PHİLAE ADASI
Size eski Mısır'ı, Mısır Firavunların saraylardaki yaşantısını, Mısır Mitolojisinin derinliklerini ve bugüne yansımalarını, Mısır politikaların bölgemize olan etkilerini, Mısırdaki o eski çağlardaki engin bilimi, astronomiyi, mimariyi ve kültürü en iyi şekilde anlatacak çok iyi bir rehberle gitmek kesinlikle şarttır

Deniz DİKMEN
Bu hafta hep birlikte her daim çok sevdiğim Mısır’a gidelim mi? Tarihi hele antik Mısır tarihini, arkeolojiyi sevenler için Mısır bir cennet gibidir. Ama, sevmeyenler için de söylenen bir söz var, “Mısır sadece bir taş yığınından ibaret”tir. Buna ben sadece gülebiliyorum çünkü Mısır gerçekten kültür ve antik tarih açısından o kadar zengin, enteresan ve doyurucu bir yer ki, herkesin mutlaka gidip görmesini isterim. Size eski Mısır’ı, Mısır Firavunların saraylardaki yaşantısını, Mısır Mitolojisinin derinliklerini ve bugüne yansımalarını, Mısır politikaların bölgemize olan etkilerini, Mısırdaki o eski çağlardaki engin bilimi, astronomiyi, mimariyi ve kültürü en iyi şekilde anlatacak çok iyi bir rehberle gitmek kesinlikle şarttır. Rehber bu konuda ne kadar bilgin olursa geziniz o kadar keyifli olur.
Bu hafta sizi Mısır’da belki de adını hiç duymadığınız Philae Adası’na götürmek istiyorum. Kanımca özellikle çocuklarınız varsa ve onlara genel kültür aşılamak, antik tarih ve arkeoloji bilimlerini sevdirmek istiyorsanız muhakkak çocuklarınızı da bu farklı ülkeye götürmenizi öneririm. Mısır’ı çok seveceklerdir.
İlk akla gelen Nil Nehri
Mısır deyince ilk akla gelenlerden bir tanesi dünyanın en uzun nehri olan Nil Nehri’dir. 6600 kilometre boyunca Afrika’nın içinde kıvrılarak yolunu yoğun ormanların, dev ovaların, uçsuz bucaksız çöllerden içinden bulur, güneyden kuzeye doğru akar ve sonunda Mısır’ın Nil Deltası’ndan Akdeniz’e boşalır. Bu nehir, Mısır’ı da baştan başa geçer ve bu ülkeye hayat veren damar olarak da adlandırılır. Nehir kıyıları en verimli topraklardır ve bu nedenle çölün içinde bile Nil Nehri kıyılarının bir şerit gibi yemyeşil olduğunu ve tarım için kullanıldığını görürsünüz.
Diğer yandan Nil Nehri kıyılarında ülkenin eskiden beri imparatorluğun, sarayların ve tapınakların konumlandığını görürsünüz. Nil günümüze kadar hem içme suyu, hem tarım, hem de ulaşım için kullanılıyor. Nil Nehri’nin üstünde bir o yana bir bu yana giden kuşlar gibi uçuşan Mısır’ın Felucca denilen yerel yelkenlilerini göreceksiniz ve de çok seveceksiniz. Çölün kıyısında, bu olağanüstü ambiyansta, bazen sağlı sollu tapınakların yanından nehir üzerinde sessizce süzülmek o kadar güzeldir ki.
Bugün Mısır’ın güney kesiminde Aswan kentindeyiz. Gemi ile Nil Nehri üzerinde Mısır’ın altını üstünü getiriyoruz ve zaman zaman tekneden inip çevredeki tarihi antik kentleri geziyoruz. Aswan’da gemimiz limanda demir atıyor ve burada geçirdiğimiz günlerden birinde Philae Adası’nı gezmeye karar veriyoruz. Gemiden inip Aswan’a çok yakın Philae Marinası’na gidiyoruz. Ordan bizi Philae Adası’na götürecek küçük yerel bir tekneye biniyoruz. Kaptanımız ve küçük teknemizin çalışanları bu bölgede yaşayan Nubiyalılar. Kuzey Mısırlılardan farklı görünüyorlar. Bu etnik grup daha çok Güney Mısır ve komşu ülke Sudan’da, Mavi ve Beyaz Nil’in birleştiği bölgede yaşıyor.
