SOFRALARIMIZIN LEZZET VE BEREKET SEMBOLÜ ZEYTİN
Semavi dinlerin hepsinde kutsal addedilen, M.Ö.4000 yılında Anadolu'da başlayan Zeytin Ağacı yetiştiriciliği, Ortadoğu ve Akdeniz çanağında hayat bulmuştur.
Zeytin, doyulmaz lezzeti ile kahvaltılarımızın baş tacı, doğanın mucizesi ve "Türkiye lezzetlerinin" en muhteşemidir. Özellikle, Ramazan'da iftar ve sahur sofralarının vazgeçilmezidir. Onlarca çeşidi ve boyutu ile renkleri ve işlenmiş tarzları ile meyve gibi yenen zeytinin, yağı da yemek ve salatalardaki kullanımının yanısıra, meyve suyu gibi kabul edilir ve içilebilir. Tüm dünyada tadımları (degüstasyonları) yapılır.
Lezzetseverlerin, lezzethan ve gurmelerin "olmaz sa olmaz" bir lezzet kaynağıdır.
Birçok hastalığı önlediği, literatürlere geçen zeytin, ölümsüz ağaçlarından elle, sırıkla ve özel makinalarla; Bölgesine ve mevsimine göre, yılın son 3 ayında toplanır, işlenir, yenilecek ve sıkılacak (taş baskı, sızma, naturel sızma, erken hasat) olarak ayrılırlar. Sıkım ve Salamura işlemleri yapılarak tüketiciye ulaştırılır.
Ancak: Zeytinyağı hassas bir konudur. El ile hasat edilen ve en kısa sürede sıkıma alınan zeytinlere, eğer eziyetli ve masraflı bir çaba gösterilirse, daha az olumsuz etkiye maruz kalacağından "en yüksek kalitedeki" yağ elde edilir, bunu yansıtacak şekilde şişelenir ve etiketlenirse, daha yüksek fiyatlarla değerlendirilir.
Ne mutlu ki, son 20 senede, refah seviyemizdeki yükselişe paralel; Bu konuda, bir bilinçlenme üreticilerimiz ve tüketicilerimiz de oluşmuştur.
Butik ürünlere yönelik değer yargıları ve damak seçimlerinde yeni kriterler doğmuştur.