MİLLİ GÖKYÜZÜ KALKANI HAZIR
Türkiye, Çelik Kubbe sistemiyle hava savunmasında çok katmanlı yapıya geçti. İHA'lardan savaş uçaklarına uzanan milli güç, semaları koruma altına alıyor

Türkiye, hava savunmasında yeni bir döneme giriyor. Geliştirilen çok katmanlı “Çelik Kubbe” sistemiyle, ülke semaları hem geleneksel hem de asimetrik tehditlere karşı daha güçlü şekilde korunuyor.
İsrail ile İran arasında artan gerilim, modern savaşlarda hava üstünlüğünün ne denli belirleyici olduğunu yeniden ortaya koydu. Kamikaze İHA’lar, elektronik harp sistemleri ve yüksek hassasiyetli mühimmatlar gibi gelişmiş teknolojiler, savaşın doğasını değiştirirken; Türkiye bu alandaki yetkinliğini artırmak adına kararlı adımlar atıyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin savunma konseptinde önemli bir yer edinen “Çelik Kubbe” hava savunma sistemi, kısa sürede konuşlandırılabilen entegre bir yapıya sahip. Sistem; İhtar, Şahin, Gökberk, Korkut, Gürz, Hisar-A, Hisar-O ve Siper gibi platformlarla çok katmanlı bir koruma ağı sunarken, S-400’ler ise yedek destek unsuru olarak kritik görevlerde kullanılmak üzere hazır bekletiliyor.
Türkiye'nin insansız sistemler konusundaki kabiliyeti de göz dolduruyor. Kargu gibi Vurucu İnsansız Hava Araçları (VİHA) ile geliştirilen sürü teknolojileri, GPS bağımsız çalışabilme özellikleriyle hedefleri etkisiz hale getirme konusunda ciddi bir başarıya imza atıyor. Bu sistemler, zırh delici mühimmatları sayesinde sahada taktik üstünlük sağlıyor.
Hava gücünün geleceği ise modernize edilen F-16’ların yanında yeni nesil savaş uçaklarına dayanıyor. 2028-2035 döneminde envantere alınması planlanan F-16 Blok 70, Eurofighter Typhoon ve F-35 gibi uçaklar, yerli seyir füzeleriyle donatılarak hem caydırıcılık hem de yüksek vurucu güç sağlayacak. Aynı dönemde, Türkiye’nin Milli Muharip Uçağı “Kaan” ve hafif taarruz uçağı “Hürjet” de aktif görev almaya başlayacak.
Radar görünürlüğü düşük olan hayalet sınıfındaki platformlar da Türkiye’nin askeri stratejisinde önemli bir yer tutuyor. Kızılelma, hava-hava görevleri için agresif manevra kabiliyetiyle öne çıkarken; Anka-3 ise ağır bombardıman için geliştirildi. Akıncı, Anka ve Aksungur gibi SİHA’lar ise keşif, gözetleme ve anlık istihbarat aktarımında etkili birer unsur haline geldi.
Hava istihbaratında da önemli adımlar atılıyor. Uydu destekli istihbarat sistemleri ve Havadan Erken İhbar ve Kontrol (HİK) uçakları sayesinde, hava sahasının geniş alanları sürekli gözetim altında tutulabiliyor. Bu sistemlere ek olarak, ASELSAN tarafından geliştirilen elektronik harp sistemleriyle donatılan dört adet Global 6000 uçağı sayesinde, Türk savaş uçakları düşman hava sahasına elektronik koruma eşliğinde girip çıkabiliyor.
Savunma sanayi ile Türk Silahlı Kuvvetleri arasındaki yakın iş birliği, bu sistemlerin hem hızlı geliştirilmesini hem de sahada denenip etkinliğinin artırılmasını sağlıyor. Eskişehir’deki 401. Test Filo Komutanlığı, ASELSAN, ROKETSAN ve TÜBİTAK-SAGE gibi stratejik kurumlarla birlikte yürütülen çalışmalarla geleceğin harp teknolojileri sahaya adapte ediliyor.
Türkiye'nin geliştirdiği bu entegre hava savunma gücü, yalnızca bugünün değil; aynı zamanda geleceğin muharebe sahasına da güçlü bir hazırlık niteliği taşıyor. “Çelik Kubbe” ve destekleyen teknolojiler, Türkiye’yi sadece savunmada değil, caydırıcılıkta da ileri seviyeye taşıyor.