SON DAKİKA

Bir başka eylül

Eylül ayı benim için özeldir. Şimdi öyle eylül güzellemesi filan yapacak değilim. Sararan yapraklar sözleriyle başlayıp romatizm yapayım isterim. Ama o benim işim değil. Eylül doğumluyum. Yakında bir yaşıma daha basacağım kısmetse. Ama o yaşın kaç olduğundan bahsetmek istemiyorum burada doğrusu.

Eylül ile ilgili hayatımda çok belirleyici başka başlıklar var. Bu sebeple bende yeri ayrı. Fakat Eylül zaten hep başlangıçların ayı değil midir ? Yazın bitişi sonbaharın başlangıcıdır ilk olarak. Okullar açılır sonra. Öğrenciler yaz tatilinin ardından yeni bir sınıfa başlamanın heyecanını yaşar. Yazın ara verilen denizlerde balık avı sona erer. Eylülde vira bismillah denir tezgahlar şenlenir. Tamam eylülde aşık olmak da şöyledir filan demeyeceğim. Pekala diğer aylarda da aşık olunabilir. Kasım’ın adı çıkmıştı bir filmde mesela. Neyse... Ama işte eylül eve dönüş gibi. Yazın rehavetinden uyanış gibi. Tekrar hayata katılmak gibi gelir bana her zaman. Bu kez uzun zamandır beklenen yağışları da beraberinde getirdi. Üstelik bazı yerlerde baskınlara sebep oldu. Ya hiç yağmıyor ya yağdı mı ortalığı birbirine katıyor ne yazık. Eylül bereketinle gel demek niyetindeydim aslında. Fakat gündem o kadar sıcak ki ne sonbaharı ne tatlı başlangıçları ne umutları konuşturuyor. 

Tüm ülke gözünü dikmiş 8 yaşındaki bir çocuk niye öldürüldü diye merakla soruşturma sonucunu bekliyor. Derken Tekirdağ’a dikkatler çevriliyor. İki çocuğun bir bebeği taciz haberini alıyoruz. 2 yaşındaki bebek halen yoğun bakımda yaşam savaşı veriyor. Ne vahşet! Sokak ortasında ya da evinde eşini öldürdü haberi artık hiç sekmiyor.  Sonuncusu İstanbul Küçükçekmece’den geldi. Bir erkek eşini öldürdü yine. Hayvana şiddete dur derken insanın insana şiddeti başka bir seviyeye ulaştı. Neler oluyor? Benim bir tahminim var ama sosyal çözümleme işini uzmanlara bırakmak daha doğru. Yine de bozulan toplumsal psikolojimiz alarm veriyor diyebilirim. 

Biz neler konuşmak isteriz peki? Geçen haftalarda Paris’te yapılan paralimpik olimpiyatlardan 28 madalya ile dönen  sporcularımızdan konuşmak isteriz. Onları tanıyalım tanıtalım. Mücadeleleri örnek olsun. Daha iyisi nasıl mümkün olabilir onu konuşalım. Futbol dışındaki branşların başarısı için gençlere başka ne gibi destekler sağlanabilir bunu konuşalım. Yeni eğitim öğretim yılının eksikleri neler ? Ve bunları nasıl tamam ederiz. Bunları konuşalım. 

Ümit etmek hakkımız. Geleceğe ümitle bakmak ve pozitif örnekler görmek hakkımız. Her alanda daha da çok başarı haberiyle  ülkemizin adını  yan yana görmek hakkımız. Gençlere borcumuz var. Umut etme borcu diyelim biz ona. Geleceğe umutla bakmaları için bakın hep de kötü şeyler olmuyor  güzel gelişmeler yaşanıyor demek istiyoruz. Hiç mi iyi şey yok? Var. Ama kötülük her gün başını öyle bir kaldırmaya başladı ki iyiyi ara ki bulasın. 

Eylül romatizmini geçtim haydi yeni başlangıçlara diyebilmek için bile moral gerekiyor. Ve şu an o moral motivasyon noktasında çok aşağıdayız. Küçükken her çocuk gibi bozulan oyuncağımızı da moralimizi de anne babamızın düzeltmesini beklerdik. Peki şimdi bozulan toplumsal sağlığımızı kim tamir edecek şimdi? Alet edevat çantalarımızı ortaya döksek çıkar mı acaba mucizevi bir çözüm?