Bugüne kadar gördüğümüz tapınaklar veya tarihi eserler Nil’in ya doğu ya da batı yakasında bulunuyordu. Fakat bu kez ilk defa Nil’de bir adada bir tapınağı keşfetmeye gidiyoruz. O kadar heyecanlıyım ki çünkü adadaki bu muhteşem tapınağı görmeyi çok arzu ediyorum. Philae Adası Aswan yakınlarında Nil Nehri’nin doğduğu yerden sonraki ilk çağlayanına yakın bir yerde konumlanıyor. 20 inci yüzyılda Mısır’daki Aswan baraj inşaatları Philae Adası’nı çok etkilemiş zira ada zaman zaman sular altında kalmış. Bu nedenle Philae Adası’ndaki çok kıymetli İsis Tapınağı’nı kurtarmak için, Mısır hükümeti tapınağı büyük zahmetlerle yerinden söküp Philae Adası’nın çok yakınında bulunan Agilkiya Adası’na taşımak durumunda kalmış.
Tekne ile yaklaşık 15 dakika boyunca Nil Nehri’nde güneye doğru yol alıyoruz ve bu kısa ama ikonik yolculuktan sonra adaya varıyoruz. Adanın minik limanı zaten tapınağın girişi durumunda. Teknemizden inip tarihi bölgeye giriş yapıyoruz. Masmavi bir gökyüzünün altında bu muhteşem tapınak kompleksi o kadar heybetli ve güzel görünüyor ki. İnsanlar geçmiş tarihlerde estetiğe ve ince ayrıntılara, detaylara ne çok önem vermiş ve ne çok emek harcamış. Etkilenmemek mümkün değil. Tarihi bölgeyi gezmeye başlıyoruz. Philae Adası’nda sadece bir dönemin eserleri değil, birkaç dönemin eserleri bulunmaktadır. Örneğin, ağırlıklı antik Mısır dönemine ait eserler bulunsa da diğer yandan Bizans dönemin izlerini de burada göreceksiniz. Gördüğümüz her bir sütün, her bir duvar, her bir heykel ayrı bir mucize gibi. Binlerce yıl önce bu dev yapıları nasıl inşa etmişler ve nasıl bu kadar süslemişler, hiyeroglif yazılar ve mitolojik sahnelerle bezemişler diye insan düşünmeden edemiyor. Duvarlarda her şey resimlerle anlatılmış.
En önemli tapınak
Philae anıtları arasında ağırlıklı olarak Ptolemaios Dönemi'ne (MÖ 332-30) tarihlenen birçok yapı bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi, Ptolemaios II Philadelphus'un (MÖ 285-246) krallık tanrısı Horus'un annesi İsis'e adadığı bir tapınaktır. İsis antik Mısır Mitolojisi’nde en önemli tanrılarından bir tanesidir. Bu tanrıça Gökyüzü tanrıçasıdır ve yeniden doğuşu, koruyuculuğu, doğurganlığı, şifayı ve büyünün gücünü temsil eder. Isis öbür dünyanın tanrısı Osiris’in kız kardeşi ve karısıdır ve koruma tanrısı Horus’un da annesidir. İsis özellikleri nedeniyle çok saygı gören bir tanrıçaydı. Etkisi o kadar güçlüydü ki, ona olan saygı Mısır Mitolojisi’nin ve döneminin ötesine geçip Grek -Romen kültüründe de Isis tapılan bir tanrıça olarak saygı görmeye devam eder. İsis figürü daha sonra aslında farklı kültürlerde veya dinlerde de karşımıza çıkar. Mezopotamya’nın İştar tanrıçası da doğurganlığın, aşkın, bereketin simgesi değil midir? Hristiyan dininde karşımıza çıkan Meryem Ana figürü de aslında İsis tanrıçasının bir devamı gibidir. Yani bu nedenle bence, Philae Adası’nın en önemli eseri İsis Tapınağı’dır. İsis tapınağı, Bizans İmparatoru I. Justinianus'un (MS 527-565) tüm pagan tapınaklarının kapatılmasını emredene kadar işlevini sürdürdüğü için aktif kalan son antik Mısır tapınaklarından biriydi. İsis rahibi Esmet-Akhom'un MS 4. yüzyılın sonlarına (MS 394) tarihlenen son tarihli hiyeroglif yazıyı oyduğu yer burasıdır. Tapınak bir Hristiyan kilisesine dönüştürüldü ve birçok eski yazıt kasıtlı olarak yok edildi.
