Yasada mobbing düzenlemesi de acil
Geçtiğimiz günlerde Bursa Uludağ Üniversitesi tıp fakültesinde görevli asistan doktor Mustafa Yalçın, ardında bir mektup bırakarak hayatına son verdi. Ölümüyle ilgili ortaya atılan iddia, mobbing oldu…
En kısa açılımıyla mobbing, “işyerlerinde bir veya birden fazla kişi tarafından diğer kişi ya da kişilere yönelik gerçekleştirilen, belirli bir süre sistematik biçimde devam eden, yıldırma, pasifize etme veya işten uzaklaştırmayı amaçlayan; mağdur ya da mağdurların kişilik değerlerine, mesleki durumlarına, sosyal ilişkilerine veya sağlıklarına zarar veren kötü niyetli, kasıtlı, olumsuz tutum ve davranışlar bütünü” şeklinde tanımlanıyor.
Günümüzde çok çeşitli şekillerde ortaya çıkabilen ve çokça rastladığımız bir durum. Kişiyi işle ilgili konuların dışında bırakmak, arkasından asılsız söylentiler çıkarmak, kapasitesinin çok altında veya üstünde işler vermek, ofis etkinliklerine çağırmamak, her hareketini fazla incelemek, sorularını yanıtsız bırakmak, kişiyi görmezden gelmek, dış görünüşüyle alay etmek, yok saymak, kışkırtmak...
Örnekleri çoğaltmak mümkün…
Kişinin bu tarz davranışlara maruz kalması hem fiziksel hem ruhsal sağlığını önemli derecede etkiliyor; mide rahatsızlıkları, tansiyon, çarpıntı, solunum sorunları, bağışıklığın düşmesi, egzama gibi deri hastalıkları.. Hatta aşırı kilo alma veya kilo verme, anksiyete ve daha birçok hastalığa yol açan bu durum kişinin hayat standardını düşürüyor.
Her ne kadar toplumun belli bir kısmı kişinin güçlü olması durumunda mobbingin onu etkilemeyeceğini savunsa da, sistematik olarak bir insana onurunu kırıcı şekilde davranılmasının onu ne kadar etkileyebileceğine çok kez şahit oldum. Bunun önemli nedenlerinin başında günümüzde insanların empatiden uzaklaşmasını ve birçok işverenin geçmişinde onlara yaşatılan olumsuz durumları "bu işin işleyişi bu" tarzında düşüncelerle astlarına yaşatması olarak görüyoruz.
Aynı zamanda yapılan araştırmalar mobbing uygulayan kişilerin genellikle yetersizlik duygusuyla boğuştuğunu, karşısındaki kişileri tehdit olarak gördüklerini, narsistik veya antisosyal kişilikleri olduğunu ve fazla mükemmeliyetçi olduklarını gösteriyor.
Yani aslında kişinin kendi olumsuz duygularını karşısındakilere yansıtması olarak ortaya çıkıyor.
İş Kanunu'nda mobbing ile ilgili doğrudan bir yasal düzenleme bulunmuyor. Borçlar Kanunu'nun 417’inci maddesinde, “İşveren, hizmet ilişkisinde işçinin kişiliğini korumak ve saygı göstermek ve işyerinde dürüstlük ilkelerine uygun bir düzeni sağlamakla, özellikle işçilerin psikolojik ve cinsel tacize uğramamaları ve bu tür tacizlere uğramış olanların daha fazla zarar görmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.” şeklinde bir düzenleme olsa da yeterli olmadığı aşikar.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2016/8155 E. sayılı kararında, mobbing suçlamasının var olması için işçiye karşı psikolojik taciz, işçinin özgüvenini kaybettirmesi, sistematik olarak tekrarlanması ve uzun bir zamandan beri devam ediyor olması gerektiğine hükmediyor.
Mobbingin ispatındaysa sağlık raporu, tanık beyanları, amire yazılı başvuru ve Yargıtay kararlarına göre, emareler yeterli görülüyor. Ancak bu davalar çok uzun sürüyor ve genellikle Yargıtay tarafından karara bağlanıyor yani işçi maruz kaldığı mobbing yetmezmiş gibi senelerce hakkını aramak için uğraş verebiliyor.
Her ne kadar İş Kanunu işçiye sözleşmeyi haklı nedenle fesih hakkı ve Medeni Kanun ile Borçlar Kanunu da maddi ve manevi tazminat hakkı vermiş olsa da İş Kanunu'nda konuyla ilgili acil olarak düzenlemeler yapılması gerektiği açık.
Hukuk reformunun gündemde olduğu bu günlerde bu konuya da umarım yer verilir de bu tarz üzücü olaylar yeniden gündeme gelmez.