Deniz DİKMEN

Füssen kenti Almanya ile Avusturya sınırında Almanya’daki meşhur Romantik Yol’un son durağı olan 14 bin nüfuslü küçük bir kasaba. Kent 800 metrelik bir yükseklikte bulunuyor. Dolayısı ile çevresindeki göllerin manzarasını tepeden harika bir şekilde görüyor.

Uzun bir kahvaltının ardından Hopfenau’da bulunan otelimizden yola çıkıyoruz ve Füssen kentine gidiyoruz. Kentin geçmişi Roma dönemine kadar uzanıyor zira Füssen kenti tarihi Via Claudia Augusta Yolu üzerinde bulunuyor ve Kuzey İtalya Bölgesi’ni Augsburg kenti ile bağlıyordu ve Füssen’den Almanya’nın ortalarına doğru uzanan ticari bir rotanın da bağlantı yeriydi.

Alplerde daha önce yaptığım bazı yürüyüşlerde Alp Dağların yaşlı ve bilgin rehberi Reinhard bizi gezdirirken Alp Dağları’nda birçok eski tarihi Roma yolu olduğunu anlatırdı. Bunu ispatlamak için yürüdüğümüz toprak yolun kenarındaki çalıları bir kenara ittiğinde tarihi Roma yolun Arnavut kaldırımı taşlarını göstermişti. Hatta bu yolların İtalya’dan ta İngiltere’ye kadar uzandığını belirtmişti.

Füssen kentinin kendisi Romantik döneme ait çok tatlı ve neşeli bir kasaba ve aslında çok ünlü. Kuzey ve Güney Amerika’dan tutun Japonya’ya kadar dünyanın her yerinden buraya turistler geliyor. Zira bölge doğal yapısı ile çok sevilir. Ama diğer yandan burası meşhur Neuschwanstein Kalesi’nin bulunduğu bölgedir.

Neuschwanstein Kalesi Schwangau Kalesi ile birlikte 19’uncu yüzyıla ait bir saraydır ve mimarisi Gotik, Bizans ve Neo-Romantik çizgilere sahiptir. Altı katlı olan Neuschwanstein Kalesi dönemin Bavyera Kralı II Ludwig’e aitti. Sadece saraylar değil tüm çevredeki doğal alanlar, göller vs kraliyetindi. Bugün Füssen civarında gezdiğiniz ulusal parklar, göllerin çevresi bir zamanlar sarayın bahçeleriymiş. Günümüzde bile buraların nizamı ve bakımlılığı o dönemlerde saray bahçeleri olmalarından kaynaklanıyor. 

İnzivaya çekildiği oda

Kral Ludwig dünyaca meşhur Alman opera bestecisi, tiyatro direktörü ve yazar Richard Wagner’e çok hayrandı. Bu nedenle saraydaki bazı odaların dekorasyonu Wagner’in operalarındaki temalarından çok etkilenmiştir. Kral Ludwig II Wagner’e olan hayranlığından dolayı sarayı aralarındaki dostluğa adamıştır. Sarayın bir katında ayrıca “cave” yani “mağara diye” bilinen bir oda da bulunur. Ludwig inzivaya çekilmek istediğinde sarayın bu bölümünde zaman geçirirdi.

Saray 1886 yılında kralın ölümü ile birlikte halka açılmış ve o gün bugündür toplamda 60 milyondan fazla ziyaretçi ağırlamıştır. Neuschwanstein Kalesi gibi Almanya’nın her yerinde eski saraylara denk gelebilirsiniz ancak bu saray küresel olarak Romantizm dönemin sembolü olmuştur.

Walt Disney’e ait “Uyuyan güzel” filminde ve Disneyland yapımlarında kullanılan saray yapısı Neuschwanstein Kalesi’nin mimarisinden esinlenmiştir. Saray ayrıca örneğin Chitty Chitty Bang Bang, The Great Escape gibi bir takım ünlü sinema filmlerinde de kullanılmıştır.

Bu vesile ile Neuschwanstein Kalesi dünya çapında inanılmaz bir üne kavuşmuş ve uluslararası turistlerin ilgi odağı haline gelmiştir.

Günümüzde günde ortalama altı bin kişi sarayı gezmek için müzeye gelir. Bu nedenle önceden biletlerinizi almanızda ve saraya giriş saatinizi belirlemenizde fayda var yoksa çok uzun kuyruklar beklemek durumunda kalabilirsiniz. Füssen’e gelmişken sarayı mutlaka ziyaret etmenizi, bu değişik iç ve dış mimariyi görmenizi ve teraslarından da müthiş göl manzaralarını izlemenizi tavsiye ederim.

İlginç harika saraydan sonra Füssen kentinde Forggensee Gölü’ne gidiyoruz. Burası tam Neuschwanstein Kalesi’nin eteklerinde kalıyor ve buz mavisi rengindeki pırıl pırıl Lech Nehri’nden besleniyor.

