SON DAKİKA
GÜNDEM Pazar 12 Aralık 2021 02:10

MALI PAHALIYA ALIP UCUZA SATIYORUZ

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Ekim'de Dış Ticaret Haddi'nin (DTH) yıllık yüzde 19,1 azalarak 79,2 olarak gerçekleştiğini açıkladı. Buna göre, salgında ihracat ve ithalat dengesinin değer açısından beklenen seviyeye gelemediği, Türkiye'nin dış ticarette ithalat baskısından henüz kurtulamadığı görülüyor.

Malı pahalıya alıp  ucuza satıyoruz

Sedat YILMAZ

Ekonomi politikasında dış ticaret ağırlıklı bir rota çizen ve refahın artırılmasında büyümeyi ihracatın sırtına yükleyen Türkiye, değer olarak ithalat ve ihracatta istediği kurguyu sağlayabilmiş değil. Ülkenin dış ticarette pozitif alana geçmesi için sattığı mal ve hizmetin, aldığı mal ve hizmetten daha yüksek bir değerde olması gerekiyor.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2020 Ekim’inde 98,3 şeklinde kayıtlara geçen Türk Dış Ticaret Haddi (DTH) Endeksi 2021 Ekim’de yıllık bazda yüzde 19,1 azalarak 79,2 ile tarihinin en düşük seviyesinde ölçüldü. Aynı dönemde İhracat Birim Değer Endeksi yüzde 12 artışla 105,2’ye, İthalat Birim Değer Endeksi ise yüzde 39 artışla 132,9 oldu.

Dış Ticaret Haddi Endeksi 2020 Mayıs’ında 104,6’yı gördükten sonra küresel kovid salgınının etkisiyle sürekli düşüş kaydederek Ekim ayında 79,2 seviyesine indi. Aynı endeks 2016 yılı Kasım’ında 110,9 seviyesini görmüştü.

İhracat Birim Değer Endeksi’nin, İthalat Birim Değer Endeksi’ne bölünmesiyle bulunan Dış Ticaret Haddi’nde (DTH) 100’ün altında kalan Türkiye’nin dış ticarete konu malları pahalıya alıp ucuza sattığı, ihracatı rekorlar kırmasına karşılık dış ticaret haddi rakamlarının Türkiye aleyhine devam ettiği gözleniyor.

Dış ticarette miktar olumlu

Diğer yandan ihracat ve ithalat miktar bazında olumlu bir yol haritası izliyor. Miktar bazında ihracat yıllık bazda Ekim ayında yüzde 7,3 artışla 157’ye çıkarken İthalat Miktar Endeksi ise yüzde 18,8 azalışla 94’e geriledi. İhracat Miktar Endeksi içinde yer alan gıda, içecek ve tütünde yüzde 8,8, yakıt hariç ham maddelerde yüzde 10,1 ve gıda, içecek, tütün hariç imalat sanayinde yüzde 8,6 artış, yakıtlarda yüzde 8,8 azalış gözlendi.

İthalat Miktar Endeksi içindeki gıda, içecek ve tütünde yüzde 6,9 yükselirken yakıt hariç ham maddelerde yüzde 17,5, yakıtta yüzde 8,7 ve gıda, içecek, tütün hariç imalat sanayiinde ise yüzde 14,4 azalış görüldü. Buna göre yıllık bazda 157’ye ulaşan ihracat malı miktarının artışta olduğu, 94’e düşen ithalat malı miktarının azaldığı anlaşılıyor.

Miktar endeksi, ihracat ve ithalat miktarlarındaki değişmeleri göstermeye yarayan endeks olarak biliniyor. Endeksin 100’ün üzerinde olması ihracat veya ithalat miktarlarının bir önceki yıla göre daha fazla olduğu, düşük olması ise daha az olduğu anlamına geliyor.

DTH neyin göstergesi

Söz konusu rakamlar Türkiye’nin ihracatını ucuza satarken, ithalatını pahalı yaptığını ortaya çıkarıyor. Uluslararası rekabet gücünün en önemli makro ekonomik göstergelerinden sayılan Dış Ticaret Haddi’ni (DTH) oluşturan ithalat ve ihracat fiyat endeksleri bir ülkenin dış ticaretteki gücünü gösteriyor.

