SON DAKİKA
SAĞLIK Pazartesi 28 Eylül 2020 02:19

SAĞLIKTA TÜRKİYE DÜNYA MARKASI

Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Sağlık Komisyonu Üyesi Dr. Servet Terziler, dünyada yaşanan krizi Türkiye'nin sağlıkta fırsata çevirdiğini belirterek, "Dünyaya 'Biz sağlıkta küresel markayız ve İstanbul dünyanın başkenti. Buyurun gelin, kapımız herkese açık' mesajı verdik" dedi

Sağlıkta Türkiye dünya markası

Türkiye sağlık sektöründe büyük yol kat etti. Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Sağlık Komisyonu Üyesi Dr. Servet Terziler, yaşanan krizi Türkiye’nin fırsata çevirdiğini belirterek,  “Dünyaya  dedik ki; ‘Biz sağlıkta dünya markasıyız ve İstanbul dünyanın başkenti. Buyurun gelin, kapımız herkese açık” mesajı verdik” dedi. Özellikle havaalanı hastaneleriyle bu imkanın alt yapısının sağlandığını dile getiren Terziler, Türkiye’de şehir hastanelerinin alt yapısının çok güzel olduğunu dile getirdi. Terziler şöyle devam etti: “Avrupa'da özel hastaneye gittiğiniz zaman Aynı imkanı göremiyorsunuz. Dünyada zaten kalite standart birimleri var; Amerika'nın kabul ettiği CSA belgeleri, Avrupa'nın kabul ettiği CE belgeleri… Dolayısıyla belge derken de sadece kağıt, kürek değil, yaptığınız hastanelerde, verdiğiniz hizmetlerde, A'dan Z'ye toplam kalite uygulama yeteneğini, reflekslerinin olması çok önemli. Bunu uygulayabilen doktor ve yardımcı sağlık personelinin senkronize çalışması çok önemli.” 

Dr. Servet Terziler’in mesajları şöyle:

Sağlıkta büyük atak yaptık

Sağlık turizmi son zamanda çok öne çıkıyor, Türkiye özellikle yaptığı hastanelerle hem yurt içinde kendi vatandaşlarına hem de yurt dışındaki yabancı vatandaşlara kapılarını açıyor. Nasıl gidiyor?

-Şu anda sizin de dediğiniz gibi en yoğun dönemlerimizi yaşıyoruz. Çünkü Türkiye gerçekten sağlıkta özellikle çok büyük hamle, çok büyük atak yaptı ve dünyada şu anda sağlıkta bir numarayız deme yolunda önemli adımlarla ilerliyor. İnşallah toplam kaliteyi yakalayıp, Türkiye ve başta İstanbul sağlığın baş şehri olmak üzere emin adımlarla yürüyoruz diyebilirim.

Pandemi sürecinde dünyadaki birçok ülke yetersiz kaldı. Bu açıdan bakıldığında özellikle bu pandemi sürecinde Türkiye'yi nasıl değerlendirirsiniz?

