SON DAKİKA
Turizm Pazar 16 Mart 2025 01:22

LONDRA'NIN DÜNYA MİRASLARI

British Museum dünyanın en eski müzelerinden biri olarak 1753 yılında kurulmuş. Dünyanın en kapsamlı tarihi koleksiyonları bu müzede bulunuyor. Koleksiyon yaklaşık 8 milyon parçadan oluşuyor. Sergide bulunan eser sayısı ise, genelde değişerek 80 bin civarında oluyor, geri kalan eserler sıralarının gelmesi için müzenin depolarında korunuyor

Londra'nın dünya mirasları

Deniz DİKMEN

Londra’dayım ve şahane bir bahar havasında kenti ve çevresini gezmeye devam ediyorum. Londra’nın merkezine, Waterloo Station’dan Londra’nın ikonik iki katlı kırmızı otobüsüne binip kentin Bloomsbury bölgesine gidiyoruz. Otobüs şoföründen ineceğimiz durak ile ilgili yardım istedik. İnanmayacaksınız ama, otobüsün şoförü bütün yolcuları son durakta indirdikten sonra bize siz bekleyin diye işaret etti. Ve bizi neredeyse müzenin girişine kadar otobüs ile özel olarak bıraktı. Bu şoförün yardımsever durumu bizi çok mutlu etti. Nasıl teşekkür edeceğimizi bilemedik. Zaten bu mevzu Londra’da çok dikkatimi çekti. Tüm kamu personeli çok eğitimli ve çok güler yüzlü. Kime ne soru sorsanız size en iyi şekilde yardımcı oluyor, yol gösteriyor ve size doğru bilgi veriyorlar. Bu inanılmaz güzel bir deneyim ve dünyanın başka hiçbir yerinde denk gelmediğim bir durum oldu. Böylece otobüs şoförümüzün nazik davranışı ve desteği ile müzenin önünde iki katlı otobüsümüzden iniyoruz. Londra’da çok sevdiğim ve takdir ettiğim konulardan biri de birçok müzenin haftanın yedi günü ücretsiz olmasıydı. Böylece her kesimin bu müzeleri sorunsuz ziyaret etme ve bilgilenme şansı oluyor. Bu muhteşem bir fırsat. Arzu edenler tabi ki müzeye bağış yaparak destek olabiliyor. Bu sayı az da değil. Her yerde bağış kutuları var. Yanlarında bir de kredi kartı okuyucu para tahsil etme makinesi var. Siz istediğiniz kadar bağışı kredi kartı ile de yapabiliyorsunuz. 

British Museum’un girişinde sıra ve güvenlik yok. Rahat rahat içeriye giriyoruz. Ne güzel bir duygu bu. Kapılarda röntgen cihazından geçmeden çantamızın içini deşifre etmeden serbestçe müze binasına girebilmek. 

British Museum dünyanın en eski müzelerinden biri olarak 1753 yılında kurulmuş. Dünyanın en kapsamlı tarihi koleksiyonları bu müzede bulunuyor. Koleksiyon yaklaşık 8 milyon parçadan oluşuyor. Sergide bulunan eser sayısı ise, genelde değişerek 80 bin civarında oluyor, geri kalan eserler sıralarının gelmesi için müzenin depolarında korunuyor. 

london-3

British Museum’un kapısından içeri girer girmez karşıma ne çıktı dersiniz?  Datça ilçemizde bulunan Knidos antik kentindeki Knidos Aslanı (MÖ 2. YY) müzenin tam girişinde tüm haşmetiyle sergileniyor. Belli ki müze bu eser için özel bir yer açmış çünkü müzenin girişinde tek olarak bu şaheser eser bulunuyor. Knidos Aslanı buraya elbette çok yakışmış ve yeri çok güzel. 

Ama benim gözümün önüne bu aslan heykelinin orijinal yeri geliyor elbette. Datça’da Knidos antik kentin bulunduğu burun o kadar efsane ve o kadar etkileyici ki. Bir kez orada gün batımına denk gelmiştim. Hava da tatlı bir yaz rüzgarı esiyordu, o Anadolu’nun enfes tertemiz toprak kokusu ve antik kentin önündeki Ege Denizi’nde batan kıpkırmızı bir güneş. O efsane Knidos Aslanı muhakkak ki orijinal yerinde olsaydı çok şahane dururdu. Bütün koya ve önündeki denize hakim bir şekilde yeri Knidos’un tepesinde konumlanıyordu.  Arslan’ın ve benim de gözlerimde bu nedenle biraz hüzün var. 

