Deniz DİKMEN

Sri Lanka’yı biz Güney Hindistan’a gittiğimiz bir tur ile birleştirmiştik. Bir hafta boyunca Güney Hindistan’ın Kerala Bölgesi’ni, Chennai ve Madurai’daki tapınakları, Periyar’daki muhteşem Ulusal Parkları ve Koçi ve Alapuzzha gibi birçok pitoresk bölgelerini gezmiştik. Dünyanın bu köşesine gelmişken Sri Lanka’da da bir hafta geçirelim diye düşündük. Çünkü, rotaları olabildiğince birleştirip zamanımızı efektif kullanmaya çalışıyoruz.

Hindistan’dan Sri Lanka Havayolları’na ait uçağına binip Sri Lanka’nın başkenti olan Kolombo’ya uçuyoruz. Uçakta yerel giyimli Sri Lankalı çok güzel ve narin hostesler bize hizmet ediyorlar. Sri Lanka’nın eski ismi Seylan diye geçiyor. Biz örneğin Seylan Çayını biliriz. Bu dünyaca meşhur çaylar işte Sri Lanka Adası’ndan tüm dünyaya satılıyor. Ada hemen Hindistan’ın güneyinde bulunuyor. Coğrafi yapısı su damlasını andırıyor. Adanın doğu tarafı Hint Okyanusu’n, batı tarafı Bengal Körfezi’ne bakıyor. Sri Lanka’nın güney batısında ise muhteşem sahilleriyle Maldiv Adaları bulunuyor.

Bu küçük ülkede yaklaşık 22 milyon insan yaşıyor ve adada yaşayan halk, Sinhalese, Sri Lanka Tamilleri, Malaylar, Çinliler gibi bir çok farklı etnik gruptan oluşuyor. Asırlardır önemli bir ticari deniz yolu üzerinde bulunuyor ve bu nedenle stratejik olarak mühim bir konumda. Adada 125 bin yıl öncesine kadar insan yerleşimlerinin olduğuna dair buluntular var. Yani o denli eski bir tarihe sahip.

Halk ağırlıklı Buddist dinine mensup ve bu nedenle Budizme ait hem birçok tapınağa, hem de Budist din tarihine ait önemli izlere denk geleceksiniz. Kolombo kenti ise Sri Lanka’nın en büyük kenti ve başkenti konumunda. Kentte günümüzde altı milyona yakın insan yaşıyor. Birçok başkent gibi Kolombo’nun da hem çok modern hem de tarihi ve daha turistik ve geleneksel bir yüzü var.

Önce Portekizliler keşfetti

Bizim otelimiz kentin turistik bölgelerinden biri sayılan Galle Face Green’de deniz kenarında bulunuyor. Şansımıza hemen otelimizin yakınlarında Sri Lanka’nın Bağımsızlık Günü kutlamaları var. Konvoy tam otelin kapısının önünden geçecek. Sabah erken saatlerinde hazırlıkların başladığını görüyoruz. Yollar kapatılıyor ve törenin hazırlıkları yapılıyor. Elbette biz de tören mekanında yerimizi alıyoruz ve yerel halkla sohbet ederek fotoğraflar çekerek resmi geçidi bekliyoruz.

Sri Lanka 16’ıncı yüzyılda deniz yoluyla önce Portekizliler tarafından keşfediliyor ve Portekiz sömürgesi haline getiriliyor. 1638 yılında ise Portekizliler Hollandalılara yenik düşüp adayı Hollanda Krallığı’na devrediyorlar. 1796'ya kadar Sri Lanka Adası Hollanda Doğu Hindistan Şirketi’nin kontrolünde bulunup Hollanda deniz eyaletlerinin başkenti olarak hizmet ediyor. Bu vesile ile adadaki baharatlar önemli derecede kontrol altına alınmış. Baharat o çağlarda altın değerindeydi. Ticari baharat yollarının kontrolü çok önemli stratejik bir avantaj ve çok mühim bir ekonomik zenginlik anlamına geliyordu. Bölgede özellikle tarçın ticaretin kontrolü bu bölgede sağlanıyordu. Sri Lanka 18inci yüzyılın sonlarında Birleşik Krallığın kontrolüne geçer ve 1815 yılında Kolombo başkent ilan edilir. 04 Şubat 1948 yılında ise ada Birleşik Krallık’tan ayrılması ile birlikte sömürge dönemi sona erer ve ülke bağımsızlığına kavuşur. İşte biz de o bağımsızlık gününü kutlayan halka karışıyoruz. Kolombo daima başkent unvanını korumuş ve o günden bu yana 04 Şubat günü adada bağımsızlık bayramı olarak büyük bir coşku ile kutlanıyor. Bizim gibi halk ve turistler deniz kıyısından geçecek olan konvoyun güzergahında yerini alıyor. Özellikle Sri Lankalı gençler ve çocuklar çok heyecanlı görünüyor.

