Değişen toplumda değişen tatil anlayışı
Türkiye'de "tatile gitmek" ya da "tatil yapmak" toplumun çoğunluğu için yaşam biçimine dönüşmeye başladı. Aynı zamanda tatil kavramını anlama ve uygulama noktalarında da bir dönüşüm yaşanıyor. Bu iki sonucun iki nedeni var. İlki tatilin zorunlu bir ihtiyaca dönüşmesi, ikincisi ise tatil üzerinden statü elde etme girişimi. Bütün bunları tetikleyen ise; Türkiye'de yeni orta sınıfın yaygınlaşması ve tabi ki sosyal medyanın etkin gücü.
Tatil zaten özünde her insan için gerekli ve zorunlu bir ihtiyaç. İnsanın dinlenmeye, stresten, gürültüden, kalabalıktan uzaklaşmaya ihtiyacı vardır. Hadi hepsini geçtim, adı tatil olsun ya da olmasın insanın kendini dinlemeye ihtiyacı vardır.
Ama Türkiye’de önemli bir kesim tarafından tatil yukarıda bahsettiğim gibi tanımlanmıyor. Dolayısıyla tatilin ihtiyaç olarak kabul edilmesinin ardında ruhu, zihni ve bedeni rahatlamak yatmıyor. Buda tatil kavramını anlama düzeyini, ona yüklenen değerin boyutunu ve tatilin uygulanış biçimini şekillendiriyor.
Tatile gitmek geçmiş yıllarda farklı düzlemlerde algılanıyordu. Kimileri içi her şey dâhil, beş yıldızlı komplekseler, kimileri için deniz kenarında yaşayan eşe, dosta konaklamalı ziyaret, kimileri için de memleketine, köyüne gitmek. Fakat bu durum değişiyor. Hatta tatil geçirme şekillerinde sınıflar arasında geçişler de var. Özellikle tatil için seçilen yer ya da bölge ve tatili geçirme biçimlerinde bu geçişler daha yoğunlukta görülüyor.
Örneğin; büyük otellerde konaklayacağı düşünülen üst gelir grubu tatili geçirme biçimini değiştiriyor. Daha sakin, daha butik, daha keşfedilmemiş alanlarda tatili sürdürüp, insanlarca yaşanmayan deneyimleri kazanmaya çalışıyorlar. Keşfedici ve lüksten uzak sade yerler daha fazla tercih ediliyor. Çadır ya da karavan konaklama sıklıkla görülüyor. Gelecek yıllarda bu yazdıklarım, bu kesim içerisinde daha da yaygınlaşacaktır.
Üst gelir grubunun bıraktığı her şey dâhil konseptler orta sınıf tarafından rağbet görülüyor. Zaten tatili zorunlu ihtiyaç olarak kabul eden en baskın sosyal grup orta sınıftır.
Orta sınıf her daim, her dönem alt ve üst sınıflar arasında, kendinin hem ekonomik hem de sosyal anlamda her iki grupta da konumlandıramaz. Bu da orta sınıfın karmaşık duygu ve eylemlerini yaşamasına neden olur.
Tatilde de aynısı vardır. Tatil arzuları çoğunlukla gerçekleşmiyordu. Ancak orta sınıf bunun tedbirini aldı, çünkü tatile gitmek, orta sınıf için hem bir statü göstergesi hem de zorunlu olarak tanımlanan ihtiyacı gerçekleştirmenin getireceği duygusal kazanım.
Ayrıca orta sınıf deniz-kum-güneş tatilini benimsiyor, kültür, doğa, tarih tercih edilmiyor. Saçma gelebilir belki size ama bronz bir ten bile bazı insanlar için farkındalık yaratma nedeni.
İşte bu yüzden orta sınıf, tatil için yıl boyunca tasarruf etmekte, aile bütçesini bu yönde planlamakta ve tatilin ödeme planlarını yıl içerisine yaymaktadır.
Tatil, orta sınıfta genel anlamda bu şekildeki yasımalar ile karşımıza geliyor. Genelleme yapmak güç olabilir belki ancak yakın zamanda sınıfın tamamında görmek mümkün, zira gidişatın yönü de hızı da belli. Ama genelleme yapacağım bir sosyal grup var. Son yıllarda ortaya çıkan bir sınıf, adı: “yeni orta sınıf”.
Bu sınıf zaten bal ayı adı altında evliliklerine tatil ile başlıyor ve orada kazanılan tatil deneyimi sonraki yıllarda da tatile çıkma isteğini sürekli olarak sıcak tutuyor. Yeni orta sınıf tatilsiz bir yıl asla geçiremez. Konaklamalı olarak, mevcut yerleşim yerinden uzaklara kesinlikle gider.
Tatil kavramı çok hızlı değişti. Şimdi toplumun çoğunluğu tatile gitmek için planlar yapıyor, para biriktiriyor. Kötü bir durum olarak söylemiyorum, her zaman yaptığım gibi toplumu analiz etmeye çalışıyorum. Tatile gitmek hayatımızda artık her şey. İnkâr edemeyiz. Bizim için tatil dinlenmek değil, diğer insanlara “biz de gittik” demek için yapılan sosyal medya dürtüsü, unutmadan gidenler gitmeyenleri teşvik ediyorlar, farkında olmadan. Her şeyin başlangıca da burada değil mi zaten? Onlar gitti biz de gidelim. Neden ne olursa olsun, herkese tatilinde mutluluklar dilerim…