Bir ülkenin gerçek manada dış ticaret gücünü gösteren Dış Ticaret Haddi (DTH), o ülkenin ihracat birim fiyatıyla ithalat birim fiyatının birbirine oranlanmasıyla elde ediliyor. DTH ekonomide bir ülkenin yaptığı dış ticaretin ülke refahını artırması veya refahtan pay alamamasını ifade eden önemli bir gösterge olarak kullanılıyor.

Bir ülkenin satın aldığı ve sattığı malların fiyatlarındaki değişimler sonucu, ülkenin dış ticaretten olumlu ya da olumsuz etkilendiğini göstermeye yarayan Dış Ticaret Haddi’ndeki (DTH) Ekim rakamının Türkiye’nin 100’ün altında kalmasıyla olumsuz bir görünüm oluşturduğu gözleniyor. Dış Ticaret Haddi (DTH) verilerine göre salgında ihracat ve ithalat dengesinin değer açısından beklenen seviyeye gelemediği, böylece Türkiye’nin dış ticarette ithalat baskısından kurtulamadığı görülüyor.

Ekonomiye DTH röntgeni

Dış Ticaret Haddi (DTH) Endeksi’nin 100’den büyük olması; dış ticaretten kazanç sağlandığını, ülke lehine gelişmeler yaşandığını, 100’den küçük olması ise dış ticaretin ülkeye kayıp verdiğini ve o ülke aleyhine seyrettiğini söylemek mümkün.

Şayet Dış Ticaret Haddi (DTH) Endeksi 100’ün üzerinde olumlu seyrediyorsa o ülkede küresel gelir bölüşümündeki payın yükseldiği, 100’ün altında ise tersi bir durum oluşur. Daha açık bir ifadeyle DTH endeksi yükselen ülkede satın alma gücü ve refah seviyesi yükseliyor, tersi durumda ise o ülkede refah seviyesi düşüyor.

Diğer taraftan bir ülkede dış ticaret açığı artırıyorsa bunun ana sebebi Dış Ticaret Hadleri’nin (DTH) bozulması olarak biliniyor. DTH ekonomi politikalarının belirlenmesi ve uluslararası rekabet gücünün tespitinde önemli bir röntgen görevi üstleniyor.

Dolayısıyla pandemi sürecinde uluslararası hammadde fiyatlarındaki yüksek artışların Dış Ticaret Hadleri’nin düşmesinde önemli bir rol oynadığını söylemek gerekiyor.

İhracat politikalarına dikkat

Portföy yatırımları ve borçlanmaları nispi bir şekilde azaltarak büyümeyi dış ticaret bağlantılı ihracat üzerine yükleyen Türkiye’nin bundan sonra dikkat edeceği konu, dış ticaret fazlası verirken Dış Ticaret Hadleri’nin (DTH) ülkenin aleyhine dönmemesini sağlamak olacak. Eğer bu noktada DTH’lere dikkat edilmezse yani DTH’lerde bir bozulma meydana gelirse bu durum toplumda refahı düşürecek, daha doğrusu ihracat yaparken yoksullaştıran bir büyüme ortaya çıkacak.

Dış Ticaret Hadleri (DTH) ülkelerin ticari büyüklüğünü, kazançlarını ve rekabet güçlerini yansıtması açısından önem arz ediyor. Türkiye de 2020 Mayıs’ından bu yana sürekli gerileyen bir Dış Ticaret Haddi (DTH) endeksiyle yürüyor.

Dolayısıyla ihracat ve ithalat arasında oluşan negatif fark, doğrudan yabancı yatırımlar, portföy yatırımları, bankaların sendikasyon kredileri, net hata ve noksan ile TCMB’nin döviz rezervleri gibi kaynaklardan temin edilen dövizlerle karşılanıyor. Bu süreçte oluşan olumsuzluklar ise döviz ihtiyacı sebebiyle kırılganlığı artırmakla kalmıyor, enflasyonu ve faizleri yükseltiyor.

DTH’lerde; uygulanan dış ticaret politikaları, ihraç ürünlerinin fiyatlarındaki dengeli seyir, ara malları ihracatındaki artışlar, ithalatın, ihracattan hem değer hem miktar olarak fazla olması, ithalat ve ihracatın miktar endeksleri en önemli konular olarak öne çıkıyor.  

Özetle; üretim ve dış ticarette yapısal sorunlar halledilmeden sathi ve hacme dönük dış ticaret, ülkenin ihtiyaç duyduğu dış kaynağı çözmede yetersiz kalabiliyor.