British Museum’u gezmeye buradan başlıyoruz. 92.000 m2 alan üzerine kurulan sergi bölümü 7 ana bölümden oluşuyor. Bu bölümler, Afrika, Amerika, Antik Mısır, Antik Yunan ve Roma, Asya, Avrupa ve Orta Doğu diye sınıflandırılmış. Tek tek bütün galerileri gezmeye başlıyoruz. Tüm eserler gerçekten çok etkileyici ve dünya çapında çok özel. British Museum’da bulunan en önemli eserler arasında Mısır’ın Rosetta Taşı, Atina’nın Parthenon heykelleri, Mısır’ın Ramses büstü, Meksika’nın Aztek yılanı, Paskalya Adası’nın Hoa Hakananai heykeli, Xanthos’un Nerides heykelleri, Halikarnas Mozolesi’nin heykelleri gelir. Benim için her zaman elbette Türkiye’den ve özellikle Mezopotamya’dan giden eserler her zaman çok heyecan verici oluyor. Favorilerim arasında kesinlikle üstünde hayvan işlemeleri ile Milattan Önce 570 yılında yapılmış Haşmetli Babil Kapısı, Asurlu insan kafalı, aslan gövdeli ve kanatlı saray kapısı bekçileri Lamassular, Hitit yazıtları ve onca eser bize binlerce yıllık serüvenlerini anlatıyor. Bu eserler benim için her zaman çok kıymetli ve hepsinin kalbimde çok ayrı birer yeri var. British Museum için çok şeyler söyleniyor ama bunları doğru bilmek ve öğrenmek lazım. Bu konuda söylemek istediğim tek şey dünya çapında insanlık için bu çok kıymetli kültürel varlıklara sahip çıkılmasının eğitimin ve farkındalığın halk arasında çok önemli olduğu konusudur. Bu nedenle minettarım.

Çok uzun süre müzede geçiriyoruz. Görülecek ve hayran kalınacak o kadar çok tarihi eser var ki. Yorulmuş olarak saatler sonra kendimizi müzenin kafesinde buluyoruz. Büyük fuayede karşımızda 1850 yılına ait Kanada, British Columbia’dan Londra’ya getirilen ve Haida halkı tarafından yapılan 12 metre boyundaki ahşap Kayung Totem Pole Steli bulunuyor. Bu stel de ne kadar güzel ve bu mekana ne çok yakışmış.

Kafede kendimize İngiltere’nin o lezziz sıcacık ‘scone’ dediğimiz tatlı, tuzlu, meyveli veya sade olan bir çeşit çöreklerinden ve çay ısmarlayıp, fuayede hem dinleniyoruz hem de bu mekanın güzel enerjisini yaşamaya çalışıyoruz. Dünya çapından gelen onca özel eserin bulunduğu bu dev mekan inanılmaz etkileyici. Uzun süredir gelmek ve görmek istediğim bu mekana kavuştuğum için gerçekten çok mutluyum.

london-2

Müzenin tüm mimarisi ve tasarımı da muhteşem. Fuayede bulunan müzeshoplar da ( Müze ile ilgili hediyelik eşyaların satıldığı) çok iyi düzenlenmiş diyebilirim. Ürün koleksiyonları çok zengin ve her bir parçanın albenisi çok iyi. Hediye için alış verişi yapmak isterseniz burası çok uygun bir yer. 

British Museum’dan çıkıyoruz. Dışarda bahar havası tüm güzelliği ile devam ediyor. Diğer önemli müzelerin olduğu bölge ise, South Kensington’da bulunuyor. Özellikle çocuklarınızla Londra’ya geldiyseniz kanımca burada bulunan Londra Doğa Tarihi Müzesi’ne ve Londra Bilim Müzesi’ne gelmelisiniz. Bu müzeler de ücretsiz. Londra Doğa Tarihi Müzesi botanik, entomoloji (böcek bilimi), mineraloji (mineralleri inceleyen bilim dalı), paleontoloji (fosil bilimi) ve zooloji üzerine 80 milyon esere sahip. Yanlış yazmadım seksen milyon eser. Dünyanın en büyük dinozor kalıntıları koleksiyonunu ben burada gördüm. Müzenin yapısı biraz karmaşık gibi olsa da her bir bölümde sizi farklı hazineler bekliyor. Hemen bu binanın yanında bulunan Londra Bilim Müzesi de aynı şekilde çocuklar ve ilgilenenler için çok enteresan. Uzay ve astronotlar bölümünden, uçak motorlarından, robotlardan, bisikletler ve saatlere kadar bu müzede çok güzel koleksiyonlar sergileniyor. Burayı da ziyaret etmenizi tavsiye ederim.

