SON DAKİKA
İŞ DÜNYASI Pazar 15 Eylül 2024 14:11

'YATIRIM 8 YILDA GERİ DÖNER, KAZANAN TÜRKİYE OLUR'

Paslanmaz Sanayici ve İş İnsanları Derneği (PASİD) İstanbul Fuar Merkezi'nde düzenlenen Metal Expo Fuarı'nda düzenlediği panelde sektörün geleceğini değerlendirdi. Global Stainless Steel Türkiye Ülke Müdürü Pınar Turan'ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen panelde İTÜ Metalürji ve Malzeme Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cevat Bora Derin ve Komtrade Paslanmaz Çelik Genel Müdürü Barış Yılmaz konuşmacı olarak yer aldı. Türkiye'de entegre paslanmaz çelik üretim tesisi kurulması için ilk etapta 600 bin tonluk kapasitenin yeterli olacağını dile getiren Barış Yılmaz, kapasitenin zamanla 1 milyon tona çıkarılabileceğini, yapılacak 1,2 milyar dolarlık yatırımın geri dönüş süresinin 8 yıl olacağını söyledi. Prof. Dr. Cevat Bora Derin de, "Paslanmaz çelik üretiminde ihtiyaç duyulan nikel konusunda Türkiye'deki cevher yeterli olmasa da üretimde ihtiyaç duyulan kromda iyi durumdayız. Eğer TOGG gibi bir girişim grubu kurulur ve vergi avantajı sağlanırsa bu yatırım yapılabilir." dedi.

'Yatırım 8 yılda geri döner, kazanan Türkiye olur'

İstanbul Fuar Merkezi’nde düzenlenen Metal Expo Fuarı’nda Paslanmaz Sanayici ve İş İnsanları Derneği (PASİD) tarafından paslanmaz çelik üzerine bir panel düzenlendi. ‘Geçmişten geleceğe paslanmaz çelik’, ‘Türkiye entegre bir paslanmaz çelik üretimine hazır mı?’, ‘Paslanmaz çelik nedir?’, ‘Paslanmaz çeliğin hayatımızdaki önemi ve kullanım alanları’, ‘Türkiye paslanmaz çelik pazarı’, ‘Dünyada ve Türkiye’de paslanmaz çelik endüstrisindeki gelişmeler’, ‘Türkiye’de entegre üretim gerekli mi? gibi konuların ele alındığı panelin moderatörlüğünü Global Stainless Steel Türkiye Ülke Müdürü Pınar Turan üstlenirken, panelistler arasında İTÜ Metalürji ve Malzeme Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cevat Bora Derin ve Komtrade Paslanmaz Çelik Genel Müdürü Barış Yılmaz yer aldı.

YATIRIMIN GERİ DÖNÜŞÜ 8 YIL OLUR

Paslanmaz çeliğin potansiyel büyüme oranının dünyada çok yüksek olduğunu kaydeden Barış Yılmaz, “Sektörün yıllık büyüme oranı yüzde 5,8. Dünyada paslanmaz çelik üretimi 2020’de 50 milyon tonu aştı. 2024 yılında üretimin 58 milyon tonu aşması bekleniyor. Bu üretimin yaklaşık 28 milyon tonu ihracata konu oluyor. 6 milyon ton Avrupa’da üretilirken, Çin’in üretimi 36 milyon tonu buluyor. Çin sürekli üretimdeki payını artırıyor. Endonezya’da da çok ciddi bir üretim var. Çünkü çok ciddi madenlere sahipler. Cevher satışı yapmak yasaklanırken, paslanmaz çelik üretimi 4 milyon tonu aştı. Ülke sürekli maden sahalarına yatırım yapıyor.” dedi. Türkiye’de paslanmaz çelik üretimi olmadığını dile getiren Barış Yılmaz, “Üretim yok diyoruz çünkü hammaddesi ithal yolla geliyor. Türkiye burada ara mal üreticisi denilebilir. 2018’de 598 bin ton yassı paslanmaz çelik ithalatı yapıldı. 2023’te 618 bin ton yassı paslanmaz çelik ithal edildi. 2022’de 818 bin tona çıkmıştı. Ancak her yıl ortalama 600 bin tonluk ithalat var. İthalata dayalı üretim yapmak çok zor. Eğer üretim olursa yatırımcı daha rahat üretim ve yatırım yapabilir. 2010’da kullanılan paslanmaz çelik 350 bin ton olurken, 2021’de kullandığımız paslanmaz çelik ise 750 bin tonu aştı. Eğer bu kullanımın artması isteniyorsa entegre çelik üretimi kurulması gerekiyor.” diye konuştu. 

