SON DAKİKA
Turizm Pazar 06 Temmuz 2025 02:33

POMPEİ'NİN PARFÜM BAHÇESİ

Siz de benim gibi mi hissediyorsunuz bilmiyorum ama, günümüzde yaşanan savaşlar, ekonomik buhranlar ve jeopolitik çekişmelerden dolayı benim eskiye olan özlemim her zamankinden daha fazla. Barış, huzur, refah ve mutluluk kavramlarının ne kadar kıymetli olduğu her zamankinden daha çok ön plana çıkıyor

Pompei'nin parfüm bahçesi

Deniz DİKMEN

Bu hafta gelin o halde İtalya’nın güneyinde Kampanya Bölgesi’nde geçmişe, Napoli kentine çok yakın antik Pompei kentine birlikte gidelim. Roma’dan aracımızla güneye doğru iniyoruz. Amacımız aslında Amalfi kıyılarını keşfetmek ancak Sorrento’ya varmadan önce Pompei kentine mutlaka uğramak istiyoruz. Çok seneler önce de bu antik kente gelmiştim ve çok beğenmiştim. Burası bir kere değil tekrar tekrar gelebileceğiniz çok özel bir destinasyon.

Pompei’deki ilk yerleşim bizi Bronz Çağı’na kadar götürüyor. Sarno Nehri’nin kıyısında ve dik kayaların kenarında ilk yerleşimler yerini bulmuştu. Bölge özellikle zeytin ve üzümün yetişmesi için muhteşem bir iklim ve volkanik toprağa sahipti. Buraya ilk yerleşen insanlar aslında sırtlarını dayadıkları kayalığın uzun süredir sessizliğini koruyan Vezüv Dağı’nın etekleri olduğunu fark etmemişlerdi bile. 

Roma Mitolojisi’nde ise, bölge Herkül’ün alevlerin arasında devlerle savaştığını mekan olarak işleniyordu ve aslında Vezüv Dağı’na yönelik ip uçları vermeye başlıyordu. Pompei’nin tam yanı başında bulunan Herculaneum ise ismini de tam bu efsaneden almıştı. Pompei Roma’dan güneye Akdeniz’e inen ticaret yolunun üzerinde bulunuyordu. Yaklaşık 20 bin kişilik bir nüfusa sahipti. Yanı başındaki Herculaneum ise 5000 nüfusu olan daha küçük bir kentti. Romalı zenginler özellikle yaz aylarında deniz kıyısındaki bu kentte keyif yapmaya gelirlerdi.

Bir çoğumuzun bildiği gibi Pompei kenti Vezüv Yanardağı’nın tam eteklerinde bulunuyordu.   MS 24 Ağustos 79 yılında ansızın Vezüv Yanardağı’nın patlamasıyla birlikte çevreye kül ve süngertaşı saçıldı. Halk ansızın bu patlamaya yakalanmıştı ve can havliyle kenti terk etmeye başlamıştı ancak, yaklaşık 2000 kişi kenti terk etmeyerek bu felaketin bir an evvel bitmesini umuyordu.

pompei-2

Yeryüzünden kayboldu

İki gün süren patlamayla birlikte hem Pompei hem Herculaneum volkanik küllerin altına gömüldü ve kentte kalan 2000 kişi ile birlikte yeryüzünden kayboldu. Bu iki antik kent 1700 yıl boyunca küllerin altında uykuya daldı ve 1748 yılında bir tesadüf eseri fark edildi. Kazılar başladı ve gün yüzüne muazzam, küllerin altında muhteşem bir şekilde korunmuş olağanüstü iki antik kent ortaya çıktı.

Zaman ilerledikçe ortaya Roma dönemine ait müthiş villalar, sokaklar, dükkanlar, freskler, bahçeler, kemerler, sütunlar, mozaikler, gündelik nesneler ve çeşmeler gün yüzüne çıkmaya başladı. 1863 yılında arkeolog Giuseppe Fiorelle küllerin altında çürümüş insan cesetlerin bıraktığı boşlukları keşfetti. Bu boşluklara alçı enjekte ederek bu volkanik patlamanın kurbanların alçı kalıplarını oluşturmaya başladı.

