MERCANLARIN ADASI MAURİTİUS
Dünya çapında en sevdiğiniz destinasyon hangisi diye sorsalar sevdiğim o kadar çok yer var ki. Ama, Mauritius Adası mutlaka bunların içinde de çok özel bir yeri olan bir gezi destinasyonudur. Gelin sizi bu hafta insanı büyüleyen adaya götüreyim ve bu harikulade adada gezilecek görülecek yerleri size anlatayım

Deniz DİKMEN
Mauritius Adası (resmi adı Mauritius Cumhuriyeti) Afrika kıtasının yaklaşık iki bin km güneydoğusunda Hint Okyanusu’un açıklarında, Madagaskar Adası’nın doğusunda bulunan bir ada. Oval biçimindeki, volkanik bir yapıya sahip olan adanın yaklaşık 1.3 milyon nüfusu var. Doğudan batıya mesafesi 45 km (araçla yaklaşık 1 saat 15 dk sürüyor), güneyden kuzeye ise mesafesi 60 km (sürüş süresi 1.5 saat) bulunuyor.
Biz adaya geldiğimizde 10 günlük bir program yapmıştık. Adayı tam manasıyla keşfedelim, yaşayalım istemiştik. Kendimize bir araç kiraladık. Çünkü, her gün sabahtan deniz keyfi yapıp öğleden sonraları ise adayı keşfe çıkmayı planlıyorduk. Şunu belirtmeliyim ki, araç kiralamayı düşünüyorsanız yerlilerin çok hızlı ve biraz da delice araç kullandığını hatırlatmak isterim. Yolların, özellikle gece, iyi ışıklandırılmadığını söylemeliyim. Biz bir sorun yaşamadık ama çok dikkatli olmak lazım.
Ada muhteşem bembeyaz kumsallardan, muazzam mercan resiflerden, dağlardan, tropikal ormanlardan, ulusal parklardan, şelalelerden, balıkçı kasabalarından ve etrafında minik adacıklardan oluşuyor. Başkent ise adanın kuzeyinde bulunan Port Louis kenti.
Güney tarafı hariç bütün kıyılarda sığ kayalıklar ve mercanlar bulunuyor. Adanın kuzey bölgelerinde ovalar, orta kesiminde yaylalar ve adanın merkezinde Black River Sıradağları (828 m) bulunuyor.
Bizim otelimiz adanın güneyinde konumlanıyordu ve çok sakin, tablo gibi sahile sahipti. Sabahları güneşin doğuşu bu muazzam sahillerde bir başka oluyordu sanki. Her gün olağanüstü bir kahvaltının ardından otelin teknesi ile denize açılıp mercanları ve rengarenk balıkları doya doya dalarak seyredip, öğleden sonra ise ada turuna çıkıyorduk.
Yıl boyunca gelebilirsiniz
Öncelikle, adaya yıl boyunca gelebileceğinizi bildirmek isterim. Burada yağmur bile yağsa bu doğal yağmur o kadar güzel ki. Diğer yandan adanın turizme çok uzun yıllardır alışık olması nedeniyle otellerde çok profesyonel hizmet alıyorsunuz. Tüm ada halkı çok güler yüzlü ve turistlere çok büyük özen gösteriyor.
Ada kültürü ise, düşündüğünüz gibi sadece Afrikalı bir kültür değil. Karşılaşacağınız kültür karma bir kültür. İçinde Afrika da var ama Hindistan, Kreol, Avrupa ve Çin kültürü de var.
Adayı gezdiğinizde mutlaka görmeniz gereken yerlerden bir tanesi de Flic and Flac Plajı. Burası adanın en güzel sahillerinden bir tanesi. Deniz muhteşem. Biz buradan sürat teknesine binip türkuaz denizin açıklarında yüzmeye gitmiştik. Mercanlar çeşit çeşit, rengarenk ve içinde yüzen balıklarda öyleydi inanılmazdı! Ancak dikkat etmeniz gereken bir husus var. Zaman zaman çok ciddi bir akıntı olabiliyor. Siz şinorkelinizi takıp denizen dibindeki güzelliklerin keyfini çıkarırken akıntı sizi sürükleyebilir. Özellikle çocuklarınız varsa veya yüzmeyi çok iyi bilmiyorsanız temkinli olmanızda fayda var. Zira, sizi bu konuda her zaman uyarmıyorlar. Bu yüzme turlarından sonra da sabah saatlerinde Flic and Flac’dan hareket ederek açık denizde yunuslarla yüzmeye gitmiştik. Bu deneyim hayatımda yaşadığım en güzel deneyimlerinden bir tanesi olmuştu. Ayrıca Mauritius adasının çevresinde yaklaşık 49 küçük adacık bulunuyor. Bunların bazıları ulusal park veya doğal rezerv alanı olarak kabul ediliyor. Örneğin “İslets National Park” ( Isle d’ombre ) gibi.
