TUZ MUCİZESİ
Sağlığımız için olmazsa olmaz tuzun, vücudumuza inanılmaz mucizevi yararları bulunmaktadır. Her ne kadar uzmanlar fazla tuzlu yemenin zararlarını sürekli söylüyor olsalar da…
Talip BAYRAM
Bu bir uzman doktor yazısı veya akademik araştırma yazısı vs değildir. Çünkü bu konuda uzman bir akademisyen falan değilim. Sadece yemek konularına ağırlık veren naçizane bir Gazeteci yazar refleksiyle gördüğüm ve kısmen araştırmasını yaptığım Sıvı tuz” olayını kendi penceremden ve gazeteci dostumun yönlendirmesi ile yazdım. Konunun uzmanları, araştırmacılar veya akademisyenler bu konuya ışık tutacak şekilde araştırma yapar ve toplumu aydınlatırlarsa minnettarlık duyarım. Çünkü inanılmaz bilgi kirliliği olan bir konuda yazı yazmak cesaret istiyor. Değerlendirmeyi okuyanlara bırakıyorum.
İşte bugün size insan sağlığı için vazgeçilmez olan ‘doğal mineralli ve mucizevi gıda Sıvı Tuz’u biraz anlatmak istiyorum.
Yazının hikâyesine gelince; Çok uzun yıllardır medya dünyasından olan bir arkadaşım geçenlerde beni aradı, abi “sıvı tuz” diye bir şey duydun mu dedi, aslında kulağıma çalınmıştı ama bunun tuz oranı yüksek bir doğal bir kaynak suyu olduğunu bilmiyordum. Geçen cuma günü, Milliyet Favori Lezzetler YKB Tuncay Tapar Bey’le yolumuzu düşürdük ve Allah’ın insanlığa bahşettiği bu tuz mucizesine vakıf oldum. Bazı profesörler ve diyetisyenler her ne kadar genel olarak tuza karşı olsalar da bu konuda Türkiye’deki ilk firma olan ve sıvı tuz ürünlerini tüketicilerin beğenisine sunan, Dr.Salt’ın Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Küçükdoğan, beyin iddiasına göre “sıvı tuz” bilinen tüm hastalıklara şifa olmakta ve asıl yüksek tansiyona bir çaredir diyor. Ve zarar verenin tuz değil, rafine edilirken katılan katkı maddeleridir diyerek devam ediyor; Tuz denince akla, “beyaz kristal’’ bir katkı maddesi geliyor hemen aklımıza. Sofra tuzu, kaya tuzu, deniz tuzu, salamura tuzu veya Himalaya tuzu vs. Halbuki asıl Tuz, Sıvı Tuzdur.
Tuz, Allah’ın kâinatta bahşettiği mucizenin adıdır.
Tad alma duyumuzun gelişmesi Tuz’un keşfi ile başlar. Allah’ın insanlara büyük bir lütfudur bu nimet. Nimet diyorum çünkü tuz olmadan tad alamayız yediklerimizden. İşte geçmiş dönemlerden beridir bahse konu olan tuz, Sıvı Tuz’dur ve kullanımı insanlık tarihi kadar eskidir. Kadim kültürler ve antik medeniyetlerden beridir de yaşayan tüm kavimlerde Sıvı Tuz kullanılmıştır. O dönemlerde çok değerli olduğundan dolayıdır ki adına “Sıvı Altın”, “Sıvı Güneş” gibi isimler konulmuştur. Eski dönemlerde tuz elde etmek çok zor olduğundan, bazı halklar tarafından tuz bir para birimi olarak kabul edilme derecesinde değerli bir ticaret öğesi de olmuştur. Hatta tarihte tuzun bir diğer adı da “beyaz altın” olarak geçmektedir. Tuzun gıda saklamada kullanılabilirliğinin keşfi, medeniyetin kurulması ile başlatmıştır. Bu keşif, gıdaların sadece sezonunda tüketilme zorunluluğunu ortadan kaldırmış, aynı zamanda uzak mesafelere gıda taşınabilmesinin önünü açmıştır. Etiyopya’da 20. Yüzyıla kadar temel para birimi “amoleh” adı verilen yaklaşık yarım kilo ağırlığındaki tuz çubuklarıydı. 1450’de Mali’de tuz, aynı ağırlıktaki altınla eşdeğerdi. Günümüzde tuz halen Sudan bölgesi ve güneydeki ormanlarda yaşayan yerliler tarafından para yerine kullanılmaktadır.
