’luk azalış dikkat çekti. Sermaye giderleri kalemi altında izlenen gayrimenkul sermaye ve üretim giderleri 6,3 milyar lira azaldı. Ayrıca kamuda uygulanan tasarruf tedbirlerinin bir yansıması olarak mal ve hizmet alım giderleri kalemi yıllık bazda yüzde 18 gerileyerek bütçe harcamalarındaki artışı sınırladı.

Faiz giderleri sürekli artışta

2021 Ocak döneminde bütçedeki faiz giderleri aylık ve yıllık olarak ciddi yükseldi. Söz konusu faiz kalemi yüzde 72,2 artarak bütçe giderlerini 9,2 milyar lira artırdı. Bu dönemde sâdece iç borç faiz ödemeleri iki katına çıkarak 19,7 milyar liraya yükseldi. Ayrıca geçen yıl 42,5 milyar lira olan teşebbüs ve mülkiyet gelirlerinin Ocak’ta 1,6 milyar liraya gerilemesi bütçe açığı artışını destekledi.

Vergi ertelemeleri sebebiyle en azından yıl ortasına kadar başta faiz giderleri olmak üzere diğer gider kalemleri bütçe gerçekleşmelerini baskı altına alacağa benziyor. Bütçenin bozulmasını sağlayan tek argümanın ekonominin canlı olması olarak değerlendirilebilir.

27 Kasım 2020’de TBMM’de kabul edilen 2021 bütçesinde giderler 1 trilyon 346,1 milyar lira, faiz hariç giderler 1 trilyon 166,6 milyar lira, bütçe gelirleri 1 trilyon 101,1 milyar lira, vergi gelirleri 922,7 milyar lira, bütçe açığı 245 milyar lira olarak öngörülmüştü. Bütçeye 179,5 milyar liralık faiz gideri konmuştu. Genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerine 1 trilyon 223,5 milyar lira, özel bütçeli idarelere 119,9 milyar lira, düzenleyici ve denetleyici kurumlara da 2,7 milyar lira ödenek verilmişti.

faiz-1


İkinci dalga yabancı yatırımcıya iyi mesaj

Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası, başta ABD bankaları JP Morgan, Morgan Stanley, Fransız Societe Generale, Hollandalı Robabank, İtalyan Unicredit’ten sonra uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings’in Türkiye’ye  iyimser yaklaşımları Türk piyasalarını olumlu hale getirdi. Türkiye’nin BB- notunu teyit etmesine karşılık görünümünü negatiften durağana çevirmesi tetikte bekleyen ikinci dalga yatırımcı için iyi bir referans oldu.

Portföy yatırımcısı küresel ekonomideki gelişmeler projeksiyonunda giderek normalleşen yatırım ortamı dolayısıyla Türkiye’ye ilgisini artıracağı gözleniyor. TCMB’nin hafta ortası aldığı faiz kararını önemseyen yatırımcı aynı zamanda ABD’de teşvik paketine ilişkin gelişmeleri, altın fiyatlarının yükselişini frenleyen ABD 10 yıllık faizlerindeki artışı ve gelişen piyasalarda verimlilik açısından üst seviyeye çıkan Türkiye piyasalarını gündemine almış durumda. Ayrıca Türkiye’de açıklanan 2020 son çeyrek bilançoları da yatırımcının yakın takibinde. Gelecek hafta Aselsan Coca Cola Sabancı Holding, Anadolu Efes, Goodyear, Doğuş Otomobil ve Anadolu İsuzu’nun son çeyrek bilançoları açıklanacak.

22- 26 Şubat haftasında piyasalar, Türkiye’de kapasite kullanım, reel kesim güven endeksi, dış ticaret dengesini, ABD’de yeni konut satışları, GSYH, Michigan tüketici güven endeksi, FED Başkanı Jerome Powell’ın sunumunu, Almanya’da IFO iş ortamı güven endeksi ve büyümeyi izleyecek.

Bu hafta Türk Lirası’nın yüksek performansı sebebiyle Borsa İstanbul kazandırdı. Alışılmış şekilde altın, dolar ve euro yatırımcısına kaybettirdi. Borsa İstanbul’da işlem gören hisse senetleri haftalık bazda ortalama yüzde 1,42 değer kazandı. Altının gram satış fiyatı yüzde 3,06, Dolar/TL yüzde 1,02, Euro/TL yüzde 0,80 değer kaybetti.

Türkiye piyasalarında 1000 TL’lik yatırım borsada 1014,2 lira olurken, dolarda 989,8 lira, euroda 992 lira ve altında 969,4 lira oldu.

