SON DAKİKA
Turizm Pazar 21 Mayıs 2023 08:42

MİSTİK STONE TOWN ZANZİBAR

Doğu Afrika'nın Hint Okyanus'una ve Arap Yarım Adası'na bakan ülkesi Zanzibar'ın başkenti olan Stone Town kenti, yaklaşık 1000 yıllık bir geçmişe sahip ve birçok kültürün izlerini taşıyor. Ada asırlar boyu Arap, Pers, Hint, Portekiz ve İngiliz kültürlerinin etkisinde kalmış ve bu ruhu yansımıştır

Mistik Stone Town Zanzibar

Deniz DİKMEN

Dünyanın egzotik köşelerini seviyorum belki biliyorsunuz. Dünyanın öbür ucundaki bambaşka kültürleri, insanları, yaşam tarzlarını ve doğal havzaları keşfetmek her zaman çok keyiflidir.

zanzibar-3

Bu nedenle sizi bu hafta Zanzibar’ın başkenti olan Stone Town kentine götürüp gezdireceğim. Bu Afrika ülkesinin tarihinde bir yandan yaşadığı acıları, diğer yandan ise kentin güzelliklerini sizinle paylaşmak istiyorum.

Zanzibar öylesine güzel bir lokasyon ve uçsuz bucaksız bembeyaz ve bakir kumsalları ile o kadar muhteşem ki şaşırıp kalırsınız. Her yerde yerlilerin güler yüzleri, bembeyaz dişleri gözümün önünde ve ‘Hakuna Matata’ yani ‘Her şey yolunda’ bu cümlenin şarkısı da çok güzel. Melodisi hala kulağımda. Her ne kadar bu insanlar günümüzde pozitif ve neşeli görünse de tarihinde çok ağır bir hikaye yatıyor.

İstanbul’dan yaklaşık dokuz saatlik bir uçuşla Doğu Afrika’nın Hint Okyanus’una ve Arap Yarım Adası’na bakan ülkesine gidiyoruz. Yani Zanzibar’a... Bu şirin ülkenin başkenti olan Stone Town kentini ziyaret ederek gezimize başlıyoruz.

Stone Town kenti Zanzibar Adası’nın batı kısmında bulunuyor ve Swahili dilinde ismi Unguja diye geçiyor. Kent yaklaşık 1000 yıllık bir geçmişe sahip ve birçok kültürün izlerini taşıyor.

Ada asırlar boyu Arap, Pers, Hint, Portekiz ve İngiliz kültürlerin etkisinde kalmış ve bu kültürlerin karışımı başkentin mimarisine ve ruhuna yansımıştır.

Stone Town Zanzibar Adası’nın tarihi ve turistik merkezidir. Adanın ana limanı da bu sahilde bulunmaktadır.

zanzibar-2

Zanzibar Adası’nda 1 milyon kişi yaşıyor

Zanzibar Adası’nda 86 kilometre uzunlukta ve 39 kilometre eninde olan bir adalar topluluğu ve günümüzde burada 1 milyona yakın insan yaşıyor. Nüfusun yüzde 98’i Müslüman, diğer yüzde 2’si ise Hristiyan ve Hindu dinine mensup kişilerden oluşuyor.

Stone Town’a aracımızla vardığımızda ilk işimiz sabah saatlerinde buradaki pazara girmek oluyor çünkü balık pazarı sabah saatlerinde çok hareketli. Darajani Pazarı hem balık hem et pazarı olarak geçiyor ve ön kısmında sebze, meyve, baharat ve kumaş pazarı da bulunuyor.

Etler ve balıklar çok da hijyen olmayan koşullarda pazarda alıcılarına sunuluyor. Yerli alıcılar ve turistler bu pazarı ziyaret ediyorlar. Tüccarların yüksek seslenişleri arasında balıklar için açık artırmalar devam ediyor.

Şansımıza hafif yağmur yağıyor ama hava sıcak. Daha uzaktan balık ve et pazarın ağır kokuları burnumuza geliyor. Darajani pazarı 1904 yılından bu yana burada faaliyet gösteriyor ve burası yerel halkın ve tüccarların içine karışmak için uygun bir mekan.

zanzibar-4

En büyük köle satış merkezlerinden biriymiş

Yükselen yoğun kokular nedeniyle et ve balık pazarından hızlıca meyve ve sebze pazarına yöneliyoruz. Pazar tentelerin altında hem yağmurdan korunuyoruz hem de tezgahlarda bulunan çeşit çeşit meyvelerden tadıyoruz. Pazarda muz, ananas, Hindistan cevizi, rambutan, mango, durian, baobab, avocado, papaya, passion fruit, jackfruit, guava, pomelo gibi meyveleri ve bilumum vanilya, siyah, beyaz, yeşil biber, tarçın, karanfil, kakule, zencefil ve zerdeçal gibi yerel baharatları inceleyip, alış verişler yapıyoruz.

