İSTİKLAL SAVAŞI'NIN GENÇ-İHTİYAR GENERALLERİ
Tarihçi-Yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı, "Birinci cihan harbinin ve İstiklal Savaşı'nın genç-ihtiyar generalleri, 10 yaşından beri orduda büyümüş çocuklardı. Bu bir devlet geleneğidir, toplumdan topluma fark eder." Dedi.

Afyon Kocatepe Üniversitesi ve Türk Tarih Kurumu işbirliğinde, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Afyonkarahisar Valiliği ve Afyonkarahisar Belediyesinin katkılarıyla düzenlenen “100. Yılında Uluslararası Büyük Taarruz ve Başkomutan Meydan Muharebesi Sempozyumu”nun açılış konferansını veren Tarihçi-Yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı, Türkiye’nin devlet geleneğine çok önem verdiğini ve hızlı örgütlendiğini anlattı.
Devletin metafizik bir olay olmadığını anımsatan Ortaylı, "Devlet, sosyolojik, tarihi ve coğrafi bir olay. Her kula da nasip olmuyor. Her toplum nasıl sanatkâr olmuyor, bazı vasıflara sahip olamıyor, ticaret ve sanayiden anlamıyorsa, örgütlenme ve savunma denen vasfın da bazı toplumlarda olmadığı çok açıktır. Birinci cihan harbinin ve İstiklal Savaşı’nın genç-ihtiyar generalleri, 10 yaşından beri orduda büyümüş çocuklardı. Bu bir devlet geleneğidir, toplumdan topluma fark eder. Atinalılar asker değildir, spartalılar askerdir. Çok açıktır. Bunlar önemli. Arapların bir kısmı homojen bir kitledir. Askerlikle ilgisi yoktur. Bir kısmı da çok iyi savaşçıdır. Ama asker değildir, itaat gelenekleri zayıftır. Bu bizim eğitimimizle ilgilidir. Onun için Türkiye’de ‘demilitarizasyon’ yanlış bir şeydir." İfadelerini kullandı.
"Türkiye Birinci Dünya Savaşına girmek istemedi"
Birinci Cihan Harbine girmeden evvel Türk ordusunun savaş eğitimi olan nadir ordulardan biri olduğunu belirten Ortaylı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz birinci harbe istemeden girmek zorunda kaldık. Yani Enver Paşa Almancıdır gibi bir şey yok. Bizimkiler her kapıyı çaldılar. Sulh konusunda direnemediler. Direnememelerinin bir tek sebebi vardır; maalesef İttihat Terakki’nin hâkim kanadı Türk ordusunun savaş kabiliyetini, kusurlarını biliyor fakat haddinden fazla çekiniyor. Türk milletinin direniş kabiliyetinden haberi yok. İç politikadan haberleri yok, dış politikayı iyi değerlendiremiyorlar. Karşı çıkanlar; Mustafa Kemal Bey, Kazım Karabekir, İsmet Bey, General Asım ve Esat Paşa, bunlar Alman aleyhtarlarıdır. İstedikleri sulhtur ve sulhta direnebilmektir. Çünkü bunlar dünyayı tanıyorlar. Bu bizim ordunun güçlü tarafıdır. Bunlar dinlense felaketi atlatırdık. Harbe girsek de doğru tarafta girerdik. Bizi doğru taraftan da almıyorlar. Bizi istemiyorlar. Yani İngiltere ve Fransa diyorlar ki bunlar Balkanlar’da yenildi. Yenilmelerinin sebebi ise cengâverliklerini kaybettiler. Yani bunlar müttefik değil, ayak bağı olur. Almanlar da aynı şeyi diyor. Ama Alman ve Avusturya ordusunun içinde çok akıllı kurmaylar var. Alman Kayzer’ini ikna ediyorlar. Alman Kayzer’i bunları dinliyor. Türkiye bu yüzden istenmedi. Donanma için toplanan parayı İngiltere’ye verdiler. İngiltere gemileri vermedi. Churchill Almancısın, parayı sonra vereceğiz diyor. Bu ağır bir darbe oldu. Bu da Goeben ve Breslau’a neden el attığımızı gösteriyor. Goeben ve Breslau içeri girip de kendi başlarına Rusya sahillerini vurmuş değiller. İmzalar hazırdır. Enver ve Cemal Paşalar bu emri imzaladılar. Karadeniz kıyılarında vurmadıkları yer kalmadı. Zaten Rus donanması da Karadeniz’den çıkacak durumda değildi. Birinci Cihan Harbi donanma harbi değildir. Donanmanın tek savaşı Çanakkale’de olacaktır. Çanakkale’de de gemiler muhteşem bir şekilde mayın döşeyerek yaralandılar ama asıl yaralarını kara savunmasından aldılar.”
