"NET SIFIR 2050 KÜRESEL PAZARI CANLANDIRDI"
Net Sıfır 2050 hedefleri doğrultunda, dünyada elektrik iletim ve dağıtım şebekelerine 2030'a kadar yıllık 550 milyar dolar, 2030–2050 arasında ise yıllık 580 milyar dolar yatırım yapılması gerektiğini söyleyen EMSAD Başkanı Mustafa Güngör, "Elektrik sektöründeki imalatçı ve yapımcı firmalar, 2050 yılına kadar çok canlı bir piyasanın içinde olacak" dedi
Şehnaz DEMİRDAL
Elektromekanik Sanayicileri Derneği (EMSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Güngör sorularımızı yanıtladı.
EMSAD’dan kısaca bahseder misiniz? Kimler tarafından hangi amaçla kuruldu?
Elektromekanik Sanayiciler Derneği (EMSAD), 1992 yılında, elektromekanik sanayiyi gerek kamuda gerekse ilgili diğer platformlarda temsil edecek bir mesleki ve sivil toplum kuruluşunun eksikliği hissedildiği için, dönemin önemli sektör firmalarının bir araya gelmesiyle 12 kurucu üye tarafından kuruldu. Amacı kısaca ‘Türkiye’de elektromekanik sanayinin gelişmesi, büyümesi ve çağdaş seviyede tutulmasına yardımcı olmaktır’ şeklinde belirlenen EMSAD, 32 yıldır bu amaç doğrultusunda üyeleriyle birlikte paydaş kurum ve kuruluşlarla yakın işbirliği içinde oldu ve elektromekanik sanayinin gelişimine önemli katkılar sağladı.
Kaç üyeniz var ve bu üyeler genel olarak hangi alanlarda faaliyet gösteriyor?
EMSAD’a üye 67 firma bulunuyor. EMSAD üyeleri arasında ulusal firmaların yanı sıra yabancı sermayeli uluslararası tanınmışlığı çok yüksek olan birçok firmanın Türkiye’de faaliyet gösteren şirketleri de bulunuyor. Bu yapının derneğe ayrı bir sinerji ve değer kattığına inanıyoruz. EMSAD bünyesinde faaliyet gösteren firmalar, elektromekanik üretim yapan firmalar; 420 kV gerilim seviyesine kadar enerji nakil hattı ve trafo merkezi yapım işleri yapan firmalar, mühendislik ve projelendirme hizmeti veren firmalar olmak üzere üç ana grupta yer alıyor.
Yıllık üretim 11 milyar dolar
EMSAD olarak Türk elektromekanik sanayi sektörünün ne kadarını temsil ediyorsunuz?
2023 yılı verilerine göre; Türkiye’de elektromekanik üretim sektörünün toplam büyüklüğü, jeneratör, elektrik motoru, aydınlatma ve akü hariç olmak üzere yaklaşık 11 milyar dolar olmuş. Bunun yaklaşık 6,2 milyar dolarını EMSAD üyeleri sağlamış. Sektörün 2023 yılı toplam ihracatı, yine jeneratör, elektrik motoru, aydınlatma, akü hariç olmak üzere yıllık 8,1 milyar dolarken bunun yaklaşık 2,6 milyar dolarını EMSAD üyeleri gerçekleştiriyor. Bu alanda istihdam edilen 85 bin kişinin yaklaşık 30 bin kadarı da EMSAD üyesi firmalarda çalışıyor. Yapım işleri ana alt dalında ise özellikle 154 ve 420 kV gerilim seviyelerinde enerji nakil hattı ile hava ve gaz yalıtımlı trafo merkezleri yapım işinde EMSAD üyesi firmaların payı yüzde 90’nun üzerinde.
Son dönemde Türkiye’de ve dünyada elektrik sektörünün gündeminde neler var?