Bizde aracımızı Pompeii Arkeolojik Parkın önüne park ediyoruz. Onca yılın ardından tekrar burada olmak ne büyük bir heyecan ve keyif. Belki yirmi yıl önce de buraya gelmiştim ve Pompei’den çok etkilenmiştim. Antik kente giriş yapıyoruz ve sırasıyla kentin antik sokaklarını gezmeye başlıyoruz.

Karşımıza Forum bölgesi çıkıyor.  Forum Latince bir kelime ve “alan” anlamına geliyor. Roma İmparatorluğu’na bağlı antik kentlerdeki forum kentin kalbi konumundaydı ve halkın ticari, siyasi ve dini sebeplerle toplandığı bir alandı. Forum içinde kentin başlıca tapınakları olan Venüs, Appollon ve Jüpiter tapınakları bulunuyordu. Kentin hamamları da bu meydanda konumlanıyordu. Pompei’nin diğer önemli mimari yapıları ise kentin bahçeli, zengin Roma villalarıydı. Faun Evi bunların içinde en görkemli ve en büyük olanıydı. MÖ 180 yılında inşa edilmiş olan ve 3000 metrekare kapladığı alan ile bu ‘ev’ kentin bir bloğunu tamamen içine alıyordu. Faun Evi ismini evin girişinde bir havuzun içinde bulunan bronz bir faun (Roma Mitolojisinde yarı insan yarı keçi olan bir figür) heykelinden alıyordu.

Günümüzde Napoli Arkeoloji Müzesi’nde bulunan ünlü İskender Mozaiği de orijinal olarak bu evde bulunuyordu. Bu önemli villalardan bir diğeri ise, Pompei’nin Vettii Evidir. Bu villa rengarenk, muhteşem duvar freskleriyle ve görkemli bahçesi ile dönemin zengin Romalı tüccarların ve Pompei’nin bir simgesi haline gelmiştir.

pompei-3

Villa of the Mysteries

Tek tek sokakları geziyoruz. Her bir evin duvarının veya köşe başının arkasında başka bir sürpriz bizi bekliyor. Villa of the Mysteries (Gizemli Villa) da aynı şekilde Pompei’yi çok güzel anlatan başka bir yapıt. Her yer o kadar canlı görünüyor ki, sanki kent daha yeni terk edilmiş gibi. Karşımıza çıkan sokaklar kentin mimarisinin ne kadar düzenli ve organize olduğunu gösteriyor. Her ev orada yaşayan ailenin statüsünü sembolize ediyor. Freskler, mozaik süslemeleri ne kadar renkli, büyük ve detaylı olursa ailelerin statüleri toplumda o kadar yüksek. Bu antik evler sadece birer barınak değil ailenin ve toplumun sosyal merkezleriydi ve hepsi özgün birer kimliğe sahipti.

Pompei’de yapılan kazı çalışmalarında keşfedilen mutfaklar, fırınlar, araç gereçler, tezgahlar, dükkanlar ve hatta yemek atıkları zamanında bu kentteki yemek ritüellerine, Roma mutfağına ve dolaylı olarak sosyal yaşantılarına işaret etmektedir.

Örneğin, ekmek Pompei’de bir temel gıda maddesiydi ve kentte yaklaşık 20 tane fırın bulunuyordu. Bu fırınlara bağlı eşekler ve köleler tarafından çalıştırılan ve unun öğütüldüğü taş değirmenler bulunuyordu. Bir fırında patlama öncesinde yapılmış 81 adet ekmek bulunmuştu. Ekmekler daire biçimindeydi ve üstlerinde fırının veya fırıncının ismi yazıyordu.

Keşfedilen yemek atıklarından Pompei halkının özellikle üzüm, incir, elma, armut gibi meyvelerden, kuruyemiş, yumurta, et ve deniz ürünleriyle beslendiği tespit ediliyordu. Pompei Mutfağı’nda zeytinyağı ve bilumum balık sosları da kullanılıyordu.

