SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK HERKESİN SORUMLULUĞU ALTINDA
Fibertex Genel Müdürü ve TIHCAD Tekstil İhracatçıları ve Çalışanları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Kemal Say, sürdürülebilirliğin hükümetler, işletmeler, sivil toplum kuruluşları ve bireyler dahil olmak üzere tüm ülkelerin ve paydaşların ortak çabalarını gerektirdiğini söyledi
Hakan DİKMEN
Sürdürülebilirlik, bireyleri, toplulukları, işletmeleri, hükümetleri ve uluslararası kuruluşları kapsayan kolektif bir sorumluluktur. Sürdürülebilirliğe ulaşmak, birden fazla paydaşın katılımını ve iş birliğini gerektirir. Önce kendimizden başlamak lazım. Bu konuyu iyi anlayıp, herkese sağlıklı bir şekilde anlatmak yeni dünya düzeninde temel görevlerimizden biridir. Her bireyin dahi, günlük yaşamında, enerji ve su tasarrufu yapmak, atıkları azaltmak, sorumlu tüketim yapmak ve çevre dostu alışkanlıklar edinmek gibi sürdürülebilir seçimler yapma sorumluluğu vardır.
Topluluk olarak da üzerimize çok fazla yükümlülük düşmektedir.
Yerel toplulukların ödevi
Yerel topluluklar, sürdürülebilirliğin teşvik edilmesinde çok önemli bir rol oynamaktadır. Geri dönüşüm, atık yönetimi, yenilenebilir enerji üretim ve tüketiminin benimsenmesi, sürdürülebilir tarım için girişimleri gibi sürdürülebilir uygulamalara, bireyleri ve kurumları dahil etmek için eğitim ve bilinçlendirme programlarını teşvik edebilirler.
Dünyada ve kısmen ülkemizde, birçok belediye, artık bu alanda teknolojiyi de kullanarak değişik çalışmalar yapmaya başladı. Öyle güzel başarılı işler yapıyorlar ki, mesela siz çöp diye getirdiğiniz bir torba döküntüyü makinaya veriyorsunuz o, camı, kâğıdı geri dönüşüm olacak maddeleri ayırıyor, bunları tartıyor ve karşılığında size o belediyede geçerli bir kupon veriyor. Siz bu kuponu kullanarak değişik ihtiyaçlarınızı karşılayabiliyor ya da belediye otobüsüne bedava biniyorsunuz.
Yaptırımlardan kaçış yok
Birey ve topluluklardan öte işletmelerin de bu konuya eğilmemesi artık mümkün değil. Gerek denetimler gerekse yaptırımlardan kaçış yok. Özel sektörün sürdürülebilir bir şekilde faaliyet gösterme konusunda önemli bir sorumluluğu var. İşletmeler, sera gazı emisyonlarını azaltmak, çevre dostu teknolojileri benimsemek, sürdürülebilir tedarik zinciri uygulamalarını uygulamak ve etik ve sosyal açıdan sorumlu iş uygulamalarını teşvik etmek dahil olmak üzere operasyonları boyunca sürdürülebilir uygulamalara öncelik vermelidir. Biliyoruz ki veriyorlar da. Bilhassa yurt dışıyla iş yapan işletmeler bu konuya daha fazla dikkat etmek zorundadır. Hükümetler, sürdürülebilirliği teşvik eden politikalar, düzenlemeler ve standartlar belirlemede kilit bir role sahiptir. Yenilenebilir enerjiyi teşvik etmek, doğal kaynakları korumak, sürdürülebilir ulaşımı desteklemek, çevresel düzenlemeler yapmak ve sürdürülebilir uygulamalar için teşvikler sağlamak için stratejiler geliştirmeli ve uygulamalıdırlar. İşi yavaş yavaş büyüttük gördüğünüz gibi sıra Uluslararası kuruluşlara geldi. Birleşmiş Milletler ve onun uzman kuruluşları gibi uluslararası kuruluşların küresel sürdürülebilirliği teşvik etme sorumluluğu vardır. Uluslar arasında iş birliğini kolaylaştırabilir, küresel sürdürülebilirlik hedefleri belirleyebilir, gelişmekte olan ülkelere mali ve teknik yardım sağlayabilir ve dünya çapında sürdürülebilir kalkınma uygulamalarını savunabilir.
