Deniz DİKMEN

Avusturya deyince hep çocukluğum aklıma gelir. Gözümün önüne hala gözün alabildiği kadarı ile geniş ovalar, vadiler, yüksek dağlar ve pırıl pırılnehirler, mis gibi oksijen ile dopdolu bir hava, ahşap otellerin bembeyaz mis kokulu çarşafları gelir. Bir de her otelin altında muhteşem yemeklerin, tatlıların ve kahvelerin servis edildiği ekose masa örtüleriyle şirin restoranları hatırlarım. Avusturya her mevsim olağanüstü doğal ve kültürel zenginlikleri ile gidebileceğiniz ve çok keyif alabileceğiniz bir ülke.Avusturya’da en rahat kiralık araba veya tren ile hareket edebilirsiniz. Soğuk bir Aralık günü biz kiralık aracımızla Almanya’nın Münih kentinden geliyoruz.Dostlarla çok keyifli bir şekilde aracımızla sohbet ede ede Avusturya’ya sınıra çok yakın olan İnnsbruckkentine varıyoruz.Avusturya, aslında küçücük bir ülke. Yaklaşık dokuz milyon nüfusu var. Ülkenin kuzeyinde Çekya, kuzeybatısında Almanya,kuzeydoğuda Slovenya ülkeleri bulunuyor. Güneyde İtalya batısında İsviçre ve Lihtenştayn ile de komşu olmuş bir ülke. Bir dönem Habsburg Kraliyet Ailesi’nin hükümdarlığında bulunan ülke zaman zaman Almanya’nın zaman zaman Avusturya – Macaristan İmparatorluğun bir parçası olmuştur.

 Sissi filmi dünyaya tanıttı

1955 yapımı dünyaca meşhur oyuncu Romy Schneider ve KarlheinzBöhm’ün Avusturya-Macar Kraliçesi Elizabeth’i ve Avusturya -Macar kralı Franz Joseph’i canlandırdığı unutulmaz ‘Sissi’ sinema filmi Avusturya’yı tüm dünyaya tam da zamanında tanıtmış ve büyük bir sempati kazandırmıştır. Bu dünyalar güzeli ülkede ilk durağımız çevresi bembeyaz karlarla kaplı Innsbruck kenti.İnn Nehri kıyısında bulunan bu güzel kent yaklaşık iki bin metre yükseklikte dağların arasında bulunuyor.Burası kış dönemi kayakçılar için önemli bir kayak merkezi. Zira 1964 ve 1976 yılında İnnsbruck Kış Olimpiyatlarına ev sahipliği yapmış bir kent.Kentin tarihi merkezi de ortaçağdan kalma kiliseleri, kaleleri, sokakları ve sarayları ile görsel olarak harika bir lokasyon. Bizler eski kenti gezip tarihi sokakları,restoranları kafeleri ve merkezdeki dükkanları büyük bir keyifle keşfediyoruz.St Jacob Katedrali’ni, Ambras Kalesi’ni ve eski imparatorluk sarayı olan Hofburg Sarayı’nı geziyoruz. Akşamüstü yorgun düşünceHofburg Sarayı’nın altında bulunan tarihi SacherCafe’de yemeğimizi yiyip ardından şahane Avusturya’ya haspastalarımızı yiyoruz.Burası gerçekten çok şık bir lokasyon.Ertesi gün Avusturya’daki bir sonraki durağımız ise Salzburg kenti...Ancak, Salzburg’a varmadan önce yolumuzun üstünde bulunan Zell am See Kasabası’na uğruyoruz.Günümüzde dünya sosyetesinin buluşma yeri olan bu kasaba Kitzbühel Dağları’nda ZellNehiri kenarında bulunuyor.  Büyüleyici bir güzelliğe sahip.Avusturya’nın en yüksek dağı olan Grossglockner Zirvesi de buraya sadece 30 kilometre uzaklıkta.

