SON DAKİKA
Madencilik Pazartesi 19 Mayıs 2025 08:31

MADENCİLİKTE KARBONSUZ ÜRETİM

Madencilik sektörü, dünyada olduğu gibi Türkiye'de de çevresel sürdürülebilirlik ekseninde kapsamlı bir dönüşüm sürecine girmiş durumda.

Madencilikte karbonsuz üretim

Özellikle iklim krizine karşı küresel mücadele kapsamında, karbon salımının azaltılması ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı büyük önem taşıyor. Türkiye’deki madencilik şirketleri de bu doğrultuda hem üretim süreçlerini dönüştürmek hem de çevresel etkilerini minimize etmek için yeni teknolojilere yöneliyor.

Son dönemde öne çıkan uygulamalardan biri, açık ocak madenlerinde kurulan güneş enerji santralleri (GES) oldu. Birçok işletme, madencilik faaliyetlerinde ihtiyaç duyduğu enerjiyi artık fosil yakıtlar yerine doğrudan güneşten elde etmeye başladı. Bu yöntemle hem enerji maliyetlerinde ciddi tasarruf sağlanıyor hem de karbon ayak izi önemli ölçüde azaltılıyor. Bazı maden sahalarında ihtiyaç duyulan enerjinin %70’ine yakını artık güneş panelleriyle karşılanıyor. Hedef, bu oranın ilerleyen yıllarda %100’e ulaşması.

Yalnızca açık ocaklarda değil, yer altı maden işletmelerinde de çevreci dönüşüm dikkat çekiyor. Geleneksel dizel yakıtlı iş makineleri, kamyonlar ve jeneratörlerin yerini hibrit ve tam elektrikli araçlar alıyor. Elektrikli sondaj makineleri, havalandırma sistemleri ve taşıyıcı ekipmanlar sayesinde hem daha sessiz hem de daha temiz bir çalışma ortamı yaratılıyor. Bu uygulama, özellikle iş güvenliği ve işçi sağlığı açısından da önemli avantajlar sağlıyor. Zira karbon monoksit gibi zararlı gazların madene salınımı büyük oranda ortadan kalkıyor.

Bu dönüşüm yalnızca işletme düzeyinde kalmıyor. Aynı zamanda maden ruhsatlandırma süreçleri, çevresel etki değerlendirme (ÇED) raporları ve denetim prosedürleri de karbon salımı esas alınarak yeniden şekilleniyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın yeni yönetmelikleri kapsamında, karbon nötr hedefi olan projelere öncelik veriliyor. Ayrıca yeşil sertifikasyon süreçleriyle, çevre dostu üretim yapan maden işletmeleri teşvik ediliyor.

Uzmanlar, bu dönüşümün kısa vadede yüksek maliyetli gibi görünse de uzun vadede hem çevresel hem de ekonomik kazanç sağlayacağı konusunda hemfikir. Güneş ve rüzgar enerjisi gibi kaynakların kullanımı, zamanla enerji bağımlılığını da azaltarak işletmelere rekabet avantajı sunuyor. Ayrıca Avrupa Birliği’nin sınırda karbon düzenlemesi gibi dış ticareti etkileyecek uygulamaları da göz önünde bulundurulduğunda, bu dönüşüm Türkiye'nin ihracat potansiyeli açısından stratejik önem taşıyor.

2030 yılına kadar Türkiye’deki büyük ölçekli maden işletmelerinin çoğunun karbon ayak izini %50 oranında azaltması hedefleniyor. 2035 yılına gelindiğinde ise “yeşil madencilik” standartlarının ülke genelinde tüm aktif sahalarda uygulanması bekleniyor. Bu hedefe ulaşmak için üniversiteler, kamu kurumları ve özel sektör arasında iş birlikleri kuruluyor. Ar-Ge faaliyetleriyle sürdürülebilir madencilik teknolojileri geliştiriliyor; yerli üretim elektrikli iş makineleri ve otonom sistemler için prototipler test ediliyor.

ABONE OL

EN ÇOK OKUNANLAR

garanti sol
garanti sağ