SON DAKİKA
Turizm Pazar 05 Ekim 2025 02:39

KALİFORNİYA'NIN ÖLÜM VADİSİ

Sizi dünyanın en sıcak noktalarından bir tanesi olan Kuzey Amerika kıtasında Kaliforniya'nın Ölüm Vadisi'ne (Death Valley) götürmek istiyorum. Death Valley Kaliforniya Eyaleti'nin doğusunda bulunan ve Great Basin Desert bölgesine bitişik Mojave ve Colorado Çöller Biyosfer Rezervi'ne bağlı bir çöl havzası

Kaliforniya'nın ölüm vadisi

Deniz DİKMEN

Bildiğiniz üzere doğayı çok seviyorum ve dolayısı ile dünyanın her yerindeki ulusal doğal parkları ziyaret etmek her zaman çok hoşuma gidiyor.

Bu nedenle sizi bugün dünyanın en sıcak noktalarından bir tanesi olan Kuzey Amerika kıtasında Kaliforniya’nın Ölüm Vadisi’ne (Death Valley) götürmek istiyorum.

Death Valley Kaliforniya Eyaleti’nin doğusunda bulunan ve Great Basin Desert bölgesine bitişik Mojave ve Colorado Çöller Biyosfer Rezervi’ne bağlı bir çöl havzası. Yaklaşık 7800 kilometrekarelik bir alanı kapsamaktadır. 

Vadi ismini 19uncu yüzyılda Kaliforniya’daki altın madenlerine çalışmaya giden ve yolunu bu çöllerde kaybeden işçilerden almaktadır. Her ne kadar yaşanan ölüm vakaları çok az da olsa sanırım burada kaybolmuş olmanın korkusu o kadar büyük bir etki bırakmış ki, vadi bu kasvetli ve ürkütücü ismiyle anılmaya başlanmış. 

Yaklaşık bin yıldır bu bölgede Panamint Şoşonları veya namı-diğer Timbisha Kabileleri yaşıyordu. Bu eski yerli Kızılderili kavimler buraya “Tümpisa” ismini vermişlerdi.

cal-1

Kaya boyası

Timbisha dilinde tümpisa “kaya boyası” anlamına geliyor ve bu çölde bulunan yoğun kızıl rengindeki, demir oksitle renklenen toprağa işaret ediyor. Bu toprak sarıdan, bordoya, kahverengiye ve mora kadar rengini değiştirebiliyor. Muhtemelen bu kızılderili kabileler bu toprağı güneşten korunmak için ciltlerine sürüyordu.

Biz de Las Vegas’tan Los Angeles’e geçiyoruz ve Death Valley’den geçen yolu tercih ediyoruz. Çünkü, Ölüm Vadisi’ni ve yolun devamındaki eski altın maden kasabalarını çok merak ediyoruz. Amacımız bu yolun üstündeki dünyanın en sıcak havzalarından bir tanesi olan meşhur dev Death Valley Ulusal Parkı’nı deneyimlemek.

Death Valley’de sıcak çöl iklimi hüküm sürüyor, yaz dönemleri uzun ve çok sıcak, kışlar ılık olur ve genel olarak buralar çok az yağış alır. 1913 yılında Death Valley’de dünyanın en sıcak günlerden bir tanesi 56,7 derece olarak ölçülmüş. Bilim adamları Ölüm Vadisi’nin bu denli sıcak olmasını değişik faktörlere bağlıyor.  

Birinci faktör güneşin yoğun olarak çevredeki kayaları ısıtması. İkinci faktör ise, vadide biriken sıcak havanın soğumaması. Vadinin çepeçevre dağlarla kaplı olmasından sıcak hava kendi içinde dönüp tekrar tekrar ısınıyor. Bir diğer faktör ise bu coğrafyadaki sıcak ve kuru rüzgarlar. Bütün bu faktörler bir araya gelince vadi genel olarak inanılmaz derecede ısınıyor. 

