Dolar $
32.23
%0.2 0.06
Euro €
35.02
%0.05 0.01
Sterlin £
41.03
%0.23 0.09
Çeyrek Altın
4028.69
%-0.33 -13.33
SON DAKİKA
Turizm Pazar 10 Eylül 2023 08:17

YILDIZLARIN ALTINDA WADİ RUM

Yeryüzünde en güzel yapacağınız şeylerden birisi doğanın içinde olmak ve doğa ile bütünleşmektir. Bazen de öyle büyülü yerler vardır ki, gerçekten eşi benzeri yoktur, doğanın ihtişamının inanılmaz etkisinde kalırsınız.

Yıldızların altında Wadi Rum

Deniz DİKMEN

Bu hafta sizi çok özel sayılabilecek bir coğrafyaya götürmek ve orada yaşadıklarımızı sizinle paylaşmak isterim. İstikamet Ürdün’deki Wadi Rum, nam-ı diğer Ay Vadisi.

Bu seyahatimizde Orta Doğu’yu gezerken Ölü Deniz’den geliyoruz. İsrail’in güneyinde Ölü Deniz’e girip oradan Eliyat’tan İsrail sınırından Ürdün’e geçiyoruz. Diğer ülke sınırları gibi değil bu sınır. İsrail’den Ürdün’e yaya olarak kolaylıkla geçiyoruz. Ürdün tarafından yeni bir araca binip Ürdün’ün en güneyinde bulunan Akabe kentine varıyoruz.

Henüz bahar olduğundan hava sıcaklığı gezimiz için çok elverişli. Yeni mekanlar, farklı güzellikleri keşfedecek olmanın mutluluğunu yaşıyoruz.

rum-3

Ürdün’ün yüzde sekseni çöl. Ancak, Akabe’ ye yaklaşık  60-70 kilometre uzaklıktaki Wadi Rum bölgesi Ürdün’ün en güzel çöl bölgesi olarak biliniyor. Wadi Rum’da berrak bir havaya denk geldiğinizde, güneyde hem Kızıl Deniz’ i hem de Suudi Arabistan’ı görebiliyorsunuz.

Aracımız ile ağır ağır yoldan yukarı doğru tırmanıyoruz. Çünkü, Wadi Rum yaklaşık 1750 m yükseklikte bulunuyor. Buradaki çöl 720 kilometrekarelik bir alanı kapsıyor ve dünyanın en eski oluşum formlarından bir tanesi. Milyonlarca yıl önce meydana gelmiş dünyaca meşhur Wadi Rum’un bu taş formasyonları granit ve kumtaşından oluşuyor. Yüksek oranda demir oksite sahip olduğu için, buradaki incecik kum taneleri kırmızı renkte ve böylece çöl eşsiz bir ambiyansa kavuşuyor. Fotoğraflarıımızda dahi fondaki bu kızıllığı fark edebiliyorsunuz. 

Uzun bir yoldan geliyoruz ve biraz yorgunuz. Ne de olsa güneş, deniz ve sınır bizi gün boyu yordu. Çok açız ve bir an evvel çöldeki kampımıza kavuşup, çöl tozlarından arınmak için bir duş alıp, bir şeyler atıştırmak istiyoruz.

rum-6

Sonunda Wadi Rum ‘un Ziyaretçi Girişini görünce çok mutlu oluyoruz. Kampımızın bilgilerini verip geçiş iznimizi alıyoruz çünkü burası koruma altında olan özel bir bölge. Girişimizi yaptıktan sonra Rum Wadi’nin olağanüstü güzelliği karşımızda beliriyor. Uçsuz bucaksız kızıl kumu olan bir çöl, üstünde ara ara koyu gri renkte granit kayalar, muhteşem mavilikte olan bir gökyüzü ve minik beyaz bulutlar ve güneş.

