SON DAKİKA
Çevre ve Doğa Çarşamba 17 Aralık 2025 02:39

TÜRKİYE İKİ YIL ÜST ÜSTE KURAKLIĞA DAYANAMAZ

Su Politikaları Derneği Başkanı Dursun Yıldız, Türkiye'nin karşı karşıya olduğu su krizinin sadece iklimsel değil, yönetimsel bir kriz olduğuna dikkat çekti. Gazetemize yaptığı özel açıklamada, Kasım ayı yağışlarının ortalamanın %50 altında kaldığını vurgulayan Yıldız, "Geçen yıl kurak geçti, bu yıl da kurak geçerse Türkiye iki sene üst üste kuraklığa dayanamaz" diyerek acil eylem planı çağrısında bulundu.

Türkiye iki yıl üst üste kuraklığa dayanamaz

Hakan ÖZBAY

Türkiye, küresel iklim değişikliğinin etkilerini en sert hisseden ülkelerden biri olmaya devam ederken, su yönetimi konusundaki tartışmalar da alevleniyor. Son dönemde baraj doluluk oranlarındaki düşüş ve beklenen yağışların bir türlü gelmemesi, gözleri su politikalarına çevirdi. Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz Su Politikaları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Yıldız, durumun vahametini ve çözüm yollarını tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdi. Yıldız, sadece sorunu tespit etmekle kalmadı; bürokrasiden tarıma, İstanbul’un özel durumundan veri gizliliğine kadar sistemin tıkandığı noktaları tek tek anlattı.

KASIM AYI KAYIP ARALIK KRİTİK

Meteorolojik verilerin endişe verici boyutta olduğunu belirten Dursun Yıldız, içinde bulunduğumuz tablonun ciddiyetini rakamlarla ortaya koydu. Kasım ayı yağışlarının, uzun yıllar ortalamasının %45 ila %50 altında kaldığını hatırlatan Yıldız, su yönetiminde kritik eşiğin aşılmak üzere olduğu uyarısında bulundu:

"Aralık ayına girdik. Aralık, Ocak ve Şubat ayları, Türkiye’nin su bütçesi açısından en fazla yağış almayı beklediğimiz, hayati öneme sahip dönemdir. Ancak iklim bilimcilerin öngörüleri bizi endişeye sürüklüyor. Beklenen aşırı yağışların gelme ihtimali düşük görülüyor. Geçen yılı kurak geçirdik. Eğer bu kış da kurak geçerse, Türkiye iki sene üst üste kuraklığa dayanamaz. Bu bir felaket senaryosu değil, matematiksel bir gerçekliktir."

Yıldız, halihazırda İzmir, Bursa, Çanakkale ve Edirne gibi büyük illerde su kısıtlarının başladığını, İstanbul’un bazı ilçelerinde de benzer sinyallerin alındığını belirtti.

SU POLİTİKALARI DERNEĞİ’NDE SU YOK

Durumun belki de en ironik ve düşündürücü anı, Dursun Yıldız’ın kendi ofisindeki durumu paylaştığı an oldu. Türkiye’nin su politikalarına yön vermeye çalışan, uluslararası çapta projeler üreten bir derneğin merkezinde suların akmadığı ortaya çıktı.

Yıldız, bu durumu şu sözlerle anlattı: "Bakın şu anda Ankara’da su kısıtı başladı. Benim Su Politikaları Derneği ofisimde şu an su akmıyor. Su akmadığı için kombi çalışmıyor, kombi çalışmadığı için ısınılamıyor. Biz burada Türkiye’nin su geleceğini kurtarmaya çalışırken, susuzluktan ve soğuktan şikayetçi durumdayız. İş artık magazin boyutuna varmış gibi görünse de bu durum krizin ne kadar derinleştiğinin, bürokratik ve yönetimsel tıkanıklığın en somut, en acı kanıtıdır."

DUVAR YIKILMADAN DUVARCI HATIRLANMAZ

Siyasetin ve bürokrasinin su konusuna yaklaşımına değinen Yıldız, yöneticilerin ancak kriz kapıya dayandığında harekete geçtiğini vurguladı. Bu durumu "Duvar yıkılmadan duvarcı hatırlanmaz" Çin atasözüyle özetleyen Yıldız, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın geçtiğimiz ay yaptığı "Su konusunda büyük risk aldık" itirafının önemli olduğunu ancak uygulamanın yetersiz kaldığını savundu.