Bizim seyahatimiz Nisan ayına denk geldiği için çok şanslıyız, zira sıcaklık o yazın burada yaşanan cehennem sıcakları kadar yoğun değil. 

Death Valley doğusunda Amargosa Sıradağları’nın, batıda Panamit Sıradağları’nın, kuzeyinde Grapevine ve güneyinde Owlshead Dağları’nın yani iki büyükdağ zincirinin arasında konumlanıyor. Ölüm Vadisi Ulusal Parkın en yüksek noktası 3.366 metre. Ulusal Parkın en sığ bölgesi ise Badwater Basin havzasıdır ve deniz seviyesinin 86 metre altındadır. Bu mevkii Amerika’nın en alçak bölgesi sayılıyor. Vadide küçük bir de Amargosa Nehiri akmaktadır ancak çölün sıcak kumlarında bir yerden sonra kaybolur.

cal-3

Kurumuş tuz göller zinciri

Jeolojik olarak Ölüm Vadisi’nde bir de kurumuş tuz göller zinciri bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi Lake Manly olarak geçer ve bu eski tuz gölünün eski çağlarda 160 km uzunlukta ve 180 metre derinlikte olduğu tahmin ediliyor. Günümüzde ise bu formasyonları bembeyaz birer tuz havzası olarak görmekteyiz.

Benim en sevdiğim ve ilgi duyduğum konularda biri ise, bu tarz bölgelerde çok değişik olan fauna ve flora oluyor. Çölde olmamıza rağmen bölgenin kendine has muhteşem bir bitki örtüsü ve kızıl kuyruklu şahinler, Bighorn koyunlar ve yerel eşek türleri gibi kendine has hayvan türleri bulunuyor. Her ne kadar kurak bir havzadan bahsetsek de bu geniş parkta 600 civarında su kaynağı bulunuyor ve bu su kaynaklarında eski çağlardan bu yana bulunan balık türleri ve 80 civarında kuş türü var.

Ölüm Vadisi’nde tesadüfen yağmurun yağdığı bir zamana denk gelirseniz burada kayaların beyazladığını göreceksiniz. Bu beyaz yüzey adeta sanki kar yağmış gibi görünse de bunlar aslında tuz kristal esansları.

Aracımızla bu muhteşem vadinin içinden geçiyoruz. Hava nefis. Bu çöl havzasında bulunan Joshua Ağaçları’nı çok seviyorum. Her yerde kara çalılar, çöl dikenleri ve ormanlık bölgelere doğru çeşit çeşit çam ağaçları ve ardıç ağaçları bulunuyor. 

cal-2

En çok ziyaret edilen yer

Ölüm Vadisi’ne geldiğinizde buradaki ranchlerde konaklayabilirsiniz ve Amerika’nın en çok ziyaret edilen bu ulusal parkını detaylı bir şekilde keşfetme fırsatı bulabilirsiniz.

Ayrıca, ölüm vadisini normal bir araçla da gezebilirsiniz. İllaki bir 4x4 e ihtiyacınız yok diye belirtmek isterim. Ölüm Vadisi’ne geldiğinizde mutlaka görmeniz gereken lokasyonlardan bir tanesi Zabriskie Point olabilir zira burada göreceğiniz manzaralar nefes kesici olacaktır. Coğrafya çok etkileyici. Birçok ziyaretçi buraya hem güneşin doğuşunu hem de güneşin batışını seyretmeye gelir çünkü bulunduğunuz çevre değişen gün ışığı birlikte çok farklı renk alır.

Elbette görmeniz gerekenler arasında Badwater Basin de olmalıdır. Amerika’nın en alçak noktasında bulunmak ve bu kilometrelerce uzanan bembeyaz tuz havzalarını deneyimlemek gerek.

