YERLİ ÜRÜNÜN ÖNÜ AÇILSIN!
Yerli buğdayın ihracatı için de tedbir almak gerektiğini belirten TUSAF Başkanı Ulusoy, "Yeni rejimle ihracatta yerli buğday kullanımına tamamen son verilerek sadece ithal edilen buğday ile ihracat için üretim yapılmaya başlandı. Stratejik ürünümüze sahip çıkalım" dedi.
Sedat YILMAZ
Geçen hafta Uluslararası Operasyonel Değirmenciler Birliği’nin (IAOM) Avrasya Konsey Başkanı ve Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu (TUSAF) Başkanı Eren Günhan Ulusoy’un daveti üzerine Antalya Belek’teki Sueno Otel’de düzenlenen 15. Uluslararası Kongre ve Sergisi’ne katıldık. “Global Ticaret Buğday ve lisanslı Depoculuk” konulu konferanstan Türk tarımıyla ilgili büyük mesajlar aldık.
Konferansın ilk gününde TUSAF Başkanı sayın Ulusoy ile bir araya geldik. Sektörün sorunlarından ziyâde tarımda ana noktalara temas ettik. Özellikle buğdayın stratejik bir ürün olduğuna vurgu yapan Ulusoy, kendine yeten bir ülke olmak için beslenmede buğdayın ve ekmeğin tartışılmaz bir ürün olarak karşımıza çıktığını, buğday için ciddi tedbirler alınması gerektiğini söyledi.
Arz fazlası oluşmalı
Buğdayda ithalata dayalı bir sistemin olduğunu, söz konusu sistemin sürdürülebilir olamayacağını ifade eden Eren Günhan Ulusoy, “Dünyada buğdaya dayalı bir kriz olduğunda ve ithal edemediğimizde ne yapacağız?” diye sordu. Türkiye’nin buğday ithalatından vazgeçmesi için şartların oluşması gerektiğini, arz fazlası oluşmadan ithalatın da terk edilemeyeceğini dile getirdi.
Geçen yıl ihracat rejiminde değişiklik yapılarak 28 Ağustos’ta eşdeğer eşya kullanımının kaldırıldığını, 5 Eylül’de de dahilde işleme rejimi dışında ihracatın geçici olarak durdurulduğuna vurgu yapan Ulusoy, “Bunun sonucu olarak, ihracatta yerli buğday kullanımına tamamen son verilerek sadece ithal edilen buğday ile ihracat için üretim yapılmaya başlandı” dedi.
Türkiye’nin söz konusu rejimle avantajlarının ortadan kalktığını belirten Ulusoy, “Türkiye’nin son 14 yıldır en büyük un pazarı olan, 2018 de ihracatımızın yarısını gerçekleştirdiğimiz Irak pazarındaki en önemli rekabet avantajımız, güneydoğu bölgesinde üretilen buğdayın arz fazlasının, mamul un haline getirilerek Irak’a satılması idi. İhracat rejiminde yaşanan değişim ile bu avantaj ortadan kalkmış oldu. Umut ediyoruz ki yeni sezonumuzda, yurtiçi piyasalarda oluşan buğday ve undaki fiyat istikrarı kalıcı olur. Böylelikle geçici olarak getirilen eşdeğer eşya sınırlaması kaldırılır” şeklinde konuştu.
İhracat kadar ithalat
Eşdeğer eşya rejiminin Türkiye’nin yerli hammaddesini verimli bir şekilde kullanmasını önlediğini ve buğdayın ülke içinde gereksiz yere nakledilmesine sebebiyet verdiğini belirten TUSAF Başkanı Ulusoy,
“Bizim talebimiz, ihracat kadar ithalat yapılması. Asla yurtiçi buğday arzını azaltmak değil. Ancak Gümrük Kanunu’nda yapılacak bir değişiklik ile ithal edilen buğdayın gereksiz yere iç bölgelere, iç bölgelerde üretilen arz fazlası buğdayın da gereksiz yere limanlara nakledilmesinin önüne geçilsin. Hammaddenin eşdeğer eşya olarak değerlendirilmesine müsaade edilsin. Bu konuda Ticaret ve Tarım bakanlıklarımızın desteğini rica ediyoruz, inan ki kazanan ülkemiz olacak ve kaynaklarımızı daha verimli kullanabileceğiz” bilgisini verdi.
Bölgede ağırlığımız artıyor
Türkiye olarak en çok sevindikleri gelişmenin 122 yıllık Uluslararası Operasyonel Değirmenciler Birliği’nin (IAOM) 32 ülkeden oluşan Avrasya Yönetimi Konsey Başkanlığı ve İcra Direktörlüğü’nü TUSAF’ın üstlenmesi olduğunu belirten Ulusoy, Türkiye’nin bölgesinde organizasyon olarak da ağırlığının giderek arttığına dikkat çekti.