Pompei lojistik olarak Roma İmparatorluğu’nun karayollarının ve deniz yollarının kesiştiği bir noktadaydı. Dolayısı hem askeri hem de ticari olarak büyük bir öneme sahipti. Ticari olarak kent bir nevi “Hub” görevi görüyordu. Dükkanlar, tavernalar, pazarlar, genelevler burada her şey vardı ve yoldan geçene hizmet edebilecek boyuttaydı.

pompei-5

Kazılar devam ediyor

Pompei’de bulunan Amfi Tiyatro, Roma dönemine ait en eski antik tiyatrolardan biriydi ve Roma’nın eğlence kültürünün zenginliklerine ve sosyal yaşantılarında kültürün ne denli rol oynadığına işaret ediyordu.

Antik kent o kadar büyük ki, yarım gün boyunca sokak sokak her yeri gezip keşfetmeye çalışıyoruz, detayları kaçırmamaya gayret ediyoruz. Hava oldukça sıcak, arka fonda Vezüv Yanardağı bizi izliyor. Masmavi bir gökyüzünün altında bu muhteşem kenti geziyoruz. O gündür bu gündür Pompei’de kazılar devam ediyor ve yeni keşifler yapılıyor. Günümüzde kentin sadece 15% lik kısmı açığa çıkarılmış durumda.

Duydum ki son günlerde Pompei Arkeolojik Park’ta kentin özel bir bahçesi gündeme oturmuş. Buranın adı, Pompei’nin Herkül Bahçesi veya namı- diğer Parfüm Bahçesi. Pompei’nin kalbinde bulunan bu antik bahçe uzun yılların çabası sonucunda rekonstrükte edilip ziyarete açılmış. Pompei’de yapımı MÖ 8’inci yüzyıla dayanan “Casa del Giardino di Ercole” ismindeki bu bahçe sizi neredeyse 3000 yıl öncesine ait çiçeklere ve kokularına götürüyor. Bahçe yüzlerce eski gül, menekşe, ruscus bitkileri, kiraz ağaçları, asma ve ayva ağaçları dikilerek eski günlerine kavuşturulmuş.

Elbette bu çalışma o kadar kolay olmadı zira arkeoloji bölümlerine bağlı değişik disiplinler, botanik ve tarım eksperleri birlikte çalışarak bu projeyi gerçekleştirdi. 1950 yıllarında Pompei’deki kazılar esnasında keşfedilen polen ve bitki kalıntıları ve toprakta bulunan izlere dayanarak ve Roma İmparatorluğu’nun botanik kültürü inceleniyor. Böylece, Pompei kenti bu eşsiz eski değerine binlerce yıl sonra tekrar kavuştu.

Kazılar esnasında burada cam şişeler, tohumlar ve aromatik bitki kalıntılarına da rastlandığından, bu bahçeye bağlı olarak bir parfüm üretimin ve ticaretinin de yapıldığı tahmin ediliyor. Bu bilgi aynı zamanda kentteki insanların güzellik ve bakım alışkanlıklarına da işaret etmektedir. Bu tarz bahçeler aynı zamanda toplumun bir çeşit rekreasyon ve rahatlama merkezi olduğunu da anlatır.

pompei-1

Şahane parfüm bahçesi

Pompei’de bu yeniden canlandırılan şahane parfüm bahçesi ise, geçmişe açılan bir pencereden öte çok daha fazlasını sembolize etmektedir. Bahçe insanoğlu ile antik doğayı tekrar buluşturmuştur ve antik hikayesini anlatmaktadır. Benim için ise bu antik parfüm bahçesi ise insanın yaptığı tercihleri anlatan bir sembol. 

İnsanoğlu tercihine göre savaşlara, sıkıntılara, yok oluşlara da sebep olabilir. Ama, diğer yandan eğer istenirse 3000 yıl sizi zaman tünelinden geriye götürüp antik dönemin çiçekleri ve kokuları ile buluşturup, mutlu olmanızı ve yeni güzel düşler kurmanızı sağlayabilir. Her şey insanın tercihlerine bağlı ve her şey mümkün.

 Pompei 1997 yılında Unesco Dünya Mirası listesinde yerini aldı. Umarım gün gelir yolunuz Güney İtalya’ya düşerse bu eşsiz antik kentin güzelliklerini keşfeder ve bu muazzam yeniden canlandırılmış antik bahçenin çiçekleri arasında gezer ve o güzelim kokularına doyamazsınız.

pompei-4

ABONE OL