MASAL KENT SEGOVYA
İspanya'nın Kastilya Leon Bölgesi'nde başkent Madrid'in kuzeyinde bulunan minik bir ortaçağ kenti Segovya. İki kent arasındaki mesafe yaklaşık 90 kilometre ve Madrid'den hızlı tren ile 20 dakikada veya bir araçla yaklaşık bir saatte gelebiliyorsunuz

Deniz DİKMEN
Bir ülkeye veya kente gittiğiniz zaman en güzeli elbet buraları ‘yavaş’ gezmektir. Bu nedenle sizi bu hafta İspanya’nın Segovya kentini nasıl yavaş gezdiğimizi örnek olarak anlatmak istiyorum.
Segovya kenti, İspanya’nın Kastilya Leon Bölgesi’nde başkent Madrid’in kuzeyinde bulunan minik bir ortaçağ kenti. İki kent arasındaki mesafe yaklaşık 90 kilometre ve ister bu mesafeyi Madrid’den hızlı tren ile 20 dakikada veya bir araçla yaklaşık bir saatte gelebiliyorsunuz. Madrid elbette başlı başına gezilecek çok güzel bir başkent ve özellikle müzeleri ve sanatı seviyorsanız sizin için çok doyurucu olacaktır. Fakat büyük kenttin karmaşasından uzaklaşmak istiyorsanız Segovya ve çevresi sizin için çok uygun.

Segovya Unesco Dünya Mirası olarak korunma altına alınan bir kent
Bizim için Segoyva dört yıl boyunca evimiz gibi olmuştu. Genelde biz Madrid’den araçla gitmeyi tercih ediyorduk. Böylece, hem kentin tadını çıkarıyorduk, hem de çevre illeri de gezip keşiflerimizi yapıyorduk. Evimiz Segovya’nın eski tarihi kent merkezindeydi. Altında da şahane küçük bir ‘panaderia’ yani fırın bulunuyordu. Adı da ‘Panaderia Granier’di. Böyle olunca da genelde günümüz bu ‘panaderia’ da sabah kahvaltısı yaparak başlardı. Sabahları taze taze fırından çıkmış nefis tatlılar ve tuzlular bizi bekliyordu. Bu pastanedeki en favori en ekonomik ama en leziz kahvaltılık ise taze kıtır kıtır ekmeğin üstüne zeytinyağı, yerel domatesten hazırlanmış domates sosu ve üstüne tuz ve karabiber koyarak yediğimiz ekmek olurdu. Arkasından da küçük ‘Ponche Segoviano’ gibi yerel bir tatlı ve mis gibi kokusuyla sabah kahvesi güzel gidiyordu.
Segovya, çok iyi korunmuş bir ortaçağ kenti olarak 1985 senesinde “Unesco Dünya Mirası” olarak korunmaya alınmış bir kent. Sadece 56 bin nüfusa sahip küçük bir üniversite şehri.
Kent çevresi ile çok uyumlu bir şekilde Guadarrama Dağların yamacına, ormanların ve tarlaların ve Eresma ve Clamores adındaki iki nehrin arasına yerleştirilmiş.
Segovya’nın en önemli gezilecek yerleri arasında 1155 senesinden kalma masallardaki saraylara benzeyen Alkazar Kalesi gelir. Hem kale hem saray olan bu yapı eski şehrin batı yakasında bir kayanın üzerinde yer alıyor ve asırlarca İspanyol kraliyet ailelerin rezidansı olarak işlev görmüş. Alkazar gerek konumu ve gerek iç dizaynı itibarı ile kesinlikle görülmeye değer bir müze.
Kalenin içindeki dekor çok zengin olup bazı daireler Elhamra tarzındaki narin oymalar ve sarkıt süslemelerle bezenmiştir. İçerdeki müzede eski İspanyol şövalyelerin zırhlarını ve silahlarını, rengarenk duvar resimlerini, saray mobilyalarını, tavan süslemelerini, kulelerini görecek ve kuleden izleyeceğiniz doğa manzaralarını çok seveceksiniz.

