SON DAKİKA
Bankacılık Pazar 03 Kasım 2019 09:33

YENİ NESİL STRATEJİ

McKinsey&Company, 10 yılı aşkın süredir McKinsey Küresel Ödemeler Haritası ile ödeme işlemleri piyasasının nabzını tutuyor. Bu kapsamda yayınladığı yeni raporu ile şirket, sektörün uluslararası çapta gelişimine dair verileri ve yeni piyasa koşullarında büyümenin anahtarı olacak ipuçlarını paylaştı.

Yeni nesil strateji

Yönetim danışmanlığı firması McKinsey&Company, 10 yılı aşkın süredir düzenli olarak paylaştığı McKinsey Küresel Ödemeler Haritası kapsamında yıllık raporunu yayınladı. Rapor, küresel GSYİH’nin yüzde 90’ınını kapsayan 45 ülkeden verileri ve analizleri içeriyor. Alım-satım, kredi kartı ve banka kartı kullanımı, likidite ve hesap yönetimi gibi tüm ödeme işlemlerinin uluslararası ölçekte büyüme ve gelişim trendlerini mercek altına alıyor.

McKinsey’nin 2019 yılı küresel ödemeler raporunda sunulan tahminlere göre; 2017 yılında, trendlerin üzerinde, çift haneli büyüyen küresel ödeme işlemleri gelirleri 2018’de yüzde 6’lık büyüme ile 1,9 trilyon Dolar olarak gerçekleşti.

Küresel pazarda sağlanan bu büyüme bölgeden bölgeye değişiklik gösterdi. Avrupa’da, faiz oranlarındaki negatif gelişim kaynaklı olarak ödeme işlemleri gelirlerinde durgunluk yaşandı ve büyüme GSYİH’sinin altında kaldı. 2018’de yüzde 10’luk oranla en hızlı büyüme yaşanan bölge Latin Amerika oldu. Asya-Pasifik bölgesi, beklentilerin altında bir gelişim göstererek yüzde 6 büyüdü. Bu bölgedeki gelirlerin üçte ikisini karşılayan Çin ise 605 milyar Dolar ile küresel ödeme işlemleri gelirlerine tek başına en çok katkı sağlayan ülke oldu. Bileşik yıllık büyüme oranı Dolar bazında yüzde 10 olarak gerçekleşen Çin, bu oranın yüzde 6 olduğu Amerika’yı geride bıraktı. Çin’in bu güçlü büyümesi ise yerel şirketler tarafından sağlandı, ülke dışından şirketlerin bu alanda rekabet edebilmesi oldukça güç.

Yeni ödeme ekosistemleri, oyunun kurallarını değiştiriyor

Hızla değişen pazar dinamiklerini değerlendiren McKinsey danışmanları, endüstri oyuncularının rekabette fark yaratabilmeleri için yeni regülasyonları, BT entegrasyon süreçlerini, inovasyon maliyetlerini ve ürünlerdeki çeşitliliğin getirdiği zorlukları aşması gerekeceğini öngörüyor. Bu kapsamda raporda dijitalleşme ve yeni teknolojilerin ödeme ekosistemine etkileri de analiz ediliyor.

Bugün ödeme sistemleri ve araçları eskisi kadar keskin çizgilerle birbirinden ayrılamıyor. Bankacılık dışı şirketlerin mobil cüzdan, online ödeme gibi hizmetlerle giriş yaptığı endüstri, küreselleşme ve açık bankacılık ile birlikte yeni bir çehre kazanıyor. İlk aşamada bireysel kullanıcıların yaşamlarını etkileyen inovatif ödeme sistemleri, artık ticari müşterileri hedefleyen bir strateji ile yaygınlaşıyor. Henüz gelişim aşamasında olan bu yeni ödeme ekosisteminin hızla büyüyeceği ve gelecek 5 yılda yaratılan değerin yüzde 55-60’ının dijital kanallardan sağlanacağı öngörülüyor.

Raporda ayrıca ‘bir hizmet olarak ödeme sistemleri’ konusu da masaya yatırıyor. Pazara girişi kolaylaştıran ve yeni iş modellerinin test edilmesini sağlayan bu hizmetler, ödeme sistemlerinin geleceğinde önemli bir rol oynuyor.