Tören başkanın bayrağı göndere çekmesi ve açılış konuşması ile başlıyor. Ülkenin kahramanları anılıyor ve hükümetin son yıl içinde yapmış olduğu birtakım kazanımlardan söz ediliyor. Ardından ülkemizdeki resmi bayramlarda, törenlerde olduğu gibi askeri birliklerin ve okulların geçit töreni başlıyor. Kara Kuvvetleri’ne, Deniz Kuvvetleri’ne, Hava Kuvvetleri’ne ve Savunma Bakanlığı’na ait gruplar resmi geçişlerini yapıyorlar. Hava muhteşem. Ambiyans çok özel. Galle Face Green’de bu törene denk gelmemiz çok hoş bir tesadüf oluyor. 

Hollanda Hastanesi

Okul kıyafetleri ve yerel kıyafetleri ile okul çocuklarına el sallıyoruz. Bazı çocuklarla geçiş törenini birlikte seyrediyoruz. Bizimle sohbet etmeye çalışıyorlar. Yabancı ülkelere gidince yerel insanlarla bu tarz sohbetler bazen ne tatlı oluyor. Ülkeleri ve bu yapılan törenle müthiş gurur duyuyorlar.

Ertesi gün ise kenti gezmek için yola erken çıkıyoruz. Viharamahadevi Parkı kentin merkezinde bulunan herhalde benim gördüğüm dünyadaki en muhteşem parklardan biriydi. Bir park bu kadar doğal ve bu kadar güzel olur. Çok beğenmiştim. “Kolombo Lotüs Kulesi”, kentte bulunan ikonik bir yapı olarak karşımıza çıkıyor. St Anthony Kilisesi ve geçmişten kalan Portekiz, Hollanda ve İngiliz döneminden birçok mimari yapının yanından geçiyoruz.

1681 yapımı Hollanda Hastanesi Kolombo Kalesi Bölgesi’nde bulunan kentin en eski kültürel miraslarından bir tanesi.

Ardından Gangaramaya Tapınağı’nı da ziyaret ediyoruz. Kentin tam ortasında bulunan 160 dönümlük yapay Beira Gölün yakınında bulunuyor ve tapınağın geçmişi 1800’lü yıllara kadar gidiyor. Bu tapınak Kolombo’nun en eski ve önemli Buddist tapınaklarından birisi sayılıyor. Sri Lanka, Tayland, Hint ve Çin mimari ögeleriyle bezenmiş, özgün yapısı ve konumu ile mutlaka görülmesi gereken bir yer. Seema Malaka Tapınağı’da Gangaramaya Tapınağın bir parçası olarak gene aynı lokasyonda bulunuyor.

Buralara gelmişken Beira Gölü’nde kurulan Pettah Yüzen Pazarları’na da gelebilirsiniz. İsmini Pettah semtinden alan bu pazarlarda yerel ürünler ve sanat eserleri satılır. Bir kentte bu tip yerleri gezmek her zaman çok keyifli oluyor. Aslında, Sri Lanka gibi ülkelerde gezdiğiniz her yerde o kadar çok gözlemliyebileceğiniz ve deneyimleyebileceğiniz şeyler var ki. Bu nedenle tarihi yapıları gezdikten sonra elbette kentin sokaklarında kaybolmak ve her yeri detaylı bir şekilde keşfetmek muhteşem oluyor. 

Sokak lezzetlerini ve restoranlarını denemek, alışveriş merkezlerini gezmek, insanlarını izlemek ve bol anı biriktirmek böyle bir geziyi unutulmaz kılıyor.

Tuk tuklarla kent turu

Kolombo’ya gelirseniz mutlaka bir tam gün de ayırıp yaklaşık 120 kilometre uzaklıktaki 16’ıncı yüzyıldan kalma çok tatlı liman kenti ve kalesi Galle’e gitmenizi tavsiye ederim. Şirin sokaklarını, dükkanlarını gezin, kaleye çıkın ve kale civarında güzel bir yemek molası verin, tuk tuklara binip kenti turlayın ve sahildeki muhteşem kumsallardaki geleneksel tek kazık üzerinde durup balık avlayan balıkçıları ziyaret edin.

Diyorum ya bu tarz ülkelere gittiğiniz zaman her yer bir macera, her yer yeni bir keşif. Kolombo’yu gezdikten sonra akşam yorgun argın otelimize dönüyoruz. Yakında bulunduğumuz okyanustan gelen rüzgar, sanki gerçekten bu adada son yüzyıllarda yaşanan hikayeleri fısıldıyor.

Sri Lanka deyince gözümün önüne muhteşem kareler gelir. Doyamamıştım ben bu güzel ülkenin zenginliklerine. Kolombo deyince ise hep geçiş törenini birlikte seyrettiğimiz gençler ve Sri Lanka halkının neşesi ve coşkusu geliyor aklıma. Bir de kocaman Fillerin tören alanında disiplinli bir şekilde yürüyüşleri çok etkileyiciydi.

Bir gün olur da bu coğrafyaya gelirseniz sakın Sri Lanka veya eski adıyla Seylan Adası’nı pas geçmeyin. Adanın her bölgesini, tarihini, kültürünü, yapılarını, geleneklerini ve sıcakkanlı insanlarını çok seveceksiniz.