ŞİDDET VE TOPLUMSAL CİNSİYET İLİŞKİSİ TARTIŞILDI
İstanbul Bilgi Üniversitesinde "Erkek Şiddeti: Toplumsal Bağlam, Duygu ve Politika" başlıklı panel, alanında uzman konuşmacıların katılımıyla gerçekleşti.
Üniversiteden yapılan açıklamaya göre, panelde, erkekliğin toplumsal bir yapı olarak nasıl şekillendiği ve bu yapının kadına yönelik şiddeti nasıl desteklediği çeşitli boyutlarıyla tartışıldı.
Paneldeki konuşmacılar, toplumsal cinsiyet temelli sorunların çok boyutlu yapısını ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin bu meselelerin çözümündeki önemini ele aldı.
Erkekliğin toplumsal yapı olarak şiddeti nasıl ürettiği ve yeniden ürettiğini ele alan uzmanlar, toplumsal cinsiyet eşitliğinin bu sorunların çözümündeki önemine dikkati çekti.
Panelde kadınlara yönelik şiddet, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin hem bir sonucu hem de bir aracı olarak bütüncül bir yaklaşımla tartışıldı.
Açıklamada paneldeki konuşmasına yer verilen siyaset bilimci ve yazar Prof. Dr. Alev Özkazanç erkeklik olgusunun toplumsal yapılar üzerinde geniş bir etkisi olduğunu vurgulayarak, bu durumun yalnızca kadınlara yönelik bir sorun olmadığını kaydetti.
Kadına yönelik şiddet, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin hem sonucu hem de bu eşitsizliği üreten bir araç olduğunu aktaran Özkazanç, "Erkek şiddetini bütünsel bir perspektifle ele almak ve ataerkil sistemin bu şiddeti nasıl yeniden ürettiğini görmek zorundayız." ifadesini kullandı.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Cinsel Tacizi ve Saldırıyı Önleme Birimi Koordinatörü Doç. Dr. Seda Kalem da cinsel taciz ve saldırıyı önleme (CTS) birimlerinin önemine dikkati çekerek, bu birimlerin yalnızca üniversitelerde değil, toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı bir yapının inşasında da kilit bir rol oynadığını aktardı.
Türkiye'de üniversitelerde 2007'den itibaren kurulmaya başlanan CTS birimlerinin sayısının bugün 30'u aştığını belirten Kalem, "Bu birimler, üniversitelerde cinsel şiddeti önlemek, başvuru ve destek mekanizmaları oluşturmak ve akademideki cinsiyetçi kültürün ortadan kaldırılmasına katkı sağlamak amacıyla çalışıyor." ifadesini kullandı.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet Çalışma Grubu'ndan Dr. Öğr. Üyesi İlknur Hacısoftaoğlu ise duyguların erkeklik kavramı üzerindeki rolüne dikkati çekti.
Erkeklerin duygularını bastırma eğiliminin ve toplumsal beklentilerin hem kendilerine hem de başkalarına yönelik şiddetle sonuçlanabileceği ifade eden Hacısoftaoğlu, "Toplumsal söylemde erkekler duygularını kontrol eden figürler olarak görülürken öfke, erkeklikle özdeşleşmiş ve kabul gören bir duygu olarak öne çıkıyor. Erkekler öfkelerini dışa vurduğunda bu durum erkeklik algılarına zarar vermiyor. Ancak duygularını bastırma ve kendilerine zarar verme eğilimleri, psikolojik sorunları derinleştiriyor. Örneğin, 2017 verilerine göre intihar edenlerin yüzde 75'i erkeklerden oluşuyor. Ayrıca, erkekler birbirlerine şiddet uygulayarak 'erkeklik' performanslarını test ederler." değerlendirmesini yaptı.