Sektör olarak birlikleri kurmanın ve değerleri bir araya getirmenin zorluğuna değinen Ulusoy, uluslararası bağlantılar ile birlikte yönetim kuruluna düşenin birlik ve beraberliği her ortamda korumak olduğunu kaydetti.
TUSAF’ın ulusal ve uluslararası düzeyde bilinirliği, hep birlikte yapmış oldukları faaliyetler sayesinde, yükselmeye sürdürdüğüne vurgu yapan Ulusoy, “Dünyanın en köklü ve kurumsal değirmencilik sivil toplum kuruluşu olan, 1896 yılında faaliyetlerine başlayan Uluslarası Operasyonel Değirmenciler Birliği, yani kısa adı ile IAOM olan desteğimizi geçtiğimiz yıllarda, Etiyopya’da, Dubai’de, Kenya’da, Atlanta / ABD’de gerçekleşen etkinliklere hep birlikte katılarak gösterdik. Bunun sonucunda TUSAF’ın nasıl bir vizyona sahip olduğu, hangi misyonları üstlenebileceği ve üstesinden gelebileceği de görüldü” bilgisini verdi.
6 yıldır şampiyonuyuz
TUSAF Başkanı Ulusoy, federasyon olarak 68 ilde 535 aktif un sanayicisi ile faaliyet gösterdiklerini, 35 milyar liralık gayrisafi hasıla ürettiklerini ve Türkiye’nin bu alanda 5 yılda yaklaşık 5 milyar dolar ihracat gerçekleştirdiklerine vurgu yaptı.
Türkiye’nin 3,4 milyon ton un ve 1,1 milyar dolar ile 6 yıldır dünya şampiyonu olduğuna dikkat çeken Ulusoy, “25 milyar TL’lik gayrısafi hasıla üretiyoruz. Tarım, orman ve balıkçılık sektörünün 2018 yılında toplam hasılasının 213 milyar TL olduğunu düşünürsek, sektörümüzün büyüklüğü daha iyi anlaşılmalı. Bununla beraber, Türkiye’nin 2014-2018 dönemindeki 5 yılda gerçekleştirdiği 74 milyar dolarlık bitkisel ürünler ihracatının tam 5 milyar dolarını da un sanayicileri gerçekleştirdi. Ülkemiz, dünya un ihracatının yüzde 30’unu tek başına gerçekleştirerek 6 yıldır açık ara dünyanın un ihracat şampiyonudur” dedi.
165 ülkeye ihracat
Geçen yılın tüm sektörler için zor bir dönem olduğunu ve özellikle Ağustos ayında yaşanan döviz krizinin ekonomide ciddi dalgalanmaları beraberinde getirdiğini anlatan Ulusoy, “Ağustos, eylül ve ekim aylarında bu sene beklenen rakamların gerisinde kaldık. Temel besin maddemiz olan ekmeğin hammaddesini üreten bir sektör olmamızın yanında ikinci odak noktamızın ihracat olması ve senelik buğday arzımızın beşte birini ithal etmek suretiyle tedarik ediyor olmamız da kurdaki dalgalanmaların sektörümüze olan etkisini ispatlar nitelikte” diye konuştu.
Her şeye rağmen gıda güvenliğinin sağlanması hem ihracat faaliyetlerinde hedeflerin yakalanmasında önemli başarı elde ettiklerini belirten Ulusoy alternatif pazarların kendileri için fevkâlâde açılımlar olduğunu kaydetti. Ulusoy “2018 yılını 3,4 milyon ton un ihracatıyla kapattık. 2019 yılında da 3,5 milyon ton un ihracatına karşılık 1 milyar 250 milyon dolarlık gelir elde etmiş olacağız. Bu anlamda Afrika ülkeleri bizim için önemli bir pazar. Bugün 165 ülkeye ihracat yapıyoruz. Ancak ihracat yaptığımız ilk 10 ülkeye baktığımız zaman Sudan, Madagaskar, Benin gibi Afrika ülkelerin ağırlık kazandığını görüyoruz ki Sudan bizim ihracat gerçekleştirdiğimiz ilk 5 ülke içerisinde yer almaktadır. İhracat yaptığımız ülkelerin profiline baktığımız zaman az gelişmiş ülkelerin ağırlık kazandığını göz önüne alırsak, Afrika kıtası ticaret ilişkilerimizi daha da derinleştirmek açısıyla büyük önem kazanmaktadır” dedi.
5 milyar dolarlık sektör
Türkiye’nin 2014-2018 dönemindeki 5 yılda gerçekleştirdiği 74 milyar dolarlık bitkisel ürünler ihracatının 5 milyar dolarını un sanayicilerinin gerçekleştirdiğini belirten TUSAF Başkanı Ulusoy, Türkiye’nin 6 yıldır dünyanın en çok un ihraç eden ülkesi unvanını da ellerinde bulundurduklarını kaydetti.