Başlıca tuzlar
• Akdeniz sahillerinde, Kıbrıs, Becin (Menteşe Livası), Batnos (Aydın Livası), İzmir, Menemen, Rodos, Çandarlı, Midilli, Kızılcatuzla, Enez Gümülcine, Selanik, Ağrıboz, Mora, İnebahtı
• Adriyatik sahillerinde Avlonya ve Delvine’de,
• Karadeniz bölgesinde Ahyolu Tekfurköyü’nde,
• Anadolu’da Koçhisar Gölü’nde, Hacıbektaş ve Divriği’de,
• Rumeli’de İzvornik’te,
• Tabi devletlerden Boğdan, Eflak, Transilvanya ve Raguza’da
Bulunan tuzlaların gelirleri çoğunlukla ya padişah haslarının ya da yüksek görevlilerin dirliklerinin gelir kalemleri arasında yer almakta idi. Tuz, devlet için önemli gelir kalemlerindendi ve Suriye ve İzmir limanlarından Avrupa’ya ihraç ediliyordu. Akarsular, madenler göller, denizler devlet malı sayıldıklarından tuzlaların mülkiyeti de devlete aitti. Dolayısıyla buralarda üretilen tuz devletin malı sayılmakta idi.
Tuzun öneminden dolayı tuzcular bazı vergilerden muaf tutulmuşlardı.
Devlet tuzlaların açılması aşamasından tuz üretimine kadar geçen süreçte son derece titiz davranır ve her türlü ihtimali göz önünde bulundurarak işe başlardı. Açılacak tuzlaların randımanlı ve kârlı olduğuna kanaat getirilirse üretimine izin verilirdi. Tuzlalar açıldıktan sonra, üretimden satışa kadar bütün işlemler bir nizama bağlanırdı. Hangi tuzlanın hangi bölgelere tuz satabileceği (örü) tespit edilerek bunun dışında satışa izin verilmezdi. Ancak herhangi bir tuzlanın mahsulü, kötü hava şartlarının etkisiyle örüsünün ihtiyacını karşılamayacak kadar azalmışsa, hükümetin onayı ile civar örünün tuzlasının mahsulü, bu söz konusu tuzlanın örüsünde satılabilirdi. Tuzlanın tuz satışları, nakliyatı, tuzun depolanması da belli bazı kurallar çerçevesinde yürütülürdü. Tuzun büyük bir kısmı tuzlada, ithal edilen tuzlar ithal kapısında, bir kısmı da örünün tali satış reyonları olan divanlarda ve şehirlerdeki perakendeci tuz dükkânlarında satılırdı. Tuzun dağıtımını tüccarlar yapmakta idiler. Bunlar tuzlalardan aldıkları tuzu başkent İstanbul’a getirip Tuz Emini’ne teslim ederlerdi. Bundan sonraki sürecin iyi bir şekilde işlemesini bu görevliler sağlarlardı. İstanbul’a getirilen tuzun dağıtımı da belli bir nizama göre gerçekleşirdi.
Osmanlı’da tuz devlet kontrolündeydi
Osmanlı Devleti’nde deniz ve büyük göllerin kıyısında bulunan yerleşim birimlerindeki tuzlalarda ve yer altı tuz yataklarında üretilen tuz, sanayide, yiyecek maddelerinin uzun süre saklanmasında ve gündelik tüketimde fazlasıyla ihtiyaç duyulan maddelerdendi. Gelirleri Osmanlı hazinesinin önemli kalemlerinden olan tuzlalar ülkenin birçok yerinde faaliyet göstermekte idiler.