Cennetten bir köşe gibi
Biz, Mahebourg’dan bir katamaranla hareket ederek bu adacıklardan biri olan Ile de Cerfs Adası’na gitmiştik. Ile de Cerfs adacığı Mauritius Adası’nın en büyük lagünü olan Trou d’Eau Douce açıklarında bulunuyor. Bu güzergahın da çok güzel olduğunu söyleyebilirim. Ile de Cerfs gerçekten dergilerde gördüğünüz bembeyaz kumsalları olan muazzam yemyeşil doğal bir lagün. Buraya ‘cennetten bir köşe’ desem kesinlikle yanlış olmaz. Fırsatınız olursa buraya mutlaka bir katamaran turu yapın. Katamaranlarda ayrıca gün boyu sizi deniz ürünleri, tropikal meyveler, içecekler, muazzam yemekler ile şımartıyorlar. Mauritius Adası’nda geçirdiğim bugünün de benim için kalbimde unutulmaz bir anı olarak kaldığını söyleyebilirim.
Mauritius Adası’nda muhakkak görmeniz gereken yerlerden bir tanesi de Black River Gorge National Park. Parkın iç kesiminde yedi renkli tepecikleri ile ünlenmiş bir jeolojik formasyon olan Chamarel bulunuyor. Tropikal ormanların içinde bulunan bu yedi renkli toprakların çok etkileyici ve özel olduğunu söyleyebilirim. Eğer yağmurlu bir havada giderseniz kayaların ve toprağın renk değişimi gözünüzün önünde oluyor.
Aynı parkın içinde 100 metre yükseklikten çağlayan Chamarel Şelaleleri’ni de görebilirsiniz. Bütün park doğal yapısı, florası ve faunası ile muhteşem güzel bir lokasyon. Bu ulusal parkta hiking turları da düzenleniyor. Mauritius’a geldiğinizde sadece deniz kesimlerinde değil aynı zamanda adanın bu iç kesimlerini de görmenizi, muazzam manzaralarını ve doğal yapısını deneyimlemenizi tavsiye ederim.
Hayvanları seviyorsanız Mauritius’taki Casela Park’a gidebilirsiniz. Burada aslanlar, leoparlar, çitalar, deve kuşları, zebralar, dev kaplumbağalar görme ve bir mini safari turu yapma fırsatınız olur.
Aslanlarla yürüyüş
Parkın özel aktivitesi aslanlarla yürüyüş. Arzu eden misafirler beyaz aslanlar ve bakıcıları ile birlikte parkın içinde yarım saatlik bir yürüyüş yapabilirler.
Bu aktiviteye katılmak istiyorsanız önceden rezervasyon yaptırmanız lazım zira çok kısıtlı kontenjan olduğu için rezervasyonlar hemen dolabiliyor.
Mauritius’un kuzeyinde bulunan Sir Seewoosagur Rangolaam Botanik Bahçesi’ni de ziyaret edebilirsiniz. Bu botanik bahçe yaklaşık 38 dönüm kaplamaktadır. Burası güney yarımkürenin en eski botanik bahçesidir. Kuruluşu 18’inci yüzyıla dayanır. Bahçenin en ünlü bitkilerden bir tanesi çapı 2-3 metreyi bulan dev nilüferlerdir. Parktaki endemik ağaçları, bitkileri, hayvanları çok seveceksiniz.