İkici en ünlü yapısı görkemli Segovya Katedrali
Kale kuleleri ile çok ihtişamlı ve sanki kayaların üstüne oturtulmuş bir geminin pruvası gibi. Vaktiniz müsaitse, kalenin yanından Pradera San Marco yürüyüş yolundan aşağıya nehir kenarına yürüyebilirsiniz. Yemyeşil bir ormanın içinden ve kuş seslerini dinleyerek bu sefer kaleyi çok farklı açılardan da görme fırsatı bulabilirsiniz.
Bu şirin kentteki ikinci ünlü yapı ise, buradaki görkemli Segovya Katedrali. Meryem Ana’ya adanmış olan bu katedral 16’ncı yüzyılda gotik tarzda inşa edilmiştir. Katedrali Segovya’nın her yerinden görmeniz mümkün. Özellikle kaleden baktığınızda aslında katedralin görkemini daha iyi görebilirsiniz. 15 inci yüzyılda Kraliçe I Isabelle’in de taç giyme töreni bu katedralde yapılmış. Segovya Katedrali ve yanındaki manastırı mutlaka ziyaret etmenizi önerebilirim. Çünkü yapının iç mimarisi çok etkileyici. Tablolar, duvar ve tavan süslemeleri, sanat eserleri çok özel. Kilise ağırlıklı kendine özgü tarzı ile altın varak ve bordo renklerinde dekore edilmiş.
Segovya’nın en eski yapısı ise, iki bin yaşındaki Segovya Su Kemeri. Şehrin hemen merkezindeki muazzam su kemeri tüm kente özel bir karakter sağlıyor. Kemer çok iyi korunmuş, Roma döneminden kalma olmasına rağmen sapasağlam ayakta duruyor.

Eski zamanlarda su kemeri üzerinden su sağlanırdı
Zamanında 15 kilometre uzaklıktaki dağlardan bu su kemeri üzerinden Segovya’ya su sağlanırdı. 800 metre uzunluktaki su kemeri dünyanın en iyi korunmuş su kemerlerinden bir tanesi ve son derece bakımlı.
Segovya’yı birçok mevsimde gezebilirsiniz. Tarihi kent merkezi ve daracık sokakları çok keyifli. Üniversite şehri olması nedeniyle hem üniversite öğrencileri, hem de turistlerden dolayı kent daima cıvıl cıvıl.
Segovya’nın iç kesimlerini gezerken iki veya üç katlı binaların balkonları, geleneksel Segovya duvar süslemeleri, renkleri ve bazı evlerin iç avluları size güzel bir görsel şölen sunacaktır.
Bu masal kentin sükûneti, huzuru, çevresinde bulunan yemyeşil açık alanlar, parklar ve dağlar ruhumuza daima çok iyi gelmiştir. Yolunuzun üstünde buz gibi su akan eski çeşmeler, tarihi heykeller ve kentin yanı başında akan nehrin su şırıltısı gezinize keyif katıyor.
Kent merkezindeki ‘Juderia Musevi Mahallesi’ni ve ‘Monasterio de San Antonio Real Manastır’ını da mutlaka gezmenizi tavsiye ederim.
Manastırın yüksek tavanları ve iç dekorasyonu çok haşmetli. Günümüzde burası çok şık bir otel olarak kullanılıyor.
Manzaralı aile restoranlarıyla, kafeleri ve küçük dükkanları ile kent çok keyifli. Eğer çatısında yemek yiyebileceğiniz bir restorana denk gelirseniz Segovya’nın o uçsuz bucaksız doğasını da görüp yemeğinize katık edeceksiniz. Şansınıza belki gökyüzünde uçan rengarenk sıcak hava balonlarına da denk gelebilirsiniz. Çünkü burada zaman zaman balonla uçuşlar organize ediliyor. Oturduğunuz yerden eski evlerin tek renk çatı kiremitlerini de görebilirsiniz.

