SON DAKİKA
Giyim ve tekstil Pazartesi 24 Kasım 2025 02:32

TEKSTİLDE MALİYET UÇURUMU BÜYÜYOR

Tekstil ve hazır giyim, zor bir dönemden geçiyüor. Konuyu gazetemize değerlendiren Ahmet Öksüz, "10 senede geleceğimiz pahalılık seviyesine 2 senede geldik" tespitinde bulunurken; Mustafa Paşahan ise rekabet makasını, "Rakip ülkelerde işçilik 250-300 dolar, Türkiye'de 1300-1500 dolar arasında" sözleriyle özetledi.

Tekstilde maliyet uçurumu büyüyor

Hakan ÖZBAY

Türkiye ekonomisinin lokomotifi konumunda olan, istihdamın ve ihracatın can damarı tekstil ve hazır giyim sektörleri, son dönemde ekonomik konjonktürdeki değişimlerin gölgesinde çetin bir sınav veriyor. Özellikle "yüksek enflasyon-düşük kur" kıskacında kalan üreticiler, küresel pazarlardaki rekabet güçlerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya. İstihdamda yaşanan ciddi kayıplar, rakip ülkelerle açılan maliyet makası ve finansmana erişimde yaşanan darboğazlar, sektörün ana gündem maddelerini oluşturuyor. Sektörün deneyimli isimleri İTHİB Başkanı Ahmet Öksüz ve İHKİB Başkan Yardımcısı Mustafa Paşahan, mevcut tabloyu, yaşanan kan kaybını ve çıkış yollarını gazetemize değerlendirdi.

10 YILLIK PAHALILIĞI 2 YILDA YAŞADIK

Sektörün, Türkiye'nin dış ticaret fazlası veren ender ve stratejik alanlarından biri olduğunu hatırlatan Ahmet Öksüz, sektörün sağladığı 16.8 milyar dolarlık net döviz girdisine rağmen rekabet gücünün her geçen gün zayıfladığına işaret etti. Maliyetleri yönetmenin imkansız hale geldiğini vurgulayan Öksüz, Türkiye’deki "pahalılık algısına" dikkat çekerek şu çarpıcı tespitlerde bulundu:

“Kağıt üzerinde verilere baktığımızda milli gelirde 15-20 bin dolarları telaffuz ediyoruz, makro veriler güzel görünüyor. Ancak reel piyasada durum farklı; Türkiye çok hızlı ve orantısız bir şekilde pahalandı. Belki normal şartlarda 10 senede geleceğimiz pahalılık seviyesine sadece 2 senede ulaştık. Bu ani maliyet artışı, sanayicinin uluslararası arenadaki rekabetçiliğini doğrudan vurdu ve pazar kaybına yol açtı.”

Piyasadaki nakit sıkışıklığı ve son dönemde artan iflas ertelemelerine (konkordato) de değinen Öksüz, sistemin mevcut işleyişinin ticari hayatta tehlikeli bir "domino etkisi" yarattığı uyarısında bulundu. Mevcut düzenlemenin borçluyu korurken alacaklıyı tamamen savunmasız bıraktığını vurgulayan Öksüz, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Sistem şu an dengesiz işliyor. Bir firmayı yaşatmaya çalışırken, o firmadan alacaklı olan ve tahsilat yapamayan arkasındaki onlarca sağlam firmayı da batırıyorsunuz. Zincirleme bir risk söz konusu. Adalet Bakanlığı’nın bu konuda bir çalışması var, biz de sektör olarak yaşanan mağduriyetleri ve çözüm önerilerimizi dile getirdik. Alacaklının da hakkının korunduğu, ticari güveni sarsmayacak adil bir düzenleme şart.”

MALİYETLERDE YÜZDE 420 ARTIŞ

Hazır giyim cephesindeki tabloyu gazetemize değerlendiren Mustafa Paşahan ise Türkiye’nin üretim maliyetlerinde rakiplerine kıyasla ne kadar yüksek kaldığını somut verilerle ortaya koydu. Maliyetlerin sadece 2,5 yıl içinde yüzde 420 oranında arttığını belirten Paşahan, küresel rekabetteki uçurumu şu sözlerle özetledi:

“Bugün Türkiye'de asgari ücret ve yan maliyetlerle birlikte bir çalışanın maliyeti 1300 ile 1500 dolar bandına oturmuş durumda. Oysa bizimle aynı pazarlara mal satan rakiplerimizde bu rakam hala 250-300 dolar seviyesinde. Avrupa’ya göre yüzde 15, Asya ve diğer rakiplerimize göre ise yüzde 50’nin üzerinde daha pahalıyız. Müşteri bu fiyat farkını gördüğünde siparişi kaydırıyor. Bu maliyet yapısı sürdürülebilir değil.”

PES ETMEYECEĞİZ ÇIKIŞ KATMA DEĞERDE

Sektörün 2022 yılında 21,2 milyar dolarla tarihi zirveyi gördüğünü ancak son iki yılda ihracatın 3,3 milyar dolar eridiğini hatırlatan Paşahan, istihdam kaybının boyutlarına da dikkat çekti. Paşahan, “Genel ihracat artarken emek yoğun sektörler kan kaybediyor. Son iki yılda sektörümüzde 319 bin istihdam kaybı yaşadık. Ancak pes etmemeliyiz. Hazır giyimde kilogram başına ihracat değerimiz 16,4 dolara ulaştı. Bu, Türkiye ortalamasının 10 katı demek. Bu süreci ancak katma değerli üretimden ve markalaşmadan vazgeçmeyerek atlatabiliriz” dedi.

Sektörün zorluklara rağmen dinamizmini koruduğunu belirten her iki isim de toparlanma için 2026 yılını işaret etti. Faizlerin düşmesi ve kurların ihracatçıyı destekleyecek makul bir seviyeye gelmesiyle tablonun tersine döneceğine inandığını belirten Paşahan, “2026 bizim için yeniden yükseliş yılı olmalı” derken; Öksüz de sektörün geçmişte birçok krizin altından kalktığını, yeni yol haritaları ve verimlilik artışıyla Türk tekstilinin eski gücüne kavuşacağını vurguladı.

ABONE OL