-Türkiye sağlık sektöründe özellikle çok iyi organize ve çok iyi entegre oldu. Doktoruyla, hastane altyapısıyla, hijyeniyle çok iyi olduğunu ispat etti. Türkiye dünyada bence Covid-19’da krizi çok iyi yönetti. Lehine sonuçlandırdı. Dünyada sağlık konusunda bir marka ülke olduğunu ispat etti. Bu markayı daha da güçlendireceğini söyleyebilirim. Türk sağlık tıbbı, alt yapı yatırımlarıyla marka ve kaliteli doktorları hizmete alma noktalarıyla da epey bir gelişim sarf etti. Son 10 yıla baktığımız zaman yurt dışında ülkemizde en başta başhekim olmak üzere, estetik cerrahi, göz, diş ve genel sağlık konularında birçok uzman katıldı ve bu alt yapının her ay yaklaşık on binlerce insana hizmet verirken, bir yılda yaklaşık bir milyon sağlık turistini de ülkemize getirdiğini söyleyebilirim. Özellikle Covid öncesi dönemlerde ülkemiz yıllık 2 milyar doların üzerinde sağlık turizm kapasitesine ulaşmıştı. Bu perspektifte Covid dönemini değerlendirdiğimiz zaman, aslında benim beklediğim bir süreç yaşattı çünkü; ben 15 hastane grubu sahibi ve aktif çalışan bir hekim olarak bu Covid dönemini rahat, güçlü ve güvenli geçeceğini hissediyor ve diliyordum. Neden çünkü; doktor olarak biz ihtisas yaparken bile bir günde iki yüz, üç yüz hastaya aynı kalitede hizmet verme reflekslerimiz gelişti, gözümüzü kırpmadan 48 saat nöbet ve nöbet ertesi çalışma. Bu 5-6 yıl süren ihtisas dönemlerimizde, şuur altımıza ve reflekslerimize yoğun çalışıp, enerjimizi doğru yönetmek işleniyor. Tabii sırf doktor olarak değil, yardımcı sağlık personeli hemşiremiz, hastabakıcılarımız, teknisyenlerimiz de takım halinde bu yoğun tempoları göğüslemeyi öğrendi. Covid döneminde de işte böyle özverili bir ekip lazımdı. Çok şükür de gözünü kırpmadan hastalara bakan personellerimiz, sanki bir Kurtuluş Savaşı'nda askerlerimiz gibi çok yoğun mücadele ettiler, etmeye devam ediyorlar.

Hem üniversite hastanelerimizin hem özel hastanelerimizin yoğun bakım alt yapılarının ve yoğun bakımda hizmet kapasitelerinin çok iyi olduğunu gördük. Birçok üniversitede bu tedavileri planlayan hocalarla konuştuğum zaman, Çin'den gelen bilgilerin yetersiz ve sağlıksız olduğunu, tedavi dönemlerinde bizlerin hastaların süreçlerini doğru yönetmede, tedavi protokollerini çok hızlı uyguladığımızı, değişkenlikler yaptığımızı ve tedavi protokollerine doğru modüller ekleyebildiğimizi müşahede ettim. Sonuçta olaya bakıldığı zaman bir İtalya olmadık, bir İspanya olmadık, bir Fransa, İngiltere ve Amerika olmadık. Çünkü tüm insanımıza iyi ve kaliteli hizmet veriyoruz. Ben sağlık turizmini yaklaşık 15 yıldır yapıyorum firmam ile birlikte. Fransa'da benim temsilcim astım hastası, 30 yaşındaki bir hanımefendinin bir anekdotunu sizlerle paylaşacağım; kızcağız Covid olmuş, hastaneyi arıyor: "Ben nefes alamıyorum, 30 yaşındayım ne yapabilirim?" diye yanıt almak istiyor. Hastanenin yanıtı nedir biliyor musunuz?: “Lütfen gelmeyin, evinizde ne yapacaksanız yapın. Yapacak hiçbir şeyimiz yok." Bu mudur insanlık, bu mudur sağlıkçılık?

Avrupa’da vicdan zayıp

Bu da Türkiye'deki sağlık sektörü ile yurt dışındaki sağlık sektörünün kıyaslamasını gösterebilecek bir kriter oldu aslında değil mi?

-Net bir şekilde. Çünkü bizim hem alt yapının güçlü olması hem de vicdani ve insani yönümüzün çok güçlü olması bence burada başarı kriterlerinden. Bence dünyadaki milletlere baktığımız zaman vicdan ve merhametin en gelişmiş olduğu topluluk, bunu milliyetçilik olarak düşünmüyorum, realistik bir gözlem olarak gözlemliyorum.Türklerde bu en gelişmiş kavram. Avrupa, Amerika, Rusya ve Afrika'ya gidiyorum, vicdan merhamet arıyorum biraz zayıf görüyorum. Ama sağlık hizmeti demek özveri demektir, karşılık beklemeden insanlara hizmet vermek demektir.