Türkiye’de 1 milyon tonluk bir kapasite projeksiyonuyla 600 bin tonluk bir üretim tesisi kurulması gerektiğini söyleyen Barış Yılmaz, “Bu üretim ile iç piyasanın ihtiyacı karşılanabilir. 1,2 milyar dolar seviyelerinde bir yatırımla bu yapılabilir. Paslanmaz çelikte yapılacak bu yatırımın geri dönüşü de 8 yıl olacaktır. Böylece Türkiye çok önemli bir üretim tesisi kazanmış olur.” ifadelerini kullandı. Öte yandan Türkiye’de 200 milyon dolarlık paslanmaz çelik hurdasının geri dönüşümünün yapılamadığı için ihraç edildiğini hatırlatan Barış Yılmaz, Türkiye’nin bu hurdayı geri dönüştürerek kullanması gerektiğine dikkat çekti.  

TOGG BENZERİ ORTAK GİRİŞİM GRUBU ÖNERİSİ

Türkiye’nin 2024 yılının ilk 6 aylık döneminde demir-çelik ihracatını yüzde 30 artırdığını ifade eden Prof. Dr. Cevat Bora Derin, “Çelikte ton başına ihracat değeri 1000 dolar. Yaklaşık 1 milyar ton üretim yapan Çin’de ise bu değer 1610 dolar. Çin’in alaşımlı çelik ihracatının çok fazla olması bu farkı oluşturuyor. Katma değeri yüksek çelik ihracatı yapıyorlar. Türkiye 16 milyon tonluk çelik ihracatı ile elde ettiği gelirin yaklaşık 8’de 1’ini paslanmaz çelik ihtiyacını kullanmak için harcıyor. Bu üzücü bir durum aslında. Bu açıdan bakıldığında Türkiye’de paslanmaz çelik üretiminin olmasının ne kadar önemli olduğu da ortaya çıkıyor. Şu anda Türkiye’deki vasıflı çelik üretim tesislerinden iki tanesi östenitik paslanmaz çelik üretimi gerçekleştirdiklerini duyurdu. Bu üretimler henüz satışa konu olmadı. Ancak iyi gelişmeler olarak değerlendirmemiz gerekiyor. Diğer taraftan zaten birçok alaşımlı çelik ürün gamı olan bu işletmelerin Türkiye’nin tüm paslanmaz çelik ihtiyacını karşılaması da mümkün değil. Bu noktada entegre paslanmaz çelik üretim tesisi kurulması gündeme geliyor. Ancak bunun için de iyi bir fizibilite çalışması yapılmalı. Ön çalışma sonucunda yatırımcıların karar vermesi çok daha kolaylaşacaktır. TOGG benzeri bir ortak girişim grubu ve sağlanacak vergi avantajlarıyla bu yatırımların yapılması kolaylaşabilir.” dedi.

FERRO KROM İHTİYACI TÜRKİYE’DEN KARŞILANIR

Paslanmaz çelik üretimi noktasında nikele ihtiyaç duyulduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Derin, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’de nikel rezervi durumu çok iyi değil. Türkiye’de bilinen yaklaşık 500 bin ton nikel rezervimiz var. Ancak tahmin edilen sadece 1,2 milyon ton. Örneğin, yılda 1 milyon ton üretilen bir östenitik paslanmaz çelik içeresindeki nikel miktarı yaklaşık 100 bin tondur. Ülkemizde yılda yaklaşık yüzde 1 Ni tenörü içeren 1 milyon 600 bin tüvanan cevher üretiminin paslanmaz çelik üretim ihtiyacımızı karşılamayacağı aşikar. Ayrıca bir nikel madencilik firması HPAL/MHP prosesiyle elde ettiği nikel ve kobalt bileşiğini, yüksek katma değerli şekilde ülkemizde yeni kurulacak bir lityum batarya işletmesinde kullanacağını duyurdu.  Bu noktada ihraç edilen paslanmaz çelik hurda malzemelerinin kullanımı da önemli bir hale geliyor. Bu arada halihazırda Türkiye’nin dünyanın en büyük hurda çelik ithalatçısı olduğunu söylemeliyiz. Yani üretim için ferronikel ve bir kısım hurda ihtiyacı ithal yolla karşılanabilir. Burada önemli olan ihracatı katma değerli hale getirecek üretimi yapabilmek. Örnek verirsek, birçok hammaddesini ithalatla karşılayan Japonya, şu anda dünyanın en pahalı paslanmaz çeliğini satıyor. Diğer taraftan paslanmaz çelik üretiminin olmazsa olmazı kromda Türkiye önemli bir konuma sahip. Yüksek miktarda krom cevherinin yanı sıra yüksek ve düşük karbonlu ferrokrom üreticisiyiz. Bu da Türkiye için bir avantaj aslında. Türkiye’de bir paslanmaz çelik üretimi düşünüldüğünde ferrokromun çoğu Türkiye’den karşılanabilir. Paslanmaz çelik üretiminde en büyük tehdit ise enerji maliyetleri. Çelik üretimi en fazla enerji tüketen sektörler arasında yer alıyor. Bu da bir tehdit olarak karşımıza çıkıyor.”