Death Valley’de görsel olarak en büyüleyici destinasyonlardan bir tanesi de Artist Drive ve Artists Palette olur kuşkusuz. Bu muhteşem yol yaklaşık 15 kilometre uzunlukta ve hiçbir yerde durmazsanız yarım saatlik bir sürüş oluyor. Bu yol boyunca göreceğiniz manzaralar çok ihtişamlıdır ve sürüşünüz boyunca yol size gerçekdışı gibi gelecektir. Artists Drive virajlarıyla, iniş ve çıkışları ve kaya blokların arasından geçen daracık geçitleri ile sizin bu çok özel coğrafya ile bütünleşmenizi sağlayacaktır. Böylece size çok özel bir deneyim yaşatıp yol boyunca çevrenizi izlemek çok hoşunuza gidecektir. Emniyetiniz açısından yavaş gitmenizde fayda var. Bazı virajlarda karşıdan gelen araçları fark etmeniz zor olabilir.

cal-4

Mutlaka görmeniz gerekir

Ölüm Vadisi’nde mutlaka görmeniz gereken yerlerden bir tanesi de Mesquite Kumulları. Buradaki kumulların yüksekliği yaklaşık 45-50 metreyi buluyor. Kum tepeleri yine ışığın ve rüzgarın yoğunluğuna göre değişkenlik gösterebiliyor. Kum tepelerini beyaz renkte de görebilirsiniz bazen portakal renginde de görebilirsiniz. Buraya geldiğinizde de Ölüm Vadisi’nin ne denli renkli bir coğrafyaya sahip olduğunu daha da iyi anlayacaksınız ve çok seveceksiniz.

Tahmin edeceğiniz gibi ziyaretçiler kumullara özellikle gün doğarken ve gün batarken geliyor ancak burada gece yürüyüşleri de yapılabildiği için, bazı ziyaretçiler kumullara dolunayda da gelmeyi tercih ediyorlar. Eğer bir de bir kanyonda yürüyüş yapmak isterseniz Ölüm Vadisi’ndeki Mosaic Canyon’a gidebilirsiniz. Bu muhteşem kanyonda hiking yapmakta çok keyiflidir.

Biz de günübirlik bu muhteşem ulusal parkı gezebildiğimiz için çok şanslıyız ve parkı gezebildiğimiz kadar çok gezip mutlu oluyoruz, büyüleniyoruz. Amerika’nın bu en kurak ve en sıcak bölgesinde her sene maraton koşuları da düzenleniyor ve bu çok çetin ortamda koşucuları bir hayli zorluyor.

Ölüm Vadisi’ni ziyaret ettiğinizde her türlü içinde değişik jeolojik formasyonu bulunan ve bir doğa harikası olan bu vadiye ve parka hayran kalacaksınız.

Amerikan Başkanı Herbert Hoover bu coğrafyanın güzelliğini ve özelliğini keşfetmiş olmalı ki bölgeyi 1933 yılında (özellikle madencilere karşı) koruma altına alma kararı veriyor. 1994 yılında ise Death Valley çevresindeki vadilerle ve oluşumlarla birlikte bir ulusal park ilan ediliyor.

Bu bölgeye gelmek isterseniz elbette havanın biraz daha ılık olduğu dönemlerde gelmenizde fayda var. Ancak, aracınız ile gezdiğinizde aracınızın konforlu koruması altında yazı da burada deneyimleyebilirsiniz.

Amerika’da bir ulusal parkı ziyaret etmek isterseniz Death Valley, Mojave ve Colorado Çöller Biyosfer Rezervi kesinlikle her zaman görmeye değer bir destinasyon. Günübirlikten öte bu vadiye 1-2 gün ayırabilirseniz vadinin tam keyfine varırsınız. Aslında dünyada yaşamamız gereken o kadar çok güzellik var ki. Biz dünyanın başka koşullarında geçim derdine düşüp bu değerli yerleri kaçırıyoruz. Ama ben buraya belki bir gün seyahat etmenizi çok isterim. 

Neresi olursa olsun güzel huzurlu, neşeli, mutlu seyahatler dilerim.


ABONE OL