SON DAKİKA
Turizm Pazar 04 Aralık 2022 02:54

PORTO RİKO SAHİLLERİ

Bu hafta sizi içinizi ısıtacak güzel bir Orta Amerika ada ülkesine götürmek istiyorum. Gelin birlikte Karayip Deniz'inin kuzey doğusunda bulunan harika sahilleri ile meşhur sımsıcak Porto Riko' ya gidelim.

Porto Riko sahilleri

Deniz DİKMEN

Yoğun bir iş temposunun ardından Amerika’ya Florida’ya uçuyoruz ve oradan Miami’ye yaklaşık 1600kilometre uzaklıktaki Porto Riko Adası’na varıyoruz. Burası Büyük Antiller ’in en doğusunda yer alan en küçük ada. Yüzölçümü dokuz bin kilometrekare olan ve yaklaşık üç buçuk milyon nüfusa sahip, iç işlerinde özerk fakat dış işlerinde Amerika Birleşik Devletleri’ne bağlı bir ülke burası. Porto Riko çok keyifli upuzun beş yüz kilometre sahile ve müthiş bir yağmur ormanına sahip özel bir ada.  Ne yazık ki adanın koloniyal dönemin öncesine ait çok fazla bilgi bulunmuyor. Amerika kıtasındaki diğer bölgelerde bulunan Aztek, Inka, Maya veya benzer uygarlıklara ait herhangi buluntulara burada hiç rastlanmamış. Ancak 7’inci ile 11’inci yüzyılda buraya yerleşen Tanoi halkı var. Tanoi halkın dilinde Porto Riko’nun ismi ‘Boriken’ idi ve “Yiğit ve asil efendinin ülkesi” anlamını taşıyordu. Yerel Tanoi halkı küçük köylerde ve hasır evlerde yaşıyordu ve adanın zengin meyve çeşitleri ile avcılık ve balıkçılıkla hayatını sürdürüyordu . Halkın liderliğini Aguyebana adındaki güçlü bir kasike yapıyordu. Kasike kelimesi bu ara genel olarak Bahamalar, Büyük Antiller ve Küçük Antiller'de bulunan yerlilerin başındaki kişiyi belirten bir unvan. Christoph Colomb 1493 yılında Porto Riko’yu keşfettiğinde yerel Tanoi halkının adada yaklaşık 30 bin ile 60 bin arasında bir nüfusu olduğu tahmin ediliyor. İspanyol koloniyal döneminde ise Porto Riko Avrupa ile Kuzey ve Güney Amerika kıtaları arasındaki ticaret yollarının önemli bir kilit noktasında bulunuyordu ve mühim bir limandı. Köle ticareti ve altın ile gümüş ticareti içinde muhakkak önemli bir stratejik lokasyondu burası.

gezi-3

400 yıl boyunca İspanyol yönetimi altında kalan Porto Riko halkı koloniyalizmin zorlu bir dönemini yaşıyordu. Yerel Tanoi halkı zulme uğruyor, köleleştiriliyordu. İspanyollar Afrika’dan da siyahiler getirip köle olarak kullanıyordu. Yerel Tanoi halkı ise genel şartlara dayanamayarak ve Avrupa’dan getirilen hastalıklar nedeniyle de zaman içinde yok oluyor, tükeniyordu. Adanın stratejik konumunu korumak için ise İspanyollar adayı güçlü kaleler ve şehir duvarları ile donatıp burayı 17’inci ve 18’inci yüzyılın en önemli bölgesel askeri üssü haline getirmişlerdi. Castillo San Felipo del Morro ve Castillo de San Cristobal bu nedenle bölgenin en güçlü ve tarihi Kalelileri ve 1983 yılında eski kent ile birlikte özel anlamları ve yapıları nedeniyle UNESCO Dünya Mirası kabul edildiler. İspanyol hükümdarı adayı bu şekilde hem burayı işgal etmeye çalışan başka uluslara karşı hem de içerdeki ayaklanmalara karşın korumaya çalışmış. 1898 yılında ise İspanyol dönemi sona erdiğinde Porto Riko Paris Anlaşması vasıtası ile Amerika Birleşik Devletleri’ne bağlanıyor. Bizler ise Porto Riko gezimize harika güneşli bir havada Viejo San Juan yani adanın minik başkenti Old San Juan’dan başlıyoruz. Bu kent Amerika kıtasının en eski ikinci kenti. Old San Juan sadece 400.000 nüfusa sahip küçük ama çok bakımlı ve 16’ıncı ve 17’inci yüzyıldan kalma koloniyal dönemin mimari çizgilerini taşıyan pembe, mavi, sarı, kırmızı gibi rengarenk iki katlı evlere sahip pitoresk bir kent. Sokaklarda latin müziği çalıyor, sakin ve neşeli bir ortam var. Yürüyüşümüzde minik dükkanlar, kafeler, barlar, butikler, oteller karşımıza çıkıyor. Özellikle Amerikan turistleri sokaklarda görüyoruz. Birçoğu ya buraya Fort Lauderdale’den kruvazyer gemilerle ya da yakınlığı ve ucuzluğu nedeniyle uçakla geliyor. Günümüzde ise Porto Riko ekonomik olarak fakir bir ülke fakat doğal zenginlikleri çok fazla. Sonsuz sahilleri ve yüzde yetmiş beş koruyabildikleri geniş yağmur ormanları adaya muhteşem bir coğrafya ve bitki örtüsü sağlıyor. Bir yandan büyük dalgaların oluştuğu ve sörfçülerin cenneti sayılabilecek Rincon’daki Domes Beach ve Maria Beach var. Burada büyük sörf şampiyonlukları da ve balina izleme turları yapılıyor.

