SON DAKİKA
Madencilik Perşembe 04 Aralık 2025 02:52

TÜRKİYE MADENCİLİKTE YENİ DENGE PEŞİNDE

Küresel talep daralması, artan maliyetler ve çevresel gereklilikler Türkiye madencilik sektörünü yeniden yapılandırıyor. 2025'e girilirken, sektör hem ihracat kayıplarını telafi etmeye hem de işlenmiş ürün ve sürdürülebilir madencilik uygulamalarıyla rekabet gücünü artırmaya odaklanıyor.

Türkiye madencilikte yeni denge peşinde

Türkiye madencilik sektörü, küresel ekonomideki belirsizliklerin derinleştiği, enerji maliyetlerinin yüksek seyrettiği ve çevresel standartların sıkılaştığı bir dönemde stratejik bir dönüşüm sürecinden geçiyor. Sektör temsilcilerine göre bu dönemde atılacak doğru adımlar, Türkiye’nin yer altı kaynaklarını daha yüksek katma değerle ekonomiye kazandırmasını sağlayabilir. Hem ihracat verilerindeki oynaklık hem de çevresel uyum baskısı, madencilikte yeni bir yol haritasının gerekliliğini ortaya koyuyor.

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verileri, 2023 ve 2024 yıllarında doğal taş, metalik madenler ve endüstriyel hammaddelerde ihracatın dalgalı bir seyir izlediğini gösteriyor. Özellikle Çin’in inşaat sektöründeki yavaşlama ve Hindistan pazarında yaşanan talep daralması, Türk mermer ve doğal taş üreticilerini zorladı. Buna rağmen sektör, özellikle işlenmiş ürün ihracatındaki artışla kayıplarını sınırlamayı başardı. Son iki yılda işlenmiş doğal taş ürünlerinin payındaki artış, sektörün uzun süredir savunduğu “katma değerli üretim” stratejisinin sonuç vermeye başladığını gösteriyor.

Maliyet baskısı hissediliyor

Sektörün temel sorunlarından biri olan maliyet baskısı ise önceki yıllara kıyasla daha da yoğun hissediliyor. Akaryakıt, elektrik ve işçilik maliyetlerindeki artış, maden işletmelerinin kârlılığını doğrudan etkiliyor. Enerji maliyetlerinin toplam üretim maliyetleri içindeki payı bazı işletmelerde yüzde 40-45 seviyelerine ulaşmış durumda. Bu tablo, firmaları alternatif enerji arayışına yönlendiriyor. Özellikle Ege, İç Anadolu ve Orta Anadolu bölgelerinde faaliyet gösteren pek çok firma, güneş enerjisi santrali (GES) kurarak kendi enerjisini üretmeye başladı. Bu yatırımlar hem maliyetleri düşürüyor hem de karbon emisyonunu azaltarak çevresel uyum süreçlerine katkı sağlıyor.

Madencilik sektörünün bir diğer gündem maddesi, Avrupa Birliği’nin hayata geçirdiği Yeşil Mutabakat kuralları ve karbon nötr hedefleri. AB’ye ihracat yapan şirketlerin karbon ayak izi ölçümlerini yapması, sürdürülebilirlik raporlamasını uluslararası standartlara uygun şekilde gerçekleştirmesi artık bir zorunluluk. Sektörde çevresel izleme teknolojileri, rehabilitasyon çalışmaları ve atık yönetimi alanındaki yatırımlar bu nedenle ivme kazanmış durumda. Birçok şirket, maden sahalarının kapatma planlarını şimdiden oluşturuyor ve çevreyle uyumlu üretim modelini benimseyen örneklerin sayısı giderek artıyor.

Dijitalleşme adımları

Öte yandan kamunun sektöre yönelik adımları da dikkatle takip ediliyor. Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nün (MAPEG) dijitalleşme adımları, ruhsat ve izin süreçlerinin hızlandırılması ve yatırımcının önünü açan düzenlemeler sektör tarafından olumlu karşılanıyor. Yeni dönemle birlikte yerli üretimi teşvik eden mekanizmaların genişletilmesi, arama yatırımlarının artırılması ve kritik madenlerin stratejik öncelik listesine alınması bekleniyor. Lityum, nikel, kobalt gibi kritik madenlerde yapılacak arama yatırımları, Türkiye’nin enerji dönüşümü ve batarya teknolojileri alanında daha etkin bir rol üstlenmesini sağlayabilir.

Uzun vadeli büyümenin anahtarı

Madencilik sektöründe uzun vadeli büyümenin anahtarı ise teknoloji odaklı üretim olarak görülüyor. Otonom makinalar, yapay zekâ destekli rezerv modelleme sistemleri, sensör tabanlı üretim izleme çözümleri ve jeoteknik veri analitiği gibi uygulamalar Türkiye’de giderek yaygınlaşıyor. Bu teknolojilerin kullanımı hem iş güvenliğini güçlendiriyor hem de üretim verimliliğini artırıyor. Sektörde dijital dönüşüm yatırımlarının önümüzdeki üç yıl içinde ciddi artış göstermesi bekleniyor.

Tüm bu gelişmelere rağmen madencilik sektörü, Türkiye ekonomisi için stratejik bir konumda olmayı sürdürüyor. Yıllık 6-7 milyar dolar seviyesinde olan maden ihracatının, katma değerli üretim ve çevre odaklı yaklaşım sayesinde orta vadede 10 milyar dolar seviyesine çıkabileceği öngörülüyor. Uzmanlara göre bu hedefe ulaşmak için sürdürülebilirlik, teknoloji ve nitelikli iş gücü yatırımlarının eş zamanlı güçlendirilmesi gerekiyor.

Sektör temsilcileri, “Türkiye madenciliğinin geleceği, doğaya saygılı, yüksek verimli ve uluslararası standartlarla uyumlu üretim modelleriyle mümkün” görüşünde birleşiyor. 2025 ve sonrası için çizilen yol haritası ise madenciliği yalnızca bir ham madde üretim alanı olmaktan çıkarıp, işlenmiş ürün, yeşil üretim ve teknoloji tabanlı bir endüstri hâline dönüştürmeyi hedefliyor.

ABONE OL