Ben 15 yıldır Avrupa’dan gelen hastaya hizmet veriyorum ve gelen insanların söylediklerini hayretle dinliyorum: “Siz nasıl insanlarsınız, biz Avrupa'da bu kadar sağlık hizmeti, güler yüzlü doktorlar bu kadar güzel ve vatandaşa ulaşan doktor görmedik, tek bir kırmızı halı sermediğiniz kalıyor, yani çok mutluyuz.” diyorlar.

servet-i

Şu anda Türkiye'deki sağlık turizminin yılda bir milyon insan üzerine çıkmasının altında bence eli öpülecek sağlık hizmetkarları var diyebilirim ve Covid döneminde tabii ki Türkiye'deki insanlara bu hizmet verildi. Bundan sonra ne olacak diye bakıldığı zaman, Sayın Cumhurbaşkanı gerçekten çok doğru hamleler yapıyor, özellikle bu şehir hastanelerinin ve özel sektörün paralel bir şekilde yürümesiyle birlikte bundan sonra dünyanın sağlık üssü olacağız.  Amerika çok uzak ve çok pahalı, Avrupa'da sağlık hizmetinin olmadığını gördük, Afrika, Asya ve Rusya'ya çıktığımız zaman onlarda da sağlık hizmeti yok diyebiliriz. Dünyanın kalbi olan Türkiye'ye geldiğimiz zaman sağlık on numara. Çok kaliteli, alt yapı donanımlı, doktorlar marka, ulaşım kolay, kıta haritasına bakın neredeyse iki üç milyar insanın bize yoğun bir şekilde gelebileceği bir lokasyondayız. Yeni yapılan havalimanımızla da ulaşım çok daha dünya çapında oldu. 2020'li yıllar her konuda Türkiye'nin ve Türk markalarının yılı olacak. Yükselişler inşallah devam edecek, hep birlikte kararlı bir şekilde çalışarak önümüzdeki yılların Türk sağlığının, Türk markalarının dünyada konuşulduğu yıllar olmasını sağlayacağız.

Başvurular daha da artacak

Türkiye'deki sağlık turizminde dünyadan en çok hangi alana ilgi var?

-Şu anda net bir şekilde en çok ilginin dünyadan saç ekimine olduğunu söyleyebilirim. Yüzde 90 oran ile erkekler tabi ki saç ekiminde talep ediyor diyebiliriz.

En çok nerelerden geliyorlar?

-Sağlık turizminin başlandığı 2010’lu yılların başında daha çok Körfez Ülkeleri’nden, Dubai, Sudan, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan gibi Arap dünyasından geliyordu. Son beş yıla bakıldığı zaman kıta Avrupası’ndaki Almanya, Hollanda, Belçika, İngiltere vatandaşları yoğun bir şekilde İsveç, Norveç, Danimarka yine ülkemizi bu konuda yoğun bir şekilde tercih eder oldu. İspanya, İtalya'yı da sayabiliriz. Saç ekimi ve estetik cerrahi açısından değerlendirdiğimizde şu anda Avrupalının Türkiye'ye gelişi yüzde 70, Arap dünyasının da yüzde 30 oranında.

Saç ekiminden sonra ikinci olarak ne var?

-Şu anda ikinci olarak daha çok estetik cerrahi, üçüncü sırada göz ve dördüncü sırada diş hizmetlerini, beşinci sıraya geldiğimiz zaman da genel sağlık hizmetlerini görüyorum. Özellikle Covid döneminden sonra başvuru noktalarının artacağına eminim. Genel sağlık, kanser tedavisi, organ nakilleri, kemik iliği transplantasyonu gibi yoğun emek, tecrübe ve bilgi birikimi isteyen, bilim isteyen noktalarda Avrupa'nın güvenini kazanma noktasında biraz yavaş gittik. Ama bu salgınla ne kadar bilimsel, ne kadar akıl dolu, ne kadar alt yapısı dolu bir şekilde mücadele ettiğimizi tüm dünyaya gösterdik. Böylelikle yabancılarda bireysel sağlığımda problem olduğu zaman; ben Türkiye'nin kapısını çalıp, Türk doktorlarına kendimi emanet edebilirim diye bir algı oturdu. İnşallah tüm süreci başarılı olarak atlatıp, 2021'e sağlık içinde devam ederek, sonrasında da sağlık turizmini aktife alarak dünyada adından söz ettirir ülke noktasında olacağımıza inanıyorum.