Tüm dünyada NET SIFIR 2050 hedefleri doğrultunda fosil yakıtlardan uzaklaşma ile beraber enerjide temiz elektrik enerjine geçiş çalışmaları, sektörümüz açısından büyük bir potansiyel barındırıyor. Binaların ısıtma ve soğutma ihtiyaçlarını karşılamak üzere ısı pompaları, ulaşımda çoğalan elektrikli araçlar, elektriğe yeni yeni ulaşan dünya nüfusu ile birlikte gelişen ekonomiler elektriğe olan talebi önemli ölçüde artırmaktadır. Artan talebin karşılanmasıyla birlikte şebekeyi güvenilir tutmak, artan müşteri sayısını karşılayabilmek, yeni enerji kaynaklarını sisteme entegre edebilmek ve eskiyen elektrik iletim ve dağıtım şebekelerinin yenilenmesi için yeni trafo merkezlerine, enerji nakil hatlarına ve yeni ekipmanlara ihtiyaç duyulacak. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) tarafından belirlenmiş politikalarla (STEPS) hazırlanan senaryolara göre, elektrik iletim ve dağıtım şebekelerine dünyada 2030'a kadar yıllık ortalama 550 milyar dolar, 2030–2050 arasında ise yıllık ortalama 580 milyar dolar yatırım yapılması gerekli. GRID4Speed raporuna göre ise 2050 yılına kadar elektrik iletim ve dağıtım şebekelerine AB+Norveç bölgesinde yıllık 67 milyar Euro’luk yatırımın yapılması gerekli görülüyor.
Talep ciddi oranda artacak
Bu gündem Türkiye’deki firmalar için ne gibi fırsatlar yaratıyor?
İletim ve dağıtım şebekelerine yapılacak bu yatırımlar beraberinde elektromekanik sektör içinde yer alan transformatörler, kablolar, kontrol/kumanda ve anahtarlama ekipmanları gibi alt yapı teçhizatlarına ve bunların yapımında kullanılan bakır, alüminyum, çelik, silisyumlu elektrik çeliği, kablolarda kullanılan elektrik yalıtım malzemeleri gibi hammaddelere ve ara mallara olan talebi ciddi oranda artıracak. Yapılan hesaplamalar ve öngörülere göre, dünyada ekipman üretiminin yaklaşık iki katına, şebeke uzunluğunun ise 1,7 katına çıkması, benzer gelişmelerin ülkemizde de olması bekleniyor. Sonuç olarak tüm dünyada ve ülkemizde elektrik sektörünün içinde faaliyet gösteren imalatçı ve yapımcı firmaların, 2050 yılına kadar çok canlı bir piyasanın içinde olacaklarını söylemek mümkün.
Hedef yılda 15 milyar dolarlık ihracat
Türk elektromekanik sektörü dünyadaki bu fırsatlardan ne kadarlık bir pay alacak? Başka bir deyişle, mevcut ihracatı ne kadar, önümüzdeki 10 yıl içinde sektörün ihracatının ne kadar artacağını tahmin ediyorsunuz?
2023 yılında belirlenmiş alt ürün gruplarında yaklaşık 8 milyar dolarlık ihracat gerçekleştiren Türk elektromekanik sanayinin 2024 yılını ise 9,5 milyarlık dış satışla kapatacağı tahmin ediliyor. Önümüzdeki 10 yıl içinde, küresel rekabette zorlandığımız konular hakkında gerekli adımlar atılması halinde yıllık ihracatımızın rahatlıkla 15 milyar dolara çıkabileceğini düşünüyoruz. Çünkü geçmiş yıllara baktığımızda elektromekanik sektöründeki ihracat artışının ülke genelinin oldukça üzerinde gerçekleştiğini görüyoruz. 2022-2023 yılları arasındaki Türkiye geneli ihracat artış oranı yüzde 0,4 iken elektromekanik sektöründe bu artış, yüzde 15 olarak gerçekleşmişti. Önümüzdeki dönemde de bu seyrin devam edeceğini tahmin ediyoruz. Öte yandan sektörümüz Türkiye ortalamasının çok üzerinde birim değerle ihracat yapıyor. 2023 yılında ihracat birim değeri, Türkiye ortalamasının yaklaşık 6 katından fazla olduğu görülüyor. Elektrik ve Elektronik İhracatçıları Birliği (TET) verilerine göre, Türkiye ortalaması kilo başına yaklaşık 1,5 dolarken bu değer elektromekanik sektör ihracatında 9,73 dolara kadar yükseldi. Bu durumun 2024 yılında da aynı eğilimde olduğu söylenebilir. Bu nedenle elektromekanik sektörünün, ihracatı mutlaka desteklenmesi gereken sektörler arasında, olması gerektiğini düşünüyoruz.