Hava çok berrak ve o kadar güzel bir renk armonisi var ki. Karşımızda bir tablo var sanki. Adeta bambaşka muhteşem bir diyara gelmiş gibiyiz. Bir kaç kilometre gittikten sonra nihayet kampımıza varıyoruz. Burası çok keyifli bir lokasyon zira iki ayrı konaklama tipi var. Bir tarafta çölün ortasında granit blokların yanı başında yerel keçilerin kıllarından yapılan kumaştan bedevi çadırları bulunuyor. Diğer tarafta ise  “Mars kubbeleri”  dedikleri modern , neredeyse komple şeffaf cam kubbe evler. Biz Bedevi çadırında kalmayı tercih ediyoruz. Çadır deyince yanlış anlamayın. Çadırlar temiz ve ihtiyacınız olan her şey var. Otel odası gibi.

rum-1

Yavaş yavaş hava soğumaya başlıyor. Güneş batmaya hazırlanıyor. Kampımızın önünde, kayaların dibinde büyük yarı açık hava bir karşılama çadırı var. Burada sedirlerin üstünde açık havada oturup çayınızı yudumlayabiliyorsunuz. Akşam için yerliler bir yandan bize ‘Zarb’ dedikleri Bedevi tarzı bir barbekü hazırlanıyor. Öte yandan kampla ilgili tarihi bilgiler verip bizi oyalıyorlar. Ama kampın tüm Bedevi ekibi yemek telaşında. Zarb dedikleri sistem muhteşem bir şey, çünkü kayaların dibinde sıcak kumun altında pişiriliyor. Kumun içine bir delik açıyorlar ve üç katlı metal bir fırının içine sebzeler ve eti yerleştirip üstünü bir battaniye ile kaplayıp kumun içine gömüyorlar. Sonra bu kumun üstünde tahta parçaları ve kömür kullanarak bir ateş yakıyorlar ve bu sıcak kumun altında 2-3 saat bu yemeği pişiriyorlar. Yemeğimizi beklerken oturduğumuz rengarenk sedirlerin üstünde kızıl çölün ufkunda güneşin batışını izliyoruz. Manzara ve oluşan renk cümbüşü muhteşem. Bir yandan sofralar hazırlanıyor. Diğer yanda kamp konuklarının sohbetleri ambiyans çok otantik ve çok samimi yapıyor. Fonda yerel bir müzik çalıyor. Yolu buradan geçen gezginler biz dahil büyük bir heyecan ile Bedevilerin kumun altında yaptıkları akşam yemeğini bekliyorlar. Yemeğin pişme süresi bitince törenle kumları kenara itip ateşin olduğu yerden fırını çıkarıyorlar. Alt tepsilerde yumuşacık pişmiş etler, leziz tavuklar, üst tepside ise közlenmiş patates, havuç, patlıcan, domates gibi sebzeler var. Günümüzde etin üstünde folyo olsa da yerel halk bu işlem için normalde palmiye yaprakları kullanıyor. Yemeğin görüntüsü de kokusu da enfes. Yerel barbekünün yanına lavaş tipi ekmekler, ayranlar ve çaylar geliyor. Büyük bir iştahla  yemeğimizi yemeye başlıyoruz. 

rum-2

İlerde kampa ait bir deve sürüsü rengarenk semerleri ile kayaların dibinde dinleniyor ve ara ara sesleri geliyor. Kendimi 1001 Gece Masallarının içinde gibi hissediyorum. Çok etkileyici ve güzeller. Bu güzellikleri yaşarken, gecenin karanlığı basmış, gökyüzünde altın renginde ay parlıyor. Çöl zifiri karanlık değil çünkü gökyüzündeki yıldızlar ve samanyolu muhteşem bir aydınlık veriyor geceye. Etrafta pek ışık olmayınca gökyüzündeki bütün yıldızlar tek tek parlıyor. Birbirimize yıldız kümelerini gösterip dilekler tutuyoruz. Gecenin ilerleyen saatlerinde karnımız tok, yorgun bir şekilde kendimizi çadırımızın yatağına atıyoruz adeta.