Kur-faiz-enflasyon üçgeni

Merkez Bankası (TCMB) Piyasa Katılımcıları Anketi’ne göre, 2021 yılsonu enflasyon beklentisini yüzde 19,31’den yüzde 23,85’e, 12 ay sonrası enflasyon beklentisi de yüzde 15,61’den yüzde 21,39 seviyesine yükseldi. TCMB’nin 1,5 milyar doları geçen 3 ayrı dövize müdahalesinin etkisiz kaldığı piyasada, TCMB anketinde enflasyonda beklenen artışlar bu zamana kadar yapılan öngörülerin sürekli zirvesinde kaldı.

Aynı ankette yılsonu dolar kuru ise 9,98 liradan 13,77 liraya, 12 ay sonrası dolar/TL kuru beklentisi de 10,93’ten 15,56’ya çıktı. Yine 2021 büyümesi de yüzde 9,9, 2022 yılı büyüme beklentisi de yüzde 4,1 oldu.

Söz konusu gidişatta iş dünyası kurdaki artışın ve fiyatlama davranışlarını bozan aşırı dalgalanmaların önüne geçmenin bugün için yapılacak en önemli iş olduğunu hatırlatıyor.

Dış Ticaret Hadleri’ni (DTH) bozan salgının ortaya çıkardığı ekonomik artçı şoklar ki bunlar tedarik zincirinde navlun kriziyle başladı, emtia fiyatlarındaki yüksek artışlar, enerji krizi, yüksek enflasyonlarla devam ediyor.

Türkiye’nin salgının başlangıcından bu yana 5 çeyrek büyüdüğü, ülkenin bundan sonra da büyümeyi sürdüreceğini ancak buradaki sorunun; büyümede ihracat unsuru ön plana çekilirken Dış Ticaret Hadleri’nin (DTH) olumlu alana nasıl sevkedilmesi gerektiğine yönelik para ve maliye politikalarının ne şekilde üretileceğinin tespitinin de önemli olduğu gözleniyor. 

Türkiye gösterdiği performansla 2022 yılında dış ticaret fazlası veren ülkeler ligine girecek belki ama, bunu Dış Ticaret Hadleri’nin (DTH) pozitif mi, yoksa negatif mi gerçekleştireceği konusu kestirilemiyor.

Türkiye kur – faiz – enflasyon üçgeninde hassas bir dönemden geçerken bundan sonra çıpa haline getirilen üretim, yatırım ve ihracat modelini; değer oluşturan, kur ataklarını ve enflasyonu bastıran olarak mı yoksa tam tersi değersiz bir mecrada mı yürüteceği en fazla merak edilen konuların başında geliyor.

Ekonominin kilidi Merkez Bankası’nın (TCMB) elinde

Japonya’nın en büyük finansal aracı kurumu Nomura, salgına ve jeopolitik risklere bağlı tedarik zincirindeki büyük sorunlar sebebiyle küresel ekonominin durgunluk tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu bildiriyor. Türkiye’de dünya gibi aynı sorunları yaşıyor. Türkiye’de üretim bazında hayatiyeti sürdürecek her şey var, eksik olan sermaye. Üretim ve sıcak para politikaları arasında sıkışan Türkiye’nin kısa vadede serbest piyasa ortamında yapacağı fazla bir şey yok.

TCMB faizleri ne kadar düşürürse düşürsün, piyasa şartları buna müsaade etmiyor… Politika faizi yüzde 15… piyasa faizi yüzde 21… Açıkçası makas oldukça büyük. 16 Aralık’ta yapılacak Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında TCMB ne kadar faiz indirirse makas o kadar fazla açılacak.

Açıkçası ülkede faiz alanında korkunç, yıkıcı bir savaş sürüyor.

Küresel ekonominin yeni bir krize doğru sürüklendiği ortamda Türkiye ekonomisi, yatırım, üretim ve ihracat modeliyle ayakta kalmaya çalışıyor. Yurtdışında İsviçreli Credit Suisse analistleri ile yurtiçindeki birçok analist, Merkez Bankası’nın (TCMB) 16 Aralık’taki toplantısında faizleri sabit bırakacağı yolundaki öngörü paylaşıyor.