Dağevlerinde konaklayabilirsiniz

Kış aylarında bölgede dağlarda bulunan çoğunlukla aile işletmesi harika dağevlerinde konaklayabilirsiniz. Gönlünüzce kayak yapabilirsiniz.Akşamları işletmecinin sizin için hazırladığı leziz yemeklerden tadabilirsiniz.Sabahları ise, harika tazecik ekmek, yerel peynirlerden, tereyağından,reçellerden veya müsli ve meyveden oluşan yerel kahvaltılarla güne başlayabilirsiniz.Yanında harika taze kahvelerinizi yudumlayabilirsiniz. Şansınıza belki kahvaltı da elmalı kek ile yerel turtalara da denk gelebilirsiniz.Avusturya’da zaten ne yeseniz çok seveceksiniz çünkü lezzetler bizim damak zevkimize çok uygun. İnsanlar da Avusturya’da genelde çok doğal, güleryüzlü ve misafirperver, özellikle küçük kasabalarda insanlar çok sıcakkanlı.Grossglockner Bölgesi’nde gezerseniz burada yaklaşık elli kilometre uzunluktaki muazzam Grossglockner Yüksek Alpler Yolu geçiyor. Bu heyecan verici yol, sizi dağların arasından muhteşem ormanlık alanlardan, ulusal parklardan,buzulların kıyısından,harika doğal manzaralardan geçirir. Vaktiniz müsait olursa bu yolu mutlaka yapmanızı öneririm.Avusturya’nın en yüksek yerden akan Krimml Şelalesi de buradaki ulusal parkta bulunuyor.Kuşkusuz Zell am See kasabası bembeyaz karlar içinde Avusturya’nın en güzel destinasyonlardan bir tanesi.Kasaba’yı ve çevresini gezdikten sonra Avusturya’nın Salzburg kentine devam ediyoruz.Salzburg kenti Salzkammergut Bölgesi’nde Alp Dağları’nda muazzam göl ve dağ manzaralarıyla muhteşem bir lokasyon.

Mozart’ın doğum yeri

Burası aynı zamanda Amadeus Mozart’ın doğum yeri olması nedeniyle müzik dünyasının da önemli bir spiritüel merkezi konumunda.Salzburg’da Hohensalzburg Kalesi, Aziz Petrus Manastırı, Mirabell Sarayı, Mozart’ın doğduğu ev ziyaret edilecek yerler arasında.Salzburg’da Julie Andrews’ın başrolde oynadığı “Sound of Music” müzikalinin 1965 yılında çekildiği orijinal Trapp ailesinin villasını da ziyaret edebilirsiniz hatta burada konaklayabilirsiniz. Müzikal gerçek bir hikayeye dayanıyor ve 20inci yüzyılın başında bu villaya bir çocuk bakıcısı olarak gelen Maria Kutschera’nın hikayesini anlatıyor.Trapp Ailesi’nin çocuklarına dadılık ve müzik öğretmenliği yaparak bu villaya müziği,neşeyi ve mutluluğu getirir ve hikayenin sonunda ev sahibi dul bay Trapp ile evlenir. Şarkısını orta yaş jenerasyonu hatırlar. Hani “do re mi re mi fa sol, la soldan sonra gelir” diye Türkçeye de çevrilen şarkısı vardı. Kırlarda dans ederek çocuklar bakıcı eşliğinde söylerdi bu şarkıyı. Umarım hatırlamışsınızdır. Bu müzikal dünyada en çok izlenen müzikallerden bir tanesidir. Dünyaca meşhur Kitzbühel, Berchtesgaden ve Badİschlkasabaları da Salzburg kentine çok yakın bir mesafede bulunuyor.Salzburg’a ise sadece yarım saatlik mesafede bir Unesco Dünya Mirası da olan Salzkammergut Bölgesi bulunur. Burası isminden de anlaşıldığı gibi bölgenin en büyük tuz madenlerine sahiptir. Avusturya’nın hala aktif olarak kullandığı en büyük tuz madeni ‘Salzwelten’ de bu bölgede bulunur. Herkesin dergilerden tanıdığı minik ama dünya ya nam salmış meşhur pitoresk HallstattKasabası’da bu bölgede yer alır.