Türkiye ve dünyada üretim
Günümüzde ise tuz tüketimi özellikle kimya sanayinin vazgeçilmez ögesi olmuştur. İnsan gıdası olarak tüketmenin yanı sıra Tarım ve Hayvancılıkta, Tıp alanında, Trafikte (karla mücadele) ve her türlü Sanayide onlarca kullanım alanı vardır. Türkiye’nin yıllık tuz üretim kapasitesinin çoğunluğunu deniz tuzu ve göl tuzları oluşturmaktadır. İzmir Çamaltı tuzlasının yıllık tuz üretim kapasitesi 2 milyon ton civarında olmasına karşın yıllık üretim 500 bin ton civarında gerçekleşmektedir. Yine Tuz Gölü, kapasite olarak oldukça verimli bir tuz üretim alanı olup asgari hesaplamalara göre yıllık 211 bin ton tuz üretim kapasitesine sahiptir. Kaya tuzları açısından ise Çankırı, Sekili, Gülşehir, Tepesidelik, Kağızman ve Tuzluca tuzlalarının yıllık 343 bin ton tuz üretimi kapasitesi bulunmaktadır. Dünyadaki tuz üretim miktarı ise 200 milyon tonun üzerindedir. Amerika 32.9 milyon ton ile ilk sırada bulunurken, Rusya 17.9 milyon ton, Çin 17,5 milyon ton, Almanya 11.4 milyon ton tuz üretmektedir. Türkiye ise 1 milyon 540 ton tuz üretimi ile 17’inci sırada bulunmaktadır.
Kim ne dedi?
Doç. Dr. Halit Yerebakan (Kalp ve Damar Cerrahı)
Vücudun mineral ihtiyacını karşılamak için sıvı tuz kullanmayı tavsiye ediyorum. Fazla sodyum almak Kalp ve damar sağlığı için çok tehlikelidir. Vücudumuzun Tuz ve diğer mineral ihtiyacını karşılamak için düşük sodyumlu tuzun en doğal hali olan Sıvı Tuz'u kullanmanızı tavsiye ederim.
Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil (Marmara Üniversitesi)
Tamamıyla doğal yollardan elde edildiği için SIVI TUZU tavsiye ediyorum. Tarih boyunca insanlık için tuz her zaman çok önemli olmuştur. Tuz için savaşlar yapılmış, tuzla vergiler ödenmiştir. Tamamıyla doğal yollardan elde edildiğine inandığım Sıvı Tuz kullanıyorum. Herkesin kullanmasını da tavsiye ederim.
Timur Erk (Türk Böbrek Vakfı Genel Başkanı/ Kimya San. Der. Bşk)
Sıvı tuz daha az tuz tüketimi demek, iyot katkısı olmadığı için guatır hastalarına tavsiye ediyorum. Sıvı tuz dendiği zaman, tuzun eriyik halde saf olarak yer altından yer üstüne gelmiş şeklidir. Hiçbir katkı maddesi içermeden sadece ambalajlanıp satılıyor. Bunun faydası şu: eğer ev kadını yemeği yaparken salatayı yaparken sprey kullanırsa 5 gram tuz yerine 1 gram tuz atmış olacak.. Doymuş eriyik olduğu için gereğinden fazla tuz tüketmemiş olacaktır. İçerisine yapay iyot katılmamış olması guatr hastaları için fayda sağlamaktadır.
Batuhan Yaşar (TGRT Ankara Temsilcisi / Köşe Yazarı)
SIVI TUZU ticari kaygılar içermeyen bir sosyal sosyal sorumluluk projesi olarak görüyorum. Herkese tavsiye ediyorum. Medya sektöründe olduğumuz için hangi ürünün para kazanmak için hangi ürünün ise insanlığa fayda olmak için çıktığını ufak bir araştırma ile çok kolay öğrenebiliyoruz. Ben Sıvı Tuz'un tamamıyla insanlığa faydalı olmak için çıkartılmış bir sosyal sorumluluk projesi olduğuna inanıyor ve herkesin bu ürünü kullanmasını tavsiye ediyorum.
Mahmut Küçükdoğan, (Dr. Salt – Mahmut Grup YKB)
Tamamen doğal ve içerisinde 84 mineral bulunuyor. Sıvı tuz sağlığın vazgeçilmezi olduğu için tavsiye ediyorum. Sıvı Tuz, yerin 1.000 - 2.000 metre altıdan tuz madenlerini eritip ve doyuma ulaştıktan sonra yeryüzüne çıkan sudur. İçerisinde insan vücudunun ihtiyaç duyduğu 84 mineral bulunmaktadır. Düşük sodyum oranı sayesinde daha az tuz tüketime sebep olurken, rafine edilmediği ve hiçbir olumsuz ortama maruz kalmadığı için tam bir sağlık kaynağıdır. Buna tuz demek doğru değil, 84 mineralli gıda takviyesi demek isabet olur. Tüm herkese tavsiye ediyorum.