Yıldız’a göre sorun sadece niyet değil, sistemin kendisi: "Siyaset konudan haberdar değil mi? Haberdar. Peki, uygulama neden olmuyor? Çünkü sistem müsaade etmiyor. Siz zengin olmak isteyebilirsiniz, niyetiniz halis olabilir ama sistemin yollarına girmezseniz olamazsınız. Su yönetiminde de durum bu. Paradigma değişikliğine ihtiyacımız var. Anlayış değişmeden, su yönetimi değişmez."

SU YÖNETİMİNİN DÖRT AYAĞI YASA-KASA-KURUM-STK

Dursun Yıldız, Türkiye’nin su sorununu çözmesi için "boş lafı bırakıp" dört temel eksende reform yapması gerektiğini belirterek formülü "Yasa, Kasa, Kurum ve STK" olarak açıkladı:

YASA: Yıllardır beklenen Su Kanunu’nun 6. maddesini bizzat dernek olarak önerdiklerini belirten Yıldız, yasa çıkmadan bürokrasinin yetki karmaşasının çözülemeyeceğini vurguladı.

KASA (FİNANS): Çiftçinin modern sulamaya geçmesi için sadece kredi değil, hibe desteğinin şart olduğunu belirtti.

KURUM: Su yönetiminden sorumlu kurumların kapasitelerinin teknoloji destekli olarak geliştirilmesi gerektiğini söyledi.

STK: Sivil toplum kuruluşlarının sürece aktif katılımının sağlanmasının önemine değindi.

KAÇAK KUYULARA SERT YAPTIRIMLAR UYGULANMALI 

Türkiye’deki suyun %75’inin tarımda kullanıldığını doğrulayan Yıldız, bu alandaki vahşi sulamanın devam ettiğini söyledi. Modern sulama sistemlerine geçiş oranının %33 seviyelerine geldiğini belirten Yıldız, şu çözüm önerilerinde bulundu:

"Çiftçiye 'suyun parasının yarısını sen öde' diyerek bu dönüşümü sağlayamazsınız. Devletin çok daha uzun vadeli krediler ve yüksek oranlı hibeler vermesi gerekiyor. Aksi takdirde, 3 yıl sonra bu oran %33’ten ancak %33,5’e çıkar. Ayrıca yeraltı sularını kaçak kuyularla tüketenlere karşı da en sert yaptırımlar uygulanmalı ve bu kuyular derhal kapatılmalıdır."

ÜNİVERSİTELER VERİYE ULAŞAMIYOR

Dursun Yıldız’ın dikkat çektiği bir diğer hayati sorun ise "veri şeffaflığı" oldu. Türkiye’de kamu kurumlarının, üniversitelerle veri paylaşma konusunda son derece isteksiz olduğunu belirten Yıldız, "Üniversitelerdeki bilimsel çalışmaların sayısı 100 katına çıkmalı. Ancak akademisyenler sağlıklı, sürekli ve standart veriye ulaşamıyor. Veri olmayınca analiz yapılamıyor, analiz olmayınca doğru politika üretilemiyor. Biz karanlıkta göz kırpıyor, samanlıkta iğne arıyoruz" diyerek bilgiye dayalı yönetimin önemini vurguladı.

Dursun Yıldız, sözlerini İngilizce bir terim olan "Actionable Knowledge" (Uygulanabilir/Eyleme Dönük Bilgi) kavramıyla noktaladı. Türkiye’nin teknik bilgi veya mühendislik eksikliği olmadığını, asıl sorunun bu bilginin politikaya ve uygulamaya dönüştürülememesi olduğunu belirten Yıldız, "Bilgiyi teknolojiye, teknolojiyi de politikaya çeviremediğimiz sürece, raporlar raflarda kalmaya mahkumdur" dedi.

İSTANBUL İÇİN BÜYÜK RİSK MELEN BARAJI ÇATLAĞI

İstanbul’un su durumu için ayrı bir parantez açan Dursun Yıldız, kentin Avrupa ve Anadolu yakasının risk analizini ayrı ayrı yaptı. Özellikle Avrupa yakasının büyük bir tehdit altında olduğunu belirten Yıldız, "Kurtarıcı" olarak görülen Melen Projesi hakkındaki acı gerçeği bir kez daha hatırlattı:

"Avrupa yakası, Melen sisteminden basılacak suya muhtaç durumda. Çünkü oradaki barajların kapasitesi, Terkos hariç, oldukça küçük. Hızla dolup hızla boşalıyorlar. Ancak Melen Barajı henüz devreye giremedi çünkü baraj gövdesinde çatlak var. Melen su tutmadı. Bu teknik başarısızlık, İstanbul’un su güvenliğini bıçak sırtında bırakıyor."