Eğitim sisteminde yaşanan sorunlar, aksaklıklar ve uluslararası raporlara göre öğrencilerimizin
başarısızlığı hepimizin malumu… Eğitim reformu yapılması gerektiği ve bu reformun kalıcı bir
düzenleme olması gerektiği yıllardır konuşulan bir konu olmasına rağmen yıllardır sürekli sınav
sistemleri değiştiriliyor, öğrenciler sürekli bir bilinmezliğe mahkûm edilmiş oluyor. Ayrıca atanamayan
öğretmenler de bir başka eğitim sorunumuz olarak gündemde kalmaya devam ediyor.
Tüm bu
hususlara dikkat edilmesi gerekirken yapılacak müfredat değişikliği konuşulmaya başlandı ancak
maalesef ilgili değişiklik sorunları çözmek yerine gelecek nesiller için daha büyük problemleri
beraberinde getirecek gibi görünüyor.
Yeni müfredat kabul edilirse Peygamberimizin Hayatı, Kuran-ı Kerim gibi dini dersler eklenecek ancak
bilim ve tarihle ilgili derslerin kapsamı daraltılacak.
Çağdaş hiçbir toplumda böyle bir müfredat yokken
özellikle sayısal derslerde çoğu ülkeye kıyasla ciddi biçimde geride olan ülkemiz öğrencileri bu şekilde
iyice köreltmiş olmayacak mı? Ayrıca yabancı dil konusunda da çoğu ülkeye göre çok daha kötü bir
durumda olmamıza rağmen bu konuda neden düzenleme yapılmıyor da dini derslerin ağırlığı
artırılıyor?
Din Bilgisi Derslerine toplam 572 sayfa ayrılırken, İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersi
neden 77 sayfa olarak düzenlendi?
Milli Eğitim Bakanı çağı yakalamak adına öğrencilere gereksiz bilgi yüklemesi yapılmaması için böyle
bir düzenleme getirildiğini söylese de esas yapılması gereken öğrencileri yeteneklerine göre derslere
yönlendirmek ve buna göre bir müfredat hazırlamak olmalıydı. Çağı yakalamak demek fen bilimleri ve
sosyal bilimlere ilişkin müfredatı azaltıp din derslerine yönelik müfredatı artırmak olmamalı.
Örneğin
eğitim kalitesi ve başarısı örnek olarak gösterilen Finlandiya’da sistem bu şekilde işliyor. Öğrencilerin
ilgileri ve yeteneğine göre ders seçimi yapmasına izin veriliyor ve böylelikle başarı oranı da artırılmış
oluyor.
Ayrıca yine Finlandiya örneği üzerinden gitmek gerekirse eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak amacıyla
çoğu eğitim hizmeti kaliteli olmasına rağmen ücretsiz sunuluyor. Ülkemizde ise Milli Eğitim
Bakanlığı’na ayrılan bütçe aslında düşük bir rakam olmasa da devlet okullarının çoğunda temizlik
malzemeleri için bile ailelerden ekstra ödeme talep ediliyor.
Beslenme ise yine önemli sorunlardan biri… Finlandiya’da öğrencilere ücretsiz yemek hizmeti
sunulurken ülkemizde maalesef böyle bir uygulama söz konusu değil ve okul kantinlerinin fiyatları da
maalesef çok yüksek… Aileler çocuklarının beslenmelerine besin değeri yüksek ürünler koymakta
zorlanıyor çünkü geçim sıkıntısı yaşıyor. Hal böyle olunca da yetersiz beslenme öğrencilerin eğitim
kalitesini önemli ölçüde etkiliyor.
Eğitimde çözülmesi gereken sorunların hiçbirinin çözümü maalesef önerilen müfredat değişikliğinden
geçmiyor. Buna rağmen neden böyle bir düzenleme yapılmak isteniyor ve amaç nedir?