Bu iki müzenin karşısında bir de Londra’nın Victoria & Albert Müzesi bulunuyor. Bu müze de de dünyanın her yerinden gelen çok güzide parçalar sergileniyor. Buradaki hediyelik eşya satan dükkan ve müzenin kafesi, bahçesi, binası da çok hoş. Sadece müzeyi gezmek için değil, güzel bir kahveyi yudumlamak, bahçesinde bahar güneşin keyfini çıkarmak için de buraya gelebilirsiniz. Victoria & Alfred Müzesi de yine ücretsiz.

Size anlatmak istediğim bir mekan daha var. Belki çok duymamış olabilirsiniz ama burası da dünya çapında aslında çok önemli bir tarihi yer. Londra’nın tam kalbinde Bloomberg Space’de bulunan Mitras Tapınağı’ndan bahsediyorum. Bu tapınak günümüzde büyük bir iş merkezinin altında bulunuyor. Ziyarete açık. Burası 1800 yıllık Roma Döneminden kalma bir tapınak ve aslında. Dünya Savaşı sırasında bölgenin bombalanmasıyla ortaya çıkan bir yapı. Mitras Tapınakları aslında bazı özel lobilere ait gizli toplantıların yapıldığı ve bu nedenle de lokasyonlarının gizli tutulduğu mekanlardır. Biz de Diyarbakır’da Zerzevan Kalesinin bulunduğu yerdeki Mitras tapınağı bilgimizle Londra’daki Mitras Tapınağı’nı merak edip  görmeye gidiyoruz. Tapınak çok iyi korunmuş.  Diyarbakır’da Roma Garnizonu olan Zerzevan Kalesi içinde, diğer gizli Mitras Tapınağı’nı ziyaret etmiştim ve çok etkilenmiştim. İkisi arasındaki benzerlik ve anlatılanlar birbirini tamamlıyor. Fırsatınız olursa bir Londra ziyareti sırasında burayı da görmenizi ve  bu tapınakların tarihini araştırmanızı tavsiye ederim.

Tüm bu anlattıklarım Londra’da bulunan çok güzide, dünya eserlerinin küçük bir bölümü sadece. Milyonlarca ziyaretçi dünyanın her yerinden her yıl bu eserleri görmek için müzelere akın ediyor.

london-1

Londra genelinde 192 müze var. Bunların yanında 11 tane de ulusal müze bulunuyor. Burada bulunan eserlerin sayısını düşünemiyorum bile. Her biri de eşsiz ve çok kıymetli. Örneğin, British Museum da 1 milyar pound değerinde 170 yıllık bir Çin seramik koleksiyonu bulunuyor. 

Bunun ötesinde bildiğiniz üzere Londra’da dört adet UNESCO tarafından tescillenmiş Dünya Mirası bulunuyor.  Westminster Sarayı ve Manastırı, Tower of London, Maritime Greenwich ve Kew Garden Saray Bahçeleri. Elbette bunları bir Londra Gezisi sırasında görmenizi tavsiye ederim.

İngiltere’de toplam 18, İskoçya’da 6, Galler’de 4 ve Kuzey İrlanda’da 2, İskoçya ve İngiltere ile ortak ise 1 UNESCO Dünya Mirası bulunuyor.

Londra’ya yaklaşık 2 saatlik mesafede konumlanan Stonehenge ve Avebury de 1986 da bir UNESCO Dünya Mirası olarak tescillenmiş ve bir Londra seyahati sırasında günübirlik ziyaret edilebilir.

Aynı şekilde, Cotswold de Londra’ya yaklaşık 100 mil uzaklıkta ve Blenheim Sarayı ve Bath kenti ile 2 UNESCO Dünya Mirası’na sahip. Cotswold’e de Londra’dan günübirlik bir keşif yapılabilir.

Sizi bilmem ama beni bu kültürel ve doğal dünya mirasları daima çok heyecanlandırmıştır ve dünyanın neresinde olursa olsun onları hep keşfetmek istemişimdir. Gezilerimi planlarken Unesco Dünya Miraslarını da hep dikkate alıyorum. Mutlaka gezmeye çalışıyorum. Her zaman da beklentilerim boşa çıkmamıştır. Her daim olağanüstü eserlerle karşılaşmış ve dünyanın ne kadar renkli ve ne kadar derin, değişik kültürlere, coğrafyalara sahip olduğunu görmüş ve kendimi de bu şansa erdiğim için çok mutlu hissetmişimdir. Ülkemizde de Karahantepe Araştırmalarını Destekleme Derneğinde aktif olarak çalışmak bana büyük mutluluk veriyor. 

Umarım gelecek seyahatlerimde dünyaya mal olmuş ve çok kıymetli bu eserlerin daha nicelerini görme ve sizinle de paylaşma fırsatı bulurum. Gerçekten çok keyifli. Dünyadaki ve Londra’ya da giderseniz oradaki müzeleri muhakkak keşfetmenizi öneririm.

ABONE OL

EN ÇOK OKUNANLAR