Umudu canlı tutabilmek…
"Umut, insan ruhunun en son sönen kıvılcımıdır." Friedrich Nietzsche'nin bu sözü, özellikle bugünlerde Türkiye'de yaşayanların yüreğine dokunuyor.
Ülkemiz, derin siyasi, ekonomik ve sosyal çalkantılarla karşı karşıya.
İnsanlar, özellikle de gençler, geleceğe dair her türlü kaygıyla boğuşurken, umudun kıvılcımını canlı tutmak hayati bir önem taşıyor.
* * *
Büyük filozof Karl Marx'ın "Felsefeciler dünya hakkında sadece değişik yorumlar yapmışlardır; asıl mesele onu değiştirmektir" sözü ise umudun pasif bir duygu olmadığını, aktif bir eylem çağrısı olduğunu hatırlatıyor.
Yani umut, sadece bir dilekle kalmamalı, somut adımlarla hayata geçirilmeli. Elbette bireylerin bu şartları kendi içinde sağlaması, tabiri caiz ise önce kendi iç dönüşümünü tamamlaması lazım. Çünkü kendi iç devrimini tamamlayamamış insanlar toplumsal devrimleri yapamazlar.
Türkiye'de umudun yeşermesi için öncelikle mevcut sistemin eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirilmesi gerekiyor. Korkmadan düşüncelerini paylaşıp eğiriye eğri, doğruya doğru diyerek…
Antonio Gramsci'nin, "İnsanlar, kendi geleceklerini kendileri yaratırlar" sözü, bu noktada önemli bir kılavuz olabilir.
Toplumun her kesiminden insanın, kendi geleceğini şekillendirmek için aktif bir rol alması, mevcut durumu değiştirmek için mücadele etmesi gerekiyor. Ancak insanları bir bocalamaya iten de bu…
Neye karşı mücadele, kime karşı mücadele…
* * *
“İnsan” olmanın en temel prensiplerinden biri olan eşitlik, Türkiye'de umudun yeşerebileceği en önemli alanlardan biri.
Eşitlikçi bir toplumun inşa edilmesinin, insanlığın daha adil ve özgür bir geleceğe ulaşmasının anahtarı olduğunu altını çize çize vurguladıktan sonra ülkemize dönelim…
Türkiye'de gelir eşitsizliğinin giderek artması, sosyal adaletsizlikler ve yoksulluk, insanların umutlarını zedeliyor.
Bu nedenle, daha adil bir gelir dağılımı ve sosyal devlet anlayışının güçlendirilmesi, umudun yeşermesi için elzemdir.
* * *
Türkiye'de yaşayanların umutlarını canlı tutmak için, geçmişteki mücadelelerden ders çıkarılması da büyük önem taşıyor.
Mustafa Kemal Atatürk'ün "Muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkmak" hedefiyle başlattığı inkılap, ülkemizin modernleşme sürecinde önemli bir dönüm noktası olmuştur.
Bu süreçte yaşanan zorluklara rağmen, Türk halkı büyük bir azimle mücadele etmiş ve önemli kazanımlar elde etmiştir.
Bu mücadele ruhu, bugün de Türkiye'de yaşayanlara ilham vermeye devam ediyor.
* * *
Sonuç olarak, Türkiye'de her geçen gün biraz daha yitirdiğimiz umudun yeşermesi için, bireysel ve toplumsal düzeyde birçok adım atılması gerekir.
Eleştirel düşünce, aktif katılım, eşitlikçi bir toplum anlayışı ve geçmişten ders çıkarma, umudun yeşerebileceği en önemli zeminler.
Unutmayalım ki, umut, karanlıkta parlayan bir yıldız gibidir.
Bu yıldızı canlı tutmak, geleceğe dair umutlarımızı yeşertmek hepimizin elindedir.
Ne demiş eskiler; “enseyi karartmak yok!”