Pandemi fırsat oldu 

Çok ilginç bir şey var aslında bu pandeminin bir fırsat yarattığını düşünebilir miyiz?

-O kadar doğru ve güzel özetlediniz ki, krizi lehimize çevirdik, kriz fırsata döndü ve dünya ya dedik ki; “Biz sağlıkta dünya markasıyız ve İstanbul dünyanın başşehri. Buyurun gelin, kapımız herkese açık.” Özellikle havaalanı hastaneleriyle dünyanın her insanına bu imkanın alt yapısı sağlandı. Birçok şehir hastanelerinde alt yapılar çok güzel, Avrupa'ya gittiğiniz zaman özel hastaneye girdiğiniz zaman aynı imkanları göremiyorsunuz.

Türkiye sağlık turizminde böyle bir fırsat yakalamış, bundan sonra Türkiye'nin yapması gereken adımlar ne olabilir sizce? Bir hekim olarak bu konuda ne düşünüyorsunuz?

-Dünyada zaten kalite standart birimleri var; Amerika'nın kabul ettiği CSA belgeleri, Avrupa'nın kabul ettiği CE belgeleri… Dolayısıyla belge derken de sadece kağıt, kürek değil, yaptığınız hastanelerde, verdiğiniz hizmetlerde, A'dan Z'ye toplam kalite uygulama yeteneğini, reflekslerinin olması çok önemli. Bunu uygulayabilen doktor ve yardımcı sağlık personelinin senkronize çalışması çok önemli.

Şu anda Covid bir fırsat dünya insanı gelir, sizin kalitenizi tecrübe eder, ya burada kar topu gibi büyümeye devam edersiniz ya da Covid'te bir rüzgar yakalamışlar ama çok da söylendiği gibi değil der geri dönerler. Burada yapılması gereken alt yapı çalışmalarının güçlendirilmesi, tedavi protokollerinin dünya standartlarında oluşması ve her zaman da AR-GE çalışmalarının çok hızlı devam etmesi… Bunlar şu anda yapılıyor, özellikle özel sektörün üniversitelerle senkronize bir şekilde çalışıp dünya çapında hizmet verme aşkı var ve bunun sürekli ve düzenli bir şekilde devam etmesi gerekli diye düşünüyorum.

Sağlık turizminde pazarlama şart 

Özellikle devletten beklentileriniz var mı? Söylediğiniz ya da yeni söylemek istediğiniz şeyler var mı?

-Devletimize teşekkürden başka bir şey söyleyemeyiz. Türk sağlığının çok güzel reklamını yaptılar, başta Cumhurbaşkanımıza ve Sağlık Bakanımıza teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Artık kenetlenip, omuz omuza verip içeride birbirimizi rakip olarak görmeden, koca bir ailenin münferitleri gibi, bir yapbozun parçaları gibi görüp, birbirimize destek olmalı, dayanışma içerisinde çalışmalıyız. Gerçekten dünya ve Türkiye zor bir dönemden geçiyor, bu zor dönemden yardımlaşma ve dayanışma ruhumuzu coşturarak, zevkle, keyifle, krizleri fırsata çevirerek çıkacağımıza eminim.

Sektörün stratejik planlamasında neler yapılmalı?

-Sağlığın stratejik planlamasında özellikle dünyada çok iyi bir şekilde nasıl deniz turizmi için pazarlama faaliyetleri yapılıyorsa sağlık turizminde de pazarlama faaliyetleri yapılmalı. Sağlık Bakanlığı ve Turizm Bakanlığı birlikte organize olarak bütün dünyaya tanıtım atağına geçilmesi çok iyi olacaktır diye düşünüyorum. Çünkü şu anda hem devlet hem de özel sektör yüz binlerce yataklı kurumlar haline geldiler ve birbirleriyle rekabet edebilir hale geldiler. Bu nedenle Türkiye’nin dünyanın sağlığına hizmet edebilecek altyapısının olduğunun tekrar tekrar hatırlatmak, anlatmak ve pazarlamak gereklidir diye düşünüyorum.