gezi-1

Diğer yandan El Yunque National Park gibi Porto Riko yağmur ormanlarını, Sierra del Luquillo Dağları’nı ve La Coca Falls ve La Mina Falls gibi görsel olarak çok güzel şelaleleri içinde barındıran ulusal parklar var. Burada özellikle yağmur ormanında ve dağlarda yürüyüş yapmayı seviyorsanız tercih edebilirsiniz. Adanın bir başka çok önemli bölgesi ise Vieques’deki Puerto Mosquito Bioluminescent sahilleri. Burada özellikle gece bir plankton tipi sayesinde su içinde plankton ateş böcekleri gibi fakat mavi renkte pırıl pırıl parlıyor. Deniz adeta yıldızlar diyarına dönüşüyor. Sizlerde gece bu sahil boylarından denize girerseniz veya kürek çekerseniz yani denizi hareketlendirirseniz bu pırıltıları harekete geçirmiş oluyorsunuz ve inanılmaz bir doğal görsel şölene tanık oluyorsunuz. Ola ki Porto Riko’ya gelirseniz bu doğa harikasını mutlaka izlemenizi tavsiye ederim. Dalmayı ve yüzmeyi seviyorsanız Culebra Adası’na gitmenizi tavsiye ederim. Büyük resortları ve sahili seviyorsanız Isla Verde yani Yeşil Ada ‘ya gitmeniz sizi mutlu eder. Lago dos Bocas ise Porto Riko’nun içme suyunun bulunduğu göller bölgesi. Burası da yeşil doğası ve göllerin güzelliği ile çok kıymetli bir lokasyon. Mağaralara meraklıysanız Camuy River and Cave Park’a gidebilirsiniz. Tres Palmas Marine Reserve Park’ta denizaltındaki doğal harikaları izleyebilirsiniz.  Eğer biraz macerayı da seviyorsanız Tore Verde Adventure Park’ta da eğlenebilirsiniz. Burada yağmur ormanların içinde hem yürüyüş hem de zipline yapabilirsiniz. Eğer doğayı ve özellikle denizi seviyorsanız bunun gibi Porto Riko’da birçok seçenek var.

gezi-2

Konaklama konusunda da bir yandan oteller ve resortlar bulunurken, diğer yandan yağmur ormanında çok güzel lüks çadır ve AirbnB imkanları var. Biz ise eski şehirde yürümeye devam ediyoruz ve meydanın tam ortasında bir Cristoph Colomb heykelin önünden geçiyoruz. Heykelin yanında Porto Rikolu bir hanım rengarenk yerel bir kıyafet giymiş, omuzunda şahane bir papağan, turistlere resim çektirerek biraz harçlık kazanmaya çalışıyor. Yakındaki bir kafeden yerel bir müziğin sesi geliyor. Gençler kahkahalar atıp eğleniyorlar. Güzel yerel kahve satan dükkanlar ve yerel lezzetler sunan restoranlar var. Bir yandan ben Christoph Colomb heykelin önünden geçerken bazı sorular aklıma takılıyor. Colomb ve İspanyol güçleri 15inci yüzyılda buraya ve diğer Orta ve Güney Amerika’daki bölgelere ayak basmış olmasaydı ve buralar koloniyal dönemini yaşamayıp orijinal halk ve kültürleri korunmuş ve burada yaşamaya devam etmiş olsaydı bu bölgeler, bu adalar ve dünya bugün nasıl olurdu? Daha barışçıl, daha renkli ve daha güzel bir dünya olmaz mıydı… Porto Riko ismine yakışır bir şekilde her anlamda daha zengin olmaz mıydı? Bu düşüncelerle eski kalenin duvarlarından akşam vakti güneş batımında aşağıya limana doğru iniyoruz. Gözümüz o güzel Karayip Denizi’nde.

Porto Riko’nun ulusal içkisi sayılan Pinacolada’sını içmeye ve harika yerel lezzetlerinden tatmaya gidiyoruz. Eğer Orta Amerika’nın bu sularına gelirseniz sizin de buraları keşfetmeye çıkmanızı öneririm zira buralar henüz nispeten bakir yerler. Sadece mevsimine dikkat etmelisiniz çünkü burada iklim genelde biraz sıcak ve nemli yani tropikal bir iklim var ama bazı aylar örneğin Ağustos ve Eylül gibi kasırgaların bol olduğu mevsimler. O mevsimleri çok tercih etmemek lazım. Umarım bu haftalık yazımdan keyif almışsınızdır. Gelecek hafta başka bir rotada gene buluşmak dileğiyle.


ABONE OL

EN ÇOK OKUNANLAR

ajet 160x600