İthalata dayalı üretim sektörün belini büküyor
Küresel rekabette zorlandığınızı ifade ettiniz. Bu zorluklar neler? Sektörünüzün dünyadaki bu fırsatlardan daha fazla pay alması için neler yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz?
Küresel rekabette zorlandığımıza söyledim çünkü son birkaç yılda ihracattaki artışın miktar bazında değil değer bazında olduğunu gözlemliyoruz. Bunun başlıca nedeninin ihracat kalemlerinde yeşil dönüşüme destek verecek, akıllı şebekelere yönelik yeni ürünlerin dünya pazarlarına sunulamaması olduğunu düşünüyoruz. Her sektör gibi elektromekanik sanayi sektörünün de gelişmesini, kamudan bağımsız düşünmek mümkün değil. Sektörümüzde kural koyucu konumunda olan kamu kurum ve kuruluşlarının, enerjide değişime ayak uyduracak kararları almakta gecikmesi sektörümüzün uluslararası pazardaki rekabet gücünü azaltıyor. Çünkü elektromekanik sektöründe özel sektör yatırımları, uluslararası firmalar hariç, kural koyucunun taleplerine göre yönleniyor.
Zorlandığımız bir diğer konu da dış ticaret fazlası olan kalemlerde ithalata dayalı üretim yapıyor olmamız. Örneğin güç trafolarından yaklaşık 1,5 milyar dolar dış ticaret fazlası varken üretim için ara hammaddelerin büyük bir kısmı ithal ediliyor. Trafo üretiminde maliyetin yaklaşık yüzde 30’nu oluşturan taneleri yönlendirilmiş silisli manyetik çelik, dünya pazarındaki bazı rakiplerimiz tarafından üretilirken Türkiye’de üretilemiyor. 2023 yılında ülkemizin toplam trafo ihracatı yaklaşık 1 milyar 400 milyon dolarken, bu imalatı yapabilmek için ithal edilen taneleri yönlendirilmiş silisli manyetik çelik ithalatı yaklaşık 700-750 milyon dolar oldu. Bu nedenle silisli manyetik çelik üretiminin Türkiye’de yapılabilmesine yönelik tüm idari ve teknik düzenlemelerin yapılmasının stratejik hale geldiğini düşünüyoruz. Öte yandan bu ürün grubunun ülkemizde üretilmesine kadar tüm gümrük vergilerinin sıfırlanmasını öneriyoruz.
Ayrıca elektromekanik sektöründe üretilen ya da Ar-Ge’si yapılan ürünlerin ulusal ve uluslararası standartları karşılayıp karşılayamadığını belirlemek için kullanılan bir akredite yüksek gerilim güç laboratuvarının ülkemizde bulunmaması maliyetlerimizi artırarak, rekabet gücümüzü azaltıyor. Bu eksiklik nedeniyle Ar-Ge ve inovasyonda gerektiği kadar çevik olamıyoruz. Bu konuda da maalesef dışa bağımlıyız ve yurtdışındaki laboratuvarlarla çalışmak çok büyük maddi kayıpların yanında ciddi zaman kayıplarına neden oluyor. Bizim talebimiz özel sektör tarafından yapılamayacak kadar büyük olan bu stratejik yatırımın kamu tarafından yapılması ve bu laboratuvar kurulana dek yurt dışında yapılacak testler için sektöre destek verilmesidir. Bununla birlikte Ar-Ge teşviklerinin birbirinin tekrarı projelere değil yüksek katma değer sağlayan ve cari açık veren sektör ve teçhizatlara yönlendirilmesinin sektörümüzün rekabet gücünü artırması açısından olumlu olacağı kanaatindeyiz.