Pazarın karmaşasından kaçınca bizi hikayesini dinleyince çok etkileyen, eski köle pazarının ve Anglikan Christ Kilisesi’nin olduğu meydana çıkıyoruz.

Stone Town Afrika’nın asırlarca dünyanın en büyük köle satış merkezlerinden biri olmuştur.

18’inci ve 19’uncu yüzyılda her yıl Afrika’nın birçok yerinden zorla buraya getirilen on binlerce insan Stone Town açık köle pazarında köle tüccarları tarafından dünyanın değişik köşelerine satılıyordu.

Kölelerin hangi şartlarda tutulduğunu görmek için Santa Monika Misafirhanesi’ni ziyaret edebiliyorsunuz. Yeraltında küçücük, alçak tavanlı, havasız, tuvaletsiz ve karanlık hücrelerde insanların resmen nasıl zincirlenerek istiflendiğini ve satışları için bekletildiğini burada görmeniz mümkün. Aşağıda sadece bir iki dakika bile durmanız nefessiz kalmanıza sebep oluyor.

Köle satışından önce insanlar buradaki meydanda boy sırasına göre kategorize edilip bir ağaca bağlanıp kırbaçlanırmış. Sesini çıkarmayan ve acıya en dayanıklı köleler en yüksek fiyatlara satılırmış.

Köle satışından sonra ise, kölelerin dağıtımı yerel tekneler olan dhowlarla yapılır ancak buradaki insan dışı koşullardan dolayı bu transfer sırasında da birçok köle hayatını yitirmiş. O günleri düşününce çok üzülüyoruz.

zanzibar-5

Eski kentin sokakları labirent gibi

1873 yılında ise köle satışı Zanzibar’da resmen yasaklanıyor ve eski köle pazarının olduğu yere bu mekanda yaşanan acıların anısına İngilizler bu Anglikan Kilisesi’ni inşa ediyorlar.

Biz hem Santa Monika Misafirhanesi’ni hem kiliseyi geziyoruz. Zamanında kölelerin bağlandığı ağacın yerinde bugün kölelerin kanını simgelemek için kilisenin sunağında kırmızıyla çevrili beyaz mermer bir daire bulunuyor.

Kilisenin her köşesi karanlık köle döneminin birçok buna benzer sembolleriyle dolu. Bu mekanlarda tarihin ağır havası hala havada asılı gibi. Dolaşırken sanki o acıları çekmiş olan insanların haykırışlarını duyuyor ve gözyaşlarını görüyor gibiyim. Çok etkileniyoruz. 

Bu bölgede yaşananlar kuşkusuz dünya tarihinin çok karanlık sayfalarından bazıları. Kim bilir daha hikayelerini bilmediğimiz ne barbarlık yapılmıştır bu güzel şehirde. Meydanda gene bir çeşit anıt olarak bir çukur içinde kölelerin heykelleri bulunuyor. Heykellerin boğazlarında bulunan demir zincirler o dönemden kalma orijinal zincirlermiş. Dışarda yağmur yağmaya devam ediyor. Hava kapalı.

Kilisenin önünden yürüyüşümüze devam ederek eski kentin labirent gibi olan sokaklarında kaybolmaya karar veriyoruz. Hava yağmaya devam da etse Afrika’da bu tür yağmurlar insana hiç rahatsızlık vermiyor. Tam tersi yumuşacık yağmurun altında yürümek ve ıslanmak insana keyif veriyor. Daracık sokaklardan yürürken Arap, Hint ve Afrika etkilerinde olan çoğunlukla 18’inci ve 19’uncu yüzyıldan kalma evlerin yanından geçiyoruz.

zanzibar-1

Yerel sanatçılar sokaklarda süslemeler yapıp satıyor

Yapıların ahşap oymalı süslü kapıları Stone Town’un karakteristik mimari özelliklerinden bir tanesi.

Bazı zengin tüccarlara ait olan evlerin ahşap kapıları hemen ilgimizi çekiyor. Hint mimarisinden esinlenmiş özellikle fil saldırılarına karşı pirinç büyük çivilerle bezenmiş. Kapıların her biri bakmaya kıyamadığımız harika birer sanat eseri olarak karşımızda.

