KRALIN GÜL BAHÇESİNDE
Kopenhag, 2000'li yıllardan sonra daha çok uluslararası üst düzey mimarlar tarafından dizayn edilmiş. Özel yapılar ve projeler ülkeye kazandırılmıştır. Bu nedenle modern kent yapısı ile Kopenhag İngiliz Monocle dergisi tarafından 2008 yılında dünyanın en iyi dizayn edilmiş kenti unvanını almıştır

Avrupa’da benim için İskandinav Ülkeleri'nin yeri çok farklıdır. Nasıl Akdeniz ülkelerinin kendine has çok hoş bir yaşam tarzı varsa, İskandinav ülkeleri de bence kendine özgü çok hoş bir yaşam tarzı olan ülkeler.
Doğaya, bilime, sanata ve insana olan saygıları, çok yüksek eğitim ve bilgi düzeyleri, asil insanları, duru zevkleri, keyifli balık sofraları kanımca insana çok pozitif bir enerji veriyor.
Ülkede gezdiğiniz zaman gözünüzü gönlünüzü yoracak hiçbir şey yok. Her şey sakin, yalın ve insanın en rahat edebileceği şekilde dizayn edilmiş. Birçok kez gittiğim İskandinav ülkelerinde her daim çok keyif almışımdır. Hem doğasından, hem güzel insanlarından. Bu sefer sizi Avrupa’nın kuzeyine, Danimarka’nın başkenti Kopenhag’a veya yerel dille ‘Kobenhaven’a götürmek istiyorum. Kopenhag kenti lokasyon olarak Danimarka’nın doğu yakasında iki ada üzerinde konumlanmış, Amager ve Zealand Adası’nda ve İsveç sınırına komşudur. İsveç Kopenhag’a sadece 30 kilometre uzaklıktadır dilerseniz aracınızla veya tren ya da otobüs ile kolaylıkla Oresund Köprüsü’nden İsveç'e Malmö kentine geçebilirsiniz ve günübirlik bir İsveç turu yapabilirsiniz. Bu ara, Oresund Köprüsü Avrupa’nın sekiz kilometre uzunluğu ile en uzun köprüsü ve başka köprülere göre farklı olarak kısmen tünel olarak denizaltından da geçiyor.
Günümüzde bir buçuk milyon nüfusa sahip
Onuncu yüzyılda bugünkü Kopenhag, Gammel Plajı’nda sadece küçük bir balıkçı kasabası olan bir yerleşim merkeziymiş. Eski ismi “Kobmannahaven” olan bu kasabanın ismi eskiden beri buranın bir küçük ticari liman olduğunu göstermektedir. Çünkü ismi “tüccarların limanı” anlamına gelmektedir. 15'inci yüzyılda ise kent Danimarka’nın başkenti olma şerefine ulaşır. Günümüzde artık bir buçuk milyon nüfusa sahiptir. Küçük bir ülke gibi görünen Danimarka Krallığı’na Danimarka’nın bulunduğu toprakların haricinde ise günümüzde Atlantik Okyanus’unda bulunan Faroe Adaları ve koskoca Grönland Adası da bağlıdır. Mevsimlerden bahar ve biz de bir Kuzey Avrupa turu gezisinde birkaç gün Kopenhag kentindeyiz.
Eski kraliyet bahçelerinden biri
Bu sefer deniz yoluyla Kopenhag'a geldik, hava bahar havası, her yer yemyeşil ve doğa tüm güzelliği ile kendini gösteriyor. Limanda gemimizden inip bu güzel şehrin içindeki bahar yürüyüşümüze başlıyoruz. Tek katlı ve bakımlı bahçeleri olan evlerin ve sokakların arasından ilk durağımız olan Rosenborg Sarayı’na varıyoruz. Kopenhag ‘in merkezinde bulunan bu saray tüm zarafeti ile karşımızda yükseliyor. Burası aynı zamanda Rosenborg Bahçesi olarak biliniyor ve Danimarka’nın en eski kraliyet bahçelerinden biri. Rosenborg Sarayı Danimarka’nın en tanınmış krallarından biri olan Christian IV tarafından 17'inci yüzyılda inşa edilmiştir ve 400 yıllık kraliyet hazinelerini ve tahta ait taçları, kralın asasını ve kraliyetin tüm mücevherlerini korumuştur. Günümüzde burayı bir müze olarak gezebilirsiniz, kraliyete ait odaları görebilir, duvarlardaki portrelere inceleyebilirsiniz. Sarayda Danimarka kralların tahta çıktığı odaları ve oturduğu tahtları, buraya has gümüş rengindeki Arslan heykellerini, saray duvarlarında Danimarka ve İsveç arasında geçen savaşların sahnelerini görebilirsiniz. Yüzyıllarca Danimarka krallarının bu sarayda sürdüğü yaşantısına bir nebze olsun şahit olabilirsiniz. Rosenborg Sarayı’nda ayrıca dünyaca meşhur Venedikli çok özel bir cam koleksiyonu da sergilenmektedir. Onları da sarayın iki kulesinde gezebilirsiniz. Benim için ise, unutulmaz anı bu sarayın harikulade bahçesiydi. Muhteşem bir yeşilliğin içerisinde bu zarif sarayın önünde rengarenk güllerle bezenmiş bu bahçenin güzelliğini hiç unutamayacağım. Mis gibi gül ve çiçek kokusu ve minik çeşmeleriyle oluşan bu bahçe burası adeta masal bahçelerine benziyordu. Saray da tüm haşmetiyle bu bahçeye ev sahipliği yapıyor. Pembe, sarı, kırmızı ve beyaz güller bu çok bakımlı bahçeyi süslüyor. Bahar ve yaz aylarında özellikle çiçekler coştuğu zaman burası gerçekten büyük bir göz zevki sunuyor. Gül bahçesinin bazı köşelerinde ise, ünlü Danimarkalı yazar Hans Christian Andersen gibi yerli ünlülerin heykelleri de görebilirsiniz.
