KRİZİN İKİ YÜZÜ
Her kriz dönemi, içinde pek çok risk barındırdığı gibi bazı fırsatlar da sunabiliyor. Bu dönemler, şirketler için mevcut durumların muhasebesini yapma ve piyasada oluşan fırsatları takip edip yakalama zamanı olarak değerlendiriliyor.
Finans uzmanları, kriz dönemlerinde gerekli tedbirleri gecikmeden almak gerektiğinin altını çiziyor. Uzmanlara göre işler iyi gitmiyor ise nedenlerinin detaylı irdelenmesi ve iş modelinin gözden geçirilmesi gerekiyor. Kamu Özel Ortaklığı (PPP) ve Proje Finansmanı Uzmanı, aynı zamanda Dinamo Danışmanlık Kurucu Ortağı Fatih Kuran konuyla ilgili olarak, “Kriz dönemlerinin olmazsa olmazı, iyi bir finansal yönetimdir. Bunun için de profesyonel bir destek almak yerinde olacaktır. İleriye yönelik yapılacak nakit akış çalışmaları şirketin önünü görmesi için elzemdir. Ancak bu takdirde olası riskler ve sıkıntılar önceden fark edilip gereken tedbirler zamanında alınabilir. Önünü göremeyen şirketlerin anlık reflekslerle alacağı kararlarda er ya da geç hata yapması ve sıkıntıya düşmesi kaçınılmaz sonuçtur. Pek çok şirkette farklı ürün ve hizmetler satılmaktadır. Hangilerinden para kazanıldığı, hangilerinden kaybedildiği çok iyi analiz edilmeli, katma değer yaratılabilen alanlara odaklanmalı ve diğerlerinde ise küçülmeli veya çıkılmalıdır. Alternatif pazarlar ve müşteri arayışları mutlaka değerlendirilmelidir. İşiniz artık para kazandırmıyor hatta kaybettiriyor ve bu durum geçici olmayıp tünelin ucunda ışık görünmüyor ise küçülmek ya da dükkânı kapatmak bile daha iyi bir çözüm olabilir” dedi.
Dış ve İç Pazarda Akılcı Strateji Kurgulanmalı
Daralan iç pazar nedeni ile dışa açılmanın çok akla yakın bir çözüm olduğunu belirten Fatih Kuran, sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye’de ihracatın son dönemde önemli bir artış göstermesi şirketlerin artan kurlar nedeni ile dış pazarda daha rekabetçi olabilmelerinin doğal bir sonucudur. Yine aynı koşullar çok daha fazla müteahhit şirketin yurt dışına açılmasına veya zaten iş yapanların daha fazla odaklanmasına neden olmuş alınan ihalelerde ciddi bir artış söz konusu olmuştur. Turizm gelirlerindeki artış da ucuzlayan tatil olanaklarının yabancı turistler için Türkiye’yi daha cazip hale getirmesi kaynaklıdır. İç pazar da ihmal edilmemeli ve hane halkının gelirlerindeki reel bazdaki erimenin etkisi hesaba katılıp değişen tüketici davranışlarının sunulacak mal ve hizmetlere etkisi değerlendirilmelidir. Ürün ve hizmet yelpazesine bu değişime uygun kalemler eklenebileceği gibi bazı kalemlerde ise daralmaya gidilebilir. Bu durum özellikle üretim planlama, reklam ve stok yönetimine etkisi itibari ile de önemlidir.”
Gelir-Gider Dengesi Doğru Yönetilmeli
Krizlerde kazanç kalemlerini arttırmak kadar, gider kalemlerinde de kısıntıya gitmenin gerekli olabileceğine değinen Fatih Kuran, “Özellikle satışlara direkt etkisi olmayan veya görece daha az olan maliyet kalemleri çok iyi irdelenmeli, tasarruf tedbirleri alınmalıdır. Artan finansal maliyetler ve parayı bağlamanın fırsat maliyeti nedeni ile satın almak yerine kiralama yöntemlerini tercih etmek, genel kabul olarak, daha sağlıklı sonuçlar doğurur. Varlık satışı da kriz dönemlerinde şirketleri rahatlatabilecek çözümlerden bir tanesidir. Türk müteşebbislerce genelde mal satışı çok hoş karşılanmasa da özellikle şirketin ana faaliyet alanı ile direkt bağlantısı olmayan veya sahip olunması çok da gerekmeyen varlıkların değerlendirilmesi mutlaka dikkate alınmalı ve verimlilik arttırılmalıdır. Finansman maliyetlerinin artması şirketler için stok yönetimini daha da önemli hale getirmiştir. Ham madde stoklarını azaltmak için sipariş alımı ile senkronize mal tedariği veya konsinye bazda satın alma tercih edilmelidir. Mamul stoklarını azaltmak için ise siparişe özel mal üretmek stok devir hızını arttırıcı pozitif bir etki yaratır. Pazarda giderek artan rekabetin etkisinden faydalanarak tedarik maliyetlerini azaltmak için alternatif tedarikçiler arayışı içinde olmak ve nakit fazlası olan şirketler için ise peşin alımda önemli iskontolar elde etmek için kriz dönemleri uygun koşullar barındırır” dedi.