BIST 100… Borsa İstanbul (BIST) 100 endeksi bu hafta en düşük 1.522,08, en yüksek 1.575,70 puanı gördükten sonra haftayı önceki hafta kapanışına göre yüzde 1,42 artarak 1.560,34 puandan tamamladı. Haftanın 4’üncü günü Fitch beklentisiyle 1562 puana kadar çıktıktan sonra 1546 puandan günü kapatan borsa, haftanın son günü aldığı iyimser mesajlarla 1575 puanı geçti. Borsa kâr satışlarına karşılık haftayı 1560 seviyesinden kapattı. Yükseliş bandında ilerlemeyi sürdüren BIST 100’de direnç noktası 1610. Burasının geçilmesi durumunda yeni bir yükseliş senaryosu piyasaya hakim olacak görünüyor. Borsa yatırımcısı, 1575 direncini aşamayıp salgın endişeleri, ABD’de yükselen faizler, zayıf bilançolar ve kötü gelen istihdam verisini gündeme alan yabancıya uyarsa 1500’e kadar sarkma durumu olabilir. Ancak endeks 1550’nin üzerinde kaldığı sürece böyle bir ihtimal zayıf bir görüntü çiziyor.

DOLAR/TL… ABD doları yüzde 1,02 değer kaybederek haftayı 6,9610 liradan kapattı. Bu hafta 7,02 desteğini kırdıktan sonra 6,88 desteğine yaklaşan ancak burayı geçemeyen dolar/TL kuru, Fitch’in not desteğiyle gelecek hafta 6,88 desteğini kırmak için denemeler yapabilir. Buranın kırılması durumunda 6,77 ve 6,60’lar gündeme gelir. Yukarıda ise 7,02 hâlâ güçlülüğünü koruyor. Onun üzerinde ise 7,19 ve 7,30’lu noktalar kuvvetli dirençler.

EURO/TL… Avrupa parası euro haftalık bazda yüzde 0,80 azalarak 8,4340 liraya geriledi. Almanya’da PMI verisinin beklenti üzerine gelmesine rağmen 8,5213 direnç bölgesini aşamayan kur, 8,40’larda destek aramaya çalıştı. Euro/TL 8,50 bölgesini yukarı yönlü kıramazsa 8,35 ve 8,01’ler sıraya girecek. Hatta iyi gelişmeler paralelinde gelecek hafta euroda 7 liralar dahi görülebilir. Bir olumsuzluk durumunda 8,50 kuvvetli şekilde yukarı kırılırsa önce 8,80 ve 8,99’lar görülebilir.

ALTIN… Kapalıçarşı'da işlem gören 24 ayar külçe altının gram satış fiyatı bu hafta yüzde 3,06 kayıpla 398,80 liraya, Cumhuriyet altınının satış fiyatı da yüzde 3,04 azalışla 2.648,00 liraya geriledi. Geçen hafta 667,00 lira olan çeyrek altının satış fiyatı ise 647,00 liraya düştü. Bilezik’in de gramı 366 liradan satılıyor. Gram altın 400 lira bandını aşağı yönlü kırmasıyla düşüşler hızlanabilir. Gram altında 388 lira gelecek hafta için dip seviye olarak görünüyor. Altının yukarı yönlü hareketinde ise fiyatların çıkabileceği nokta 415 lira. Yurt dışında yükselen ABD 10 yıllık tahvil faizleri altında ezilen ve halen 1784 dolar seviyesinde seyreden ons altında 1790 kritik nokta. Buranın yukarı kırılması durumunda yeniden 1800’lü fiyatlar görülebilir. Ancak 1175 desteği aşağı yönlü kırılırsa yeniden 1730’lu rakamlar izlenebilir.

PETROL… Petrol üreticilerinin planlı kısıtlamalarına karşılık özellikle ABD’de düşen petrol stokları 64 dolar bandına kadar yükselen brent petrolünü pandemi ve diğer olumsuzluklarla 62-63 dolar bandına sabitledi. Kısa vadede brent petrol 61,50 – 63,50 arasında gezinebilir. Son 3 haftalık yüzde 16’lık yükselişin ardından petrol fiyatları Teksas petrol kuyularında yeniden üretime başlanacağı haberleriyle yeniden düşüşe geçti. WTI 59 dolar sınırına kadar geriledi. Düşüşlerin devam etmesi durumunda WTI 57 dolara, brent petrol ise 60 dolara kadar inebilir.

KRİPTO PARA… 56 bin dolar seviyesini geçen Bitcoin’in yüksek seyri, yatırımcıyı kripto para piyasasına yönelik ilgisini daha fazla artırıyor. Diğer ünlü kripto paralar da aynı trendde Bitcoin’i takip ediyor. Özellikle altın fiyatlarındaki gerileme, henüz istikrara kavuşamayan ABD 10 yıllık tahvil faizlerindeki dalgalanma kripto paraya ilgiyi artırıyor. En hacimli para birimleri Bitcoin, Ethereum ve Binance Coin piyasanın yüzde 78’ine hakim. Bitcoin 57 bin 327,20 dolar seviyesinde. Son bir günde yaptığı işlem hacmi 66,5 milyar dolar. Ethereum da 2029 doları geçti. Son 24 saatteki işlem hacmi 29,5 milyar dolar. 0,56 dolar seviyesinden işlem gören Ripple’da da son gün 7,14 milyar dolarlık bir işlem yapıldı. Kripto para pazarında DODO, Dogecoin ve EOS’un takip edilebileceği, USD Coin, Maker ve Fantom’un sürekli değer kaybeden para birimleri olarak öne çıktığı ifade ediliyor.

ABONE OL

EN ÇOK OKUNANLAR