Büyümenin itici gücü KOBİ’ler oldu

Küresel ödeme sistemleri pazarı segment bazında ele alındığında, 2018 yılında küresel çapta bireysel işlemlerden 1,02 trilyon Dolar, ticari işlemlerden ise 930 milyar Dolar gelir elde edildi. Ülkeler arası ödeme işlemleri gelirleri bir önceki yıla göre yüzde 4 oranında artışla 230 milyar Dolar olarak gerçekleşti. Ödeme işlemleri gelirlerinde en hızlı büyüyen müşteri segmenti ise KOBİ’ler oldu.

Ödemeler alanında KOBİ’ler, büyük çaplı şirketlere göre 2-3 kat daha hızlı büyüyor. Bu da bu alanda hizmet veren şirketleri, KOBİ’lere yöneltiyor ve onların değişen ihtiyaç ve beklentilerine çözüm sunmak stratejik önem kazanıyor. Bugünün alışveriş alışkanlıklarına göre uçtan uca tasarlanmış, tek noktada tüm ihtiyaçları pürüzsüzce karşılayan, çok kanallı ödeme sistemleri başta KOBİ’ler olmak üzere tüm kullanıcıların en temel ihtiyacı olarak öne çıkıyor.

Türkiye, ödeme sistemleri alanında ‘yapıcı bir yıkımla’ yeni çağa hazırlanıyor

Türkiye’nin köklü bankacılık sektörünün hızla gelişen finansal teknoloji şirketleri ile uluslararası rekabette güçlü bir performans sergilediğine değinen McKinsey&Company Türkiye Ortağı Atakan Hilal; “Şirketimizin yeni küresel ödemeler raporu finans, bankacılık ve e-ticaret gibi ekonominin lokomotif sektörlerine dair önemli verileri açığa çıkarıyor. 2017’deki yükselişin ardından olağan büyüme seyrine dönen ödeme işlemleri gelirlerinde gelişimin devam etmesi için bu alanda faaliyet gösteren şirketler, hızlı ve esnek bir yapı kazanmalılar. Bunun için de öncelikle yeni nesil teknolojiler ve iş modelleri, yeni yetenekler ve analitik kabiliyetlere yatırım yapmaları gerekiyor.

Bu doğrultuda büyük çaplı şirketlerin rekabette farklılaşmak için yenilikçi girişimleri ve finansal teknoloji şirketlerini satın alma yoluna gittiğini gözlemliyoruz. Raporumuza göre, bu kapsamda küresel çapta, son 18 ayda 100 milyar Dolar değerinde birleşme ve satın alma anlaşması imzalandı. Ancak bu anlaşmaların hepsi arzu edilen başarıya ulaşamıyor. Bunun başlıca nedeni köklü ve eski kurumlarla yeni, çevik inovasyon şirketleri arasındaki iş yapış biçimlerinin farklılık göstermesi ve daha da önemlisi yatırım yapılan çözümün şirketin ve pazarın ihtiyacına gerçek anlamda yanıt verememesi. Bunun için bizim önerimiz ihtiyaçların iyi belirlendiği bir strateji ile özelleştirilmiş servis ve ürünlerin satın alınması yönünde.

Ülkemizin ise bu anlamda başarı örneklerine imza attığını gözlemliyoruz. Bugün pek çok teknoloji şirketi ödeme sistemleri dünyasına giriş yapıyor, çevik ve esnek finansal teknoloji şirketleri doğuyor. Avrupa’nın önde gelen kredi kartı pazarlarından birisi olan Türkiye, kartlı ödeme sistemlerindeki gelişmiş uygulamalarını, dijital ödeme sistemlerine taşıyor ve dünyada ilk sayılabilecek birçok inovatif gelişmeye imza atıyor. Bunda bankalar başta olmak üzere finans kuruluşlarının yenilikçi şirketler ile yaptıkları yeni nesil iş birlikleri önemli bir rol oynuyor. Dolayısıyla geleneksel ödeme sistemleri yapıcı bir yıkımla yeni çağın gerekliliklerine uygun bir form kazanıyor.

Günümüzün zorlu küresel ve ulusal ekonomik şartlarında Türkiye ödeme sistemleri pazarının bu altyapıya yaptığı yatırımın güçlü bir geri dönüşü olacağına ve ülkemizi uluslararası rekabette öne çıkaracağına inanıyoruz” şeklinde konuştu.