Buna karşılık İtalya merkezli Unicredit, TCMB’nin faiz indirimlerine devam edeceğini, 16 Aralık’ta 100 baz puandan sonra en iyi ihtimalle ilk çeyreğe kadar politika faizinin yüzde 12’lere indirileceğini, son dönemde dövize yapılan müdahalelerin faiz indirimi işareti olduğunu savunuyor. İngiliz Barclays de TCMB’den Aralık ve Ocak’ta 100’er baz puanlık faiz indirimleri bekliyor. Banka dolar/TL kurunun 2022 yılı ortasından itibaren 16 liraya ulaşacağını iddia ediyor.

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor’s (S&P), Türkiye’nin döviz cinsinden kredi notunu “B+” ve yerel para birimi cinsinden kredi notunu “BB-“ olarak teyit etse de Türkiye’nin kredi notu görünümünü “durağan”dan “negatif”e çevirdi. Not olayını aslında bir moral kaynağı olarak kabul edip geleceğin nasıl tamir edilecek net adımlara ihtiyaç olduğu kesin.

Burada piyasanın faiz gücünü kırıcı politikaların geliştirilmesi daha öncü girişimler olarak öne çıkıyor. Maliye politikaları, TCMB’ye nasıl destek olacağını farklı alternatiflerle göstererek bugünden sahaya sürmek durumunda, yarın geç olabilir.

Küresel ekonomi de Türkiye gibi… Nomura ekonomistleri, ekonomilerin büyük kısmının ABD hariç Euro Bölgesi, İngiltere, Japonya ve Çin dahil, pandemi sürecinin ekonomik etkilerinden tam olarak kurtulamadığına ve bu ekonomilerin kırılganlıklarının ülkeleri büyümedeki aksaklıklara daha duyarlı hale getirdiğine dikkat çekiyor.

Aynı ekonomistler, küresel ekonominin 2022 yılının sonlarına kadar karşı karşıya kaldığı daha büyük riskin, maliyet kaynaklı fiyat baskılarının halen zayıf olan iç talebi olumsuz etkilemesi ve daha sıkı maliye ve para politikalarının bir engel haline gelmesi ile birlikte, resesyonda enflasyonun yükselmesi anlamına gelen stagflasyonun ötesinde bir kriz beklentisi içerisinde olduklarını belirtiyor.

Çin ise parası Yuan’daki yükselişi durdurmanın hesaplarını yapıyor. Değerlenmede dolar karşısında son 3 yılın zirvesine çıkan Yuan’a karşı Çin Merkez Bankası (PBOC) özel ilave tedbirler almasına karşılık paralarının değer kazanmasını önleyemediklerini bildiriyor. Yuan’ın değerlenmesi Çin’in dış ticaretinde ABD’ye karşı zayıflık oluşturmasını ve ihracatının düşmesini sağlıyor.

ABD, doları ihracat yaptığı ülke para birimlerine karşı düşük seviyede tutarak küresel krize karşı nispeten tedbir alsa da salgın kaynaklı yükselen enflasyona çare bulamıyor. ABD’de enflasyon son 39 yılın üzerine çıkarak Kasım’da yüzde 6,8 olarak gerçekleşti. Çekirdek enflasyon da yüzde 4,9 oldu.

Büyümenin sağlam olduğu, istihdam piyasası koşullarının güçlenmeye devam ettiği bir ortamda ABD Merkez Bankası’nın (FED) yükselen enflasyona karşı şahin bir duruş sergileyeceği ve faizleri artırma konusunda elini yavaş tutmayacağı gözleniyor.

Gelecek hafta çarşamba günü açıklanacak FED’in faiz kararı ve devamında FED Başkanı Jerome Powell’ın konuşmasıyla birlikte yoğun veri gündemi yatırımcıların takibinde olacak. FED’den faiz artırımı değil de varlım alımda azaltma bekleniyor. Ayrıca Avrupa Merkez Bankası (ECB) ile İngiltere Merkez Bankası’ndan (BOE) da faiz değişikliği öngörülmüyor.

Yoğun gündemli bir haftaya girerken yurtiçi piyasalarda döviz ve faizdeki hararet dinmiş değil. 16 Aralık Perşembe günü TCMB’nin yapacağı faiz kararı toplantısı piyasaların yoğunlaştığı en önemli olay. Yarınki ödemeler dengesi istatistikleri ve sanayi üretimi haftanın diğer önemli gündemleri.