Yaz kış turist akını

Hallstatt dağ zincirlerinin arasında, pırıl pırılHallstatt Gölü’nün kıyısında ve her dönem yaz kış inanılmaz uluslararası bir turist akınına uğrar. Hallstatt özellikle Çinli turistlerin gözdesidir. Çin hükümeti çok sevilen bu kasabanın çekici güzelliği nedeniyle Çin’de Hallstatt’ınbirebir bir kopyasını inşa etmiştir.Arzu eden ziyaretçiler yerel füniküleri kullanarak muhteşem Hallstatt manzaralarını daha yukarıdan da izleyebilir.Salzburg’dan sonra seyahatimize karla kaplı yollardan Linz kenti üzerinden başkent Viyana ile devam ediyoruz.Eğer şarap kültürüne meraklıysanız Viyana’nın çok yakınında Dürnstein kasabasını ziyaret edebilirsiniz. DürnsteinWachau Vadisi’nde Tuna Nehri kıyısında tamamen üzüm bağların arasında bulunur ve şarapseverler için çok tatlı bir destinasyondur. Dürnstein’da ayrıca DürnsteinKalesi’ni ve tarihi merkezinde Arnavutkaldırımı taşlarla döşenmiş sokaklarını, Kunigunden Kilisesi’ni, Kremser Giriş Kapısı’nı ve Clare Manastırı’nı gezebilirsiniz. Başkent Viyana’ya geldiğiniz zaman gezmek için vakit ayırmalısınız. Viyana, elbette bir kaç gününüzü alacak bir destinasyondur. Hofburg Sarayı ve İspanyol Kraliyet Binicilik Okulu, Schönbrunn Sarayı, Viyana Sanat Tarihi ve Doğa Tarihi Müzeleri,tarihi kafeleri ve restoranları, tarihi kiliseleri ve kent merkezi,modern sanat müzeleri, Viyana Operası gibi görülecek gezilecek o kadar çok fazla mekan var ki. Biz beş günümüzü Viyana’yı çok detaylı gezerek geçiriyoruz.

Viyana keyifli bir kent

Noel döneminde Avusturya’ya geldiğinizde ise, elbette tüm lokasyonlarda Noel ve Yeni Yıl süslemelerini göreceksiniz, tatlı Noel pazarlarına denk geleceksiniz.Özellikle Viyana’da sayısız Noel pazarları bulunuyor.Viyana’nın soğuk gecelerinde Viyana halkı ile bu şirin pazarlarda buluşmak, sıcak birşeyler atıştırmak ve küçük hediyelikler almak eğlenmek çok güzel bir duygu.Buz gibi havada Demel, Sacher Wien, KurkonditoreiOberlaa, CafeLandtmann,Cafe Central,CafeHawelka, K.u.K.Hofzuckerbaeckereigibi onlarca tarihi Avusturya kahvesinde sıcacık bir çikolata veya kahve yudumlamak ve pastalarını tatmak muhteşem oluyor tabi.Viyana’ya gitmişken Viyana Şnitzel’i ve Knödel yemeden de olmaz. Viyana tüm mevsimlerde her anlamda başlıbaşına olağanüstü keyifli bir kenttir ve birçok kez gelinebilecek bir destinasyondur.Kenti birkaç gün gezdikten sonra ve akşam keyifle yemeğimizi yedikten sonra son akşamımızı olağanüstü bir Viyana Devlet Bale gösterisi ile taçlandırıyoruz.

Gezmesi rahat ülke

Aslında bakarsanız Avusturya baştan sona muhteşem bir doğaya ve mimariye sahip, gezmesi rahat bir ülke. Avrupa’daki merkezi konumu ve mesafelerin yakınlığı sebebiyle ile buradan Slovenya, Macaristan,Almanya veya İtalya gibi çevredeki ülkelere de geçmeniz ve oralarıda gezmeniz pek kolay.Umarım sizin de yolunuz yaz olsun kış olsun Avusturya’ya düşerse, ülkenin bu harika köşelerini keşfetme şansı bulursunuz. Ben kışın Alp Dağları’nda kaldığımız o nefis dağ evlerini hatırlamayı çok seviyorum.Yanaklarımız günün eforundan, dışardaki soğuktan ve mis gibi oksijenden elma gibi kızarmış, şöminenin başında oturmuş günün sohbetini edip kutu oyunları oynadığımız günleri büyük bir sevinçle anımsıyorum. Hayat burada asırlardır olduğu gibi değişmeden, doğa ile bütünlük içinde çok duru ve çok dingin bir şekilde akmaya devam ediyor. Bize de güzel bir huzur ve mutluluk veriyor.