"Türkiye gibi devlete beynelmilel masalarda bedava toprak verilmez"
1918 yılında İtilaf Devletlerinin birbiri ile çatışmaya başladığını ifade eden Ortaylı, "Fransızlar, İngilizlerle mücadele ediyor. İtalyanlar hepsine düşmanlık besliyor. Harbe katılan veya katılmayan devletler hepsi karşılar. Askeri stratejileri, diplomasi stratejileri farklı fakat iş kapitülasyonların kaldırılmasına geldiğinde hepsi birleşiyor. Büyük Savaşa girerken dünya diplomatları ve tecrübeli askeri çevreler, Türkleri ya tutuyor ya tutmuyor. Ama olaylar öyle gelişiyor ki Türkiye’nin durumu değişiyor. Türkiye masaya oturduğu zaman süngüsü ile nereye girdiyse o kadarını aldı. Türkiye gibi devlete beynelmilel masalarda bedava toprak verilmez. Türkiye gibi devletlerinin borçları affedilmez. Yunanistan’a yaptıkları gibi yarısını öde bayrama kadar dursun, öbür yarısını şimdilik affedelim denmez. Avrupa’ya girmekte geç kaldık. Gireceksen zamanında gireceksin; girmediğin zaman Yunanistan tependedir" dedi.
"Amerika ve Rusya, sıcak savaşta karşı karşıya gelmez"
Güncel dünya savaş ve siyasetine de değinen Ortaylı, Amerika ve Rusya’nın sıcak savaşta karşı karşıya gelmeyeceğini söyleyerek şunları belirtti:
"Amerika ve Rusya’yı karşı karşıya görmek kolay iş değildir. Çin ve Rusya, iş birliği yaparak dünyayı paylaşamazlar; eşyanın tabiatına aykırıdır. Çünkü Rusya, Çin sınırlarında koskoca bir kıtadır. Milyonlarca kilometrelik arazide nerdeyse 1 milyon metrekareye bir milyon nüfus bile düşmez. Avrupa’nın belirli kuvvetlerinin, belirli şekilde dünyaya hâkim olmasına artık imkân yok. Çok tehlikeli gelişmeler var. Almanya silahlanıyor. Prusyalı orduyu bulması artık kolay değil. Zaman değişti. ABD, Vietnam’dan sonra kendini kaybetti. Orduda savaşmak ve kahraman olmak eskiden müspet reydi. John Kennedy iktidara geldi ki harp kahramanıydı. Vietnam’dan sonra Amerika tadı kaçmış bir memleket haline geldi ve kolay kolay da düzelmedi."
"İstiklal Savaşının başındaki ve sonundaki Avrupa neyse bugün de odur"
Avrupa’nın bize bakışında 100 yıl öncesiyle bugün arasında bir değişiklik olmadığını vurgulayan Ortaylı şunları belirtti:
"Münih’te kongredeydik, bir tane postcard dolaştırıyorlar. Renkli Türkiye haritası üstünde vatanını kurtar yazıyordu. Melina Merkuri’nin fikriydi. Poscard’da Ermenistan var. Türkiye gitmiş. İstanbul’u, Trakya’yı alıyor. Sevr anlaşmasından beter. İstesen ne olacak. İstanbul’u alacak babayiğit kim? Hz. Fatih’ten beri elimizdedir. Vatanımızdır. İslam dünyasının da kültür merkezidir. Dünyanın da kültür merkezidir. Bu memleketin hiçbir yeri gitmez. Aklımızı başımıza toplamamız lazım. İstiklal Savaşının başındaki ve sonundaki Avrupa neyse bugün de odur. Kimseye de güvenemeyiz."
"Çarpışa çarpışa ölür, çarpışa çarpışa kalırız"
Kendisine yöneltilen soruları da cevaplayan Ortaylı, “Bizim vazifemiz devamlıdır. Bize uyku haramdır, çalışmamız lazım. Çalışa çalışa bu dünyaya geliriz, çalışa çalışa da gideriz. Çarpışa çarpışa ölürüz, çarpışa çarpışa kalırız. Bir daha dirilir, bir daha devam ederiz. Bunu unutmayalım. 30 Ağustosların manası da budur” ifadesini kullandı.