Sokaklardaki sıra sıra minik dükkanlarda yerel sanatçıların resimleri ve elişi ahşap oymalı sanat ürünleri, hediyelikler, yerel kıyafetler, el yapımı takılar satılıyor. Afrika desenli rengarenk eşarplar, pareyolar ve tablolar o daracık sokakları süslüyor.

Okula giden formalı çocuklar koşarak yolumuzu kesiyor ve gülücükler dağıtıyorlar. Turistleri çok seviyorlar ve sohbet etmeye çalışıyorlar. Bizden de onlar için kilometrelerce uzaktan getirdiğimiz defter, kalem ve şekerlemeler alarak ödüllendiriliyorlar. 

Camilerin ve kiliselerin yanından geçiyoruz. Sokaktaki tüccarlar ve dükkan sahipleri bize ürünlerini pazarlamaya çalışıyorlar.

zanzibar-7

Gösterişli tarihi evler otel olarak kullanılıyor

Bir sokakta Queen müzik grubunun ünlü solisti Freddy Mercury’nin çocukluğunu geçirdiği evine denk geliyoruz. Burası çok küçük gösterişsiz bir müze haline getirilmiş. Ama ziyaretçisi oldukça fazla. 

Zanzibar Stone Town kentinden çıkıp bu kadar büyük bir dünya starlığına yükselmek inanılmaz etkileyici geliyor bana. Çok sevdiğim sanatçıyı bu vesile ile bir kez daha büyük bir sevgi ve saygı ile anmak istiyorum.

Stone Town’da eski kraliyete veya zengin ailelere ait olan gösterişli tarihi evler günümüzde otel olarak kullanılıyor. Yağmur hızlanınca biz de bu gösterişli otellerden birinin bahçesine giriyoruz. İçeride inanılmaz güzellikte maroken tipinde bir avlu ve havuz bulunuyor. Bizi bu güzel bahçenin korunaklı bir köşesine oturtup sağanak yağmur dininceye kadar çay ikram ediyorlar.

Ortam o kadar keyifli ki.

Yağmur dinince 18inci yüzyıla ait olan ve kenti Portekizlilerden korumak için yapılan eski kaleye gidiyoruz ve iç avlusundaki harika dükkanları dolaşıyoruz, Forodhani Bahçeleri’ni geziyoruz, Stone Town Limanı’nda kısa bir yürüyüş yapıyoruz.

zanzibar-6

Yerel dev kaplumbağalar merkezlerde korunuyor

Buradaki limandan dilerseniz yerel küçük teknelerle meşhur Prison Island’a gidip oradaki yerel dev kaplumbağaların korunduğu merkezi ziyaret edebiliyorsunuz.

Stone Town’a geldiğinizde buradaki çok yakın noktalardan çevredeki muhteşem adalara mavi safariler yapabilir, Jozani Ormanı’na gidip Zanzibar’a has kırmızı kuyruklu Colobus Maymun sürülerini doğal ortamlarında izleyebilirsiniz. Çevredeki baharat çiftliklerine gidip baharatları dalında görebilirsiniz. Eski kent merkezindeki restoranlarda yerel Swahili mutfağının lezzetlerine bakabilirsiniz.

Biz ise, ruhumuzda gün boyunca edindiğimiz onlarca izlenim ve duygu ile limandaki bir çatı barda soluğu alıyoruz.

2000 yılında UNESCO Dünya Mirası kabul edildi

Kendimize okyanusa bakan güzel bir köşe bulup, Afrika’da günün sonunda dhowların bu küçük limandaki sessiz sedasız geçişlerini ve bembeyaz yelkenlerini izliyoruz.

Stone Town, Doğu Afrika Swahili kıyı ticaret kentlerinin tarihi bir kenti olması ve bin yıldır bozulmamış ve kendi kültür mozaiğine has kentsel dokusu nedeniyle 2000 yılında bir UNESCO Dünya Mirası olarak kabul edildi.

Çatı barımızda güneşin yumuşak dokunuşları tenimizde... Günün duyguları ise içimizde demleniyor ve karşımızda güneşin renkli batışını bir sanat şaheseri gibi izliyoruz. 

Umarım siz de bir gün Zanzibar Adası’nın muazzam güzelliklerine kavuşursunuz. Bu acılı kentin artık güzel günlerinde yörenin gençlerinden ‘Hakuna Matata’ şarkısını keyifle dinlersiniz.


ABONE OL

EN ÇOK OKUNANLAR

garanti sol
garanti sağ