Yakınlarda, Roma'nın ilk imparatoru Augustus (MÖ 30-MS 14) tarafından yaptırılan Hathor'a adanmış bir tapınak da bulunmaktadır. Philae tapınak kompleksinin önünde yer alan Trajan Köşkü (MS 98-117), çatısı kaybolmuş olmasına rağmen hala güçlü bir şekilde ayakta durmaktadır. Sütunların düzenli dizilimi onu estetik bir zevk haline getirmiş ve adaya gelen gezginler tarafından her zaman tarif edilmiştir. İsis, imparatorun kendisine, eşi Osiris'e ve oğulları Horus'a adaklar sunduğu için bu kültün bir kez daha merkezinde yer almaktadır.
Tüm bu anıtlar, 1960'larda Aswan Yüksek Barajı'nın inşasıyla sular altında kalacak yerleri kurtarmak için, UNESCO destekçilerinin de katkısıyla Nubia Seferi sırasında orijinal Philae adasından yakınlardaki Agilkia adasına taşınmıştır. 1979 yılında ise Philae Adası, Abu Simbel ve yakında bulunan bazı eserler UNESCO Dünya Mirası olarak kabul edilmiştir.
Kasten zarar verilmiş
Yarım gün boyunca Philae Tapınağı’nın eserleri arasında geziyoruz ve duvarlardaki hiyeroglifleri, antik Mısır tanrıların değişik tasvirlerini, Isis, Osiris ve Horus’a ait heykelleri, kasten zarar verilen duvar resimlerini görüyoruz. Tarih araştırmacısı olan rehberimiz önemli olan duvar resimlerin önünde durup hem hiyerogliflerin tercümesini yapıyor hem tasvir edilen antik Mısır sahnelerin ne anlama geldiğini bize anlatıyor. 2000 yıllık bu şahane tarihi eserlerden etkilenmemek mümkün değil. Tapınağın bir adada olması ve çevresinde Nil Nehri’nin süzülmesi de bu tapınağa bambaşka bir güzellik katıyor.
Adadaki bu tarihi bölgeyi detaylı bir şekilde gezdikten sonra tapınak bölgesinde deniz kıyısında bulunan minik bir kafeye oturuyoruz. Burası gölge ve serin. Ne de olsa sıcağın altında saatlerce gezmek, gördüklerimiz sayesinde bizi çok mutlu etti, gözümüz gönlümüz bilgi ve kültür açısından iyi oldu. Ancak, serin bir yerde oturmak, nehirden gelen hafif meltemi hissetmek, soğuk bir şeyler içmek ve gezgin dostlarla ve rehberimiz ile tapınağın keyifli sohbetini yapmak bizi bir nebze olsun dinlendirdi.
Bir saat kadar soluklandıktan ve adanın keyfini çıkardıktan sonra, tekrar adanın minik limanına iniyoruz. Burada bizi bekleyen yerel satıcı Nubiyalı dostlar bize el emeğiyle yaptıkları bir sürü çok tatlı ve rengarenk hediyelik eşyaları gösteriyor ve satmaya çalışıyorlar. Çok renkli elişi bereler, yerel takılar ve neler neler var bu yerel sergide. Onlara da bakmadan geçemiyoruz elbette ve onlara yardım olsun diye eşe dosta buradan bir kaç hediyelik eşya alıyoruz. Satıcılar aldığımız ufak tefek hediyeliklerden çok mutlu oluyorlar, yüzleri gülümsüyor. Ufak tefek diyorum ama siz anlarsınız yerel halkı mutlu eden miktarı.
Minik teknemize binip küçük limandan ayrılıp Philae Tapınağı’na nehirden son bir bakış atıyoruz. Mavi gökyüzünün altında Philae o kadar güzelsin ki.
Akşam vakti ise, gemimizde dostlarla günün güzelliğini anlatarak hoş sohbet ederek akşam yemeğimizi alıyoruz. Bugün de Mısır’ın çok kıymetli bir tarihi eserini gördüğümüz için çok mutluyuz.
Mısır’a gitmenizi ve antik Mısır’ın eserlerini görmenizi her daim tavsiye ederim. Ben şimdiden Nil Nehri’nde yerel beyaz yelkenlisi olan teknelerle süzülmeyi çok özledim.