Sir Seewoosagur Rangolaam Botanik Bahçesi başkent Port Louis ‘e çok yakın olduğundan iki destinasyonu bir arada yapabilirsiniz. Aslında Port Louis’ de sizi çok heyecanlandıracak birşey yok. Ancak, kentin kapalı çarşısına gitmenizi tavsiye ederim. Burada hem hediyeliklerinizi alabilirsiniz hem de yöresel hiç görmediğiniz meyveleri sebzeleri görebilirsiniz.
Çarşı size biraz bakımsız gibi görünse de iç kısımdaki dükkanlara mutlaka bir bakmanızı öneririm. Dükkanlarda çok nadide, çok özel parçalara denk geleceksiniz.
Son olarak Mauritius Adası’nda 2008 yılında bir UNESCO Dünya Mirası olarak kabul edilen Le Morne Bölgesinden bahsetmek istiyorum. Le Morne bölgesi adanın güneybatısında tam okyanusun kıyısında yükselen engebeli Le Morne Dağı’ndan meydana geliyor.
Le Morne 18inci ve 19uncu yüzyılda kaçak kölelerin sığındığı ve barınak olarak kullandığı bir bölgeydi aslında.
Bu kaçak köleler Le Morne’da erişilmesi zor, uçurumlarla dolu, engebeli ve izole arazilerde, dağlarda, mağaralarda ve küçük yerleşim yerlerinde yaşıyorlardı. Günümüzde Le Mourne Brabant Dağı kölelerin, özgürlük mücadelesinin ve çektikleri acıların sembolü olarak anılıyor. Buradaki kaçak köleler Afrika’nın anakarası, Madagaskar Adası, Hindistan ve Güneydoğu Asya’dan bu bölgeye düşmüşlerdi. Mauritius bir dönem doğu köle ticaretin merkezlerinden bir tanesi olmuştur.
Biz aracımızla Le Mourne’den geçtiğimizde bölge sakin ve ıssızdı. Gerek o harikulade koy gerek yamaçlar çok güzel ve huzurlu görünüyordu. Sanki yaşanan büyük acılar, sıkıntılar artık geçmişte kalmış ve toprak huzura ermiş gibiydi. Gökyüzü masmavi, denizin huzurlu dalgaları hafif hafif kıyıya vuruyordu. Koyun güzelliği bizi büyülemişti gerçekten.
Mauritius Adası’nın bir diğer UNESCO Dünya mirası ise Aapravasi Ghat’ır. Bu kelime Hintçedir ve ‘Göçmenlik deposu’ anlamına gelir. Port Louis’de bulunan bu mekan 1849 - 1923 yılları arasında Hindistan’dan sözleşmeli olarak gelen işçilerin toplandığı bir yapıdır.
Muazzam bir ada
İşçiler buradan İngiliz İmparatorluğu’na ait sömürgelere naklediliyordu. Aapravası Ghat’ta kuşkusuz adaya kültürel olarak bir Hint izi bırakmıştır zira günümüzde 68 farklı Hint soyundan gelen Hintliler adada yaşamaktadır Bu nedenle adanın bir çok yerinde Hint tapınaklara da denk gelirsiniz.
Geleneksel Sega dansı ve Hint düğünlerin açılış ritüeli olan Geet Gawai da aynı zamanda Mauritius’un UNESCO’nun somut olmayan kültürel mirası listesinde bulunmaktadır.
Gördüğünüz gibi Mauritius Adası kum, deniz, güneş tatilinden öte çok katmanlı, çok yönlü, kültürü, doğası, denizi, resifleri, endemik hayvan ve bitki türleri ile (Dodo kuşu günümüzde nesli tükenmiş kuş sadece Mauritius Adası’nda yaşayan bir kuş türüdür) ile muazzam bir adadır.
Bu nedenle günün birinde yolunuz bu harikulade adaya düşerse zamanında Afrikalı kölelerin, Hintli işçilerin, Fransız, Hollandalı ve İngiliz koloniyal güçlerin, Çin tüccarların geçtiği ve adada kültürel izlerini bıraktıkları bu toprakları yakından tanımanızı, müziğini, ambiyansını, yaşam biçimini ve mutfağını deneyimlemenizi tavsiye ederim.
Çok sevdiğim iki arkadaşım siz bu satırları okurken Mauritius Adası’nda olacaklar. Size bu adayı anlatırken ne çok özlemişim anladım. İnşallah bir daha gitmek bize de nasip olur.