Dolar $
34.08
%-0 -0
Euro €
37.67
%0.05 0.02
Sterlin £
44.75
%-0.04 -0.01
Çeyrek Altın
4462.83
%-0.41 -18.22
SON DAKİKA

Çocuklar

Bu aralar en çok acı çeken kim diye sorsanız hiç kuşkusuz çocuklar derim. Savaşın ortasındaki çocuklar, savaştan kaçanlar, yersiz yurtsuzlar, kendi yurdunda yuvasız kalmışlar, bir de içine doğdukları ailenin kaosunda yok olanlar... Hepsi ayrı bir dünya hepsi ayrı bir hikaye... Dili dini ırkı farketmeksizin çocuk olamadan büyümek zorunda kalanlar. Ne taraftan baksanız hayatın acımasız yüzünü erken tanımak zorunda kalanlar. Acı belki her yerde acı ama küçük kalplerin acısı bu dünyanın en büyük yüküdür üzerimize...

Okullar açılırken çocuklara iyi bir yıl temennisinde bulunmak istiyorum ama son zamanlarda şahit olduğumuz şiddet ve kötülük sanki bir film şeridi gibi gözümün önünden geçiyor. Babası tarafından katledilen üç çocuk, daha doğmadan babasının annesine uyguladığı şiddeti yaşayan çocuk, annelerine babalarının yaptığı şiddeti izlemek zorunda kalan çocuklar, küçücük bir yerde göz göre göre kaybedilen çocuk... Çocuklar güvende değiller. Üstelik ele aleme veya  düşmana karşı filan da değil kendi yakınlarının arasında bile güvende değiller. Toplumu saran bir şiddet sarmalı var. Acilen ekonomik ve sosyal her ne destek gerekiyorsa alınmalı. Yoksa bu sarmal gitgide büyüyecek.

İstiyorum ki yeni eğitim öğretim yılında çocukların eksikleri neyse konuşulsun yazılsın çizilsin. Ancak bu kadar acı çeken çocuk varken misal deprem bölgesinde halen evsiz barksız hayatına devam etmek zorunda kalan çocuklar varken eğitimin eksiklerinden bahsetmek ikinci planda kalıyor.  

19 milyona yakın öğrencisi olan ülkemizde yaşanan ekonomik darboğaz aileleri bunaltıyor. Okul sezonu başlarken türlü engelleri aşmak zorunda olan çoğu aile artık çocuklarını doyurmak noktasında ne yapacaklarını bilemiyor. Tam gün eğitim ile birlikte uzun saatleri okulda geçiren çocuklar yetersiz beslenme ile karşı karşıya. Okullarda öğle öğününün verilmemesi çoğu zaman evden hazırlanan pratik yemekler ile çocukların doyurulması anlamına geliyor. Bu da özellikle büyüme çağındaki çocuklarda yetersiz beslenmeye neden oluyor. Hem fiziksel hem de zihinsel olarak yeterli beslenemeyen bir nesle iyiyi doğruyu güzeli öğretmeye çalışıyoruz. Peki çocuklar bizden razı mı sorarım size. Büyüdüklerinde bize ne verdiniz ki ne istiyorsunuz dediklerinde verecek bir cevabımız olmayacak böyle giderse. Oysa eğitim öğretim modelleri üzerine  söylenecek ne çok söz var. İş oraya gelemiyor bir türlü. Eğitimde istikrarın olması gerektiğini her yeni dönemde yeni bir modelin ortaya çıkmasının yarattığı sorunları konuşamıyoruz. Eksiği tamamlayamayan okullarımız ile öğretmen açığından söz edemiyoruz. Derse giren öğretmenin aç öğrencisi için ne yapacağını bilemediğini söylediği geçen yılın hatırası halen hafızamızda. Ülkenin en ücra köşesinden söz etmiyoruz. Büyükşehirlerde bile durum böyle. Bu yıl da okullarda yemek konusunda atılan bir adım olmadığını görünce insan geleceğe dair ümitvar olamıyor. Yine de söylemeli konuşmalı hatırlamalı hatırlatmalıyız. 

Atatürk “Ey yükselen yeni nesil gelecek sizindir. Onu yükseltecek ve sürdürecek sizsiniz” dememiş miydi? Öyleyse bugün yaşamın yükünü acısını yokluğu ve  yoksunluğunu erken yaşta tatmak zorunda kalan çocuklara el uzatmalı. Ses olmalı. Yardım etmeli. 

Zafer Bayramımızın 102. Yıldönümünde geçmişi minnetle yad ederken geleceğe de ümit ile bakmak dileğiyle...