SON DAKİKA
Son Yazıları

"Şimdi" oyununda oyuncu sensin…

28 Nis 2023

Bir tiyatro oyunu düşün. Sahne yok, seyirci aynı zamanda oyuncu. Hem izliyor hem izleniyor hem konuşuyor hem dinliyor…

Oyunu izlemeyenlerin nasıl dediğini duyar gibiyim. Şöyle…

Salona giriyorsun ve karşılıklı tribün konseptinde oturma düzeni seni karşılıyor. Bu düzeni, karşılıklı birbirini gören iki blok ve V şeklinde yukarıya doğru yükselti ile kademelendirilmiş oturma yapısı olarak düşün. Acaba nereye otursan oyunu izleyebilirsin? İlk soru işareti daha oturma düzeniyle karşılaştığın an aklına takılıyor. Birbirine bakan iki tribün arasında; 2 kişi yan yana zor yürüyebileceğin bir mesafe var. Elini uzatsan karşılıklı oturduğun, seyirciye dokunabileceğin alan mı gerçekten sahne? Bu sahne/sahnesizliğe biraz ürküyorsun…

Seyirciler birbirini izlerken, bazıları gözlerini birbirinden kaçırıyor; kiminin gözü kapıda, kiminin ışıkta... Oyun acaba başlamayacak mı? Işıklar bir türlü kapanmıyor. Derken bizimle içeri giren Nezaket Erden ve Melikşah Altuntaş’ın seyirci koltuğuna, tıpkı bir izleyici gibi oturduğunu fark ediyorsun. Erdem Şenocak geliyor başka boş bulduğu koltuğa oturuyor. Bir bakıyorsun Levent Kazak çoktan yerini almış karşında. Kim seyirci kim oyuncu, işler karışacak belli ki…

“Şimdi” oyununun oyuncuları; aramızda oturan Nezaket Erden, Erdem Şenocak, Melikşah Altuntaş, Levent Kazak. Yönetmen koltuğunda ise Öner Erkan’ı görüyoruz. Öner Erkan’ın ilk yönetmenlik deneyimi olduğunu sanıyorum. Oyunculuğundaki başarısını bildiğimiz için, kendi adıma yönetmenliğini de oldukça merak ederek oyuna geldim. Yönetmenin bize kurduğu dünya, aslında daha seyirci oturma düzeni ile karşılaştığı an çok şey söylüyormuş. Oyunu izlerken bunu daha net anlıyorsun. “Şimdi” Oyunu, Tim Crouch’un yazdığı, Seda İlter’in çevirdiği, her oyuncunun da kendinden eklemeler yaparak uyarladığı bir metin.

Konusu her yerde bahsedildiği haliyle; “Bakmayı seçtiğimiz ya da seçmediğimiz her şeyden ne kadar sorumluyuz?” der. Fakat biraz daha bu soruyu açmak adına sinopsisine de bakarsak; “Birazdan doluşacağımız salonda, kiraladığımız koltuğumuzda; ya da “Her şey dahil” bir otelde, patlayan bir bombada, Twitter’da parmağımızın ucuyla değiştirdiğimiz bir haberde; kısaca, bakmayı seçtiğimiz ya da seçmediğimiz her şeyden ne kadar sorumluyuz?” der.

Her gün bir olayla karşılaştığımız ülkemizde yakın zamanda çok büyük bir deprem yaşadık. Herkes elinden geleni, yapabildiği kadarını yaptı. Kimi yaşanan bölgeye gitti, kimi sosyal medyadan takip etti, kimi görmek bana iyi gelmiyor dedi ve sosyal medyaya bile giremedi, kimi kumbarasındaki son parayı yolladı… 

Herkes kendi hayatına, kendi seçimlerine göre tepkisini verdi. Veya İstiklal ’de patlayan bombada, her gün yaşanan kadın cinayetlerinde, sokakta karşılaştığın şiddetle olan temas mesafeni/ görme mesafeni kendi seçimlerimizin belirlediği bir dünyada... Yaşanan her olayda bize rağmen değil de bizimle olan “Şimdi”nin içinde seçimler dünyasında olduğumuzu fark ediyoruz.

Oyunun sorusuna dönersek; “Bakmayı seçtiğimiz ya da seçmediğimiz her şeyden ne kadar sorumluyuz?” demişti. Seyirci olarak bir anda kendimizi hem oturma düzeni hem de anlatılanlar aracılığıyla bu dünyanın paralel yansımasını deneyimlerken buluyoruz. Birebir oyuncu ve izleyici olarak. Seyreden ve seyredilen olarak…

Ve fark ediyorsun hem salonda oyuncusun hem de hayattaki oyuncu da sensin. Öner Erkan’ın oyunu bu şekilde sahnelemesi biçimsel olarak müthiş bir ayna tutuyor izleyenlere. Hikâye anlatılmaya devam ederken karşında oturanın dinleyişinde, mimiğinde sakladığı ya da senin gözünü kaçırıp saklandığın hatta yakalandığın anlara tanık oluyorsun. Sonunda da oyun belki kendine şunu sordurtuyor. “Sen bu hikâyenin gerçekten neresindesin?” Açık açık sormasa da açık açık görmeni, konuşmanı ve duymanı sağlıyor. Hem de hiç de kaçamayacağın bu ortamda. Tam da yanında biri otururken, tam da biri gözünün içine bakarken…

Oyunun bir başka muazzam başarısı ise kurgusu…

Oyuncu Nezaket Erden’i kişisel olarak tanımama rağmen, oyunun bir yerinde hangisi gerçek Nezaket hangisi karakterin hikayesi çok net kafamın karıştığını hatırlıyorum. Oyun bittiğinde ise önce gerçeklikten yola çıkan karakterler hangi noktada gerçeği bükerek kurgu olana yerini bıraktı. Bu iç içe geçişi seyirciye deneyimletmek bile başlı başına oyunun başarısıdır.

Dasdas’ın oyunu olan “Şimdi” sezonun sonuna kadar oynamaya devam ediyor. Fakat bir hatırlatma yapayım, biletler çoktan bitmiş olabilir. En yakın bulduğun tarihe biletini al ve bu farklı biçimde tiyatro deneyimini kaçırma derim.

Şimdiden iyi seyirler. 


Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları
garanti sol
garanti sağ