Tek sorumlu AB değil
Sürdürülebilirliğe ulaşmanın, tüm bu paydaşlar arasında ortak eylem ve iş birliği gerektirdiğini kabul etmek önemlidir. Herkes için daha sürdürülebilir bir gelecek yaratmada her bir tarafın oynayacağı bir rol vardır. Ama Avrupa Birliği bu konuda kendini biraz daha sorumluluk altında hissediyor. Bir de yalnız kaldığına inanıyor. Elbette sürdürülebilirlik tek başına Avrupa Birliği'nin sorumluluğunda değil. Bu konuyu, Fibertex Genel Müdürü ve TIHCAD Tekstil İhracatçıları ve Çalışanları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Kemal Say ile konuştuk.
Küresel bir sorun
Sayın Say, kim daha sorumlu?
Bu, hükümetler, işletmeler, sivil toplum kuruluşları ve bireyler dahil olmak üzere tüm ülkelerin ve paydaşların ortak çabalarını gerektiren küresel bir sorundur.
AB, Avrupa Yeşil Anlaşması ve Sürdürülebilir Kalkınma gibi çeşitli politikalar ve girişimler yoluyla sürdürülebilirliği teşvik etmek için önemli adımlar atarken, bu karmaşık sorunu tek başına çözemez. Ancak öncü bir rol oynamaya devam edecek.
Sosyal adalet ve eşitlik
Pekiyi Avrupa Birliği neden kendini bu kadar sorumlu hissediyor?
AB, uzun süredir devam eden bir çevre yönetimi geleneğine sahip ve çevre konularını ele almak için birçok uluslararası çabanın ön saflarında yer almıştır. AB, iklim değişikliğini ele almanın, biyoçeşitliliği ve ekosistemleri koruyarak daha sürdürülebilir ve dayanıklı bir geleceğe geçişin acil ihtiyacını kabul ediyor. Elbette çevre ve iklim sorunsalı, tek başlarına sürdürülebilirlik kavramını açıklamaya yetmez ancak onun 3 ana unsurlarından biridir.
Aynı zamanda AB, güçlü bir sosyal sorumluluk duygusuna sahiptir ve savunmasız nüfusları korumanın ve sosyal adalet ve eşitliği sağlamanın önemini kabul etmektedir.
Bir kaygı söz konusu
Sizce AB’nin kaygısı nedir?
Sürdürülebilirlik, kaynakların sonraki nesillerce de kullanılabilir kılınması olarak özetlenebilir. Demek ki sosyal, çevresel ve ekonomik kaynakların devamlılığının kesintiye uğramasından duyulan bir kaygı söz konusudur. Özellikle biyoçeşitliliğin azalması ve iklim değişikliği gibi faktörler hissedilir seviyededir ve tüm diğer yapıları olumsuz etkilemektedir.
Elbette temelde yatan ekonomik kaygılar nedeniyle de bu tür çalışmaların hızlandığı söylenebilir. Zira mevcut sistemin daha ‘insaflı’ bir modelinin tesisiyle, sürdürülebilir yeşil işlerin yaratılması ve yeni sürdürülebilir endüstrilerin geliştirilmesi gibi ekonomik fayda ve fırsatların ortaya çıkacağı kabul edilmektedir.
Bu ve bunun gibi birçok konu hakkındaki yüksek farkındalık sebebi ile AB, sürdürülebilirlik konusunda öncü bir role sahiptir.
Tekrara düşmek gibi olsa da şunu belirtmek gerekiyor; sürdürülebilir gelecek için tüm ülkelerin birlikte çalışması ve toplumun, sürdürülebilir uygulamaları benimsemesi esastır.
Şeffaf ve adil olunmalı
Bu sorumluluklar neleri içerir?
Avrupa Yeşil Mutabakatı içeriği tam da bunu bize gösteriyor aslında. Çok kapsamlı ve geniş bir konu bu. Sosyal, ekonomik ve çevresel alt başlıkları içeriyor.
Ama matematiksel olarak ispatı ve izlenebilirliği olması, yakında çeşitli yaptırımlarla karşımıza çıkacak olması münasebetiyle Karbon Ayak İzinin hesaplanması ve azaltılması gibi konular şu anda fazlasıyla gündemimizde.
Ülkelerin ve kurumların, çevre değerlendirmelerini yapmaları, karbon nötr hale gelmeleri, finansal şeffaflık ve adaletli gelir dağılımında dikkatli davranmaları sürdürülebilirlik için olmazsa olmaz maddeler.
Dönüşümün kaçınılmaz olduğunu kabul ederek, itici gücün ne olduğuna bakmaksızın üzerimize düşeni yapmamız, konfor alanlarımızı terk etmemize neden olacak kararlar almamız gerekiyor.
Bu sorumluluk, tek bir ülkenin ya da gurubun değil, tüm insanlığındır.