O geceyi Bedevi çadırımızda geçirmek muhteşemdi. Ama gökyüzünü seyrederek dışarda açık havada, o mis gibi havayı burnumda hissederek, yıldızlara bakıp develerin mutlu seslerini dinleyerek uykuya dalmak isterdim. Dünyadan uzak o kadar nefis bir noktadayız ki. Burada olmak çok büyük bir mutluluk. Ertesi sabah uyandığımızda güneşin erkenden doğmuş olduğunu fark ediyoruz. Kampın ortasındaki büyük çadırda sabah kahvaltımızı yaptıktan sonra yakında bizi bekleyen 4x4 jeeplerimizin yanına gidiyoruz. Bu gün Çölde bir safari yapacağız. Kimimiz jeeplerin arka kısmına kimimiz şoförün yanında yerimizi alıyoruz. Sabah saatlerinde güneşin etkisiyle çöldeki renkler çok daha parlak. Araçlarda yerel müzik çalıyor, yerel rehberimiz bizimle çevreyi tanıtan ve ülkelerini anlatan sohbete başlıyor. Jeepler ile kumların üstünde usta şoför manevralarıyla harika manzaraların içinden yol alıyoruz. Arada bir deve kervanlarına denk geliyoruz. Deve bu yörede erkeğin gücünü ve gururunu temsil ediyor. Bu nedenle deve yarışları ile Bedevi erkekleri becerilerini gösterip, toplumda kendilerine saygın bir yer edinmeye çalışıyorlar. Deve kervanları bu coğrafyaya ne çok yakışıyor.

rum-5

Çöldeki eski antik yollardan geçiyoruz. Buradaki medeniyetlerin izleri 12.000 yıl öncesine kadar işaret ediyor. Günümüzde Zalabia, Zweideh, Sweilhieen, Omran, Godman ve Dbour adında bir kaç ayrı Bedevi kabile bölgede yaşıyor ve bölgeyi de koruyor. Yüzlerce yıldır çölde var olmanın mücadelesini veriyorlar. Burada flora yok denecek kadar az. Gündüz develerin haricinde buralarda pek hayvan görmeniz de mümkün değil. Çünkü hayvanlar güneşin yoğun etkisinden kendini gizleyerek daha çok gece hareketleniyorlar.

Yolumuzun üstünde bizi özel bir lokasyona getiriyorlar. Osmanlının belalısı casus Arabistanlı Lawrence Wadi Rum ‘un önemli bir ismi haline gelmiş. T.E.Lawrence veya namı diğer Lawrence of Arabia’ nın kayalara kazınmış portresi var. Kendisi 20 inci yüzyılda Arapların Osmanlı Imparatorluğu’na karşı organize ettiği isyanda kilit bir rol almış ve yörenin tarihini değiştirmiş bir İngiliz arkeolog !, diplomat, asker, yazar ve ajan. 1960 lı yıllarda Lawrence hakkında Wadi Rum’da çekilen sinema filmi ile hem Lawrence hem Ay Vadisi büyük bir üne kavuşmuştu. Yeni dönemde ise ‘Star Wars’ , “Red Planet” “the Martian” and “The last days on Mars” gibi sinema filmleri de Wadi Rum’da çekilmiştir. Zira dünya yeryüzünde Mars gezegenine görsel olarak en çok benzeyen coğrafya burası. Wadi Rum ‘a Ay Vadisi denmesinin sebeplerinden birisi de budur. Ay Vadisi’nde  kendinizi uzayda bir gezegende gibi hissedersiniz. Gün boyu bölgeyi geziyoruz. Binlerce yıl boyunca buradaki kayalara yaklaşık 25.000 resim ve 20.000 civarında yazı kazılmış. Genelde insan, deve, antilop figürleri var bu kaya resimlerinde. Wadi Rum Bölgesi 2011 yılından bu yana ise bir UNESCO Dünya Mirası olarak kabul ediliyor.

rum-4

Bugün size bu yazımı yazarken çöldeki o inanılmaz güzel yıldızlar gözümün önüne geliyor, develerin sesleri arka planda ve o kayaların ve kumların kokusu burnumda tütüyor. Bakir doğanın bu kadar kucağında olmak, kendini uzayın sadece küçücük bir parçası olarak hissetmek, evrenin sonsuzluğunu ve güzelliğini hissetmek muazzam bir duygu.

Bir daha Wadi Rum’a gidersem mutlaka açık havada çölün kucağında, o dev granit kaya blokların yanı başında, yıldızların altında uykuya dalacağım, orası kesin. Umarım günün birinde sizin de yolunuz dünyalar güzeli Wadi Rum’a ve bu çok özel coğrafyasına düşer. Çok seveceğinize eminim.

ABONE OL