Başta un sanayicilerimiz olmak üzere, Ticaret Bakanlığı ve ihracat genel müdürlüğünü, Tarım Orman Bakanlığını ve TMO’yu ve bu başarıda emeği olan herkesi gönülden tebrik ettiğini dile getiren Ulusoy, “Ancak unutmamalıyız ki, zirveye çıkmaktan daha zor olan, zirvede kalabilmek. 2016 yılına gelene kadar hızla yükselen un ihracatımız, 3,5 milyon tonluk zirvesinden 2018’de 3,3 milyon tona düştü. Her ne kadar büyük tonaj kayıplarımız yokmuş gibi gözükse de, bunun sebebi, büyük kayıplarımızı yeni pazarlar ile kapatıyor olmamız. Özellikle Yemen, Suriye ve Angola’ya yapılan ihracatın 2017ye göre 2018de 296 bin ton yükselmesi, Irak pazarında yaşanan 158 bin tonluk kaybı telafi etti. Bu nedenle, ihracatta sorunlarımızın neler olduğunu dikkatli bir şekilde analiz etmeliyiz, her sene bu kadar şanslı olamayabiliriz” dedi.
Ekim alanları daralıyor
Türkiye’de son 20 yılda buğday ekim alanlarında sürekli bir daralma eğilimi gözlendiğini belirten Ulusoy, “2000 yılında 9,4 milyon ha olan buğday ekim alanı yüzde 23 azalarak 2018 yılında 7,3 milyon ha daralmıştır. 2019 yılında da bu alanın yüzde 5 daha azalması bekleniyor. Buğday fiyatının sürekli kontrol edilmesi, ancak diğer yem bitkilerinde regülasyon olmaması, fiyatın buğday aleyhine gelişmesine sebep oluyor. Özellikle kıraç arazilerde arpa, diğer arazilerde mısır pamuk gibi alternatif ürünlerin gelirinin daha yüksek olması, çiftçimizin buğday ekiminden kaçışını maalesef hızlandırıyor. Çok şükür ki, bu sene yağışların iyi seyretmesi sayesinde, daha yüksek bir verim ile, geçen seneki gibi 20 milyon tonluk bir rekolte bekliyoruz” bilgisini paylaştı.
Türkiye’nin orta vadede ekim alanlarındaki azılışı sonlandırmak zorunda olduğunu, buğday, un ve ekmekte jeopolitik riskleri de göz önüne alarak her zaman kendi kendine yeterli bir ülke olmanın yollarını aramak gerektiğine dikkat çeken Ulusoy, “Çünkü halkımız için ekmek vazgeçilmez bir gıda. Bu nedenle, buğdayı az üretsek de olur, daha karlı ürünleri üretir, buğdayı ithal ederiz diyemeyiz. Bu noktada, un sanayicilerinin önemli bir rolü üstlenmeye talip olduğunu belirtmek isterim. Buğday ekim alanlarımız arttığında, Türkiye buğday arz fazlası ile karşı karşıya kalabilir. Ancak buğdayda, 5 milyon ton bile arz fazlası üretsek, un sanayicilerimiz bunu güçlü ihracat talepleri ile eritecek kapasiteye sahiptir. Yani korkmadan buğday ekim alanlarımızı, buğday üretimimizi artırabiliriz. Un sanayicimiz sayesinde, çiftçimizin buğdayı hiçbir zaman tarlada kalmayacak” dedi.
Dünya oyuncusuyuz
Yine tahıl piyasalarımızın istikrarı için, lisanslı depoculukta çok önemli adımların atıldığı yıllardan geçtiklerini de hatırlatan TUSAF Başkanı Ulusoy, “2015 yılında 154 milyon TL olan ürün senedi işlem hacmi, 2018 yılında 2,7 milyar TL’ye yükseldi. Şu anda 64 lisanslı hububat deposunun toplam kapasitesi 3,4 milyon tona ulaştı. Mevcutlarla beraber 144 şirketin toplam 12 milyon tonluk lisans ön başvurusu mevcut. 12 milyon ton kapasiteye ulaştığımız günleri, inanın hayal etmesi bile çok güzel. Çünkü dünyaya liderlik ettiğimiz un pazarının yanında, tarım ürünleri ticaretinde öne çıkmamız için bu altyapıya ihtiyacımız var. Güçlü Türkiye, güçlü tarımı, güçlü un sanayisi ve lisanslı depoculuğu ile dünyanın tahıl sektöründeki en önemli oyuncularından biri olmaya adaydır” ifadelerini kullandı.