İspanyol zeytini ve şifalı otlar biliniyor
Bazı günler tarihi su kemerin altında yerel bir pazar kuruluyor. Pazarı gezip kendinize harika Manchego Peyniri, yerel İspanyol zeytinleri, şifalı otlar veya yerel bademler alabilirsiniz.
Akşamüstü Plaza Mayor’a yani Segovya’nın en büyük meydanına gitmek de bir farz tabii. Burada sokak müzisyenlerini dinleyip birkaç ‘tapas’ yani meze türü ve bir sürahiye yerel Sangria söyleyip dostlarınızla buluşabilirsiniz.
En ünlü tapaslar Manchego Peyniri, kızarmış hamsi balığı, patlıcan kızartması ve yanına bal, ‘Tortilla Patatas’ yani yumurtalı patates, çeşit çeşit kroketler, dekore edilmiş haşlanmış yumurtalar, peynirle doldurulmuş kırmızı biber, kızartma tatlı yeşil biber, ‘Empanadalar’ yani içi peynir veya dana kıyması veya sebzelerle doldurulmuş hamur işi (poğaça gibi) , kızartma deniz ürünleri, ‘Patatas Bravas’ yani soslu patates kızartması, zeytinyağına yatırılmış balık ve karides ve hepsi çok lezzetli.
Bunlar aslında biranın veya şarabın yanına alınan ufak tefek atıştırmalıklar. Ancak, son derece doyurucu oluyorlar ve paylaşmak üzere ortaya ısmarlanıyorlar. Ana yemek olarak da yerel deniz ürünlü ‘Paella’ çok meşhur ve bizim damak tadımıza uygun.
Diğer yandan buradaki etler de çok leziz. Bu nedenle güzel bir biftek te yiyebilirsiniz. Meydan insanların bir araya geldiği, sosyalleştiği ve özellikle yaz akşamları saatlerce oturup sohbet ettiği harika bir mekan.

Segovya’nın trafik yok denecek kadar az
Segovya’nın en güzel yönü, eğer vaktiniz müsaitse, aracınızla rahatlıkla çevreyi de gezebilmeniz. Trafik çok rahat, daha doğrusu trafik diye bir şey yok.
Çevredeki Pedraza, Sepulveda gibi dağ köylerini gezebilirsiniz. Buralarda doğa ve tarihi köy dokuları muhteşem. Zaman burada adeta durmuş gibidir. Bu köyleri çok seveceksiniz. Yakın çevrede Doğan ve Şahin yetiştirme çiftlikleri var. Bölgede havada süzüle süzüle uçan çok fazla Doğan ve başka yırtıcı kuşlara denk gelebilirsiniz. Köy meydanlarında eski usul boğa savaşına ve küçük festivallere veya kutlamalar da izleyebilirsiniz. Hele bir festivale denk gelirse hem adrenalin hem de eğlence yan yana sizi mutlu edecektir.
Kastilya Leon Bölgesi’nde ayrıca Salamanca veya Alvila gibi diğer Unesco Dünya Mirası kentlere veya güzeller güzeli Toledo kentine de gidebilirsiniz.
Yapılacak çok şey var. Çevre çok sakin ve doğal olduğu için de çok keyifli. Biz ne zaman bu bölgeye gittiysek, bu mekanlara bir değil bir kaç kez gidip çok huzurlu ve çok harika zaman geçirmişizdir. Yazdıklarımdan da anlayacağınız gibi, özlemişim Segovya’yı. Keşke şimdi kızarmış ekmek, sarmısaklı zeytinyağı ve domates sosu olsa da yesek ve güzel anılara dalsak.
Olur da yolunuz Madrid bölgesine düşerse ve vaktiniz müsait olursa mutlaka bu çok adı duyulmamış ama harika mekanlara gidip keşifler yapmanızı öneririm. Çok seveceksiniz.