Forggensee’de kano sefası

Güzel bir aktivite planladık. Forggensee’de bir kano sefası yapacağız. Doğayı daha yakından özümsemek ve bölgenin güzelliğinin farkına bir de gölün içinden varmak istiyoruz. Bizimle birlikte yaklaşık 40 kişilik bir ekip, Forggensee kıyısındaki kano şirketinin önünde buluşuyoruz. Burada bir yetkili bize, kano kullanma pratik eğitim bilgilerini ve dikkat etmemiz gereken hususları öğretiyor. Ardından hepimiz can yeleklerimizi giyip, kanolarımızı ve tüm araç gereçlerimizi alıp göl kıyısına iniyor ve kanolarımıza biniyoruz. Yaklaşık 20 kano rehberimiz ile birlikte adeta gölün altını üstüne getiriyoruz. Bir yandan sazlıkların arasından geçiyor, öte yandan Lech Nehri’nin üstünde süzülüyoruz. Bu ara rehberimiz bize bu göllerin oluşum hikayesini de anlatıyor. Forggensee son buzul çağında oluşan bir buzul gölü aslında fakat günümüzde bir baraj gölü ve su rezerv alanı olarak kullanılıyor ve Lech Nehir’inden besleniyor. İklim değişikliğinden bu güzel yer de etkileniyor ve rehberimiz devamlı su seviyesinin kontrol edildiğini ve son senelerde biraz düşüşler olduğundan bahsediyor.

Yaz gününde gölün üstündeki bu sefayı yapmak o kadar büyük bir keyif ki anlatılmaz. Bu pırıl pırıl suların üstünde kürek sallamak, mis gibi havayı solumak, doğanın içinde olmak ve gölden yamaçlarda kalan Neuschwanstein Kalesi’ni izlemek muhteşem bir deneyim.

Bu bölgeye daha önce birkaç kez geldim ve çok seviyorum ve her seferinde farklı yönleriyle tanıdım. Schwansee kıyısında ormanlarda müthiş bir gece yürüyüşü yaptım. Hopfen am See gölünde gölde yüzdüm, Neuschwanstein ve Schwangau Kalelerini gezdim, çevredeki kasabaları gördüm, Lech Nehri kıyısı boyunca sessiz sakin doğa yürüyüşleri yaptım. Hepsi birbirinden güzel aktiviteler oldu. Kanolarımızla gölün üstünde güneşin batışını ve sol tarafımızda kalan muhteşem sarayı seyrediyoruz. Gölün üstündeki renkler ve ambiyans müthiş. Güneş batarken kıyıya dönmemiz gerekiyor çünkü güneş battıktan sonra gölde olmak yasak.

Kıyıya döndüğümüzde hem kürek sallamaktan hem de güneşten yorgun düştüğümüzü anlıyoruz. Bu tatlı yorgunlukla birlikte rehberimize eşlik ederek, kanolarımızı, can yeleklerimizi ve araç gereçlerimizi tekrar kano evine geri götürüyoruz. Bu kanoları taşımak bile bir efor gerektiriyor. 

Her yer turist kaynıyor

Acıkmış ve yorulmuş olarak araçlarımıza binip Füssen’e geri dönüyoruz. Tarihi kent merkezi çok hareketli, çok tatlı. Eski belediye binası ve Barok kilisesini geçip, tarihi hala suları akan çeşmelerin ve tarihi evlerin yanından yürüyoruz. Üç tane dağ köylüsü kentin ortasında Alp kornosu çalıyorlar. Bu uzun borularla yapılan bir müzik. Her yer çok güzel dekore edilmiş ve çok bakımlı. Kent kalabalık, her yer turist kaynıyor.

Her zaman gittiğimiz “Gasthaus Zum Schwanen” restoranına gidiyoruz. Çok güzel döşenmiş bir mekân. Hava sıcak olmasına rağmen maalesef dışarda oturamıyoruz. Çünkü, mevsim itibarı ile her yerde arılar uçuşuyor ve dışarda rahat ve hatta güvenli bir şekilde bir kahve içmeniz veya yemek yemeniz mümkün değil. Bu nedenle içerde yerimizi alıyoruz.

Bize Bavyera tarzı hazırlanmış çok nefis kurulmuş bir sofrada yiyeceklerimizi ve içeceklerimizi servis ediyorlar. O kadar acıkmışız ki, Alman patates salatası ile Viyana usulü Şnitzel bizi ancak paklıyor. Günün sohbetini yapıyoruz. Yemekten sonra ise leziz kahvelerimizi yudumlayıp dondurmalı tatlılarımızı da yiyoruz. Elbette bu bölgeye geldiğinizde Alman tatlılarını mutlaka denemelisiniz. Bir Kaiserschmarrn güzel oluyor hatta yerli insanlar bu tatlıyı bazen bir yemek öğünü olarak ta tercih ediyorlar.

Apfelstrudel, bayrische Schmankerl Bavyera’da çok leziz olur. Almanya’da tatlıların harika olduğunu söylememe gerek yok sanırım.

Bu şekilde karnımız tok sırtımız pek akşam vakti tekrar otelimize geri dönüyoruz. Harika bir gün yaşadık, muhteşem bir yemek yedik.

Yaz aylarında Almanya’nın bu harika güney bölgesine gelecek olursanız mutlaka biraz vakit ayırmanızı ve Kral Ludwig’i, Richard Wagner’i ve “Uyuan Güzeli” bize hatırlatan Neuschwanstein Kalesi’ni, doğal çevresini ve bağlı olduğu güzel Füssen kentini gezmenizi ve deneyimlemenizi öneririm.

Burayı her mevsim ayrı ayrı çok seveceğinizi biliyorum.