Söz konusu gelişmelerle Borsa İstanbul’da işlem gören hisse senetleri haftalık bazda ortalama yüzde 6,55, dolar/TL yüzde 0,62, euro/TL yüzde 0,72 ve altının gram satış fiyatı yüzde 1,92, değer kazandı. Bu hafta yurtiçi piyasada 1000 TL’lik yatırım borsada 1065,5 lira, dolarda 1006,2 lira, euroda 1007,2 lira ve altında 1019,2 lira oldu.

Bu haftaki gerçekleşmeler ve gelecek haftaya yönelik öngörüler şöyle oluştu:

BIST 100… Borsa İstanbul (BIST) 100 endeksi en düşük 1.898,62, en yüksek 2.053,47 puanı gördükten sonra haftayı önceki hafta kapanışına göre yüzde 6,55 artarak 2.035,48 puandan tamamladı. Borsanın güçlü direnci 2050 üzerinde taban yapıp yükselişini sürdürmesi bekleniyor. Borsa TCMB’nin faiz indirim yapacağına odaklanmış durumda. Borsada destek 1900 seviyesinde.

DOLAR/TL… Döviz piyasası TCMB’nin faiz kararı ve muhtemel müdahalelerle yön arayacak. Yüzde 0,62 değer kazanarak haftayı 13,8800 liradan kapatan kurda güçlü destek 13,5 lira, güçlü direnç ise 14,15 lira. Herhangi bir faiz indirimi doları 15 lira seviyesinin üzerine atabilir.

EURO/TL… Yurtdışı gelişmelerden çok yurtiçi gelişmelere yönünü çeviren euro da dolar gibi TCMB faiz kararını bekliyor. Yüzde 0,72 artışla haftayı 15,68 liradan kapatan euroda güçlü destek 15 lira, güçlü direnç 16 lira.

ALTIN… Uluslararası piyasalarda uzun zamandır 1780 dolar seviyesinde yatay seyreden ons altında ABD’de yüksek gelen enflasyon ve beraberinde faiz kararı en büyük iki gündem niteliğinde. FED’den faiz kararı beklenmese de tahvil alımlarını azaltma yönünde yapılacak adımlar da altın fiyatlarını baskılayabilir. ABD tahvil faizlerindeki düşüşler altın fiyatlarını yukarıda tutmayı sağlıyor. Türkiye’de ise altın fiyatları dünyadan taban tabanı zıt bir şekilde ayrışıyor. Dolar destekli altın fiyatları Kapalıçarşı’da bu hafta da değer kazandı. 24 ayar külçe altının gram satış fiyatı bu hafta yüzde 1,92 kazanımla 795,00 liraya, Cumhuriyet altınının satış fiyatı da yüzde 1,92 artışla 5.260,00 liraya yükseldi. Geçen hafta sonu 1.261,00 lira olan çeyrek altının satış fiyatı da 1.285,00 liraya çıktı.

PETROL… Güney Afrika kaynaklı Omicron varyantıyla ilgili aşı ve benzeri iyimser gelişmeler petrol fiyatlarını brentte 75 dolar, WTI’da 70 doların üzerinde tutuyor. Ancak küresel petrol stoklarındaki artışlar fiyatları baskılamaya devam ediyor.

KRİPTO PARA… Kripto paralarda geçen haftaki keskin düşüşten sonra yeni bir düzeltmenin gelebileceğine dair yorumlar artıyor. Pazarın lider parası Bitcoin’in henüz boğa piyasasında olduğunu dile getiren bazı analistler ise kripto pazarının güçlenen dolar ile Omicron salgınının arasında sıkıştığını söylüyor. Kripto para pazarında, Binance Holdings’in bir işlem platformu kurmak için Endonezya’nın zengin ailelerinden Hartonolar ve devlete ait Telekom operatörüyle görüşmeler yapması pazarda haftanın en iyi haberi olarak yer aldı. Söz konusu gelişmeler çerçevesinde bu hafta Bitcoin toparlanarak 48 bin 500 dolar seviyesinde haftalık yüzde 3,7 değer kazandı. Ethereum 4 bin dolar da yine yüzde 3,7 prim yaparken onu yüzde 3,45 ile Binance Coin izledi. Pazarda en yüksek kazancı yüzde 15,7 ile Terra ve yüzde 8,74 ile Ripple elde etti. Pazarda en fazla değer kaybeden para yüzde 9,55 ile Solana oldu.