Yaz aylarında Jazz Festivalleri yapılıyor
Bu nedenle senede yaklaşık üç milyon kişi bu güzel mekanı ziyarete geliyor. Eskiden sadece kraliyet ailesine ait olan bu mekân artık asırlardır halka açık. İnsanlar piknik yapmak için bu parka geliyor ve bu doyumsuz güzelliğe tanık oluyor. Yaz aylarında burada “Kopenhag Jazz Festivali” de yapılıyor. Ayrıca, çocuklar için de kukla tiyatroları oynatılıyor. Rosenborg Sarayı’ndan Nyhavn’a geçiyoruz yani yeni limana. Burası da Kopenhag için çok ikonik güzel bir sahil mekanı. Nyhavn 17’nci ve 18’inci yüzyıldan kalma rengarenk evleriyle günümüzde kentin çok keyifli bir kanal ve eğlence merkezidir. Kanalın çevresinde barlar, kafeler ve restoranlar mevcuttur. Oturduğunuz mekandan kanalı ve kanaldaki harika tekneleri izleyebiliyorsunuz ve mekanla bütünleşebiliyorsunuz. Güzel bir kahve veya yemek keyfi yapmak isterseniz burası mükemmel bir mekan. Biz de öyle yapıyoruz. Limanın çevresinde biraz gezdikten sonra, kendimize liman kafelerden birini gözümüze kestirip bu harikulade eski limanın ambiyansını yaşıyoruz. Bahar güneşi yüzümüze vuruyor. Mis gibi kahve kokusu burnumuza çalıyor. Danimarka’ya has güzel bir tatlı da ısmarladık. Anın güzelliğini yaşıyoruz. Burada olmak gerçekten çok keyifli çünkü her yerin çok temiz ve bakımlı olması, personelin ve oturduğunuz mekanların her bakımdan kaliteli ve özenli olması insanı çok mutlu ediyor. Eskiye gösterilen saygı ve yapılan bakım, renklerin özenle seçilip uyum içerisinde olması tam bir medeniyetin göstergesi. Mekan insana huzur ve mutluluk veriyor. Bütün bir gün bu şekilde kentin merkezini geziyoruz. Çarşı pazar çok güzel, Kopenhag ‘de Danimarka’nın her alanda çok fazla kendi markasına denk geleceksiniz ve bu markalar İskandinavya’nın kendi özgü yalın çizgilerini taşıyor. Giderseniz çok seveceksiniz. Kentte Tivoli Bahçelerini, Amalienborg, Christiansborg ve Frederiksborg Saraylarını, Kopenhag'ın meşhur küçük denizkızı heykelini, Frederik Kilisesi’ni, Fredrikstad bölgesini, yol üzerinde 18'inci yüzyıldan kalma rokoko dönemine ait zengin konakları ve Hollanda kökenli Rönesans dönemine ait binaları görebilirsiniz. Kopenhag aynı zamanda “Kuleler kenti” olarak da anılır çünkü ufuğa baktığınızda ufuk çizgisini kesen sadece kiliselerin ve sarayların kuleleri olur, yüksek binalar olmaz.
Dünyanın en iyi dizayn edilmiş kenti unvanını aldı
Kopenhag'da Kraliyet Tiyatrosu’nu, Kraliyet Sanat Galerisi’ni, National Museet Danimarka Ulusal Müzesi’ni ve Statens Museum for Kunst adını taşıyan Danimarka Ulusal Galerisi’ni, NY Carlsberg Glyptothek, Louisiana Museum of Modern Art gibi bir sürü müzeyi de ziyaret edebilirsiniz.
2000’li yıllara kadar daha çok yerli mimarların etkisinde kalan kent, 2000’li yıllardan sonra daha çok uluslararası üst düzey mimarlar tarafından dizayn edilmiş. Özel yapılar ve projeler ülkeye kazandırılmıştır. Bu nedenle modern kent yapısı ile Kopenhag İngiliz Monocle dergisi tarafından 2008 yılında dünyanın en iyi dizayn edilmiş kenti unvanını almıştır. Kopenhag'a giderseniz mutlaka Smorrebrod yani lezzetli ekmek dilimlerin üstüne yerleştirilmiş çeşit çeşit balık, haşlanmış yumurta, salata, somon, karides tatmanızı tavsiye ederim.
Her türlü balık ürünü ile meşhurdur
Danimarka’da her türlü balık, deniz ürünü ve özellikle Kuzey Denizi’nden ve Lumford'dan temin edilen istiridyeler çok meşhurdur. Danimarka’nın pastanelerindeki tatlıları da tatmanızı tavsiye ederim. Tüm bölgenin pastaneleri gibi buranında tüm ürünleri çok taze lezzetli keyiflidir. İçecek olarak Danimarka’da bira çok içilir. Bildiğiniz üzere birçok meşhur içecek Danimarka markasıdır. Güneşli bir bahar gününde biz de Kopenhag kentini böyle çok büyük bir zevkle keşfetmiştik. Dileğim dünyada her yerin böyle medeni, temiz, insana mutluluk ve huzur veren bir yerleşim haline gelmesidir. Doğanın, sanatın, tarihi mekanların, parkların, yeşilliğin ve modern mimarinin ön planda olduğu ve özen gösterildiği yerler dünyanın her yerinde olsun ve insanların yaşam kalitesini ve psikolojisini olumlu yönde etkilesin. Umarım siz de bir gün Kopenhag'a gider benim gibi bu güller kentinden çok büyük keyif alırsınız.